Başbakan Erdoğan, AK Parti grup konuşmasında, gündemdeki konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, Mısır ve Tunus'ta yaşananlardan ders çıkarmak yerine halkı şiddete davet ettiklerine işaret ederek, "Tabi küçük ya da büyük, içeride ya da dışarıda olumsuz her meseleyi istismara yönelen, hükümete fatura çıkarmak ya da ilgili ilgisiz mesaj vermek isteyen muhalefet, tersinden okuma kabiliyetini ciddi bir şekilde ortaya koymuştur. Başta CHP olmak üzere, muhalefet partilerinin Tunus ve Mısır olaylarından ders çıkarmak yerine, halkı şiddete davet etmeler, Türk demokrasisi adına bir kara lekedir." dedi.
"MESAJI ASIL ALMASI GEREKENLER ONLAR"
Tunus ve Mısır konusunda, AK Parti'ye mesaj gönderen bazı köşe yazarlarının olduğunu kaydeden Erdoğan, "O mesajı asıl kendisi alması gerekenlerdir. O mesajı kendilerinin iyi okuması lazım. Bizim o mesaja ihtiyacımız yok. Milletin mesajına ihtiyacı var. Benim milletim o mesajı, o siyasi partilere vermiştir." şeklinde konuştu.
12 Eylül halk oylaması, CHP-MHP ve BDP olmak üzere, değişime direnen, milletin talep ve arzularını kulak tıkayan çevrelere karşı açık bir mesaj olduğuna ifade eden Erdoğan, "Bu millet her zaman değişimin yanında olmuş ve bunu da sandık yoluyla gerçekleştirmeyi bilmiştir." dedi.
Konuşmasında, kendisini liberal olarak ifade eden köşe yazarlarını eleştiren Erdoğan, "3 haftadır grubumuz yok. Nedir o? Bazı köşe yazarları, iki de bir yazarak, konuşarak şu ifadeleri kullanıyorlar. Sizin gayretleriniz belki bir işaret fişeği olabilir, ama bunları sümen altına iten iktidar olursa, siz sadece söylediklerinizle kalırsınız. Biz ise bu işi sizlerle değil, her şeyi kendi periyodu içerisinde yürüten işleyen ve bu şekilde de neticeye milletiyle ulaşmaya gayesi içindeyiz. "diye konuştu.
CHP'YE ÜSLUP UYARISI
Erdoğan, kendisine ve partisine yönelik son zamanlardaki eleştirilerin siyasi nezaket ve terbiye dışı olduğuna belirterek, "MHP ve BDP'nin siyasi nezaket ve terbiye dışı üslubunu dikkate almıyorum. Ancak, aynı üslubun CHP'de siyasi söyleme, artık bir politikaya dönüşmüş olmasından dolayı demokrasimiz adına kaygı duyduğumuzu da belirtmek istiyorum. Şu anda CHP genel başkanı üslubunun, genel başkan yardımcıları ve milletvekilleri tarafından benimsendiğini, CHP'ye üslupsuzluğun hâkim olduğunu görüyoruz. Ben CHP'ye gönül veren, MHP'ye gönül veren, BDP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Bir ana muhalefet liderinin yardımcısı, kalkıp bu ülkenin Başbakan'ına Bostancı başı ya da harem ağası ifadesini yakıştırabilir mi?" dedi.
"CHP ve genel başkanın bu üslubunu biz bugüne kadar tam anlamıyla, gülümseyerek karşıladık. Bu üslubu her zaman milletimize şikâyet ettik." diyen Erdoğan, "Zaman zaman son derece hassas açıklamalara, iftiralara, mesnetsiz iddialara sert cevaplar vermemiz gerekti. Örneğin AK Parti'yi bir terör örgütüyle işbirliği iddiasıyla ilgili böyle bir densizliğe biz gereken bir üslupla cevap verdik. Sessiz mi kalacaktık? Biz bütün siyasi partiler gibi meşru ve yasal zeminde herkesle görüşürüz. Bunu bir ittifak gibi lanse etmek, bize değil bu iftiraları atanlara zarar verir. Şimdiki CHP Genel Başkanı'nın SSK genel müdürlüğü döneminde, terör örgütü mensuplarına nasıl sahip çıktığını, nasıl tayinler yaptığını biz belgelerle açıkladık. Ama bunu hiçbir zaman hiçbir zaman, bir terör örgütü CHP ilişkisi olarak lanse etmedik, etmeyiz. Biz böyle üslubu asla kabul etmeyiz."
Erdoğan, CHP Genel Başkanı'nın aynı üslupla devam etmesi durumunda olduğu gibi kendisini âdeme mahkûm edeceklerini ve muhatap almayacaklarını söyledi. Erdoğan, herkesin sözünü ölçerek, tartarak, edep ve nezaket dairesi içinde söylemesi gerektiğine işaret ederek, "Yolsuzluk, ne kadar büyük bir suçsa, aynı şekilde namuslu şerefli insanlara, hiçbir belge olmadan, yolsuzluk ithamında bulunmakta o kadar büyük suçtur. Sen yolsuzluk ithamında bulunacaksın, iftira atacaksın. İftira yalanlandığında da senin yüzün kızarmayacak. İftira atmanın bedeli pişkinlik olamaz." dedi.
Erdoğan, CHP'nin 1960'da gençleri sokağa dökerek müdahaleye çanak tuttuğunu öne sürerek, şunları söyledi: "Bugün de aynısını yapmak istiyorlar. İşin daha da ilginç yanı şu. Mahalle mahalle sokak sokak direnme çağrısı yapanlar, seçimde bir başarıya dair umutlarını kaybetmiş durumdalar. Seçimden başarılı şekilde çıkacaklarına inansalar, böyle bir çağrıyı yapmazlar. Bu çaresizlik göstergesidir. Türkiye 1950'lerin, 1960'ların Türkiye'si değil. Artık statükoyu, artık vesayeti sorgulayan, çeteleri mafyayı tasfiye etmiş, tasfiye eden bir ülke."
"CHP ya birilerini göreve ya da halkı sokağa davet eder." diyen Erdoğan, "Kendisine güvenen partiler başkalarından medet ummazlar. Sadece millete inanırlar. CHP artık bu sorumsuzluğu bir kenara bırakmalı. Millete eline taş sopa alıp, sokak sokak direnme çağrısında bulunanlar, bunun bedelini elbette sandıkta çok ağır bir şekilde ödeyecektir." şeklinde konuştu.
Erdoğan, alkol yasağı ile ilgili muhalefetin eleştirilerine ise şu şekilde cevap verdi: "Alkollü hareket engellenemez. Bir siyasetçi buna önderlik eder mi? İşte Taksim'den meydana, alkollü hareket engellenemez. Biz bu ülkeyi böyle anlayışlara teslim etmeyiz. Benim milletim bunu yapmaz zaten. Kendisini idare edemeyenin, milleti ülkeyi idare etmesi mümkün mü?"
CİHAN
|