Son dönemde dış politikadaki “eksen kayması” tartışmasına yoğunlaştık; ancak bir süredir içeride de ciddi bir “eksen kayması” olduğunun işaretleri gelmekteydi.
İçerideki eksen kaymasının en belirgin göstergesi, aslında bir dış politika konusu olduğu kadar bir iç politika konusu da olan Gazze gemisi olayıdır.
“Milli görüş” AKP’nin kuruluş ve gelişme sürecinde parti içindeki “koalisyon” un unsurlarından biriydi ve uzun süre öne çıkmadı. Yükseliş döneminde parti içindeki “siyasi İslam” kökenli hareketler, gruplar, cemaatler öne çıkmayarak AKP’nin “merkez” politikalarına yönelmesine yol verdiler.
Bu süreçte “merkezci” politikalar, Avrupa Birliği adaylığı ve yarattığı iç destek, diğer yandan da daha demokratik bir yapı için adımlar atılması, AKP hükümetini merkezi ve merkez sağı kapsayan bir parti haline getirmişti. Bu süreçteki önemli bir unsur da kimilerinin “liberal demokrat” kimilerinin da sadece “demokrat” diye adlandırdığı çevrelerin de “demokratik her adıma” yoğun destek vermeleri oldu.
“BALKON”DAN BUGÜNE...
AKP hükümeti Kürt meselesini ciddi bir açılım olarak ortaya attığında da sağladığı destekle bir rüzgâr yakaladı, ama bu rüzgâr kısa sürdü. Çünkü parti tabanının önemli unsurları arasındaki radikal sağ Kürt açılımından memnun değildi. Memnuniyetsizliğin en önemli gösterisi de anayasa paketi oylamasında parti kapatmayla ilgili maddenin reddedilmesiydi. Bu maddeye hayır oyu veren AKP’liler, konuyla ilgili hukuki tartışmalar dolayısıyla değil, parti kapatmanın zorlaştırılmasını istemedikleri için hayır dediler. Bu durum AKP’yi oluşturan diğer unsurlarda da bir rahatsızlık yaratmadı, mesele hiç tartışılmadan geçiştirildi.
AKP’deki eksen kaymasının günlük siyasetteki, özellikle Anadolu’daki yansımalarını da Fethullah Gülen cemaatinin sözcülerinden biri kısa bir süre önce açıkladı: AKP, parti ve hükümet olarak “milli görüş” ile çalışmaya başlamıştı.
Bu süreç içinde, son seçimin gecesi “balkondaki” herkesi kucaklayan, hoşgörülü mesajlar veren lider, devamlı olarak “muhafazakâr” mesajlar veren lidere dönüştü. Bir şiir yüzünden hapse girmiş olan liderin, o şiirin mahiyetindeki diğer şiirlerle “dini” mesajları öne çıkarması da aslında bu süreci ortaya koyuyordu.
Öte yandan da bir süredir Avrupa Birliği ile ilgili mesajlar sertleşti. Sadece bununla kalsa belki bir politik manevradan söz edilebilirdi, ama Avrupa Birliği reformları sürecinin uzun süredir durmuş olması “eksenimiz kaymadı” diyenlerin içeride bugünkü demokrasi ile yetinme eğiliminde olduklarını da gösteriyor. Bunun bir kanıtı da “taş atan çocuklarla” ilgili kanundur, hükümet bu konuda cesur davranmamış ya da cesur davranmak istememiştir.
TERCİHLER VE RİSKLERİ
“Milli görüş” Gazze’ye yardım olayıyla birlikte AKP’yi iç ve dış politikada kendi yanına çektiği için memnun görünüyor. Ama şu andaki durum onlara yetmiyor, İsrail Büyükelçisi’nin “istenmeyen adam” ilan edilmesini de talep ediyorlar. Bu, Türkiye-İsrail ilişkilerinin kesilmesi demektir. Başbakan’ın sürekli olarak tekrarladığı görüşleriyse iktidarın en tepesinde bunun da bir olasılık olarak durduğunu gösteriyor.
AKP, parti ve hükümet olarak eksenini “milli görüş” hattına çektiği için, sadece demokrat kesimler değil, bugüne kadar AKP’ye en geniş desteği vermiş olan Fethullah Gülen cemaati de rahatsız. Bunu göstermek amacıyla Gülen, Amerikan basınına yaptığı ilk açıklamada Gazze gemisi olayına farklı baktığını göstermiş, yanlış anlamalara yol açmamak için aynı doğrultuda ikinci bir açıklama yapmıştır.
AKP’deki koalisyonun, merkezin ve liderin “milli görüş” e yönelmesiyle ciddi darbe aldığı görülüyor. Bunun sonuçları kuşkusuz seçim öncesinde daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır.