Ebu Cehiller hortladı. Ne cahiliye devri bitti, ne de İslam şaha geçti. Bin bir türlü çile ve cefa ayyuka çıkarken, insanların vicdanlarından sarsıp titretecek bir iman gücü yok artık.
Kimse kimsenin derdiyle dertlenmiyor, komşusu aç iken kendisi tok yatıyor, kardeşler birbirinin kuyusunu hayâsızca kazıyor, babalar kızlarını “kıymetlim” derken sevgiyi tekmelemek olarak algılıyor.
Hayat neden hep tersine akıyor? Vefa ve dostluk öğreten hacı annelerimizde mi hata, yoksa din diye bize öğretilenlerde mi?
Dini yaşıyoruz diye eline ve diline mukayyet olamayan gösteriş budalalarında mı?
Dün bizim neremizde, bugün bize neler oluyor; neler oluyor ki unuttuk hassasiyetlerimizi… Vicdanım sızlıyor. vicdanım, bu ne demek anlayan biri var mı?
Çünkü İslam yaşanmıyor!
Benim inandığım din bu değil, bana öğretilen yasalar, kurallar, ahlak, iman, ölçü, kaide bu değil…
Hani “Mü’min, insanların, elinden ve dilinden emin olduğu kimse/dir/” idi ?… Hani nerede zayıfın yanında olan kural ve hukuklar?
Hani “Lekum dinikum veliyedin” yani “sizin dininiz size, benim dinim banadır” sözünün verdiği salahiyet, özgürlük ve hakkaniyet?
"Korkutmayınız, müjdeleyiniz; nefret ettirmeyiniz, sevdiriniz" hükmü ve vecibesi?
Hukuk ve adalet önce çekirdekten çatırdamaya başladı, dünyada dengesizlikler yüzünden işlenen cinayetlere neden bu şekilde haykırıyoruz da, neden önce kendi nefsimizde ve evimizdeki hukuksuz ve vicdansız uygulamalar karşısında İslam’ı ve kurallarını es geçiyoruz ve sanki maharetmiş gibi İsrail’in katliamı söz konusu olunca din aklımıza geliveriyor? Neden?
Kızlar hala diri diri toprağa gömülüyor Allah’ım! Ebucehiller hortladı…
Onlar hiç yok olmadı, dini sadece bir avuç sakal ve namazdan ibaret zannedip, müftücülük oynayıp, dincilik ve İslamcılık dansı yaptılar. Seni kandırdılar, insanları kandırdılar en başta kendilerini kandırdılar Allah’ım… Göz boyama sanatını öyle bir icra ettiler ki her İslam adına işlenen cinayetlerin fotoğraflarına bir bak!
Kendi çirkef dünyalarından süzülen kara bulutlarla insanları damgaladılar. Maskelerini taktıklarını unuttular ve ona öyle alıştılar ki, kendi suratlarını gördükleri zaman korktular. Kendi evlatlarına kalkan ve inen elleri, başka kadın ve gençler söz konusu olduğu zaman kalkan oldu, bunu maharet addedip iman göstericiliğine soyundular. Oysa kadınları ve kızları onlara, senin emanetindi hani, unuttular! Anneye el kalkmazdı, cennet onların ayakları altındaydı hani; ele verdiler talkını kendileri yuttular en kocaman salkımı.
Hukuk adalet de yıkıma uğradı, şimdi senin emanetlerini kim koruyacak? Kadınlar mahzun ve üzgün…
Bülent Akyürek’le bir grup genç oturmuş konuşurken arkadaşlarım başörtüsü hakkında sorular yöneltmişti ve Bülent Bey şu cevabı vermişti, “biz erkek olup kadınlarımıza sahip çıkamadık!” Bu ülkede ne kadın ne de kadının hakları savunulmuyor.
Evet, erkeler sütçü imam hassasiyetini bıraktılar, onun içindir ki susmaya mahkûmlar… Fakat bu suskunluk da hayâsızca şiddete dönüşmüş durumda. İntihar eden kadınlar ve din adına ve töre adına işlenen cinayetler malumumuz. Bunun hesabını kim nasıl verecek?
Şikâyetçiyim Allah’ım; cahiliye döneminden bu yana Ebucehilcilik oynayan kalpazanlar başta olmak üzere, bu zamanda yaşayan ve din’i uçkurlarının keyfine kullanan maskeli canilerden!
Mahzun ve masum savunmasız, güçsüz, zayıf ve korunması için eşlerine, babalarına emanet ettiğin tüm kadınlar adına şikâyetçiyim!
Ellerim titreyerek ettiğim dualarıma bir yanıt ver ve hepsinin cezasını ver…
İsrail’in kanlı saldırılarına maruz kalan Mavi Marmara gemisinin genç kaptanı
Mahmut Tural konuştu. Tural, İsrail’in saldırmadan önce kendilerini
uyarmadığını söyledi. Yol boyunca İsrail’in belirlediği kara sularına
girmediklerini ifade eden Tural, “Ancak İsrail bizi suçlu göstermek için kendi
sularına girmeye zorladı. Ancak ben rotayı değiştirerek buna izin vermedim”
dedi.
İSTANBUL- Taksim'de, hafta başında liseli, hafta sonunda anne kılığında
vatandaşlardan para toplarken yakalanan dilenci, yerini kardeşine bıraktı.