Erdoğan hafta sonu yaptığı konuşmada “malum gazeteler”i İsrail taşeronu olmakla suçluyor.
“Ortadoğu’daki katliamlara sessiz kalamayız” diyor ve soruyor:
“Amerika’nın Irak’ta ne işi var? Şu anda Irak’ta yüz binlerce dul kadın, yetim, öksüz var. Bunların sorumlusu kim? Bunlara karşı susacak mıyız? Susarsak Fatih Sultan Mehmet’in, Yavuz Sultan Selim’in kemikleri sızlar...”
Devam ediyor Başbakan:
“Bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumunda...”
* * *
İşte özlediğimiz antiemperyalist tavır... O eski politikacılar neydi öyle...
Onlar, Yavuz’un, Fatih’in mirasından, Amerikan yayılmacılığından filan bihaber oldukları için “Ortadoğu’da Türkiye ile ABD’nin çıkarlarının örtüştüğünü” söyler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olmakla övünürlerdi.
Daha eksenimiz kaymamıştı o zamanlar...
Pentagon yetkilileri bile “Biz Irak’a müdahale için tereddütteydik, Türkiye bize cesaret verdi” demişti.
Amerikalılar Irak işgali için kapıya dayandığında bizim lider, “Amerika’nın Irak’ta ne işi var? Bu suça ortak olmayalım. Atalarımızın kemikleri sızlar” diyen milletvekillerini azarlamış, “Buna ‘Hayır’ demek bana ‘hayır’ demektir” diye rest çekmişti.
İşgale karşı çıkanları da bir daha aday yapmamıştı.
Kimdi ki o?
* * *
Dönemin Dışişleri Bakanı, işgalciyi haklı çıkarmak için demişti ki:
“Biz komşumuz olan bir ülkenin diktatoryal rejimle yönetilmesini arzu etmeyiz. Bunu Türkiye’ye yönelik bir tehdit olarak algılıyoruz.”
Şimdi soracaksınız:
“Peki ne oldu da komşu İran’ın diktatoryal rejimi Ankara için sorun olmaktan çıktı?”
Dedim ya; bunlar eksenimiz değişmeden önceydi.
Şimdi adını getiremedim; o lider Irak’ın işgaline “taşeronluk” karşılığı koparılacak hibe için yaptığı yüz kızartıcı pazarlıklar nedeniyle Amerika’da karikatürlere konu olmuştu.
Bir Amerikan gazetesine yazdığı makalede şöyle demişti:
“Irak’ta savaşan kahraman Amerikan askerlerinin, en az zayiatla, mümkün olan en kısa zamanda ülkelerine dönmeleri için dua ediyoruz.”
Duayla kalmamıştık tabii...
Meclis “kahraman Amerikan askerlerine” geçiş izni vermese de o liderin talimatıyla İncirlik kullanıma açılmış, işgal silahları Türk hava sahası üzerinden nakledilmiş, işkence uçakları Türk havalimanlarına inip kalkmıştı.
Şimdi adını hatırlayamıyorum, ama bu çabaları gösteren o lidere “Amerikan Museviler Kongresi” “Cesaret ödülü” vermişti de, bizim lider, Musevi olmadan bu ödülü alan ilk politikacı olarak kayıtlara geçmişti.
Adı dilimin ucunda... Neydi?
* * *
Bunların üzerinden henüz 7 yıl geçti.
O arada bizim diplomatik eksen değişti.
Dün Irak’ın işgali için nasıl çabaladıklarını unuttuğumuzu sananlar, gün geldi, “Bunların sorumlusu kim” diye sormaya başladı.
Sorumluları biz unutsak, tarihin aynası unutmaz.
Ve “Bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumunda kalır bir gün...”
İsrail’in kanlı saldırılarına maruz kalan Mavi Marmara gemisinin genç kaptanı
Mahmut Tural konuştu. Tural, İsrail’in saldırmadan önce kendilerini
uyarmadığını söyledi. Yol boyunca İsrail’in belirlediği kara sularına
girmediklerini ifade eden Tural, “Ancak İsrail bizi suçlu göstermek için kendi
sularına girmeye zorladı. Ancak ben rotayı değiştirerek buna izin vermedim”
dedi.