Dünyada çok önemli olayların yaşandığı ve Türkiye’nin bunların tam da odağında yer aldığı düşünülecek olursa, yukarıdaki ifademiz abartılı gibi gözükebilir. Ama öyle değildir. Üzerinde duralım:
Gerek İsrail’in Mavi Marmara’ya terörist saldırısı ve BMGK’nın İran’la ilgili aldığı son karar hemen yeni gelişmeler doğuracak değildir. Batı ile İran arasındaki ilişkiler devam edegelen bir süreçtir ve herhangi bir sıcak çatışmaya dönüşme ihtimali yoktur. Kısacası Amerika da, İsrail de İran’a karşı askeri bir müdahalede bulunmayacaklardır. Zira BMGK’nın son kararı ile BM İran’a muhatap olarak Amerika’nın yerini almıştır. BM’nin doğrudan doğruya devrede olduğu bir durumda Amerika’nın bundan bağımsız bir askeri harekâtta bulunması mümkün değildir. Mavi Marmara ile Türkiye-İsrail ilişkileri yeni bir döneme girmiştir. Bu da bir süreçtir. Birbiri ardına ve yeni gelişmelere yol açmayacaktır. Bu bağlamdaki gelişmeler zamana yayılarak devam edecektir.
Gerek Batı’da ve gerekse Türk medyasında yer alan “Türkiye’nin ekseni kaydı” veya “Türkiye Batı’yı bıraktı, Doğu’ya döndü” gibi iddialar çok abartılı olmanın ötesinde tamamen içi boş sözlerdir. Eksen kayması, Batı ve Doğu gibi kavramların kendileri büyük içleri boştur. Hormonlu kavramlardır. Sanaldırlar. Herhangi bir somut karşılıkları yoktur. Bu kavramlar ortaya çıkan olayların anlaşılması için değil, bilakis büsbütün anlaşılmaz hale gelsinler diye ortaya atılmışlardır. Yazımızın son bölümünde bu bağlamda Doğu ve Batı’yı kısaca ele alacağım.
Ayrıca dış politikadaki olaylar AK Parti Hükümeti’nin kontrolü altındadır. Seçimlere ya da en azından –yapılırsa– referanduma kadar dış dünyadaki gelişmeler AK Parti’yi iç politikada zayıflatmayacaktır. Buna mukabil AK Parti’nin iç politikada elini güçlendirecek dış gelişmeler olabilir. Türkiye’de muhalefetin AK Parti iktidarını, "Türkiye’nin Amerika ve İsrail’le ilişkilerini bozdu" diye eleştirmesi kendisine hiçbir şey kazandırmaz, bilakis Tel Aviv yanlısı durumuna düşürür.
TERÖRE DİKKAT
AK Parti iktidarı için en önemli konu terördür. Her şeyden önce Türkiye’deki terör olayları hükümet tarafından tam olarak kontrol altına alınamamaktadır. Bunun yanı sıra PKK 31 Mayıs’tan itibaren terörü bütün Türkiye’ye yayacağını ilan etmiştir. İskenderun’daki bir askeri birliğe yöneltilen terör eylemi herhalde bu hedefin kapsamı içindedir. En son PKK’nın Osmaniye’deki askeri lojmanlara silahlı saldırırda bulunmasının söz konusu kapsamda yapılmış bir terör eylemi olduğundan bir kuşku yoktur.
Bu saldırıda vurulan Üsteğmenimizin eşine bir şehit cenazesi töreni yapılması da son derece isabetlidir. Üsteğmenimizin eşi Pınar Akdağ’ın şehit olduğu kesindir. Türkiye’de kamuoyunun uzun süredir karşılaştığı terör eylemlerinin arkasından şehit cenazelerinin defin merasimiyle birlikte ne kadar gerildiği hepimizin malumudur. Bu terör olaylarının daha da yaygınlaşması halinde Türkiye’yi ne kadar istikrarsızlaştıracağını insan düşünmek bile istememektedir. Bu tür terör olayları, Türkler ve Kürtler arasında meydana getirilmek istenen gerilimi çok ciddi boyutlarda tırmandıracaktır. Böyle bir gelişme senaryosu hem Türkiye’yi, hem de AK Parti’yi bekleyen en tehlikeli senaryodur. AK Parti Hükümeti bu gerçeği asla göz ardı etmemelidir.
Gerçi Başbakan Erdoğan Rize ve Trabzon’da kamuoyunun dikkatini bu hususa çekmiştir. Terör eylemlerindeki artışın nasıl bir döneme rastladığına dikkat çekerek bu terör eylemleriyle ilgili çok önemli bir imada bulunmuştur. Hatta bu sözlerin bir imanın çok ötesinde bir açıklık taşıdığı söylenebilir. Ancak Başbakan Erdoğan’ın bu beyanları terörü tırmandırmak gibi bir senaryo varsa, bunun önünü kesmeye yetmez. Herhalde çok daha ciddi tedbirler alınması gerekecektir. DOĞU ve BATI
Batı’nın neresi olduğunu veya bu kavramın neye tekabül ettiğini biliyoruz. Peki, ya Doğu? Soğuk savaş döneminde Doğu eski SSCB ve Kızıl Çin anlamına geliyordu. Şimdi Türkiye Doğu’ya dönecek olursa nereye dönmüş olacaktır. Doğu’nun adı var, kendisi yoktur. Doğu deyince İslam dünyasını anlamamız gerekecekse ne siyasi ne de kültürel manada böyle bir Doğu mevcut değildir.
Esasen küreselleşme demek bütün dünyanın Batı olması demektir. Dünya’nın hiçbir yerinde buna karşı geliştirilmiş siyasal ve kültürel bir tez yoktur.
Bu ancak Doğu’ ya da İslam’ın kendisi olabilir. Bu anlamda Doğu şu an için bazı gönüllerde sadece bir mefkûredir. Doğu yeniden inşa edilmelidir. Buna inşa suretiyle ihya da diyebiliriz. Özünü günün gelişmeleriyle bütünleştirecek bir inşa hareketidir bu. Böyle bir Doğu gelirse Türkiye yerini orda alır. Alabilir demiyorum. Zira böyle bir Doğu’yu ancak Türkiye’nin kendisi kurabilir. Niyet konusuna hiç girmek istemiyorum; donanım açısından ise, Türkiye böyle bir mefkûre için henüz bir ümit ışığı yakmamaktadır.
Bu durumu çok da önemsemeye gerek yoktur. Zira böyle bir mefkûrenin mevcudiyeti bizzatihi ümidin kendisidir.
Kurtuluş sadece Doğu veya Batı, Kuzey veya Güney için olmaz. Değişmez doğru da sadece Doğu veya Batı, Kuzey veya Güney için olmaz. Bunların hepsi bütün insanlık içindir. İnsanlığın kurtuluşunun odağı ise Doğu’dur.
İsrail’in kanlı saldırılarına maruz kalan Mavi Marmara gemisinin genç kaptanı
Mahmut Tural konuştu. Tural, İsrail’in saldırmadan önce kendilerini
uyarmadığını söyledi. Yol boyunca İsrail’in belirlediği kara sularına
girmediklerini ifade eden Tural, “Ancak İsrail bizi suçlu göstermek için kendi
sularına girmeye zorladı. Ancak ben rotayı değiştirerek buna izin vermedim”
dedi.