Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye'nin ekseni kayıyor diyenler ya bilgisiz ya da kötü niyetlidir'' demiş.
İsrail'in yardım gemilerine yönelik saldırıları ile başlayan tartışmaları ve bu tartışmalara katılan kişilerin tavırlarını açıklayan iki kelime:
Bilgisizlik ve kötü niyet.
Kötü niyete söylenecek hiçbir sözümüz yok ve olamaz. Çünkü bu kişilerin yapısı ya da kişisel hesapları böyle davranmalarını gerektiriyor.
İflah olmaları da mümkün değil.
Ama bilgisiz olmaları kabul edilemez. Çünkü televizyonlarda endam gösterenler ya da kendi köşelerinde bildik karanlık merkezlerin raporlarına yer verenler, Türk halkına hep yalan söylüyor.
Maşallah hepsi de dış politika ve özellikle Ortadoğu uzmanı kesildi. Oysa bir zamanlar Kürt uzmanı kesilen bu kişilerin çoğu Ortadoğu'nun ancak 'O'sundan anlar.
Bir Arap atasözü ''En tehlikeli cahiller, her şeyi bildiklerini sananlardır” der.
İş sanmakla kalsa hadi neyse. Ama halka doğru olmayan bilgiler vermek ve yalan söylemek biraz ayıp oluyor.
Örneğin bu kişilerden biri pazar akşamı bir televizyon programına katılarak ''BM bile Hamas'ı terör örgütü ilan etmiştir' diyecek kadar garipleşiyor. Okuma yazması olan herkes, internetten bu konu ile ilgili gerçeği hemen öğrenebilir. Yok eğer bu kişi böyle bir yalanla AKP'ye saldırmayı düşünüyorsa, o zaman istediği her şeyi söyleyebilir.
Bu tür yalanları istediğiniz kadar çoğaltabilirim. Televizyonlara çıkanların ve kendi köşelerinde fetva okuyanlarının büyük bölümü, İsrail saldırısı ve eksen kayması ile ilgili söylemlerinde hep yalan söylüyor ve halka yanlış bilgiler veriyor. Bir daha söylüyorum yorum ve analizlerde herkes istediği şeyi söyleyebilir ama hiç kimsenin halka yalan söyleme hakkı yoktur. Çünkü kendileri cahil olabilir ama bu cehaletlerini halka yansıtma hakkına sahip değiller.
Ünlü ressam İbrahim Çallı, 'Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür' demiş.
Çallı sanki bu günleri görerek uzman geçinenlerin bilgisizlik ve kötü niyetinin nelere mal olabileceğine dikkat çekiyor.
Elbette herkes AKP'nin 'laiklik karşıtı' davranışlarına ve genel olarak iç politikalarının tümüne tepki gösterebilir ve bu politikanın kendileri ve Türkiye açısından tehlikeli olduğunu söyleyebilir. Bir zamanlar 'Türkiye, Cezayir ya da İran olamaz' diye bağıranlar şimdi başta bu ülkeler olmak üzere tüm Arap ve İslam dünyasının Türkiye'ye özendiğini görmemezlikten geliyor. Unutulmamalıdır ki; sonuçta son kararı halk veriyor. Yani halk hem AK Parti'nin hem de karşısında olanların söylemlerine bakıyor sonra da akıl ve vicdanın sesine kulak vererek oyunu kullanıyor.
Sandıktan çıkan iradeye ise herkesin saygı göstermesi gerekiyor.
Çünkü demokrasi denilen 'garip kavram'ın ülke ve halkların yaşamına yansıması böyle oluyor. Yani Amerikalılar Bush ya da Obama'yı seçerken demokrasi oluyor da Türkler Erdoğan'ı seçerken demokrasi olmuyor.
Peki ya Filistin!
Ocak 2006'da 43 yıldır işgal altında yaşamakta olan Filistin halkı, % 56 oy oranı ile Hamas'ı seçti. Başkanlığını ABD eski Başkanı Carter'ın yaptığı BM Gözlemciler Kurulu'nun raporuna göre, dünyanın en şeffaf ve düzgün seçimini geçekleştiren Filistinliler, bu tercihlerinden dolayı cezalandırıldı ve Gazze kuşatma altına alındı. ABD ve AB ülkeleri İsrail'in Filistinlilerin demokrasisine karşı anti-demokratik ve insanlık dışı davranışlarına desteği olmasaydı belki de bugün biz ne gemilere yapılan İsrail saldırılarını, ne de eksen kaymasını konuşmuyor olacaktık.
Yani her şey dönüp dolaşıyor, İsrail'de düğümleniyor.
Tıpkı Amerikalı meslektaşımız Helen Thomas'ın dediği gibi .
89 yaşında ve 50 yıldır Beyaz Saray muhabirliği yapan Thomas İsrail'in gemilere yönelik saldırılarına tepki olarak Obama'nın sözcüsünü sorularıyla perişan ettikten sonra :
''Sorun İsrail'dir. Yahudiler geldikleri Filistin'den defolup giderse ve geldikleri ülkelere yani Polonya'ya, Almanya'ya, Amerika'ya ve diğer ülkelere dönerse sorun kendiliğinden çözülür'' dedi.
Thomas bunu söyledi diye 'demokarsinin beşiği' ABD'de hemen işinden oldu .
Darısı bizdeki 'bilgisiz ve kötü niyetli' meslektaşlarımızn başına.
İsrail’in kanlı saldırılarına maruz kalan Mavi Marmara gemisinin genç kaptanı
Mahmut Tural konuştu. Tural, İsrail’in saldırmadan önce kendilerini
uyarmadığını söyledi. Yol boyunca İsrail’in belirlediği kara sularına
girmediklerini ifade eden Tural, “Ancak İsrail bizi suçlu göstermek için kendi
sularına girmeye zorladı. Ancak ben rotayı değiştirerek buna izin vermedim”
dedi.