|
|
Mustafa YOLCU Çorum'un tandır kebabı |
|
|
|
|
Vefatının 31. yıldönümünde Ayhan Işık |
|
|
|
Bugün |
Adem Yavuz ARSLAN |
'KCK devleti' ve rehin BDP'liler |
|
|
Zaman |
Bejan MATUR |
Kadın farkı |
|
|
Radikal |
Cengiz ÇANDAR |
Devlet, hükümet ve PKK'nın kör takipçilerine... |
|
|
Milli Gazete |
Ekrem KIZILTAŞ |
On beş puanlık uzman sorusu... |
|
|
Milliyet |
Güneri CİVAOĞLU |
Hilafet gelebilir mi? |
|
|
Yeni Şafak |
Hakan ALBAYRAK |
"Türk'ün / Kürt'ün Gazze'de ne işi var?" |
|
|
Sabah |
Hıncal ULUÇ |
Eksen kayarsa kayar.. |
|
|
Yeni Şafak |
İbrahim KARAGÜL |
Bu ne öfke böyle! |
|
|
Posta |
Mehmet Ali BİRAND |
Gerçek eksen kayması öyle değil, böyle olur... |
|
|
Star |
Mehmet ALTAN |
Sopa yiyen askerlere |
|
|
Millî Gazete |
Mehmet Şevket EYGİ |
Gemideki Beyaz Elbiseli, Uzun Boylu Esrarengiz Askerler |
|
|
Vatan |
Mine Gökçe KIRIKKANAT |
İran’a kaymak destek, bize kaypak eksen |
|
|
Star |
Mustafa AKYOL |
Medyadaki MOSSAD ajanlarını açıklıyorum |
|
|
Star |
Şamil TAYYAR |
MİT bu işin neresinde? |
|
|
Hürriyet |
Sedat ERGİN |
Nazizmle Yahudiliğin sembolleri bir tutulabilir mi? |
|
|
Radikal |
Türker ALKAN |
Herkes kendi işine baksaydı? |
|
|
Hürriyet |
Yılmaz ÖZDİL |
85 saat aralıksız şarkı söyleme rekoru bize ait |
|
|
|
|
Reha RUHAVİOĞLU |
|
İsmail NERİMANOĞLU |
|
Mehmet HÜSREVOĞLU |
|
İsmail YAŞA |
|
Adem Yavuz IRGATOĞLU |
|
|
| |
|
Asıl yanlış hangisidir
Kazım ARSLAN
|
|
Bir süredir bu sütunlarda sizlerle beraberiz. Biliyorsunuz, aklımızın erdiği ve becerebildiğimiz kadarıyla bir şeyler karalamaya, düşüncelerimizi, siz değerli kardeşlerimizle paylaşmaya gayret ediyoruz.
Hiçbir zaman, çok iyi yazma gibi bir iddiaya sahip değilim. Ama her zaman doğruları yazma gayreti içerisindeyim.
Sanırım, bunu, sizler de takdir edersiniz!
Şimdi belki de diyeceksiniz ki, neden böyle bir giriş yaptın?
Açıklayayım!
Birkaç gün önce bu köşede yayınlanan "Mavi Marmara ve Samimiyet Meselesi" başlıklı yazım ile ilgili olarak, bir değerli okuyucumuz, eleştirisini elektronik bir mesajla, bana iletmiş.
Diyor ki : "CHP'lilerin ağzıyla konuşuyorsun. Onlara çalışıyorsun. Millî Gazete'yi bırak, Hürriyet'te yaz!"
Kendisine elbette cevap verdim. Ayrıca, bu eleştirel yaklaşımından dolayı, arkadaşımıza da kızmadım.
Elbette, ben nasıl yazıyorsam, okuyanlarımız da, müspet ya da menfi yönde, eleştirilerini dile getirecekler. Ve bizler de, bunlardan azami derecede istifade edeceğiz.
Ama bu vesileyle, bazı hususları, sizlerle de paylaşmada fayda gördüğüm için, bu konuyu sütunlarımıza taşıma gereğini duydum ve yazıma böyle bir girişle başladım.
Bu değerli okuyucumuza verdiğim cevapta da vurguladığım üzere, ben kimsenin ağzıyla yazmıyorum.
Bildiklerimi, inandıklarımı, hissettiklerimi yazıyorum. Burada yazdıklarım, eksiğiyle fazlasıyla, doğrusuyla yanlışıyla bana aittir.
Bu yüzden, körü körüne, herhangi bir kişi ya da kurumun yanında ya da karşısında olmam da söz konusu değildir. Bu durum, siyasi partilere bakış açım için de geçerlidir.
Bu okuyucumuz, bana karşı, CHP ağzıyla Ak Parti' yi eleştirdiğim iddiasında bulunduğu için, diyorum ki, körü körüne ya da laf olsun diye, Ak Parti' nin yanında ya da karşısında olmam da, söz konusu değildir.
Ben doğru bildiğimi yazarım, konuşurum. İnandığım değerlerin peşinden giderim. Onları dile getiririm.
Tabii ki, bunlar, haliyle, bazen Ak Parti'ye, bazen de bir başka partiye, CHP, MHP ya da BDP' ye dokunabilir.
Ama bunları yazarken, inandığım şeyleri dile getirirken, kimin hoşuna gidip kimin hoşuna gitmeyeceği hususu, en son düşüneceğim şeydir.
Tabii ki, herkes bu yazılarda, kendisine yönelik bir şeyler de bulabilir. Rahatsızlık da duyabilir. Bu da son derece normaldir.
Fakat hiç kimsenin, bir yanlışa destek olmamızı ya da yanlış karşısında suskun kalmamızı beklememesi gerektir, sanırım.
Hemen belirteyim ki, bizim karşıtlığımız, Ak Parti'ye ya da bir başka partiye değil, sadece ve sadece yanlışlaradır.
Biz sadece, haksızlıkların, adaletsizliklerin kısacası yanlışların karşısında oluruz ve bunları da, kim yaparsa yapsın, bu bakış açımız değişmez!
Şimdi soruyorum!
Geçmişte yapılan yanlışların benzerleri, yine devam ediyorsa ya da ettiriliyorsa, faturası ne olursa olsun, ya da bu yanlışları kim yaparsa yapsın, karşısında durmak gerekmez mi?
Haksızlıkların, adaletsizliklerin, yolsuzlukların, yoksullukların, bir başka şekilde, şimdikilerin eliyle üretilmesinin, karşısında durmanın, bunları dile getirmenin neresi yanlıştır?
Mazlum edebiyatı yaparak milyonların oyunu alanların, mazlumların desteğiyle iktidar olduktan sonra, elde ettikleri iktidar gücüyle, egemenlere hizmet etmelerinin yanlışlığını anlatmanın ya da anlatmaya çalışmanın yanlışlığı nerededir?
Fakir sofralarından aldıkları destekle iktidar olduktan sonra, bu iktidar gücünü, dün eleştirdikleri gibi, rantiyenin emrine sunan birilerinin, bu politikalarına karşı çıkmak ve âcizane bunları dile getirmek yanlış mıdır?
Bu ülkede, adaletsizlik, yolsuzluk, usulsüzlük yok mudur? İşsizlik başını alıp gitmek de değil midir? İşsizlik son yedi yılda yüzde 10' dan yüzde 20'lere tırmanmamış mıdır?
Stratejik bir takım tesisler ve şirketler, yok pahasına ve bütçe açıklarını kapatmak için, yabancılara satılmamış mıdır?
Son yedi yılda, ülkenin borç stoku, cari açığı, Cumhuriyet tarihinin toplamından daha fazla artmamış mıdır?
Bu yüzden ekonomimiz, tamamen dışarıya bağlı bir hal almamış mıdır?
Ülkenin dış politikası, tamamen ABD, AB ve İsrail eksenli değil midir?
"Biz, BOP eş başkanıyız, ABD ile stratejik ortağız" diye övünenler kimlerdir?
"Dikkatli olsun, İsrail bölgedeki tek ve en önemli dostunu kaybetmesin" diye, trajik saldırıdan sonra bile, hâlâ, dostluktan bahsedebilenler kimlerdir?
İsrail ile başta savunma alanında olmak üzere, habire yeni bir takım anlaşmalar imzalayanlar kimlerdir?
Evet, gördüğünüz gibi sorular çok ama yerimiz yoktur.
Biz de, âcizane, bu soruların muhataplarını hedef alıyoruz!
Son sözüm, şayet bu yanlışları yazmaz isek, asıl o zaman yanlış yapmış oluruz!
Okuyucumuz ve onun gibi düşünenler, bir de, bu gözle baksın isterse, diyorum.
Huzur ve saadetle kalın!
|
|
15 Haziran 2010 - 07:16:50 |
|
|
|
|
|
|