Hem İsrail’e, hem ABD’ye, hem kendi cemaatine seslendi
Emine K. ARSLANER
İbrahim YILDIRIM
Taha KURUTLU
Kevser TOPKAR
Harun KABAN
Hz. Muhammed (SAV)'in vefat yıldönümü
Müslüman inancına göre Allah tarafından İslam peygamberine ilk vahiy gönderilen Hira Dağı
Muhammed bin Abdullah (Arapça: محمد بن عبد الله, tam adı: محمد بن عبد الله بن
عبد المطلب بن هاشم بن عبد مناف القرشي; d.20 Nisan 571, Mekke - ö.8 Haziran 632,
Medine), İslam dininin peygamberi. Müslümanlar tarafından en son peygamber
olduğuna ve kendisine Allah tarafından Kur'an'ın vahyedildiğine inanılır.
Mekke'de doğmuş, Veda Haccı'ndan sonra
Arapça isimlendirme şekliyle adı Muhammed bin Abdullah (Abdullah oğlu Muhammed) olarak geçer. Müslümanlar adını andıktan sonra sıkça "sallallâhu aleyhi ve sellem" (Arapça: صلى الله عليه و سلم) cümlesini söylerler. Yazında ise "s.a.s", "s.a.v" veya "s.a" olarak kısaltılan bu ifade kısaca, "Allah'ın selamı onun üzerine olsun" anlamına gelir. Türk-İslamî literatürde ise Hz. Muhammed (s.a.v) olarak yazılır. Muhammed Arapçada "övgü" kökü olan "hamd" fiilinden türetilmiştir. Mutad övgü alan, kişice övülen manasına gelir. Ayrıca halk tarafından Mustafa veya Ahmed ismiyle de anılır. Ahmed Arapça'da "daha çok övülen" anlamına gelir. Kur'an'da daha çok övülen manasında kullanılan ahmed kelimesi, kimi din adamlarına göre özel isim olarak adledilmiş ve Ahmed isminin Kur'an referansıyla Hz. Muhammed'in diğer bir ismi olduğu iddiasında bulunmuşlardır.[1]
Kur'an'a göre Hz. Muhammed'in geleceği Tevrat'ta ve İncil'de bildirilmiştir [1][2][3]. İslam peygamberi bir hadisinde şöyle demiştir: “Benim ismim Kur'ân’da Muhammed, İncil’de Ahmed, Tevrat’ta Ahyed’dir.” [4][5][6]. Bununla birlikte Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitaplarında Hz. Muhammed'den bahsedilmez. İslam'a göre bu durum Tevrat ve İncil'in zaman içerisinde tahrif edildiğine ve değiştirildiğine yorulur. Bazı İslam kaynaklarına göre [7] İncil'de geçen Faraklit İslam peygamberidir. Bir başka iddiaya göre Tevrat'ta da Hz. Muhammed'in geleceğine işaretler vardır.[8]
Hayatı
20 Nisan 571'de Mekke'de doğdu ve 8 Haziran 632'de Medine'de (Yesrip) vefat etti. Hem Mekke, hem de Medine bugün Suudi Arabistan sınırları içinde bulunan Hicaz Bölgesi'ndedir. Künyesi Ebu'l-Kasım'dır. Hz. Muhammed'in 610-632 yıllarında Cebrail vasıtasıyla aldığı kabul edilen vahiyler Kur'an'ı oluşturur.
Soyu
İsmail peygamber soyundan, Adnaniler kavminden, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları sülalesinden gelir.
Ayrıca Hz. Muhammed, kendi soyunun İbrahim'den geldiğini şu şekilde belirtir:
Allah, İbrahimoğullarından İsmail'i, İsmailoğullarından Kinaneoğullarını, Kinaneoğullarından Kureyş'i, Kureyş'ten de Beni Hâşim'i, Beni Hâşim'den de beni seçmiştir.[10]
Çocukluğu
571 yılında Mekke'de doğdu. Babası Abdullah bin Abdulmuttalib, annesi Medine'nin Hazreç kabilesinden Nennaceler'den Veheb bin Abdumenaf'ın kızı Amine'dir. Hz. Muhammed daha doğmadan babası öldü. Yetiştirilmesini dedesi Abdülmuttalib üzerine aldı ve torununa o zamana kadar kimseye verilmemiş olan "Muhammed" adını verdi. Hz. Muhammed o sıralarda Mekke'de bulunan Beni Sa’d kabilesinden Halime adlı bir kadına emanet edildi..[11] Hz. Muhammed’i ondan önce Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe emzirdi. Hz. Muhammed üç yaşına kadar annesi Amine’nin de gözetimiyle süt annesi Halime-i Sadiyye’nin yanında kaldı, daha sonra Mekke şehrine giderek kendi annesinin yanına döndü.
Hz. Muhammed altı yaşında iken annesi Amine ve bakıcısı Ümm-ü Eymen’le birlikte akrabalarını görmek için Medine’ye gittiler. Bir ay Medine’de kaldıktan sonra Mekke’ye dönüşte Ebva’ya (Cuhfe’den 37 km. uzak) ulaştıklarında annesi vefat edip orada defnedildi. Cariyeleri Ümmü Eymen onu Mekke’ye getirip dedesi Abdulmuttalib’e teslim etti.
Dedesi, yetiştirmesi için onu, oğlu Ebu Talip’e bıraktı. Ebu Talip ona çok iyi baktı. Yengesi de kendisine çok iyi davrandı; çocukları aç olsalar bile önce onu doyurdu. Hz. Muhammed “O, benim annem gibiydi” der.
Gençliği
Hz. Muhammed dokuz yaşındayken amcası, ticaret yapmak için gittiği Suriye’ye onu da götürdü. Busra kasabasında bir rahibin (Bahira) onun peygamber olacağını haber verdiği söylenir. Genç Muhammed on yedi yaşındayken de amcası Zübeyr ile Yemen’e gitti. Bu geziler, bilgi ve görgüsünü artırmasının yanı sıra ruhsal yapısının gelişmesinde de etkin rol oynadı. Bu arada da amcaları ile birlikte Kureyş ve Kays kabileleri arasındaki Ficar Savaşı’na katıldı. Ticaretle olan ilgisi Hatice ile tanışmasına neden oldu ve onun sermayesi ile ticarete başladı. Suriye’ye yaptığı ilk seferde çok kazanç elde etti.
Evlilikleri
Hz. Muhammed dürüstlüğü ile Hatice üzerinde iyi bir izlenim bıraktı ve Hatice'nin evlenme teklifini kabul ederek onunla evlendi. Evlendiklerinde Hz. Muhammed 25, Hatice ise 40 yaşındaydı. Hatice ölünceye kadar başka eş almadı. Hatice'nin ölümünün ardından bir çok eş aldı. Bunlardan özellikle Ayşe ve Zeynep ile yaptığı evlilikler asırlar boyunca tartışma konusu olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Vahiy Öncesi
Hz. Muhammed çevresinden gelen paganist görüş ve uygulamalarla ilgilenmedi. Kendisi, aynı dönemde herhangi bir puta tapmamakla birlikte, başkalarının tapınmalarına da açıkça karşı çıkmadı. Onun bu dönemdeki tutumu İslam inancının kutsal kitabı Kur'an’da “...oysa, vahiyden önce, kitap nedir, iman nedir sen bilmezdin” (42/Şura Suresi, 52) ve “Allah seni yorulmuş halde buldu ve doğru yola yönlendirdi.” (43, 7) ifadeleriyle gösterilir. Bununla birlikte gerek kendi ülkesinde, gerekse gezip gördüğü ülkelerdeki toplumlarda dinsel inanç ve ahlak bakımından gözüne çarpan çöküntü, sapkınlık ve bozulmalar üzerinde derin izler bıraktı ve onu bu konularda düşünmeye sürükledi.
Hatice'nin kuzeni Varaka Bin Nevfel Hıristiyan'dı ve bilimle ilgiliydi. Tevrat ile İncil'i de kapsayan Kitabı Mukaddes'i iyiden iyiye incelemiş ve Arapça'ya tercüme etmişti. Dinler tarihini çok iyi biliyordu. Araştırmaları sonucunda puta tapıcılığı bırakıp Hıristiyanlığı kabul etmişti. Varaka'nın Hz. Muhammed'e Yahudi ve Hristiyan dini metinlerini okuduğu, Adem'den İsa'ya kadar bütün Peygamberlerin menkıbelerini anlattığı iddia edilir. Başta Kuran'ın kendisi olmak üzere tüm islami kaynaklar buna şiddetle karşı çıkarlar.
İlk vahiy geldikten sonra Hatice, Hz. Muhammed'i Varaka Bin Nevfel'e götürmüştür. Olanlari dinleyen Varaka'nin, Hz. Muhammed'e kendisinin beklenen peygamber, gelen meleğin Cebrail olduğunu söyleyip “Kavmin seni Mekke’den çıkaracakları zaman keşke sağ olsam da sana yardım etsem!” temennisinde bulundugu ifade edilir.
Vahiy Dönemi
Hz. Muhammed'in 610 yılından başlayarak, öldüğü yıl olan 632'ye kadar aldığına inanılan vahiyler Kur'an'ı oluşturur.
İlk yıllar
İslam inancına göre Peygamber olmadan önce bu sorunlara çare bulmak amacıyla toplumdan uzaklaşıp Mekke’nin yaklaşık 6 km kuzeyinde bulunan Hira dağındaki bir mağaraya çekilmeyi ve Ramazan ayını burada geçirmeyi adet edindi. Bu mağaraya gitmeye 1-2 yıl devam etti.
40 yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27’sine bağlayan gece (Kadir gecesi), Hz. Muhammed'e geldiğine inanılan ilk vahiy şu şekilde anlatılır:
Kendisi Hira Dağı'nda ibadet ve tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek geldi ve ona "Oku!" dedi. Hz. Muhammed korku ve heyecan içinde "okumasını bilmem, ne okuyayım?" dedi. Bunun üzerine Cebrail, Hz. Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi. Hz. Muhammed tekrar okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve geri bırakarak "Oku!" dedi. Hz. Muhammed "Okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini okudu: "Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir..."[12]
Korku ve heyecan içinde kalan Hz. Muhammed, ayetleri tekrar etti ve hafızasına yerleştirdi. Ardından Cebrail kayboldu Hz. Muhammed evine dönmek üzere yerinden kalktı. Yola çıkan Hz. Muhammed'e etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah, sana selam olsun!" diyordu. Her defasında geriye dönüyor, taş ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Ona peygamberlik verilmişti... Evine geldiğinde yatağına yattı ve yalnızca "Beni örtün" diyebildi... Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı. Ardından başından geçenleri Hatice'nin amcasının oğlu olan Varaka bin Nevfel'e açıkladı. Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel anlatılanları duyunca "Kuddûs... Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa peygambere gönderdiği Ruhul Kudüstür. Sen de bu ümmetin peygamberisin. Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım edebilsem."
Sünni inanışına göre Hz. Muhammed’in İslam'a çağrısına ilk uyan, eşi Hatice oldu. Onu amcası Talip’in oğlu Ali, azatlı kölelerden Zeyd bin Harise ve Ebu Bekir izledi. Şia'ya göre ise ilk Müslüman amcasının oğlu Ali bin Ebu Talib'dir. Bir süre yine vahiy kesildikten sonra on bir ayetten oluşan Duha Suresi (93) indi. Bu surede, Allah’ın Peygamber’i yalnız bırakmadığı, yetimken barındırdığı, bu nedenle yoksullara yardım edilmesi ve iyi davranılması gerektiği üzerinde duruldu. Bu dönemde islam dinini kabul edenlerin büyük bir çoğunluğu üst düzeyden, mal ve canlarını vermekten çekinmeyen kişiler oldukları halde, dinlerini gizlemek zorunda kaldılar. Belli bir süre sonra Hz. Muhammed`i önce akrabalarını, ardından Safâ tepesi ne çıkarak tüm Mekke halkını açıktan açığa müslüman olmaya çağırdı. İlk müslümanlar çok ağır hakaret ve işkencelere katlanmak zorunda kaldılar.
Mekke'de kamplaşma
Hz. Muhammed’in halkı müslüman olmaya çağrısı, kendi mevkilerinin tehlikeye girebileceği kaygısıyla putperest inançdaki önemli kişileri tedirgin etti. Kabe’den putların kaldırılmasının, ticareti engelleyeceği ve birtakım alışkanlıklara son verileceği için büyük tepki ile karşılandı. Bir bölüm müslüman, kendilerine yapılan işkenceler artınca Habeşistan’a (Etiyopya) göç etmek zorunda kaldı. İki dalga halinde göç edenler, bir süre sonra Hz. Muhammed’in Mekkeli müşriklerle anlaştığı yolunda aldıkları bir haber üzerine geri döndülerse de Mekke’ye geldiklerinde bunun doğru olmadığını öğrenince yeniden gittiler. Bu arada iki güçlü ve önemli mevki sahibi kişi olan Ömer ve Hamza’nın müslümanlığı kabul etmeleri müslümanların moral ve cesaretlerini artırdı; Kabe’de açıkça namaz kıldılar. Hz. Muhammed’in, amcası Ebu Leheb dışındaki akrabalarından yardım görmesi ve Mekke önde gelenlerinden bazılarının müslüman olmaları, putperest inancına sahip kişilerin tepkilerini daha da artırdı. Hz. Muhammed, eşi Hatice ve amcası Ebu Talib’in ölmeleri üzerine Mekkeliler’in müslüman olmaları konusunda ümitsizliğe kapılarak Taif’e yerleşmek istedi. Ancak burada tepki daha da büyük oldu ve Hz. Muhammed geri dönmek zorunda kaldı. Tüm bu olaylara karşın, peygamberliğine olan inancı, düşüncelerini sürekli yaymasını sağladı. Bu inancından cesaret alarak din alanındaki çalışmalarını Mekke dışına taşımaya yöneldi.
İsra
Hz. Muhammed Hac mevsiminde Mekke’ye gelen Medineliler ile anlaştı. Medineliler, dinsel bir vaizden çok, kabile savaşlarında kendilerine önderlik edecek birini arıyorlardı. Hz. Muhammed’de bu iki niteliğin de bulunduğu, Hicret’ten (622) sonra anlaşılacaktı.
Kur'an’dan ve hadislerden aktarılanlara göre, Hz. Muhammed Medine’ye gitmeden bir süre önce, İsra ve bazı kaynaklara göre de Mirac olayı meydana geldi:
Bu gecede, Hz. Muhammed, Cebrail’in eşliğinde, önce Mescid-i Aksa’ya gitti. Orada, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerden bazılarıyla karşılaşarak, onlarla görüştü. Sidretu’l-Münteha’da, kendisine gösterilmek istenen Allah’ın ayetlerini gördükten sonra, aynı gecede Mekke’ye döndü. Ayrıca bu gecede Allah ile insanların anlayamayacağı bir dil ile konuşmuştur. Bu semavi gece yolculuğunda, Hz. Muhammed’e Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin hali gösterildi. Bu yolculuk esnasında, diğer bazı hükümler yanında beş vakit namaz da farz kılındı. Sünni inancında Hz. Muhammed bu yolculuğu hem ruh hem beden ile Şii inancında ise sadece ruh ile yapmıştır.[13]
İslam dininin temel kaynağı Kur'an'da sadece İsra olayına yani peygamberin Mescid-i Aksa'ya gidişine yer veirlir. Diğer detaylar ise, genellikle Mirac olarak adlandırılır ve Kur'an'da yer almaz. Bununla birlikte ikincil kaynaklarca gerçekleştikleri savunulmaktadır.
Hz. Muhammed Mekke’ye dönünce, bu yolculuğunu anlattı. Bunun üzerine Kureyş'liler, O'nu yalanladılar. O'ndan, Mescid-i Aksa'yı kendilerine tarif etmesini istediler. Mescid-i Aksa'dan tam ve doğru olarak haber verince sustular. Hatta Kureyşlilere, Mi'raca çıkarken yolda gördüğü Kureyşin bir kervanının yarın günün belirli bir vaktinde geleceğini haber verdi. Aynen söylediği vakitte kervan gelerek Mi'racının doğru olduğunu tasdik ettirdi.[14]
Kureyşli müşrikler, Ebu Bekir'e giderek dediler ki: “Senin arkadaşın dün gece Kudüs’e, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekke’ye döndüğünü söylüyor, ne dersin?” Ebu Bekir de: “O söylüyorsa doğrudur!” dedi.
Akabe biatları
Hz. Muhammed, bir Hac mevsiminde Akabe’de Yesribliler (Medineliler) ile görüştü. Medinelilerden, önce altı, sonra on iki kişi müslüman oldu. Medineliler İslam’ı kabul edip memleketlerine döndüler ve İslam’ı anlatmaya başladılar. Ertesi yıl aynı yerde yetmiş üç erkek, iki kadın Medineli müslüman, Hz. Muhammed Medine’ye gelip bu kente yerleşirse kendisini koruyacaklarına söz verdiler. Bu anlaşma Mekke’de öğrenilince müslümanlara baskı ve zulüm daha da arttı ve müslümanlar büyüklü küçüklü topluluklar halinde Medine’ye göç etmeye başladılar. Medine’nin, Mekke ticaret yolu üzerinde bulunması ve burada müslümanların giderek çoğalması, Mekkeliler’in çıkarlarına aykırı düştü; bu nedenle müslümanların Medine’ye göç etmelerine engel olmaya çalıştılar.
Hicret
Müslümanlığa karşı olan Mekkeliler, her türlü baskıyla, Hz. Muhammed’i davasından vazgeçiremeyince ve Mekke dışında, yani Medine’de müslümanların giderek kuvvetlendiğini görünce; durumun kendileri için tehlike yaratacağı düşüncesiyle, o zaman Kabe’ye yakın bir yerde bulunan Daru’n-Nedve dedikleri meclislerinde toplanarak meseleyi görüşmeye başladılar.
Görüşler, İslam denen hareketin hızla büyüdüğü ve Hz. Muhammed’in bu çalışmalarını durdurmak gerektiği merkezinde birleşiyordu; putperestlik tehlikeye girmişti ve İslam, Mekke’nin düzenini bozabilecek güçteydi. Mekke’nin ileri gelenleri bu kararı alınca, nasıl hareket edecekleri ve hangi yöntemleri uygulayacakları konusunda görüşmeye başladılar. İlk önce şu görüş ortaya atıldı: “Muhammed’i prangaya vurup hapsedelim!” Bu kabul edilmeyince: “Onu memleketimizden sürgün edelim; ne hali varsa görsün!” denildi. Bu görüş de kabul edimeyince, İslam'ı sevmeyen ve onu çok tehlikeli bulan Ebu Cehil: “Benim görüşüme göre, onu öldürmekten başka çaremiz yoktur. Bunun için de, her kabileden birer genç seçelim. Her birine de birer keskin kılıç verelim. Bunların hepsi birden, kararlaştırdığımız yer ve zamanda Hz. Muhammed’i pusuya düşürerek öldürsünler; biz de ondan kurtulalım! Böyle olursa, onun kan davası bütün kabilelere düşeceğinden ve ailesi olan Benu Abdi Menaf, herkese savaş açamayacağından, diyete razı olurlar, biz de diyetlerini veririz!” dedi. Bu görüş kabul edildi.
O gece suikastçiler, Hz. Muhammed’in evini sararak, onu öldürmek için uyumasını beklediler. İslam inancına göre, Allah, onların oyununu Peygamber’e bildirdi ve Ali, Hz. Muhammed'in yerine geçti. Suikastçiler yorgani açıp yatakta Ali´yi görünce cok sasirdilar ve durumu üslerine anlatmak üzere gittiler. Hz. Muhammed, evden çıkarak Ebu Bekir’in evine gitmiş ve hicret için geldiğini söylemiştir, Ebu Bekir sevinçten ağlamaya başladı. Ebu Bekir’in evinde bir süre oturduktan sonra beraberce, Mekke’nin güneybatısında bulunan Medine´ye hareket ettiler.
Mekkeliler, Hz. Muhammed hicret edecek olursa, bir kısımı İslam’ı kabul etmiş olan Medine’ye gideceğini biliyorlardı. Hz. Muhammed, bunu düşünerek, Medine yoluna değil, Mekke’nin güneybatısına düşen Sevr dağına hareket etti.
Hz. Muhammed, Ebu Bekir ile Sevr mağarasında üç gün geçirdi. Mağaraya önce Ebu Bekir girmiş ve içinde akrep, yılan gibi zehirli hayvanların olup olmadığını yoklamıştı. Bu kontrolden sonra Peygamber içeri girdi.
Hz. Muhammed’in hicret ettiğini öğrenen Mekke Hükümeti, her tarafa asker seferber etmiş, onları bulup getirene yüz deve ödül vadetmişti. Hükümet askerleri ve Ebu Cehil her tarafta Peygamber ve sadık arkadaşı Ebu Bekir’i arıyordu. Nihayet askerler Ebu Bekir’in evine gelince Ebu Bekir’in kızı Esma, onlara Ebu Bekir ve Hz. Muhammed’in nerede oldukları konusunda bir şey söylemedi. Bunun üzerine Ebu Cehil, Esma’ya şiddetli bir tokat attı.
Bu sırada Mekkeliler, her tarafta Hz. Muhammed’i arıyordu. Hatta becerikli bir iz sürücüsü, Mekke askerlerini Sevr mağarasına kadar getirmişti. Ancak bu sırada bir mucize olmuş bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercinde yuvasını mağara girişine kurmuştu.Askerler mağaranın yanına gelince, Ebu Bekir endişenmeye başladı. Hz. Muhammed, onu teselli ediyordu: “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir.” Bu sırada askerler, mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler.
Hz. Muhammed ve Ebu Bekir 20 Eylül 622’de, Medine yakınlarındaki Kuba’ya ulaştılar. Hz. Muhammed, tekbir ve ilahilerle karşılandı; Kuba’ya varır varmaz Kuba Mescidi’ni inşa ettirdi. Burada Külsüm bin Hedm’e konuk oldu. Hz. Muhammed, on gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashabı ile beraber Medine’ye hareket etti. Bu sırada Ali de Kuba’ya vardı.
Hz. Muhammed Medine' de Hamza başta olmak üzere tüm Medinelilerce bekleniyordu. Hz. Muhammed Medine’de, Beni Salim mahallesinde Cuma Namazı'nı kıldı ve ilk hutbesini verdi. Medine’de Ebu Eyyub el-Ensari’nin konuğu oldu. Medine´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca Hz. Muhammed bir öneri sundu "devesinin ilk çökecegi yere evinin yapilmasi" ve halk bunu kabul etti.Devesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi ailesinin kalması için mescide bitişik odalar yaptılar. Mescidin bir yanına da barınaksız kişilerin kalabilmeleri için “Suffe”adı verilen bir yer yapıldı. Aynı zamanda islam dünyasının ilk yatılı okulu sayılan bu yurtta kalanlara “Ashabu's-Suffe” denildi.
Mescid-i Nebevi
Hz. Muhammed, bir hadisinde şöyle der:
"Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram haricinde diğer mescitlerde kılınan namazlardan bin kat hayırlıdır."[15]
Medine (müslümanlarca Yesrip'e Medinetü'n Nebi , Peygamberin Ülkesi dendi) halkı, dinleri uğruna Mekke’den göçenlerden (muhacirun) ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı ensar adını alan yerli halk (aslen Yemenli Evs ve Hazreç kabileleri ki yerleştikleri bu yere Yemen Serabı anlamında Yesrip dediler. Hazreç, Hadramut'ludur.) ile Benu Kureyza, Benu Kaynuka, Benu Nadir adlı Yahudiler’den oluşuyordu. Bunlar arasında birlik sağlamak oldukça güçtü. Medine sınırları yakınlarında Hayber vb. yerlerde yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, çevre üzerinde etkiliydiler. Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın yeniden alevlenme olasılığı da vardı. Ayrıca Ensar ile Muhacirunu kaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu. Hz. Muhammed, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmak amacındaydı. Ancak her şeyden önce çok yoksul olan göçmenlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu. Hz. Muhammed Muhacirleri Ensar ile kardeş ilan ederek, ensarın onlara yardım etmesini sağladı. Yahudiler ile açılan aralarını düzeltmek için bu kavmi, hıristiyan ve putperestleri de müslümanlarla birlikte içine alan Medine kent devletini kurdu. Arapça Madinat/Madinah ya da Türk söyleyişi ile Medine kelimesi şimdiki devlet anlamındadır, Yesrip bir site devleti idi. Şimdi bile İsrail Devleti'nin resmi adı "Madinat Yişral" dir. Bu kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan 47 maddelik bir tür Medine Anayasası'nı benimsendi.
Kendi dinleri ile birçok benzerlikler göstermesine karşın, Yahudiler müslümanlığa karşı çıktılar. Hz. Muhammed onlara, İslam dininin kendinden önceki peygamberlerin söylediklerine uygun ve onların da bildirdiği, dolayısıyla onların dininin devamı olan bir din olduğunu ifade etti. Yahudiler yine de İslam dinine ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlardan vazgeçmediler. Medine’de Hz. Muhammed’e karşı olanlar yalnızca bunlar değildi; Mekkeli putperestlerin ajanları müslümanlığı seçtiklerini söyleyip karışıklık çıkartmaya çalışıyorlardı.
İlk dinî ritüeller
Kur'an, Musevilik (Musa'nın izinden gidenler) ve Hıristiyanlığı (Hristo-İsa'nın izinden gidenler) din olarak tanımakla birlikte, dönemindeki Musevi ve Hıristiyanların bu dinleri bozduklarını belirterek, onları yeniden tevhit dinine çağırdı. Hicret’in 2. yılında (624) Kudüs şehrinde bulunan Mescid-i Aksa yerine,Mekke şehrinde bulunan Kâbe kıble olarak kabul edildi. Müslümanlar Hac farizasını yerine getiremediklerinden, kurban, Musalla denilen açık alanda kesildi; ertesi yıl ise Ramazan ayı, yeniden Oruç ayı olarak kabul edildi ve hac yeniden farz kılındı.
632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) arefe günü 100.000 den fazla kişiye Rahmet Dağı'nda verdiği son hitabesine veda hutbesi denir.
Vefatı
632 yılının sonlarında, Veda Haccı'ndan sonra peygamber hastalandı.
Son anlarında Ayşe ve çocukları yanındaydı. Son tavsiyesi "Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız, namaza dikkat ve devam ediniz!" şeklinde oldu.[16]
Başı Ayşe'nin göğsüne dayalı şekilde kelime-i şehadet getirdi. Ağzından dökülen son cümle "Allahümme er-refikül ala..." şeklindeydi. Bu şekilde 8 Haziran 632 yılı pazartesi günü vefat etti.[11]
Vefat haberini duyan ashab hemen evine geldi. Ömer onun öldüğünü kabullenemiyordu. Ebubekir "Şayet Muhammed'e tapıyor idiyseniz, bilin ki Muhammed öldü. Yok, şayet Allah'a tapıyorsanız, bilin ki Allah bâkidir." diyerek insanları yatıştırdı. Daha sonra şu ayeti okudu:[11]
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.(Al-i İmran 144)
Peygamber Mescid-i Nebi'nin yanında mezarına defnedildi.
Sünnet ve hadis
Peygamberin söz, fiil, uygulama ve takrirlerine ait ilme Hadis ilimleri, bunların tatbikine Sünnet denir. Sünnet, İslam fıkhında Kuran'dan sonra ikinci kaynaktır. Peygamber' in sözleri ölümünden iki yüz yıl sonra kağıda dökülmüştür.
Hz. Muhammed, hastalığının en şiddetli anlarında kâğıt-kalem getirilmesini istedi. Müslümanların yollarını şaşırmamaları için bir yazı yazdıracağını söyledi. Ancak daha sonra bundan vazgeçti.[17] Dipnotlar
1. a b Saff Suresi, Dİyanet Meali,61.6 2. Bakara Suresi, 89 3. Araf Suresi, 157 4. Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 108, 112 5. Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:353 6. El-Envârü’l-Muhammediyye mine’l-Mevâhibü’l-Ledünniyye, s. 143 (İbn-i Abbas’dan rivayet olunmuştur) 7. Risale-i Nur: 19. Söz, "Risalet-i Ahmediye; Sonsuz Nur: 1. Cilt 8. Kuran: Hiç Tükenmeyen Mucize 9. İbn-i Hişam Sire c. 1 s. 12, İbn-i Sâd Tabakat c. 1 s.55-56, Belâzuri Ensabu'l-Eşraf c.1 s. 12, Taberî Tarih c.2 s. 172-180 10. İbn-i Sâd Tabakat c. 1 s. 20, Müslim Sahih c. 7 s. 58 11. a b c SURUÇ, Salih (2005). Peygamberimizin Hayatı. İstanbul: Nesil Yayınları. ISBN 975-408-019-4 c. 1 s.54-68. 12. SURUÇ, Salih (2005). Peygamberimizin Hayatı. İstanbul: Nesil Yayınları. ISBN 975-408-019-4 c. 1 s.198-199. 13. Encyclopedia of Islam and Muslim World (2003),p.482 14. http://www.risaleara.com/oku.asp?a=makdis&id=884 Said Nursi, Mektubat , s.180 15. Buhârî, Fadlü's-Salât, 20/1, Hadis no: 1190 16. İbn-i Sâd Tabakat c. 2 s. 254 17. Sahih, Buhari (1960). İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ,.
Yayınlanan materyallerin her hakkı HaBertaraf Yayın Hizmetlerine aittir. Sitede yer alan her türlü bilginin kaynak gösterilerek alıntılanıp kullanılmasında bir sakınca yoktur. Kaynak gösterilmeden yapılan alıntılamalar "fikir hırsızlığı suçu" kapsamına girer.
Yorumlar
Bu kategorideki diğer haberler
17:14Güneysınır'daki bin yıllık anıt ağaç ilgi çekiyor
17:05Cevizin de reçelini yaptılar
16:14Vuvuzelada nezle ve grip tehlikesi
16:11Milli boksörün acı günü
14:33Süt sağarken hayatını kaybetti
13:58Umrede felç geçirdi, ambulans uçakla getirildi
13:18Filistin için kendini yaktı, şimdi Ankara'ya gidiyor
13:17Filo şehidi ailelerine Malezya'dan yardım
12:34150 gramlık tavuk yumurtası
12:14Karısını ve engelli oğlunu öldürüp intihar etti
11:55Abdülhamit'in torunu hastaneye kaldırıldı
10:53Kızılordu ''Ceddin Deden'' için 1 yıl çalıştı
10:32İzmir'in ilk ekolojik pazarı açılıyor
09:31Sulama kanalına düşen minik Özkan öldü
09:16Sokakta bir 'Garip' koruma
09:08Şehidin ailesine el-Aksa maketi hediyesi
17:08Çin'in en şişman adamı binbir zorlukla yaşıyor
16:52Düğünler için 1 gramlık altın çıktı
16:11Çin'in en şişman adamının zor anları
15:49Türkiye halkı en çok kime güveniyor?
15:39Motorcu maymunlar görenleri şaşırtıyor
15:14Mavi Marmara şehidinin son sözleri
15:02Turan Özdemir taburcu edildi
13:07İngiliz'le evlenene İngilizce zorunlu
11:43İnek, 3 ayaklı buzağı doğurdu
11:39Caretta yuvaları koruma altına alındı
11:03Engelliler yolda kalmayacak
08:30Diana'nın elbisesine 232 bin avro
20:11Sarıkaya: Çevre adına ciddi yönetmelik çıkardık
17:23Filistinli bebeğe ''Erdoğan'' ismi Daha fazla haber göster
16:50Prenses Diana'nın siyah elbisesi açık artırmada 16:45''Ölmeyi beceremedim ama Filistin kurtuldu''
14:46Mersin balıkları için uygun üreme ortamı
13:58Big Ben, unvanını Çin'e kaptırıyor
13:1785 saat şarkı söyledi, dünya rekoru kırdı
13:10Asya kumarhaneleri Las Vegas'ı solladı
11:51Çöplüğe dökülen zeytin karasuyu esnafı kızdırdı
10:57Sultansazlığı için düşünülen bütçe yetersiz
10:06Nemrut gölleri dünyaya tanıtılacak
09:17Çin'de bilgisayar suçları artıyor 08:37Hz. Muhammed (SAV)'in vefat yıldönümü 06:46Evlilik teklifi alan kızı şimşek çarptı
16:10İran'da kadınlara özel banka
15:49Kızılırmak deltasında 57 bin kuş halkalandı
15:11Yönetmeliği aşamadı, adım adım ölüme gidiyor
14:06Ölüm peşini bırakmadı
13:33Guinness için 8 saatte 14 bin 327 hamsi ayıkladı
13:23Vali Karaloğlu, Gülistan Bahçesi'ne el attı
10:44Tıraş ettiği müşterilerinin fotolarını sergiliyor
08:47Gazze'de doğan bebeğe Erdoğan adı verildi
16:18Tek kollu ve tek parmaklı ressam
13:41Deniz sezonu açıldı, boğulmalara dikkat!
10:47Üniversiteli üç genç midyeciliğe başladı
09:44Kolbastı oynayarak dünya rekoru kırdı
22:35Sayısal loto çekildi
16:422,47'lik Sultan, Filistin'e gitmek istiyor
15:0925 dakikalık kalp masajı yaşama döndürdü
14:33Görmüyor, duymuyor ama resim yapıyor
11:46Köpekler için konser
11:29Hükümlü çocuklara badminton kursu
11:26Köpek balığıyla yüzmek için para ödüyorlar
11:25Akaretler'de kaldığı ev müze oldu
08:56''Bosna'ya da gitti, bencil davranamazdım''
19:19Akdeniz Bölgesi en zengin flora
17:36IQ'su düşük olanlarda intihar riski
17:34Gül talimat verdi, şehit ailesine ev alınacak
15:5889 yaşında baba oldu
12:35''Dünyanın en çirkin köpeği'' öldü
11:35Cami bahçesinde Kırkpınar idmanı
11:08Şehidin eşi: Türk halkı ile gurur duyuyorum
10:53Hayvanlar ihaleyle satıldı
10:42''Bu benim için şeref madalyasıdır''
10:29Yemeğini bitirenlere indirim
08:14''Cin çıkarmak isterken hastayı öldürdü''
08:11''İnsan haklarında en kötü ülkeler''
17:28''Baba, sadece çocukluktan ağlıyorum''
17:14''Yalvarırım bir gemi daha kaldırın''
16:43''Temiz yüzlü yavruma kıyılır mı?''
16:16Şehit annesi gözyaşına boğuldu
16:13Emniyet kemeri takmayana ''film izleme'' cezası
15:53''Beni İsrail'de bırakmayın!''
15:40Özdemir yoğun bakımdan çıktı
13:03Şehadet haberi İskenderun'a ulaştı
12:52Toprak Dede golf sahalarına karşı
12:33İncekara: Beynimden vurulmuşa döndüm
18:07Kirli hava ömrü kısaltıyor.
17:54Ambulans personeli hamile eşini yolda bıraktı
17:40Uzun yola çıkarken ne yapmalısınız?
16:05İnci kefali balık göçünü tüm dünya izleyecek
15:59748 gün hapsin bedeli 30 bin TL olur mu? Daha az haber göster
'Baykal'a kaset komplosunu hazırlayan da, Kılıçdaroğlu'nu başkanlık koltuğuna
oturtan da aynı güç. Peki Kılıçdaroğlu Ergenekon'a diyet mi ödedi?'
Aydın Doğan, AK Parti’nin derin merkezine 3 kere gitmiş! Bu ziyaretlerde bazı
yazar ve televizyoncuların kelleleri istenmiş. Yeniçağ’ın polemikçi yazarı
Sabahattin Önkibar, bugünkü köşesinde Aydın Doğan’ın pazarlık için Ankara’da AK
Parti kurmaylarına gizlice ziyaretlerde bulunduğunu şöyle yazdı...
Kategoriler
HaBerTaraf
HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÖRÜK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt PEKER (Kurucu)