İnsani Yardım Vakfı (İHH)’nın organizasyonunda “Rotamız Filistin,yükümüz insani
yardım” sloganıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisinde, Araştırma ve Kültür
Vakfı Ankara Şube Başkanı Recep Vidin de vardı. Yazarımız Adem Yavuz
Irgatoğlu, Recep Vidin’le Mavi Marmara'da yaşananları konuştu.
* Öncelikle geçmiş olsun diyorum…
* Teşekkür ederim…
* 25 Mayıs’ta Antalya’ya limanından yola çıktınız. Antalya’ya gitmeden önceki karar aşamasını anlatır mısınız, yardım fikri nasıl oluştu?
* Fikir Londra’daki Free Gazza adındaki insani yardım kuruluşunda doğuyor. Ancak daha önce de birtakım yardım kuruluşları ve İHH ile görüşülüyor. İHH bu işin merkezine oturup, organize ediyor. Karar verildikten sonra katılımcı birtakım ülkeler yardım faaliyetleri organize ediyorlar. Ve organizasyon komitesinin almış olduğu karara göre yardım için bir takvim oluşturuluyor.
Bu takvime göre Türkiye iki yük gemisi, bir de Mavi Marmara olan yolcu gemisiyle bu organizasyona katılmış oluyor. Bizimkilerle beraber toplam 9 gemi öngörülüyor. Bunlar Kıbrıs Rum kesiminde buluşup, oradan hareket edeceklerdi. Türkiye’den kalkışı biliyorsunuz İstanbul’dan uğurlanmayla başladı. Bizim gemiler Antalya’ya intikal etti. Yolcularımız ise Antalya limanında biniş yaptılar. Mavi Marmara’nın hareketi Antalya limanından oldu.
* Sizin, Ankara’dan bu gemiye dâhil olmanız nasıl gerçekleşti?
* İHH’nın Ankara kuruluşu birlikte hareket ettiği sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) toplantı yaptı. Ankara’ya da ayrılmış kontenjan vardı. Orada kur’a ile belirlendi. İHH’dan iki arkadaş, bir de STK’lar adına katılacak olan bir kişi için kur’a çekildi, bu kur’a da bize nasip oldu.
* Antalya’ya uğurlanışınızda yoğun bir ilgi vardı. İnsanlarda bir bayram havası oluşmuştu. Sizler Gazze için yola çıkıyordunuz, neler hissettiniz?
* Doğrusu, Antalya’nın bu hareketteki yeri çok önemlidir. Çünkü sivil katılımcılar için buluşma yeri Antalya’ydı. Kepez Spor Salonu’nda toplanıldı. Dünyanın değişik ülkelerinden, 32 ülkeden katılımcı insanlar, gruplar halinde buraya intikal ettiler. Tabii çok duygulu anlar yaşandı, güzel tablolar oluştu. Orada ‘72 milletten’ ve renkten insanların armonisi görülmeye değerdi. Güzel dostluklar, kardeşlikler oluştu. Çok güzel tablolar vardı Antalya’da. * Gemilerin 26 Mayıs’ta Gazze’ye giriş yapması planlanmıştı ancak olmadı. Bazı gemilerin gecikmesinde farklı ‘güçler’ etkili olmuş olabilir mi?
* Antalya’daki toplantı yerimizde biz esasen kalıcı değildik. Yani, toplandıktan sonra yola çıkacaktık, öyle planlanmıştı. 2 gün kadar hareketimizi geciktirdik. Daha sonra edindiğimiz bilgilere göre Avrupa’dan katılacak olan gemiler ve diğerlerinin ayak sürümeye başladıkları öğrenildi. Dolayısıyla onlar beklendi bir süre. Kıbrıs açıklarında asıl toplanma yerimiz orasıdır, orada toplanılır, yeni bir durum değerlendirmesi yapılır deyip yola çıkıldı.
* 9 gemiyle yola çıkmayı planlamıştınız ancak 6 gemi ile yola çıktınız. Sizler, Mavi Marmara gemisindeydiniz. Orada nasıl bir ortam vardı, neler yaşadınız?
* Uluslararası sularda birinci buluşma yerimiz Kıbrıs Rum Kesimi’ydi. Daha sonra öğreniyoruz ki, Rum Kesimi izin vermiyor. Dolayısıyla Kıbrıs’ı solumuza alarak uluslararası sularda yolumuza devam ettik. Diğer gemilerin gelmesini ortalarda bir noktada beklemeye başladık. Zannediyorum ki 2 veya 2,5 gün orada bekledik.
Bu arada yine birtakım haberler gelmeye başladı gemilerin katılamayacakları doğrultusunda. En son Yunanistan’dan 2 gemi gelmişti, bir büyük, bir de küçük. 6 gemi ile yola koyulduk. Bu defa rotamız şuydu: Biz uluslararası sularda 73-78 mili koruyarak seyredecek ve İsrail’e mümkün olduğu kadar uzaktan ilerleyecektik. Mısır kara sularından Gazze’ye doğru yola çıkıp, Gazze limanlarının hizasına geldiğimizde 90 derecelik açıyla Gazze limanlarına girmeyi planlıyorduk.
Mavi Marmara’da çok etkileyici, çok güzel tabloların olduğu bir ortam vardı. 32 ülkeden insanlar katılmıştı. Bu süre içerisinde hemen hemen hiç boş vaktimiz olmadı diyebilirim. Burayı isimlendirirken cennetim diyorum. Mavi Marmara’da 30 Mayıs’ın akşamına kadar olan birlikteliğimizde bu gemi yolculukları, ashab-ı sefine adı verdiğimiz gemi yolcuları, birbirleriyle son derece güzel ilişkiler kurdular. Birlikte etkinlikler yaptılar, herkes kendi dilinde marşlar, şiirler okudu, konferanslar oldu, karşılıklı yardımlaşmalar, dayanışmalar, kardeşleşmeler… Gerçekten çok ilginç tablolar oluştu, bunu unutmamız mümkün değil.
* 31 Mayıs sabahı saat 04.30 sularında saldırıya uğradınız. Saldırı nasıl gerçekleşti, limana götürülüşünüze kadar neler yaşandı?
* Saldırının başlangıcı esasen o günün gecesiydi. Yani 30 Mayıs’ı 31 Mayıs’a bağlayan gece. Çok uzaklarda birtakım ışıklar gördük. Daha sonra bu ışıklar yavaş yavaş gemiye doğru yaklaşmaya başladı, gittikçe belirgin hale geldi. Orada kendi aramızda bir değerlendirme yaptık. Muhtemelen İsrail gemileri olabileceğini düşündük. Bir müddet sonra gemilerden taciz telefonları almaya başladık. Özellikle kaptan köşkünü arayarak, “siz kimsiniz, buralarda ne arıyorsunuz, nereye gidiyorsunuz?” anlamında taciz edici konuşmaların olduğu söylendi.
Biz bunun üzerine tedbirlerimizi aldık. Zaten gemide bulunduğumuz bütün zamanlar içerisinde aktif bir kameramız vardı. O kamera ile gemi içindeki bütün etkinlikleri, olan biteni dünyaya haber olarak geçiyorduk. İsrail gemilerinin tacizinden sonra, gemi içerisindeki kanaat önderlerini alarak, başta Mazlum-Der olmak üzere, Bülent Bey’in önderliğinde, Ahmet Varol Beyler, Ramazan Kayan Beyler, yabancı bazı kişilerin de katıldığı bir "son mesaj" yayını yaptık. Orada taciz altında olduğumuzu duyurduk.
Ve muhtemelen gecemizin rahat, kolay geçmeyeceği, bu noktada Ankara ve İstanbul’daki arkadaşlarımıza İsrail’i engellemelerine dair mesajlar ilettik. O gece herkes daha temkinli, hazırlıklı olmak için çalıştı. Sabaha doğru (namazlar genelde cemaatle kılınırdı), baskının başladığı zaman, gene sabah namazındaydık ve kunut duası okunmaktaydı.
O esnada görevli arkadaşlarımızın ‘Allahu Ekber’ nidalarıyla imam haberdar edildi ve namaz kısa sürede bitirilerek herkes görevleri başına dağıldı. O esnada görüldüki, gemilerden Zodiaklara asker tahliyesi yapılmış ve Zodiaklara bindirilmiş şekilde SAT komandoları geminin sağında ve solunda çıkarma yapmak için seyretmeye başlamışlardı. 30 dakika kadar bir süre SAT komandoları gemiye çıkmayı denediler ama çıkamadılar. Nitekim daha sonraki sorgu aşamasında İsrailli yetkililer ‘kendilerine çok zorluk çıkardığımızdan gemiye çıkamadıklarını’ bize ifade etmişlerdi. Sivil insanlardık, biz oraya çatışmaya gitmiyorduk. Sadece yardım amaçlı gidiyorduk.
İSRAİL ASKERLERİ DENİZE DÖKÜLÜYOR * Özür dileyerek araya girmek istiyorum. Gece görmüş olduğunuz ışıklar ve düşündükleriniz üzerine herhangi bir tedbir aldınız mı, savunma adına bir şeyler hazırlandı mı?
* O noktadan sonra biz kendi aramızda ‘ne yapabiliriz’i tartışmaya başladık. Gemide elimizin altında olabilecek birtakım imkânları toparlamaya başladık.
* Neydi onlar?
* Birtakım spotlar vardı, ışığı kullanabileceğimizi düşündük, aydınlatma amaçlı. Onun dışında yangın hortumları vardı. Bu hortumu acaba caydırıcı olarak kullanabilir miyiz diye düşündük. Daha sonra gördük ki İsrail askerleri çok fonksiyonel, donanımlı gelmişlerdi. Gemiye çıkış aşamasında bunların hepsi kullanıldı. Büyük oranda çıkmaya yeltenen askerler kancalarını gemiye atıp, tırmanmaya başladılar. Bu aletlerle tabir caizse onları denize döktük.
* Bu ‘silahların’ içinde şişe ve soğan da var mıydı?
* (Tebessüm ederek) Tabii, sivil insanların silahı olmayınca, o anda eline kim neyi geçirdiyse. Gıda amaçlı kullandığımız meşrubatların şişeleri vardı. Bunlar da bayağı iş gördü.
* Ateşli silah adına hiçbir şey yoktu yani?
* Kesinlikle yoktu. Biz oraya kavgaya değil, yardıma gidiyorduk.
* Fotoğraflarda bıçak görüntülerine rastlanıldı. Bildiğimiz ekmek bıçakları mıydı?
* Tabii, muhtemelen... Biz bir aya yakın denizde kalabiliriz, taciz edilebiliriz diyerek bir aylık gıda stoku yapmıştık. Bu arada geminin mutfağı vardı. Mutfakta kullanmak amaçlı birtakım bıçakların olması mümkün olabilir. Kesinlikle aksi söz konusu değildir…
ÇOCUĞU REHİN ALAN ASKER
* Baskında esnasında atılan ilk mermiler plastik miydi?
* Baskın, önce SAT komandolarının güverteye çıkış denemeleriyle başladı. Onlar çıkamayınca bu defa helikopterler havalandı. Bu arada şunu da söyleyeyim: etrafta hücum botlarından başka 2 tane de denizaltı vardı. Biz onların bacalarını görüyorduk. Bu esnada helikopterler, kaptan köşküne yakın bir noktada iplerini sarkıtarak asker indirmeye başladılar. İlk fırsatta ses bombaları kullandılar. Yoğun bir şekilde ses bombası atmaya başladılar. Plastik mermi kullandıkları da görüldü. Bizim teslim olmamızı bekliyorlardı. Arkadaşlarımız yiğitçe direndiler. Helikopterden inen dört askeri enterne (gözaltı) ettik. Yaralanan 3 asker revirimize intikal etti.
Bizzat bizim doktorlarımız tarafından ilk müdahaleleri yapıldı. 4. asker de alındığı sırada 5.asker bu durumu zaten yukarıdan görüyordu. Süratle inerek geminin çarkçı başının 1,5 yaşındaki çocuğunu rehin aldı. Çocuğa karşılık, dördüncü askeri verip, çocuğu aldık. Yani takas oldu. Onlar yaralı askeri helikopterle yukarıya çekerken yeni bir safha başladı. İsrail askerleri bütünüyle çekirdek, esas mermi kullanmaya başladılar. Bir anda 4 şehit ve 28 yaralı verdik. Artık onlarla meşgul olduğumuz bir sırada görevli arkadaşlarımız bir durum değerlendirmesi yaparak, yaralı ve şehit sayılarının artabileceğinden yola çıkarak teslim olma kararı vermişlerdi. Bunu, içerideki ses sistemiyle arkadaşlarımıza duyurarak arkadaşlarımıza toparlanmaları anonsu yapıldı ve biz kendi oturduğumuz mekânlara geri çekilmiş olduk. O andan itibaren artık helikopterlerden indirmeler daha da yoğunlaştı. Arkadaşımız gömleğini beyaz bayrak olarak kullandı ve teslim olduk.
* Yaralı ve şehitler üzerindeki mermi izleri nasıldı? Mermiler değişik miydi?
* Tabii, şimdi yaralılarımızla şehitlerimizle ilgilenirken arkadaşlarımızda gördüğümüz manzara yürek yakan bir manzaraydı. Atılan ses bombalarından muhtemelen parça tesirli birtakım şeyler olduğu ortaya çıktı. Bazı kardeşlerimizin ellerine saplanan 1 cm büyüklüğünde parçaların varlığı tespit edildi. Gerçek mermi kullanıldığı sırada ise kurşun mermilerini görebiliyorduk şehit olanlarda.
Yaralılardaki manzara daha korkunç idi. Birçok arkadaşımızın bedeninde büyük yaraların açıldığını gördük. Şu sonuca ulaştık. Daha sonraki safhada, bunlar İsrailliler tarafından hastanelere götürüldüklerinde İsrailli bir doktor ile Türk doktor şunu demişler: “böyle bir manzara kabul edilemez, böyle bir şey olamaz” diye. Anlaşılıyor ki vücuda isabet ettikten sonra da patlayan, mermiler kullanılmış. Bunlar bir el ayası büyüklüğünde, arkadaşlarımızın baldırında büyük oyuklar açmıştı. Bunu gördük. Tabii bunun yanı sıra daha birçok şey müşahede ettik. Arkadaşlarımız gerçekten kan revan içerisindeydiler.
* İlk müdahaleler kim tarafından yapıldı?
* İlk müdahaleleri bizim doktorlarımız yaptı, revirde.
* Saat 18.00’de Aşdod limanına götürüldünüz. Limana kadar size nasıl davrandılar ve limandaki İsrailliler sizleri nasıl karşıladı?
* Teslim olduktan sonraki 3 saat zarfında biz artık Aşdod limanına doğru yönlendirildik. Bu esnada gerekli hazırlığı yapmış olmalılar ki, kapının birini açarak, tek tek teslim işlemi gerçekleştirilmeye başlandı. Ellerimiz havada teslim alındık. Gerekli kontroller yapıldı, kameramıza, cep telefonumuza vs. kalem dâhil olmak üzere birtakım şeye el koydular. Arkamızdan plastik kelepçelerle ellerimizi bağladılar. Üst güverteye taşıdılar bizi. Bir sıra halinde, yerde diz çöktürüldük. Ve hiçbir şekilde hareket etmememiz, konuşmamamız istendi. Bu şekilde 3, 4 saat kadar bekletildik. Bu esnada helikopter şehitlerimizi, yaralılarımızı ve kendi yaralı askerlerini taşımıştı. Bu süre içerisinde bizim üstümüzde duruyorlardı ve pervanenin baskısı altında çok zor anlar yaşadık. Bir taraftan üşüyorduk bir taraftan o ses, bir taraftan da denizden kaldırdıkları suyu yağmur gibi üzerimize dökmeleri, gerçekten çok korkunçtu.
Bizi basın mensuplarından başlamak üzere aşağıya, kendi mekânlarına aldılar. Gördüğümüz manzara son derece korkunçtu. Biz yukarıdayken, onlar, köpeklerin de yardımıyla arama tarama yapmışlar. Bütün valizlerimiz boşaltılmış. Ortada dağlar şeklinde oluşturulmuş giysilerimizle, aldığımız hediye bebeklerle karşılaştık. Sonra gemi yolcularımızın, Filistinli çocuklara getirmiş oldukları hediyeler hep yerlere saçılmış vaziyetteydi. Onların üzerine basarak yerlerimize intikal ettik. Bu şekilde 8 saatlik yolculuğun ardından Aşdod’ a götürüldük. İsrailliler büyük bir kalabalık oluşturmuştu limanda. Bazıları zafer çığlıkları atıyordu. Bazıları zafer işareti yaparken kimileri de bayrak sallıyorlardı. Sanki büyük bir zafer kazanmışlar gibi.
* Görmedim. Doğrusu o hengâme içerisinde ne oldu onu da merak ediyorum. Aynı Kanarya’yı ben Antalya’da gördüm. Basın açıklaması yapılırken. Hatta kamerayla da tespit etmiştim.
* Limana götürüldükten sonra hapishane süreci başladı. Orada nasıl bir manzara sizi bekliyordu? İsrail’in hapishane sistemi nasıldı?
* Aşdod Limanı’na vardığımızda teker teker indirilmeye başladık. Daha önce İsrail’in basına duyurmuş olduğu, “yolcuları buraya alacağız” dedikleri çadırlar vardı. İçeride birtakım tedbir alınmış. Arama-tarama yerleri, elektronik cihazlarla donatılmış. Hem sorgu düzenleri vardı, hem de bilgisayar ağları oluşturulmuştu. Asker nezaretinde her iki kolumuzda askerle birlikte gemiden indirildik ve çadıra girdik. Gemide tepeden tırnağa arandık. Hatta derilerimizin altında bir şeyler saklayabiliriz zannıyla üst tarafımız bütünüyle çıkartılarak tek tek arandık. Kemerlerimizde birtakım kart taşıyabileceğimiz zannıyla, kemerlerimiz milim milim arandı.
Bir arkadaşımız bir cep telefonunun veya laptopun kartını dilinin altında saklamıştı, onu da buldular. Daha sonra sorguya alındık. Sorguda ağırlıklı olarak “kapatılmış bir bölgeye gittiğinizi biliyor muydunuz?” Kapatılmıştan maksat, yani abluka altına alınmış Gazze. Tabii ki onlara gerekli cevapları verdik. Esasen sivil bir örgüt olarak, yardım amaçlı gittiğimizi, uluslararası sularda seyrettiğimizi ve bizim yerimizde kim olsa aynı şeyi yapacağını söyldik. "Neticede orada mazlum ve mağdur bir halk var. Onlara yardım etmek insani görevimizdir" dedik. Ama onlar, “sizin görüşünüz” anlamında muamelede bulundular. Ben basın mensubu olduğumu, kamerama, cep telefonuma el konulduğunu söyledim. Hatta basın kartını gösterdim, basın kartını alıp, birtakım şeflerine, sorumlularına gösterdiler. Nihayetinde “affedersiniz” diyebildiler. “Suçumuzu kabul ediyoruz” anlamında bir yazı kaleme almışlar ve onu bize imzalattırmaya çalıştılar. Biz tabii, suçu kabul etmedik. İmzalamadık. "Suçlu değiliz" dediğimizde ikinci süreci devreye soktular. Tutuklanma aşaması başladı. Doktor kontrolünden geçirildik. Fotoğraflarımız çekildi. Bizi cezaevine sevk etmek üzere belli bir yerde toplayıp, cezaevlerine taşıdılar.
Cezaevleri son derce muhkem yapılmış. Amerikan filmlerinde olduğu gibi, altlı üstlü hücreler şeklinde, dörder kişinin barındığı hücreler var. Ortada bir meydan, genişlik var. Biz oraya gittiğimizde bütün gemi personelini darmadağın ettiler. Ellerimizdeki bütün haberleşme malzemeleri alınmıştı. Orada bizi tek tek hücrelerimize koydular. Hapishane ortamı muhtemeldir ki, bu hapishaneler yeniydi. Filistinliler için inşa edilmişti. Orada kaldığımız süre içerisinde bazı zorluklarla karşılaştık. O esnada Türk hükümetinin yaptığı girişimlerden sonra hapishane personelinde bize karşı daha bir yumuşama emareleri görüldü. Zaten fazla da kalınmadı. 20.saatten sonra serbest bırakıldık.
* Tutukluluk süreci başladığında bu kadar kısa sürede bırakılacağınızı tahmin edebiliyor muydunuz?
* Doğrusu daha öncesinde İsrail’in Batı Şeria’da tutukladığı, İzzet Şahin örneğini hatırladık. Kendileri 72 saat içerisinde hâkim huzuruna çıkarılmaları gerekirken 18 gün bekletilmişlerdi. Mukadder akıbetin bizi beklediği şeklinde bir kanaat hâkim oldu. "Herhalde biz burada uzunca bir süre bekletileceğiz" dedik. Sonra Türkiye’deki girişimler, dünyadaki yapılan baskılar sonucunda, insan hakları kuruluşlarının temsilcileri 1-2 saat sonra hapishaneye gelmeye başladılar. Avukatlarıyla birlikte. Misyon temsilcileri geldiler. Herkes kendi ülkesinin vatandaşına sahip anlamında baskılar oluşturdular. Bu arada işte Ehud Barak’ın bizim Dışişleri’mizle görüşme yaptığını daha sonra öğrendik.
O görüşmenin sonucunda da Başbakan Erdoğan “24 saat içerisinde bir tek kişi kalmaksızın eşyalarla birlikte bırakılmamızı” söylemiş. Barak’ın da “kendilerini göndereceğiz, ancak mahkemeden sonra” dediğini bize ilettiler. Başbakan’ın “mahkeme edilmeden, mutlaka 24 saat içerisinde gönderilmeleri gerekir” yönünde baskı uyguladığını daha sonra, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’dan öğreniyorum, buraya geldikten sonra. Baskılar sonunda bizi serbest bıraktılar.
* Hapishane sürecinde uyuyabildiniz mi, herhangi bir şiddet uygulandı mı?
* Çok yorgun ve bitkin bir vaziyetteydik. Hapishaneye intikal eder etmez, hücrelerimize çekildik. 1-2 saat kadar o şekilde kaldık. O günün gecesinde bir şeyle karşılaştım. Saat 10 gibi hücrelere alındık. Dışarıda bir grup, bir güruh, muhtemelen bir nöbet değişimi ânıydı. Büyük bir gürültüyle içeri girdiler, bağırdılar, çağırdılar. Muhtemeldir ki küfür de ediyorlardı, çünkü Gazze lafı da işin içine giriyordu. Işıklarımızı dışarıdan yaktılar. İçeriye küfürler geliyordu. Bir süre çok garip sesler duymaya başladık. Hatta sesin kaynağını aramaya başladım nereden geliyor diye. Korkutucu, ürkütücü, rahatsız edici seslerdi bunlar. Yarım saat böyle devam etti, sonrasında bu ses çekildi. Ondan sonra ışığımızı biz kendimiz söndürdük. * İstanbul’a döndüğünüzde yoğun bir karşılama vardı. O anda neler hissettiniz?
* İşlemler yapıldı. Uçağa alınmadan önce bir İrlandalı ve Yunanlı kişinin İsrail askerleri tarafından öldüresiye dövülmelerine şahit olduk. Hatta bu insanlar dövüldükten sonra uçağa binmek isteyen arkadaşların üzerine atılmışlardı. Uçağa bindiğimizde 3 milletvekilimizle karşılaştık. Bunlar bize başbakanın talimatıyla gediklerini söylediler. “Burada bir tek kişi kalmaksızın bizi alıp götüreceklerini” söylediler. 14 saat uçakta bekletildik, sürecin tamamlanması için. Gece saat 2.30 sularında 3 uçak da yolcularını almışlardı.
Bunun dışında yaralı ve şehit kardeşlerimiz için uçaklar bekletiliyordu. Onlar da alındıktan sonra hareket ettik. İstanbul’a indiğimizde doğrusu o ana kadar hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Bu hareketin tesirinin ne olduğunu merak ediyorduk. İndikten sonra “Elhamdulilah” dedik. Geminin hareketi hedefine ulaşmıştı. Kardeşlerimizin kanlarının yerde kalmadığını gördük ve Allah’a şükrettik. İstanbullular büyük bir sevgi seliyle karşıladılar bizi. Adli Tıp’ a götürüldük, orada her birimiz muayeneden geçildik, raporlar hazırlandı. Cenaze namazından sonra herkes memleketlerine dönmüş oldu.
İSRAİL'İN KARİZMASI ÇİZİLDİ
* Bu yardımlar medyada çok tartışıldı: “İnsani mi, İslami mi” diye? Burada önemli olan nedir?
* Döndükten sonra bu gibi talihsiz açıklamalarla karşılaştık. Bunları art niyet olarak görüyorum. Özellikle medyadaki kiralık kalemlerin bir şeyidir. Elbette ki yapılan faaliyet başından beri bir sivil hareketti. Ülke siyasetinden, iktidarlardan bağımsız, tümüyle insani yardım amaçlı kuruluş temsilcilerinin organize ettiği yardımdı. Tümüyle silahsız, sadece yardım götürüyorduk. Böyle bir faaliyetti. Dünya da bu vesileyle bu zulmü görmüş oldu.
Açıklamaları ve gayretleri talihsiz olarak görüyorum. İsrail muhibbi (dostu) olan çok satılık kalemlerimiz var, bunu yapacaklardır. Saptırmaya çalıştılar, kimileri iktidarla ilintilemeye çalıştı, kimileri “ne gereği vardı” diye konuştu. Ama bu tür bir organizasyonun yapılması gerekiyordu. Maşeri vicdan dile geldi. Dünya ayağa kalktı. Sonucunu da hep birlikte gördük. Mısır Refah kapısını geçici de olsa açtı. Hamdolsun şehitlerin kanı yerde kalmadı, sonuca da ulaştı. Orada Raid Salah’ı da tanıdım. Sürekli tespih çekiyordu.
* Bu yaşananlardan sonra, İsrail’i nasıl tanımlarsınız?
* İsrail’in karizması çizildi. İsrail bir terör devleti olduğunu bir kez daha gösterdi. Katilliğiyle anılan korsan bir İsrail imajı oluştu.
Son olarak Filistinlilere olan saygım daha da arttı.
Yayınlanan materyallerin her hakkı HaBertaraf Yayın Hizmetlerine aittir. Sitede yer alan her türlü bilginin kaynak gösterilerek alıntılanıp kullanılmasında bir sakınca yoktur. Kaynak gösterilmeden yapılan alıntılamalar "fikir hırsızlığı suçu" kapsamına girer.
Yorumlar
Bu kategorideki diğer haberler
08:42Bir gün Mescid-i Aksa'da namaz kılacağız
08:20Cumhurbaşkanı Gül Güney Kore'de
01:02Anayasa Mahkemesinin muhtemel iptal kararına karşı kesin çözüm
21:19Çiçek: PKK Avrupalı gençleri de zehirliyor
19:12Çölaşan: Kameralarla bir bağlantım yok
15:14ADD Genel Kurulu'nda Eruygur tartışması
14:16Mazlumder'den İsrail hakkında suç duyurusu
14:04Kayıp çocuklar için protokol
14:03İsrail, İHH soruşturma komitesine başkan atadı
12:18TBB Genel Kurul'unda oylama devam ediyor
12:08Türkiye'nin en büyük kitap-cd operasyonu
11:08Erdoğan'ın konvoyunda kaza: 1 polis öldü
11:05Madencilerin yakınları şikayette bulundu
11:04KCK operasyonunda 10 tutuklama
10:56Nükleer santralin çevreye zararı yok mu?
10:25TBMM'nin bu haftaki gündemi yine yoğun
10:18'Kafes eylem planı' ilk duruşması 15 Haziran'da
10:02AYM, Vakıflar Kanunu'nu görüşecek
07:38Gözyaşları "Pınar" oldu
23:12Çatışma bölgeleri Türkiye'nin yakınında
22:24Obama ve Saylan da KCK iddianamesinde
20:38Baykal'ın ismi ''KCK/TM'' iddianamesinde
20:03Demirtaş'tan 'Filistinli çocuklar' benzetmesi
19:22Cumhurbaşkanı Gül 12 yasayı onayladı
18:54Ergin: Anayasa paketi ilk adım
18:27Şehit astsubay toprağa verildi
17:55Eker: Türkiye'de terörün artmasını isteyenler var
17:52Erdoğan'dan İTO Başkanı Yalçıntaş'a kutlama
17:40Erdoğan: Devlet terörüne susmayacağız
16:55Yüksekova'da patlama: 1 yaralı Daha fazla haber göster
16:54Ayrımcılıkla mücadele için demokrasi
16:48Gül: Komşularla ilişkiler sürecek
16:41Ergin: Dün ile bugün örtüşüyor
16:32Kılıçdaroğlu, halktan özür dilemeli
16:29Gizli propaganda kampanyası yapılıyor
16:12Kasket giyerek halkçı olunmaz
16:11Hakim ve savcılar bize karşı saygısız
15:54İsrail, hatasını nasıl telafi edeceğini bilir
15:40Yıldırım, Ardahan'dan ayakkabı aldı
15:30Referandum 10 genel seçimden daha önemli
15:26Bakan Eroğlu: Dünyaya model olduk
15:081996'dan bu yana bir ilk
15:05Bardakoğlu: Siyaset üstü bir kurumuz
15:02Kırgızistan'la ilgili kriz masası kuruluyor
14:54''Hristiyan kulübü değilseniz, alacaksınız''
14:42KCK iddianamesi mahkemeye sunuldu
14:37Başbakan Erdoğan, İTO heyetini kabul etti
14:23Tarım Bakanlığı'ndan ''orduya et'' açıklaması
14:22Şemdinli'de bir PKK'lı etkisiz hale getirildi
13:43Savcıyla tartıştıkları için gözaltına alınıyorlar
13:40Erdoğan Trabzon'da
13:35Ne olursa olsun açılım sürecek
13:29Suriye ile ortak sınır kapısı
13:25Din hizmeti dört duvar arasına hapsedilemez
12:46Heronları kullanabilecek elemanımız var
12:29Asrın davasını başlatan gecekondu ne olacak?
12:23Kapıkule'den 9 TIR canlı hayvan Türkiye'de
12:14Yaralı subay GATA'ya gönderildi
11:59TBB olağanüstü genel kurulu toplandı
11:32TBB başkanlığına 3 aday
11:28İyi niyetli olmayanlarla mücadele sürecek
11:16Başbakan Erdoğan İstanbul'dan ayrıldı
11:15Şehit Başçavuşa Hakkari'de tören
10:23Jandarma, operasyonu polisten gizlemiş
10:17Sağlıkçılar için başvurular başlıyor
10:14Şahin yarın İran'a gidecek
09:38Emniyete ''başpolis'' geliyor
08:59Dünya onu konuşuyor: Bülent Yıldırım
08:45Gül: Türkiye'de tabular yıkılıyor 08:15Gülen, New York Times'a da aynısını konuştu
03:25Arap kamuoyu ve İsrail’le kriz
23:52Genelkurmaydan duygusal açıklama
22:34Şengün tahliye yönünde oy kullandı
22:19Gül: En ufak sapma söz konusu değil
20:19Atalay: Soruşturmanın sonucunu bekliyorum
20:10Genç, beyin kanaması geçirdi
19:50İzmir'deki terör örgütü operasyonu
18:57TSK: Pınar Akdağ eşine destek için oradaydı
18:54Şemdinli'de 1 astsubay şehit
18:30Yargıtay, Ömer Ulusoy'a cezayı yetersiz buldu
17:24Veli Küçük: İtibarımı iade edin
16:30TBMM İsrail Dostluk Grubu iyice eridi
15:51Cumhurbaşkanı Gül Twitter'i çok sevdi
15:12Telefon konuşmaları tartışılır
15:12Şehit pilot üsteğmene son görev
15:08Askeri helikopter ağaca çarparak düştü
14:52Gül: Eksen kayması doğru değil
14:43Bakan'ın gözleri doldu
14:33Türk vatandaşları AİHM'ye gidiyor
14:31Arınç: AB ağır davranıyor Daha az haber göster
Eymen HALİT Erdoğan ve tüm onurlu insanların yanındayız
Necmettin EVCİ Bir Şair'in ardından
Tokat Türk Telekom'un sitesi hacklendi..
Mizahta son dakika!..
Bir gün Mescid-i Aksa'da namaz kılacağız..
Beyaz Saray: Önemli bir adım..
Cumhurbaşkanı Gül Güney Kore'de..
Suudilerin yalanladığı haber Hürriyet'te..
Vahşilerin yaraladığı İsrail askerleri hâlâ şokta!..
Denizin bir kabuğu tanımlaması incidir. Zamanın kömürü tanımlaması elmastır.
Halil Cibran
Dolar
1.564
1.574
Euro
1.907
1.922
Sterlin
2.276
2.320
Altın
61.84
62.39
IMKB
55234
Gürsel Tekin'den '8 kişi'ye ağır itham...
CHP'de olay adam haline gelen Gürsel Tekin, il başkanlığı krizinde istifasını
isteyen, kısa süre önce kendi atadığı 8 il yönetecisi için ağır ithamlarda
bulundu: 'Bütün ortaklıklar bozulur ama suç ortaklığı bozulmaz!'
Kanal D'de 22 Haziran günü ilk bölümü yayınlanacak 'Mükemmel Çift' dizisi
oyuncularından Tuğrul Tülek, yeni dizisinde gay bir karakteri canlandırdığı için
2009 yılından itibaren sunuculuğunu yaptığı 'Rüzgar Gülü' isimli programından
çıkarıldığını duyurdu.