|
|
 |
Vuvuzela
Gökhan ÖZCAN
[email protected] |
|
Hep böyle oluyor, maçlar başlıyor ve ilk yorumlarda futbol kalitesi ile ilgili olarak hep hayal kırıklığı cümleleri kuruluyor. Ama devamında da heyecan artıyor, futbol güzelleşiyor ve maksat genelde hâsıl oluyor. 2010 Dünya Kupası da böyle olacak görünüşe göre. Önce teknik adamlar daha temkinli taktiklerle sürecekler (sürüyorlar) takımlarını sahaya. Sonra seçenekler azalacak, sonuç alma mecburiyeti riskleri beraberinde getirecek ve bu gerilimin doğurduğu muhtemel hatalar ister istemez güzelleştirecek futbolu. En azından heyecan gittikçe artacak.
Dünya Kupası bana göre dünyanın en ilginç organizasyonu... Bu kadar farklı kültürden insanı, bu kadar serbestçe bir potanın içine sokan, kendilerini ifade etmelerine imkân veren başka bir buluşma yok dünyanın elinde. Esasen olimpiyatlar teorik olarak bu misyon için çok daha uygun bir organizasyon... Ama ne olimpiyatları, ne de bir başka organizasyonu Dünya Kupası ile karşılaştırma imkânımız yok. Dünya Kupası'nın yakaladığı küresel popülarite diğer bütün organizasyonların açık ara önünde...
Her dört yılda bir düzenlenen bu kupa sayesinde milyarlarca insan dünyanın bir ülkesine, bir bölgesine, bütün renkleri ve zevkleriyle belli bir kültürüne odaklanıyor. Bu anlamda sadece sportif ya da ekonomik boyutuyla değil, siyasi, insani ve kültürel boyutuyla da ilgiyi hak ediyor Dünya Kupası. Ama odakta daima futbol topu var, gözler onda ve bu durum, diğer bütün sertlikleri yumuşatıyor. Sahada olan sahada kalıyor; tribünde olanlar da, sonuna kadar mücadele etmeyi gerektiren böyle rekabetçi bir oyundan beraberce keyif almanın sıra dışı pratiğini yaşıyor. Bir tahammül tablosu var Dünya kupalarında, farklı toplumlardan, ırklardan, kültür ve inançlardan, birbirlerine hiç benzemeyen yaşama biçimlerinden binlerce insan stadyumlarda, milyarlarcası da ekranlarının başında toplanıyor. İnsanlığın bunu bu boyutta başarabildiği başka bir zemin/platform yok.
2010 Dünya Kupası, benim hafızamda bu biraradalık bilincinin, bu tahammül kültürünün en ironik sınavının yaşandığı kupa olarak kalacak. Güney Afrika kültürünün bu kupayla popüler hale getirdiği vuvuzela, bu kültürün dışında kalan herkes için gerçekten tahammülü gerçekten zor bir "şey". 90 dakika boyunca bir stadyum dolusu insanın ortaya çıkardığı bu "gürültü"ye tahammül ederek bu kupayı tamamlayabilirsek, diğer bütün küresel zorlukları aşarız diye düşünüyorum. Ortaya çıkan sese rahatlıkla "gürültü" diyebiliyorum, çünkü vuvuzelanın vatanında bu kelimenin anlamı bu.
Stadyumu bilemiyorum, ama televizyondan maç izlemeyi bile epeyce zorlaştırıyor bu gürültü. Ama ben yine de sıkıntılarını paylaşmakla birlikte "Vuvuzela yasaklansın!" diyenlere katılmıyorum. Aksine her yiğidin bir yoğurt yeme biçimi olmaya devam etsin, Güney Afrika'nın düzenlediği kupayı da böyle hatırlayalım diyorum. Tahammül kültürünün oluşması için böyle sivri örneklere de ihtiyaç var.
Yıllar yılı "ırkçılıkla" neredeyse özdeş bulduğu halde Güney Afrika Cumhuriyeti'ne tahammül etmiş bir insanlığın, üç beş desibellik bir rahatsızlığa o ırkçılıktan daha fazla tepki göstermesi tuhaf kaçmaz mı sizce de?
|
|
14 Haziran 2010 - 09:27:06 |
|
|

Dolar |
|
|
1.561
|
1.571
|
|
Euro |
|
|
1.926 |
1.942 |
|
Sterlin |
|
|
2.290 |
2.335 |
|
Altın |
|
|
62.28 |
62.71 |
|
IMKB |
|
|
56403 |
|
|