Bugünlerde televizyon kanallarında, radyolarda, gazetelerde, dergilerde birçok yerde ‘2010 Dünya Kupası’ haberleri yer alıyor. Heyecan başlıyor… Futbol deyince akla gelen ilk şey: 11 kişilik takım oyunudur.
Bu ‘11 kişi’ bende farklı çağrışımlar oluşturuyor. 2008 yılında yazmış olduğum günlüğümdeki yazıları okurken, ilginç bir başlığa rastlıyorum. Açıp okuyorum, ne zaman ve ne yazmışım diye. ‘Meşhur Anayasa Spor’ demişim yazının başlığına. Neden mi? 14 Mart 2008 gününü herkes hatırlıyordur. Unutanlarımız olmuş olabilir, biz hatırlatalım. O gün, AK Parti hakkında kapatma davası açılmıştı.
Ülke karıştı karışacak havası estiriliyordu. “Ekonomik kriz kapıda” deniliyordu. “AK Parti kapatılırsa ne olur?” sorularını sormaya başlamıştık. Bu soruların cevabı 30 Temmuz Çarşamba günü, saatler 18.10’u gösterince belli olacaktı. O süreci birazdan yazacağım ancak günlüğümde yer alan bir notu daha paylaşayım. O notta şöyle yazıyor:
“Kararın açıklanmasına yarım saat kala bütün çalışan arkadaşlar haber merkezine toplanıp kararın açıklanmasını bekledik. (o dönem(2008) staj yapıyordum) O an ‘2002 Dünya Kupası’ maçları aklıma geldi. Özellikle, Türkiye-Brezilya maçını hatırladım. O dönem(2002) lise yılarımdı ve okulda televizyon izleme imkânımız olmadığı için, maçları kahvehanelerde izlemeye çalışıyorduk. Arkadaşlarla kahvehaneye gidip, orada Türkiye-Brezilya maçını izlemiştik.
Brezilya maçında ilk golü Türkiye (Hasan Şaş)’nin atmasıyla kahvehanede çekirdek kabukları havada uçuşmaya başlamıştı. Buna rağmen gâlip gelen Brezilya olmuştu. “Acaba burada ne olur?” diye düşünmeye başlıyorum. (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı Brezilya’ya benzetmek ayıp olur herhalde. O nedenle Türkiye dedik. AK Partililer kızmasın.) İlk golü (Kapatma davasını) Başsavcı A. Yalçınkaya atmıştı. Peki, kim gâlip gelecekti?”
Şimdi dilimiz döndüğünce, futbol diliyle o ânı anlatalım. 30 Temmuz Çarşamba saatler 18.10’u gösterince “Haşim Kılıç, at şu ‘golü’ bitirelim şu ‘maçı’, ne olur kurallar değişmesin” diyenler olduğu gibi, “Haydi, Osman Paksüt, Şevket Apalak, yıkın şu adamı, gole gitmesin” diyenler de oldu.
Sacit Adalı, (Özal transferi), Ahmet Akyalçın (Sezer transferi), Serdar Özgüldür (Sezer transferi), Serruh Kaleli (Sezer transferi), Kaptan Haşim Kılıç’a “pası” verdiler. Haşim Kılıç topu önüne almış ‘golü’ atmak üzere Yüce Divan alanına doğru koşmaya başlamıştı. Kürsü sahasına girince sert bir bakış açısıyla ‘kale’yi karşısına alıp vuruyor ve ‘gol’ geliyor: “AK Parti kapatılmamıştır; ancak hazine yardımının yarısından mahrum bırakılmıştır.”
“Haşim Kılıç, at şu ‘golü’ bitirelim şu ‘maçı’ diyenler stadı bayram havasına çeviriyorlardı. Yine kahvehanelerde, evlerde, sokaklarda şenlik vardı. ‘Altı kırmızı kart gören oyuncu’ etkisiz kalırken, ‘dört sarı kartlı oyuncu’ oyunun kaderini etkilemişti; tabii ki burada en büyük pay “Kaptan”ındı. “Gol pasında” dört kişinin payı unutulmayacak. AK Parti kulübü, Haşim Kılıç (Özal transferi)’ı ‘gol kralı’ ilan etmişlerdi.
Pası veren oyuncuların birkaçı her ne kadar “güneşi” sevmeseler de “güneşli” havada oynamaya mecbur kaldılar. ‘Kaptan’ ise ‘Poyraz’a karşı ‘Güneşi’ tercih etti ve ‘golünü’ attı. 2002 Dünya Kupası’nı, AK Parti’ye açılan kapatma davasının heyecanını yaşayan Türkiye, şimdi de 2010 Dünya Kupası’nda, Anayasa Değişiklik Paketi’nin iptali heyecanına girmiştir. O dönemki oyuncuların birkaçı jübilesini yaptı. Şimdi, Abdullah Gül’ün 2 transferi kadroda yer alıyor. 2002’de Türk Milli Takımı da vardı. Şimdi, Türk Milli Takımı yok, yerine Kılıçdaroğlu Takımı var. O dönem ekonomide önemli kayıplar oldu. Bakalım bu dönemde neler olacak.
Son taktikler yapılıyor, Kaptan yine sahada olacak. Bakalım pasları hangi isimler verecek. Ve galip gelen kim olacak.