Genel anlamda ve üzerinde tartışma konusu yapılan miras:
Bireysel anlamda: Kişinin ailesinden veya akrabalık ilişkisi bulunan çevresinden kalan hukukla tanımlanmış tereke;
Toplumsal anlamda: Toplumların tarihsel süreçte önceki neslinden devreden yurt, vatan toprağı ile uluslar arası anlaşmalarla (anlaşmazlıklar da söz konusudur) kabul edilmiş olan denizler, göller, yeraltı suları ile madenler ve enerji kaynakları, sınır aşan akarsular, uluslar arası sayılan denizler ile deniz canlıları üzerinde tasarruf yetkisi yanında, toprakları üzerindeki gökyüzü egemenliği;
Anlaşılmaktadır. İç hukuk düzeni içerisinde bireysel mirası çözümlemek mümkün görünmekte ise de ülkelerin sahiplendikleri ve atalardan kalan mirasın meşruiyeti hep tartışmalıdır. Zira ulusal toprakların meşruiyeti bir anlamda kuvvet yoluyla sağlanmakta ve sürdürülmektedir. Kuvvet dengelerinin değişmesi, sınırların da değişmesine yol açmaktadır. Sınırları belirlenmiş topraklar üzerinde yaşayan insanlar, yaşadıkları hayat alanının kendilerine ebediyen yurt olarak verilmiş olduğuna da inandırılmışlardır. Her ulusun geçmişine ait olayları anlatan tarihleri, bunu sağlamak için temel ikna argümanı olarak kullanılmakta, vatanın meşruiyetinin tartışılmaması için de kutsallaştırılmış kavramlardan (dökülen kan. vb) yararlanılmaktadır.
Dünyamız, küresel yapısı itibariyle insanlara çok geniş (ideal) yaşam alanları sunmaktadır. Ancak, genel anlamda bakıldığında yaşama kolaylıkları bakımından Dünya coğrafyası, minimum-optimum-maksimum uygunluk alanları olarak sınıflandırılabilecek özellikler taşımaktadır.
Yaşam koşullarının zor olduğu coğrafyalarda yaşayan insanların durumu, diğer insanları fazlaca ilgilendirmemektedir. Bu husus bir ülke içerisinde farklı bölgelerde yaşayan insanlar içinde de geçerlidir. “Devlet siyasetindeki tek gerçeğin ulusal çıkarların korunması” olduğuna dair söylem ya da doktrin, aslında insanlığı çözümsüzlüğe, silahlanmaya, kan dökmeye, emperyal yönelişlere yönlendiren motorun temel yakıtını oluşturmaktadır. Politikalarını bu çerçevede tutan uluslar başlangıçta mesafeler kat etseler de nihayetinde kaybetmeye mahkûmdurlar. Kur’an, Mal /Mülk ve Miras Konularında ne Diyor?
Kur’an terminolojisinde mülk, taşınır taşınmaz her türlü mal olabileceği gibi, güç ve kuvvet anlamına da gelmektedir.
Öncelikle konu ile ilgili Ayet meallerini gözden geçirelim.
“Mülk Allah’ındır.” (35/13, 57/10, 64/1, 67/1)
“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır.” (25/2)
“Allah zengindir, sizlerse fakirsiniz. Eğer yüz çevirecek olursanız, Allah yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar.” (47/38)
“Allah kiminize, kiminizden bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar.” (16/71)
“Dünya hayatında onların geçimliklerini biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır.” (43/32)
“Eğer Allah kulları için rızkı sınırsız tutsaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı.” (42/27)
“Ona bol mal verdim, daha da arttırmamı istiyor.” (74/12-15)
“Münafıklar malı çok severler.” (9/58-59)
“Mallarınızı haksızlıkla yemeyin.” (2/188, 4/29)
“Peygamberlerin mesajına ilk karşı çıkanlar, servet, nüfuz ve yetki sahibi olan zengin kimselerdir.” (6/123, 7/60)
“Ayetlerimizi yalanlayan o zenginlerin işini bana bırak. Onlara biraz süre tanı.” (73/11) “Malı biriktirip, onu tekrar tekrar sayana yazıklar olsun. O malının kendisini ölümsüzleştireceğini zannetmektedir.” (104/2-3)
“Gösteriş ve övünme için, ‘ben birçok mal telef ettim’ diyor. Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?” (90/6-7)
“Mal, sadece zenginlerin elinde dolaşan bir şey olmasın.” (59/7)
“Zenginler fakirleri doyurmaya ön ayak olmalıdırlar. Aksi takdirde malları onları kurtaramayacaktır.”
“Parayı biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onlara acı bir azabı müjdele.” (9/34-35)
“O günde ne mal, ne de evlatlar fayda verir. Ancak Allah’a selim bir kalple gelen müstesnadır.” (26/89)
“Ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın.” (63/9)
“Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihandır.” (8/28, 64/15)
“Ne mallarınız, ne de evlatlarınız size katımızda bir yakınlık sağlamaz.” (34/37) “ İnsan kendini zengin gördüğü için azar.” (96/6-7)
“Zengin-fakir ayırımı yoktur.” (6/52-53)
“Rızkın darlığında ve bolluğunda alınacak dersler vardır.” (39/52)
“O ki malını vererek temizlenir, yücelir.” (92/17-18)
“Mü’minler kendilerine verilen rızıktan yoksullara verirler.” (2/3)
“Allah cimrilik etmeyenlere bol rızık verir.” (2/268)
“Allah mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır.” (9/111) “Ergenlik çağına kadar malı çocuğun velisi kullanmalıdır.” (17/34)
“Mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. Onları besleyin, giydirin ve güzel söz söyleyin.” (4/5)
“Yeryüzüne mutlaka iyi kullarım mirasçı olacak.” (21/105)
“Mirasla ilgili vasiyet zarar verici olmamalıdır.” (4/12)
“Ana, baba ve akrabanın bıraktıklarından her birine varisler kıldık.” (4/33)
“Miras taksiminde yoksullar da bulunursa, onları da rızıklandırın.”(4/8)