| |
|
Mısır başarmak zorunda
Necmettin EVCİ [email protected] |
|
Hep Mısır’ı düşünür oldum. Her an içimi rahatlatacak bir haber bekliyorum. Nil şimdi nasıl akıyordur? Kahire sokakları nasıldır? Haber bültenlerini hiç kaçırmamaya çalışıyorum. Bu sefer olacak diyorum. Mısır başaracak diyorum. Başarmak zorunda.
Mısır’da olacak inkılâp ülke sınırlarını çok aşacak bir etkiye sahip olacaktır. Mısır’da 80 yıldan fazla bir zamandır süren rejim, bütün Müslümanların kuşatılmışlığı üzerinden varlığını sürdürüyordu. Bu maksatla kurulmuşlardı. Ancak bu uzun süre içinde yeni dünyalar kuruldu. Önce İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin Osmanlı coğrafyalarını paylaşmaları söz konusu idi. Sonra kukla yönetimlerin pasifliği ile bölgenin başına bir İsrail belası musallat edildi. İsrail’in bölgeye palazlanmaya başlaması ile Amerika’nın Siyonistlere şartlanmış siyaseti, bölgeye daha fazla ilgi gösterdi. Bu coğrafyaların politikaları Amerika ve İsrail’de karanlık odalarda hazırlandı.
Kardeş kardeşe düşman yapıldı. İnsanımızın inançlarına, onurlarına ve özgür yaşamlarına karşı görülmemiş sınırlamalar getirildi. Müslümanlar adeta esir muamelesi gördü. Kendi ülkelerinde köle sayıldılar. Benlikleri zayıflatıldı. Asıl mustazaf olmak benliğin, kişiliğin zayıflaması ile mümkün olurdu. O oldu. Bu politikalar mazlum bırakılmış Müslümanları huzursuz ediyordu elbette. Sadece İsrail, Amerikalı neo-con’lar ve onların parayla satın aldıkları yerli işbirlikçileri gidişattan mutlu ve memnundular. Müslümanlar adına bu bir zillet halidir. İnançları ne olursa olsun, uygulanan tahakküm bölgedeki tüm insanlar için onur kırıcı bir durumdur.
Aşağılanmayı, özgürlüğe, insanca var olmaya ve yaşamaya inanmış hiç kimse kabul edemez. Benim inancımı paylaşmıyor diye, başkasına yapılan zulme onay vermek de insanı alçaltıcı bir durumdur. Yeri gelmişken, asla bu hataya düşülmemesi gerektiğini söyleyelim. Bu kavga insanlık onuru ile zulmün, adalet isteyenlerle baskı rejimlerinin arasında bir savaştır. Bu savaş kazanımla bitse bile sadece bu cephe ile sınırlı kalmamalıdır, kalmayacaktır. Bütün mazlum coğrafyalar kendi iradelerine uygun bir yönetime kavuşuncaya kadar sürmelidir. Hususen Müslümanlar bu insanlık ve onur savaşının öncüleri, liderleri olmalıdır. Çünkü onlar ismi ‘barış’ olan bir dinin mensuplarıdır. Çünkü onlar başta Mekke olmak üzere hiçbir fetihte haksızlık yapmamış bir peygamberin ümmetidirler. Endülüs’ün, Selahaddin Eyyubi’nin tounlarıdır. Çünkü onlar evlad-ı Fatihan’dır. Asım’ın neslidir! Biz inancının farklılığından dolayı insanları en ufak incitici bir tutum içine girersek, zulme karşı verdiğimizi söylediğimiz direnişin anlamı kalmaz. Direnişimiz, sonrasında elde ettiğimiz kazanımlar bizi zalimleştirecekse, mazlum olarak kalmayı tercih edelim derim. Ama ne mazlum ne zalim olmalıyız. Bu sınırların gözetileceği belli olmuştur. Bir iki sıra dışı olayı saymazsanız genel anlamda Mısır halkı son derece olgun, kararlı ve dikkat çektiğimiz duyarlık çerçevesinde protestolarını sürdürüyorlar. Mısır halkı önce kendi kalplerinde, daha sonra bütün bir İslâm coğrafyasının kalbi sayılacak bu eşsiz ülkede, üslendikleri sorumluluğun bilincinde görünüyorlar. Onları kutluyorum. Onlara selâm ediyorum. Dün meşhur İslâm âlimi Yusuf el Kardavi bu hassasiyetleri de içeren bir bildiri yayınladı. Amacın adil bir rejim kurmak olduğunu beyan edip, hiçbir kamu kurumuna zarar verilmemesi ve gereksiz taşkınlık yapılmamasını istedi.
Mısırlı kardeşlerimiz ne yaptıklarının bilincindeler. Bu bilinçli bir kalkışma. Bu sadece Arap ve Ortadoğu coğrafyalarının değil bütün bir dünyanın şah damarını ele geçirmek gibi bir öneme sahip. Bunun böyle olduğunu bilenler Mısır diktatörünü milyar dolarlar avantalarla destekliyorlardı. Yaptıkları komplo ve zulümler karşısında susması hatta plana katkı vermesi karşılığında ödeniyordu bu avantalar. Bu milyar dolarları vererek Müslümanların direniş ruhunu satın alacaklarını sandılar. Bu paralarla cihat şuurunun söndüreceklerini, sindireceklerini sandılar. Bu amaçlarını uzun bir zaman ve büyük ölçüde gerçekleştirdiler de. O yüzden İsrail azmanlaştı, küstahlaştı. Düşünebiliyor musunuz, Mısır’ın diktatörü Filistinli kardeşimizin yolunu kapatıyor, elini kolunu bağlıyor, aç susuz bırakıyor, İsrail de vuruyordu. Yaramız derin. Hicranımız hazin. Öfkemiz büyük. Bunun için bu inkılap ateşi sönmeyecek. Bu ateş çağdaş Firavun Mübarek’in sarayını cayır cayır yakacak. Onun için Mısır başarmak zorunda. Mısır’ın başarması bütün bir İslam coğrafyasının yeni bir esenlik ve diriliş dönemine girmesi demek olacaktır.
Mısır tek başına değil bizimle, bizlerle başaracaktır. Demokratik bir Mısır ile demokratik Türkiye daha da güçlenecektir. İsrail’in hemen yanı başında, Türkiye’den de destek alan Mısır, tüm fesat odaklarının planını bozacaktır. Başta İsrail Siyonistlerinin planlarını bozacaktır. Mısır başarmak zorundadır. Mısır kazanımı ile medeniyetin fay hattı görülmemiş tarzda harekete geçecek, kırılacaktır. Müslümanların alan ve imkânları genişleyecek, emperyalistlerin alan ve imkânları daralacaktır. Şimdi İsrail zangır zangır titremektedir. Mısır’daki ateş evvela ve daha çok İsrail’in yüreğini yakmaktadır. Mısır’ın kazanması ile kendinin neler kaybedeceğini biliyor. “One minute”ın ne demek olduğunu yeteri kadar anlayamamışlardı. Şimdi anlayacaklar. Çok feci şekilde anlayacaklar. Mısır niçin mi kazanacaktır? Çünkü bu kazanımın ruhu bir istiklâl aşığı tarafından mayalanmıştır. Mehmet Âkif Ersoy tarafından. Bir anlamda Mısır’da O merhumun başlattığı hareket, şimdi sonuca gitmek üzeredir.
|
|
|