|
|
|
Barış Manço'nun vefat yıl dönümü
|
|
|
|
|
CHP seçime bu oyunlarla mı gidiyor?
Tarhan ERDEM
|
|
Halkı hiçbir şey anlamaz zannetmenin de bir ölçüsü olmalı değil mi? Baskının ne olduğunu bilen var mı?
Adalet Komisyonu’nun CHP’li üyeleri istifa ettiler. Gösterilen neden, her madde için verilen öneriler üzerine her üyenin konuşma süresinin beş dakikayla sınırlanması ve her madde için her üyenin verebileceği önerge sayısının bire indirilmesi.
Konu ve eylemin siyasal olan asıl amacını sona bırakıp önce hukuksal yanına bakalım:
İçtüzük kuralı
Komisyon üyelerinden ayrılma olursa ne yapılacağı, İçtüzük 21’inci maddede yazılıdır: “Bir komisyonun üyeliklerinde boşalma olursa, yenisi seçilinceye kadar komisyonun görev ve yetkisi aynen devam eder.”
Komisyonların toplanma ve karar çoğunluğu da 27’nci maddede yazılıdır: “Komisyonlar üye tamsayısının üçte biri ile toplanır ve hazır bulunan üyelerin salt çoğunluğu ile karar verir.”
İstifa eden CHP’li üyelerin adlarını not etmek istiyorum: Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar), Turgut Dibek (Kırklareli), Ali Rıza Öztürk (Mersin), Rahmi Güner (Ordu), Ali İhsan Köktürk (Zonguldak).
Amaç, çalışmayı engellemedir
Bu üyeler, 21 ve 27’nci maddelere göre, komisyonda çoğunluk kaldığı sürece, komisyonun çalışmasına devam edeceğini bildikleri halde istifa etmişlerdir.
İstifa edenlerin istifa etmeden, tasarının 6 saat süren genel görüşmesinde, işin özü üzerine neler söylediklerini okumak için tutanakların yayımlanmasını merakla bekliyorum. Tutanaklarda ciddi bir iddia gördüğümde okuyucularıma ulaştıracağım.
Adalet Komisyonu’nda engelleme yapan milletvekilleri, geçen perşembe günü, halkı ‘sokak sokak direnişe’ davet edenlerdendir. Maalesef, CHP Genel Başkanı’nın direniş bildirisini ve istifaları desteklemesi, CHP’de tedavisi zor bir yaranın bulunduğunu gösterdi.
1960 Soruşturma Komisyonu
Milliyet’in dünkü sayısında Can Dündar anlatıyor:
İsmet Paşa 1959’da Tahkikat Komisyonu kurulduğunda aynen şöyle demiş: “Demokratik rejimi baskı rejimine çevirirseniz ihtilal, millet için meşru bir hak olur”. “Evet, aynı durum” dedi Kılıçdaroğlu, “hatta daha da ağır” diye ekledi. “O dönem iletişim bu kadar güçlü değildi. Herkesin telefonunu dinleyemiyorlardı. Şimdi durum daha vahim. Menderes’in son döneminde yaşanmayan baskılar yaşanıyor. İnsanlar telefonla konuşmaya korkar halde. Böyle bir baskı varsa, baskıya karşı direnmek haktır.” Ve sözü Mısır’a bağladı: “Mısır örneği de gösteriyor ki, baskı devam ederse, baskılara karşı direniş de artacaktır” (30 Ocak 2011, Milliyet)
Önce bir düzeltme: İnönü’nün cümlesi yazıldığı gibi değildir. Benim bildiğim İnönü ‘ihtilal’ kelimesini kullanmamış, “Sizi ben bile kurtaramam” demiştir. İkincisi, 18.04.1960 tarihinde ‘Tahkikat encümeni’ kurulmasına dair Meclis kararı ile, 28.04.1960 tarihinde kabul edilen ‘Tahkikat Encümenlerinin Vazife ve Salahiyetleri Hakkında Kanun’ ile yaratılan siyasal hava ile bugünü karşılaştırmak için insanın gerçekten tuhaf bir durumda olması gerekir.
Söz konusu kanunla, kurulan ve muhalefetten üyesi olmayan meclis soruşturma komisyonuna verilen yargısal yetkileri hatırlatayım: “Tahkikat Encümenleri ve naip olarak görevlendirecekleri tali encümenler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Askeri Muhakeme Usulü Kanunu, vb. diğer kanunlarda cumhuriyet savcılarına, sorgu hâkimine, sulh hâkimine ve askeri adli amirlere tanınmış hak ve salahiyetleri haizdir.”
Bu yetkisiyle encümen, yasanın yayımlandığı günün akşamında ve ertesi gün gazetecileri tutuklamış, komisyon olarak sorgu hâkimi yetkisiyle sorgulamıştır.
Ayrıca bu soruşturma komisyonu, “her türlü neşriyatın yasak edilmesine”, “mevkutenin toplatılmasına veya neşriyatının tatiline veya matbaanın kapatılmasına”, “tahkikat için lüzumlu görülen her türlü evrak, vesika ve eşyanın zaptına”, “lüzum göreceği bilcümle tedbir ve kararları ittihaz etmeye” kanunun ikinci maddesiyle yetkili kılınmıştır.
Tahkikat encümeni, bu yetkilerini kullanarak hemen bir gazeteyi kapatmış, birçok gazetenin çeşitli nüshalarını toplatmış, bazı konuşmaların basılmasını yasaklamıştır.
Erdoğan’ın benzetmesi
Başbakan Denizli’de dün, “Bunlar Menderes zamanında da ihtilale böyle zemin hazırladılar” demiş. Bilmeliydi ki, kendisi gibi Menderes’in de doğrusu yanlışı vardır! Örnek vereyim: Menderes’in yanlışlarından biri Tahkikat Encümeni’ni kurması, Erdoğanın ki onu görmezden gelmesidir.
Mısır’a benzetme
Mısır’a gelince. 30 yıldan beri düzmece seçimle başkan seçilen bir adam oğlunu yerine geçirmeye çalışınca, halk patlamış; kapalı rejimlerde oluşan bütün kötülükleri hatırlayarak öfkeyle sokaklara dökülmüş! Efendiler, halkı hiçbir şey anlamaz zannetmenin de bir ölçüsü olmalı değil midir, Mısır ile Türkiye’deki sistemin, yönetimin ve yürütme organının ne benzerliği var?
Neler söyleniyor?
Kılıçdaroğlu neyle neyi karşılaştırıyor farkında mı acaba?
Bu olayı izler ve bazılarının sözlerini okurken komisyonda, benim gördüğüm tasarıdan başka bir öneri mi müzakere ediliyor diye düşünüyorum. Eğer görüşülen, benim bildiğim 14 maddelik “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ise, olayların bir anlamı yoktur. Bu bir reform değildir, doğru. Tasarı, yüksek mahkemelerdeki yığılmayı, istinaf mahkemeleri işler hale gelinceye kadar normal sayıya indirmeyi amaçlıyor; bu amacı gerçekleştirebilir mi? Tartışılabilir! Ama bu kanunla yürütmenin yargıyı elde etmesi ve yargının bağımsızlığının zedelenmesi söz konusu değildir. Yargının bağımsızlığı, yargının ele geçirilmesi gibi iddialar, uydurma, gerçeğe aykırı ve boş sözlerden ibarettir. Bunları söyleyenleri ayıplıyorum ve kınıyorum.
Baskı mı var?
Baskı varmış; bu baskı kimlere, kim tarafından nerede, nasıl yapılıyor? Bir aklı başında adam anlatsa da ben de duysam, anlasam. Gerçekten merak ediyorum; kendini baskı altında hissedenlerin söylemesi ve yazması engelleniyor da onun için mi bunları yazmıyorlar veya sadece baskı var diyorlar! Düşünüyorum da sağa sola gitmediğim ve bir siyasal amaçla konuşmadığım için fark etmemiş olabilirim. Fakat gerçekten var denilen baskıyı birisi, sevdiklerinin rızası için, anlatsın da herkes, benim gibiler de anlasın!
“Baskı varrrr!” diye bağırarak halkı, baskı olduğuna inandıramazsınız. Bu oyunları halk anlar, seçime oyunla gidilmez!
|
|
31 Ocak 2011 - 11:32:33 |
|
|
Dolar |
|
|
1.573
|
1.583
|
|
Euro |
|
|
2.171 |
2.186 |
|
Sterlin |
|
|
2.534 |
2.580 |
|
Altın |
|
|
67.81 |
68.25 |
|
IMKB |
|
|
65307 |
|
|
|
|
Son röportajıyla Defne Joy Foster... |
|
Arkadaşının evinde ölü bulunan Defne Joy Foster'ın son röportajı...
|
|
|
|
|
|
|
Eski başbakanlardan Tansu Çiller’in oğlu Berk Çiller ile eşi Eda Çiller, 1.5 yıllık evliliklerini sonlandırıyor. Ancak Eda Çiller’den, kayınvalidesi ile boşanmak üzere olduğu eşine şok suçlamalar geldi. Genç kadın, “Hayatımdan endişe ediyorum” diyerek savcılıktan yardım istedi. |
|
|
|
|
|
|