|
|
|
AK Parti'nin küçük korkuları
Ahmet ASLAN
|
|
Büyük yenilgiler küçük korkuların sonucu olarak doğar. İçimizde büyüttüğümüz küçük korkular yaşadığımız düş kırıklıklarının sebebidir aslında. Korkular insanı esirleştirerek her şeye şüpheyle bakmasına yol açar.
Bu şüphe ve korku psikolojisi insanı gerçeklere karşı körleştirir. Göz görmez, kulak duymaz, beyin algılamaz olur. Gerçekler, korkunun karşısında anlamsızlığa bürünür çoğu zaman. Korku algılamayı değiştirerek gerçeğin üzerine sis perdesi gibi çöker.
Gerçekler doğru olarak algılanamadığı için bulunan çözümler de sonuç vermez. Yanlış teşhise doğru tedavi bile çözüm sağlamaz çünkü. İnsanı ve toplumları hatalara sürükleyen temel nedenlerin başında bu nedenle küçük korkular gelir. Hayatın en garip taraflarından birini de zaten bu durum oluşturur. En çok korkulan şeylerle çok sık karşılaşılması bu garipliğin göstergesidir.
Örneğin ülkemizde devlet zihniyetinin en büyük korkusu uzun yıllar boyunca “irtica” ve “bölücülük” oldu. Cumhuriyeti biçimlendiren zihin dünyası bu iki akımın temsilcisi olarak gördüğü kesimleri risk unsuru olarak değerlendirdi hep. Bunun yanında liberal-özgürlükçü aydınlarda öteki olarak değerlendirildi ve toplumsal etkileri kırılmaya çalışıldı.
Bugün gelinen noktada ise cumhuriyetin en büyük korkusu olan bu üç akımın temsilcileri Türkiye siyasetinin en dinamik güçleri olarak karşımızdalar.
Devlet zihniyeti açısından“irticacı” olarak görülen AK Parti muhafazakar-dindar kesimlerin temsilcisi olarak iki dönemdir iktidarda. Yerel seçimler ve referandum süreciyle gücünü pekiştirmiş durumda. Yine devlet aklı tarafından “bölücü” olarak değerlendirilen BDP mecliste ve referandumda sürdürdüğü “boykot” politikasıyla gücünü ortaya koymuş.
Liberal-özgürlükçü aydınlar ise düşünce alanındaki zengin birikimleriyle toplumu etkileme gücünü sahipler. Türk düşünce dünyası liberal-özgürlükçülerin fikirleriyle yol alıyor.
Yani korkunun kimseye faydası yok. Yanlış tanımlamalarla korkuları derinleştirmek yerine korkularla yüzleşmeye çalışmak fayda sağlayacak.
Ergenekon ve KCK davasındaki bazı tutarsızlıklar, son öğrenci olayları karşısında AK Parti’nin gösterdiği tavır artık partinin bir korku dünyasına doğru yol aldığının göstergesi. Yapılan açıklamalar AK Parti’nin korkularına yenildiğini ve hata yapmaya başladığını gösteriyor. Basit bir öğrenci protestosuna gösterilen sert tepki bunu açıkça ortaya koyuyor.
Evet, toplumsal muhalefetin, mikro rahatsızlıkların hükümeti zayıflatma aracına dönüştürülmeye çalışıldığı doğrudur. 27 Mayıs öncesi bir ortamı sağlamaya çalışanların varlığından da haberdarız. Sandıktan umudunu kesenlerin toplumsal muhalefeti “zinde güçlere” yol açmaya kanalize etme çabalarının da farkındayız.
Ayışığı, Kafes ve Balyoz darbe planlarının başarısızlığı karşısında sivil güçleri kullanarak yeni darbe konseptleri peşinde olan “çılgınlarda” yok değil. Yeni dış politika uluslar arası güç merkezlerini yeni planlara “monşerleri” ise yeni heyecanlara sürüklüyor. Bunların hepsi doğru.
Ama bu gerekçelerin hiç biri iktidara yanlış yapma hakkı vermiyor. Yine bu gerekçelerin hiç biri iktidara genç öğrencilerin polis coplarıyla terbiye edilmesi hakkını da vermez.
Hatırlayalım, AK Parti, SEKA eylemlerinde, Tekel işçilerinin direnişlerinde gizli örgüt arayışında olmuştu. İşçiler örgütlerin maşası oluyor iddiası vardı.
Şimdi öğrenci olaylarının arkasında da gizli örgütler aranıyor. Böyle giderse en küçük muhalif bir gösteride bile mercekle örgüt aranacak. Ve böyle devam ederse maalesef “otoriter bir yönetime kayıyoruz, sivil darbe var” diyen Nuray Mert’e inanmak zorunda kalacağız.
Türkiye tam jandarma fişlemelerinden asker gölgesinde arınmışken kendimizi birden polis copunun insafına kalmış olarak görmekten doğrusu korkuyoruz.
AK Parti, demokratik açılım, sivil-asker ilişkileri ve AB politikalarında cesur adımlar atarak demokrasimizin kurumsallaşmasına büyük katkılar sağladı.
Ama aynı parti geleneksel sağ zihniyetin otoriter eğilimlerine yenildiğinde yani küçük korkularına esirleştiğinde gölgesi kısalıp güneşi batmaya başlayacaktır.
Şimdi son süreçte yaşananlar iktidarın küçük korkularına yenilmeye başladığını gösteriyor. Bu durum 1914’te Britanya ile Almanya’nın savaşa girdikleri gece Londra’da hükümet binalarının bulunduğu Whitehall caddesine bakıp ”bütün Avrupa’da lambalar sönüyor” diyen İngiliz Dış İşleri Bakanı Edward Grey’i hatırlatıyor.
Merak ettiğim ise Ankara’da Atatürk bulvarına bakıp AK Parti’nin lambası sönüyor mü diye düşünenler var mıdır acaba?
YAYINLANMASINI İSTEDİĞİNİZ GÜNDEME İLİŞKİN YA DA GÜNDEM DIŞI YAZILARINIZI [email protected] ADRESİNE GÖNDEREBİLİRSİNİZ...
|
|
13 Aralık 2010 - 09:50:47 |
|
|
Dolar |
|
|
1.537
|
1.547
|
|
Euro |
|
|
2.026 |
2.041 |
|
Sterlin |
|
|
2.375 |
2.420 |
|
Altın |
|
|
67.92 |
68.36 |
|
IMKB |
|
|
63524 |
|
|