|
|
 |
Yaratıcı muhaliflik dersleri üzerine
Alper GÜRKAN
[email protected] |
|
“Sanatçı olmak demek muhalif olmak demektir…”
“Genç dediğin tabi ki muhalif olur…”
Bunlar şimdi moda ya; oldu olacak şöyle derler yakında, “Türkiye halkı gelmiş geçmiş en muhalif bir halktır. Ne mutlu Türküm diyene!”
Son zamanlarda “muhalif (!)” medyada bu türden sözler okumak çok sıradanlaştı. 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da demokrasi ayaklar altına alınırken sus pus olan ama resmî devlet partisinin kongresinde sandalyelerin üstünde çıldırasıya alkış tutan yaşını başını almış köşeci amcaların ağzına pek yakışıyor hani.
Edebiyatta, sanatta, basında “solculuğu meslek edinenler,” sapına kadar muhalif ilan edilirken; fikri ve inancı uğruna savaşanlara bambaşka sıfatlar yakıştırıldı hep, yakıştırılıyor!
Ama doğrusu bu türden yaklaşımlar modern birer hurafeden fazlası değildirler ve en az “tarafsız gazetecilik,” “objektif habercilik” zırvaları kadar “sallama”nın daniskasıdırlar…
Böylesi muhalefet anlayışını mikroskop altında incelerseniz, -mikropların dışında- ideolojik bir kök hücreden ötesini bulamazsınız. Onlar için mesele, hakikati arkasına alıp yalanla savaşmak değildir; ya da hakkın yanında bâtıla “dur” demek değildir! Bu muhalefetin arkasında “bizden değilsen hiçsin” itkisi var sadece… Hiçsen de sus bir zahmet!
Katliamlar, darbeler, faili meçhûller, idamlar, tehcirler, köy yakmalar, yok saymalar, dil yasakları, inanç engelleri, kitap toplatmalar, sürgünler… ve her türden insaniyet harici mevzûda muhalif olunacak bir şey bulamayanlar, gazete köşelerinde “yaratıcı muhaliflik dersleri” vermeye kalkışıyorlar.
“Sanatçı muhalif olur,” “genç adam muhalefet yapar” gibi gazlamalarla beyinlere tesir etme gayretlerinden çatlıyorlar. Son dönemde 68 olayları ve gençliğini ağdalı methiyelerle lanse etmek için birbirleriyle yarışıyorlar: Gençlik hareketlerinin bütün dünyada bittikten sonra Türkiye’de cereyan edişineyse pek değinmeden elbette…
Yaptıkları da muhalefet falan değil, slogan muhalifliğiyken üstelik…
(Slogan muhalifliğinin en güzel örneklerinden birini geçenlerde Atilla Yayla verdi: “Ya sosyalizm ya barbarlık!”
Gerçekten de teknik olarak harika bir slogan. Ama teknik kifayeti kadar hakiki bir basireti mevcut mudur acaba? Yani, gerçekten de sosyalizmin tek alternatifi barbarlık mıdır?
Misal, Paris Komünü’ne kadar dünya barbar mıydı? Ya da Lenin, Sovyet rejimiyle barbarlıktan medeniyete geçişi sağlayan adam mıdır Asya steplerinde? Yoksa, bir tür barbarlık olan kültür yağmacısı mı?)
“Seminer” planlayıcılarının, “çağdaş” bilmem ne örgütlerinin, “iş takipçisi” yazarların, “candaş” medyanın pohpohlamasıyla dolduruşa gelen gençlerin eylemlerini de bu çerçevede okumak gerekir.
Antalya’da üniversiteye konferansa gelen işadamına “sermaye istemiyoruz” diye yumurta atan kız öğrenciden, Ahmet Türk’e yumruk atan “tepkili vatandaş”a bir bütün olarak bakarsanız bunların muhalefetten anladıkları “fikir özgürlüğü”nün engellenmesidir. Tüm bu icraatlarda birilerinin susturulması gayretinden başka gözlenen hiçbir çaba yoktur. Ve bu türden işleri “Bush’a ayakkabı fırlatan gazeteci” inceliğinde sunarlar…
Hedef belli bir zulüm değil oysa; belli bir sistem, belli bir düzen, belli bir yapı değil. Amaç, eski-yeni tüm defterleri açıp; bireye, topluma, değerlere, inançlara, fikirlere, gerçeklere, eserlere saldıran insanlığın yüz karası ruhsuzlara hesap sormak değil!
Evet; sanatçı muhalif olur, gençlik isyankâr olur ama neye nasıl muhalefet edeceğini kestirecek kadar aklı olduğu zaman onunla yapar bunu: Yoksa, yediği naneler İstanbul’dan Bağdat’a yol olan “Hilton arazisi takipçileri”nin gazıyla değil…
|
|
18 Aralık 2010 - 00:06:52 |
|
|

Dolar |
|
|
1.542
|
1.552
|
|
Euro |
|
|
2.022 |
2.037 |
|
Sterlin |
|
|
2.365 |
2.410 |
|
Altın |
|
|
68.75 |
69.13 |
|
IMKB |
|
|
66267 |
|
|