|
|
|
Netanyahu, Lieberman'ı neden görevden almalı?
|
|
|
|
Mustafa YOLCU
Öğrenci olayları
|
|
|
|
|
Mehmet Âkif Ersoy'un vefat yıl dönümü
|
|
|
|
|
Star |
Ahmet KEKEÇ
|
Rojin nerden senin oluyor?
|
|
|
Radikal |
Akif BEKİ
|
Üç komplo bir sonuç
|
|
|
Yeni Şafak |
Akif EMRE
|
Mehmet Akif neden Ankara'ya çağrıldı?
|
|
|
Bugün |
Ali Atıf BİR
|
2011 üzerine bir beyin fırtınası
|
|
|
Yeni Akit |
Ali İhsan KARAHASANOĞLU
|
Siz de Atatürkçü onlar da bizden ne istiyorsunuz?
|
|
|
AKŞAM |
Atılgan BAYAR
|
Cumhuriyet'in şoparları
|
|
|
Star |
Ergun BABAHAN
|
Hangi dil kadar nasıl bir dil de önem taşıyor!
|
|
|
Posta |
Mehmet Ali BİRAND
|
Sizce, Davutoğlu iyi bir tamirci mi?
|
|
|
Zaman |
Mümtaz'er TÜRKÖNE
|
Kürt sorunu çözülüyor
|
|
|
Sabah |
Nazlı ILICAK
|
AYİM Başkanı Arslan'dan açıklamalar
|
|
|
Bugün |
Nuh GÖNÜLTAŞ
|
BDP'ye sorular...
|
|
|
Radikal |
Oral ÇALIŞLAR
|
Bahçeli, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu ittifakı
|
|
|
Akşam |
Oray EĞİN
|
Fehmi Koru krizinin kodları
|
|
|
Vatan |
Ruşen ÇAKIR
|
Başbakan son noktayı mı koydu?
|
|
|
Milliyet |
Taha AKYOL
|
Kürtler ve totalitarizm
|
|
|
|
|
|
Lütfi BERGEN
|
|
Mehmet HÜSREVOĞLU
|
|
Oray EĞİN
|
|
Mümtaz'er TÜRKÖNE
|
|
Ahmet KEKEÇ
|
|
|
|
|
Dizi sektöründe sömürü büyük |
|
|
Sendikalaşmadığımız sürece her şey hava gazı: Çakal filminin başrol oyuncuları Damla Sönmez ve İsmail Hacıoğlu hem filmlerini hem de sinema endüstrisi üzerine eleştirilerini dile getirdiler... |
|
Röportaj: Serdar Akbıyık
Çakal filminin başrol oyuncuları İsmail Hacıoğlu ve Damla Sönmez ne çekilen filmlerin, ne de izleyici sayısının artmasının bir anlam ifade etmediğini söylediler. Önemli olan sinema endüstrisinin sendikalaşması olduğunu belirten ikili filmleri ve düzeni böyle değerlendirmek gerektiğini ifade ettiler. Çakal filmini konuştuğumuz sohbet, sendikaya ve Türk sinemasına doğru yol aldı. İşte iki genç yıldızın önemli saptamaları…
Proje size nasıl geldi, sizi en çok etkileyen nedir?
Damla Sönmez: Projenin üzerinde uzun zamandır çalışıldığını biliyordum. Cast çalışmaları, mekan çalışmaları artık hani bazı şeyleri ayaklandırmaya başladıklarında teklif aldım. Okuduğumda iyi planlanmış, oya gibi işlenmiş bir senaryo ile karşılaştım. Baktığınız zaman filmdeki tek kadın karakter olarak çok sık sahnesi olan, çok fazla yerlere dokunan bir kadın değil ama bu kadar iyi döşenmiş bir hikayenin içinde onun yeri de önemli. Bu yüzden bu projede olmak istedim. Başladıktan sonra birebir nasıl hazırlandıklarını gördüm. Erhan masa başında ne çekti, çok kafa patlatıldı bu film için. Bir de film izlendiğinde tek bir film olduğunu düşünmüyorum 2 ya da çok daha fazla film var içinde, çok detay vermeyeyim sürprizi kaçmasın ama başlarken benim böyle bir şey dikkatimi çekti.
İsmail Hacıoğlu: İlk başta senaryo oldu tabi hepimizi etkileyen.
Erhan (Kozan) ve Kaan (Korkmaz) masa başında çok fazla çalıştılar.
Karakterine hazırlanırken sadece senaryodan mı yola çıktın yoksa bir gözlem veya bir hazırlık söz konusu muydu?
İsmail Hacıoğlu: Senaryo gayet güzeldi, her şeyi veriyordu zaten. Karakterin bütün alt metni senaryoda vardı. Dolayısıyla yönetmen ve senaristler ile görüşmelerimiz beni role hazırlamaya yetti.
Ekiple derken?
İsmail Hacıoğlu: Yönetmen ve yapımcımız, Uğur Polat ve Erkan Can ile beraber. Bu işler nasıl olur, sahnede ne anlatması gerekiyor, nasıl bir enerji olması gerekiyor. Filmin sahnelerinde bunları içinde barındıran bir sürü çalışma oldu.
Karakteriniz negatif bir karakter. Karakterin negatifliği ne kadar artarsa gerçekçiliği o kadar artar.
Bu noktada karakteri nasıl kişiselleştirdin ve tavırları nasıl gelişti?
İsmail Hacıoğlu: Valla Akın az konuşan bir karakter. Beni en çok etkileyen şey bu oldu. Aslında Akın günlük hayatımızda karşılaştığımız bir sürü insandan biri, kimisi gelip ateş istiyor sizden, kimi zaman telefonda muhatap oluyorsunuz, bir şekilde yolda benzin alırken Akın ve Akın’larla karşılaşıyorsunuz.
Ben hep hayata mağlup başlayan karakterlerin derinliklerine hayran olmuşumdur.
Damla senin karakterinin filmde belki az süresi var ama Akın üzerinde çok etkilisin.
Damla Sönmez: Yaşadığımız topluma, dünyaya baktığımızda ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. İşte erkekler daha baskın, her şey erkekler tarafından gösteriliyor. Ya da aslında filme baktığınızda, akıl için en önemli olabilecek karakter anne, kız arkadaş, ikisini de çok az görüyoruz.
Bunları da kaybetmesiyle aslında bir dönüşüm geçiriyor Akın.
Damla Sönmez: O yüzden kadınların yarattığı ama erkeklerin oldukça görünür hale getirdiği bir hikaye diyebiliriz Çakal için.
Peki Çakal için gişe filmi diyebilir miyiz?
İsmail Hacıoğlu: Gişe filmi tabirini ancak çok izlenirse söyleyebiliriz. Gişe filminden kasıt genelde bu. Bir sürü skeç çekip bunları montajlamak sonra da bunun adına çakallık demek.. Derdi olan hikayesi olan bir şey anlatıyoruz. Gişe ile buluşursa… Umarım bu anlamda gişe filmi olur.
Yurt dışından Türk sinemasına bakıldığında minimalist filmlerin bir ağırlığı var.
İsmail Hacıoğlu: Bence insanlar için yapılan sanatsal filmlerin değerini kazanacağını düşünüyorum. Tabi seyirciyle buluşması ve hikayesi de önemli.
Damla Sönmez: Sadece insanların ilgisini çeken yerleri bir araya getirip, sunuyoruz. Kendi bakış açılarını anlatırken bazen o kadar kalabalık oluyor ki, insanlar bunu anlamakta zorluk çekiyorlar. Bunlardan keyif alan insanlar değiliz. Bizler mahallede bile ne olmuş, o olmuş, bu olmuş bunları konuşuruz. Galiba, hakikaten insani bir şey anlatan hikayelerde öznel bir bakış açısını, o sanatsallığı ortaya koyan bakış açısını bir araya koyduğumuzda sinemamız ortaya çıkar.
Filmde bir baba-oğul ilişkisi var. Son dönemde üretilen filmlerde baba-oğul ilişkileri biraz baskın sebebi nedir sizce?
Damla Sönmez: Yüz yılın getirdiği bu ebeveyn ilişkisi, anne-baba ilişkisi psikolojinin getirdiği bir şey. Biz küçükken şımarık derlerdi şimdi hiperaktif deniliyor. Başka türlü eğitiliyorlar. Belki bununla ilgilidir. Bu tür şeylere de özenilebilir. İnsanlar daha çok incelemeye çalışıyor, nedenselleştiriyor olabilirler.
Her ikinizin de bu yıl iki filmi vizyona girdi veya giriyor. Damla’nın Mahpeyker Kösem Sultan vizyona girdi. İsmail’in ise Sinyor Enrica ile İtalyan Olmak vizyona girecek. Aslında bir yıl içinde birden fazla filmde rol bulmak çok fazla alışık olduğumuz bir şey değil. Bunu endüstrinin ayaklandığına dair bir ipucu olarak görebilir miyiz?
İsmail Hacıoğlu: Ben sendikalaşmadığımız sürece hava gazı olduğunu düşünüyorum. En fazla bir film yaparsın para kazanırsın, ikinci filmi yaparsın hadi ondan da para kazandın, üçüncüyü yaparsın eğer onda batarsan bir daha film filan yapamazsın. Biz hala korsanı bitiremedik.
Yani endüstrinin gerçekten ilerlediğini söylemek için vakit var.
Damla Sönmez: Ben de öyle olduğunu düşünüyorum. Evet, bazı iyi şeyler var ama gerçek anlamda endüstri olabilmemiz için büyük eksikliklerimiz var.
İsmail Hacıoğlu: Evet filmler çekiliyor, çekilsin de zaten. Bunun böyle geleceği parlak gibi bir hale getirilmemesi lazım. Esas sorun başka, niyetleri başka yerlerde aramamak lazım. Bir oyuncu ikinci ya da üçüncü filmini yapıyor diye veya 1 milyon izleyici geliyor diye Türk sineması çok iyi yerlerde olmaz.
İkiniz de sendikaya üyesiniz…
İsmail Hacıoğlu: İkimiz de üyeyiz ama sadece imzalarımızı attık. Hala yapmak istediklerimiz mevcut onun dışında daha bir şey yapmadık.
Damla Sönmez: Onlar sekiz dokuz avukatla gerçekten ne yapabiliriz diye masaya oturdular ama tüm bunlar zaman alacak şeyler, hem de yapılabilecek şeyler az.
İsmail Hacıoğlu: Sadece oyuncularla alakalı bir şey de değil. Hani diğer orada çalışan sinema emekçileri, gerçekten mutfağında yetişmiş insanlar, emektarlar ne yapacak, bunlar önemli. Bir filmin para yapması, iş yapması neden teknik ekibe yansımıyor? Hani oyuncular neden bunun anlaşmasını yapamıyor? Gerçekten sinemayı sırtlayanlar da var yani.
Damla Sönmez: Otuz yıldır bunu yapan insanlar var… Ama elden ayaktan düştükleri zaman durumları ortada.
İsmail Hacıoğlu: Hiçbir zaman ileri gitmeyeceğiz. Millet para kazanacak biz de hep "Ne güzel, biz de ne kadar film çekilmiş" diyeceğiz. Öyle yaşlanacağız gideceğiz. Özellikle dizi sektöründe büyük bir sömürü var.
Damla Sönmez: Filmin setinde bunun muhabbetini yaptık İsmail’le, set işçiliğine geldi konu. Orada kamera arkasında çalışan arkadaşlardan bir tanesi dedi ki, "Ya siz ne kadar zor iş başarıyorsunuz", ben de "Siz de çalışıyorsunuz" dedim. O da bana "Ya yok oyuncular sekiz on saatten fazla çalışmayınca biz de çalışmıyoruz" dedi. Kısır bir problem var yani.
Filme dönersek çok iyi bir kadro var. Bunun etkisi size nasıl oluyor?
İsmail Hacıoğlu: Biz de o karakterlerden biriyiz. Bize öyle ayrı bir etkisi olmadı. Onlara nasıl olduysa aynısı oldu.
Ama yorumlarından duyduğum kadarıyla diğer oyuncular senin performansını çok beğenmişler.
İsmail Hacıoğlu: Teşekkür ederim...
Ben de herkesi çok beğendim.
Son dönemlere baktığımızda kadın karakterlerin iyice pasifleştiğini görüyoruz. 80’lerde feminist karakterler gelişmişken 2000’lerin sonunda bunun böyle olması hakkında ne düşünüyorsunuz, buna karşı ne yapılabilir?
Damla Sönmez: Bu aslında en başından beri gelen bir şey. Ben konservatuardan beri bu problemi görüyorum. Nerede bir baskın karakter, hep erkeklere yazılıyor. Benim yazdığım karakterler var, bundan şikayet edeceğimize oturup biraz yazmalıyız. Nerede bu kadın karakterler diye düşünüyoruz. Bir de 80’lerde yaşadığımız Türkiye ile şimdiki Türkiye arasındaki farkın bunda rol oynadığını düşünüyorum. Ama yine bizim yazdıklarımız, çizdiklerimiz bunu bir nebze değiştirebilir…
(STAR)
Alakalı Konular:
Dizisektöründesömürübüyük
|
|
25 Aralık 2010 - 00:05:21
|
Dolar |
|
|
1.551
|
1.561
|
|
Euro |
|
|
2.040 |
2.055 |
|
Sterlin |
|
|
2.370 |
2.410 |
|
Altın |
|
|
69.84 |
70.23 |
|
IMKB |
|
|
66441 |
|
|
|
|
Neden Özhaseki hedef oldu?... |
|
Özhaseki: Babam ‘Bu memlekette iyi adamı yaşatmazlar’ demişti
|
|
|
|
|
|
|
Ülker markasını da bünyesinde bulunduran Yıldız Holding'in, Davutpaşa’daki Ülker Shop tesisi ve deposunu Tacir ailesine sattığı belirtildi. |
|
|
|
|
'Programına gidip tanıştığı spikeri silah zoruyla eve götürüp taciz etti' iddiası! |
|
|
|
|
|
|