-Åeb-i Arus kutlamaları yapılıyor. Mevlâna'nın, Mevlâ'sına yürüdüÄü vuslat gecesinin üzerinden 737 yıl geçti. O büyük buluÅma vesilesiyle hayatı, ölümü; var olmanın sebeb-i hikmetini konuÅuyoruz. Ve Mevlâna'yı büyük bir hürmetle, hasretle yâd ediyoruz.
Peki, 'büyük düÅünür' son nefesini verirken aynı takdir ve taltifi almıŠmıydı? O çile dolu hayatı yaÅarken birtakım vefasız davranıÅlara, hatta hoyrat tepkilere maruz kalmamıŠmıydı?
Bir kere Mevlâna'nın yaÅadıÄı dönemi bir kenara kaydetmek gerekiyor. Tam bir fetret dönemi. Anadolu, MoÄol iÅgalcileri tarafından zapt edilmiÅ, yakılmıÅ, yıkılmıÅ; barbarlıÄın en vahÅi örnekleri sergilenmiÅ. Ulemanın, Yecüc-Mecüc gözüyle baktıÄı kavim, ne kütüphane bırakmıŠortada, ne medrese. Ãmmet-i Muhammed umutsuzluk içinde. Belki de bu yüzden Anadolu'nun dört bir yanından gönül sultanlarının huzur bahÅeden sesi duyulmuÅ. Tekkeler insanlara sabrı tavsiye etmiÅ, azmi tavsiye etmiÅ... Nasıl olmasın ki Selçuklu devleti çatırdıyor, iç savaÅ büyük bir karmaÅayla devam ediyor.
Mevlâna'nın sedası daha bir gür duyulmuÅ; çünkü o, içten, derinden gelen bir nidayla insanlara hitap etmiÅ. Dertli, hüzünlü; öteki âlemi önceleyen bir ses... Ä°nsan kalbine odaklanan o billur naÄme, vicdanlarda yankılanmıÅ. Ä°nsanları sevgiyle, saygıyla, ötekini anlama gayretine davet etmiÅ. Yangının tam orta yerinde 'kevser' daÄıtma gibi bir Åeydi Mevlâna'nın yaptıÄı. Ancak o kâseyi ikram etmenin aÄır bir bedeli vardı kuÅkusuz.
Dönemini iyi okumuÅtu
Hazreti Mevlâna'nın mülayim tavrını eleÅtirenler de oldu; üstelik bu tenkitler en mukaddes deÄerlerin hükümleri eÅliÄinde yapıldı. Ä°Ågalci MoÄollara karÅı fazlaca yumuÅak davrandıÄını söyleyenler oldu. Mevlâna'nın MoÄollara karÅı gösterdiÄi müsamahanın iki sebebi vardı aslında. (1) Zâhiren MoÄollarla baÅ edecek bir devlet yoktu ortada. (2) Bâtınen görülmüÅtü ki, temsil ve tebliÄ yoluyla bu vahÅi güruhu iman potasında eritmek mümkündü. Nitekim öyle de oldu. Bu ufku göremeyenler onu 'MoÄol ajanı' sandılar ve aÄza alınmayacak laflar söylediler. Hâlâ da aynı teraneyi homurdanan dar bir zümre vardır.
Oysa Hazret, o günkü konjonktürü çok iyi okumuÅtu. Selçuklu'nun zevalini de aczini de fetret dönemini de gerçekçi bir gözlemle analiz etmiÅti. AÄır Åartların rasyonel dayatmalarını gayet iyi biliyor, planını çaÄları aÅacak bir ufukla yapıyordu. Mesela biliyordu ki Anadolu toprakları iÅgal maksadıyla gelenleri bile dönüÅtürecek, kendine benzetecek büyük bir ocaktı. O ocaÄa giren demirler eriyecek, Anadolu kıvamına erecekti. Dergâhını ona göre inÅa etti ve herkesi, "Hamdım, piÅtim, yandım." dedirtecek bir yola çaÄırdı. Nitekim o çaÄrı kulaktan kulaÄa, kalpten kalbe yankılandı ve deÄiÅim meltemleri her bir ferdi Mevlâna'nın arzu ettiÄi iklime taÅıdı.
Tevazuda geri kalmamak
Olaylara Åartların getirdiÄi umutsuzluk içinde bakan ve hırçın yaklaÅımlarıyla o gün bir hayli taraftar toplayanların uyardıÄı heyecana inat, Mevlâna'nın iniltisi asırların insan ruhuna ördüÄü çeperleri yıktı geçti.
Mevlâna farklı din mensuplarıyla diyalog kurdu, onların konumlarına saygı gösterdi, kendi konumunu onlara sevgiyle nakletti. BaÅka din mensuplarıyla karÅılaÅtıÄında hep tevazu ile muamele etti, görüÅmeler yaptı. Etrafındaki insanlara bu tür durumlar için örnek teÅkil etti. Sokakta, eÄilerek kendisine hürmetini ifade eden bir papazın karÅısında daha da aÅaÄıya eÄilip, "Tevazuda papazdan geri kalmayalım." buyurdu.
Kervana yukarıdan baktı
ÅaÅırmaktan öteye geçip Mevlâna hakkında ileri geri konuÅanlar, onun manevî dünyasını göz ardı edecek kadar haddi aÅanlar, hatta tekfir edecek kadar akaid dairesinin hudutlarını zorlayanlar oldu. Mevlâna buna da aldırıŠetmedi. Ãünkü o, Kur'an ve sünnetin kendine biçtiÄi çerçeveyi iyi biliyor, onun dıÅına çıkmıyordu. Ona karÅı saygısız ifade kullananlar Kur'an'ın bazı ayetlerini göz ardı ediyordu. Hatta o nadanlar Asr-ı Saadet'te yaÅasa ve aynı katı tutumlarını sergileseydi, baÅta Resûllullah (sav) olmak üzere, Hülefa-yı RaÅidîn ve Ashab-ı Güzîne de itiraz edecek, belki onlar hakkında da aÄır ithamlarda bulunup suizan edecek ve gıybet bataklıÄına dalacaklardı. Hâlbuki o görüÅmeler sayesinde hem Hz. Ä°sa'nın gerçek manasıyla anlaÅılması, hem de Hz. Muhammed'in gönderiliÅ sebebinin idrak edilmesi saÄlanıyordu.
Ne var ki her mevzua huÅûnetle yaklaÅan bir zümre, dinler ve kültürler arasındaki bütün köprülerin yıkılmasını, sonsuza kadar harb-u darp yaÅanmasını arzu ediyordu. SavaÅın zaruretler neticesinde ortaya çıktıÄını, temsilin tebliÄden önce geldiÄini vs. göz ardı eden bir kitleye karÅı Mevlâna'nın kendini anlatabilmesi, "Kim olursan ol gel..." deyip durduÄu yeri tastamam anlatabilmesi, "Umutsuzlar dergâhı deÄil..." deyip tavrını Åerh etmesi çok zordu.
Mevlâna, zoru seçti. Ä°Äneyle kuyu kazmayı, kazmayla kömür aramaya tercih etti. Tohumlar ekti ki sevgi çiçekleri yeÅersin. Köprüler kurdu ki karÅı yamaçlardan birileri gelip gönül diyarımızı ziyaret edebilsin.
O güzel insan, yalan-yanlıŠsözlerden; hatta kimi zaman iftira boyutlarına ulaÅan dedikodulardan bîzar kalmıÅ, bîtap düÅmüŠmüdür? Elbette! Onun da sarsıldıÄını, üzüldüÄünü, kalbinin kırıldıÄını söyleyebiliriz; zira dostlar baÄından atılan güller gönül erbabını her daim kan revan içinde bırakmıÅtır. Ne var ki o, içinde bulunduÄu kervana yukarıdan nazar ediyordu. Ãnden üç beÅ adamı, arkadan üç beÅ kiÅiyi görüp itiÅip kakıÅmayı mücahede sayanların o mutedil yaklaÅımı anlaması çok da kolay deÄildi. KuÅaklar boyunca dinlenebilecek bir beste yaptı üstat. Aynı çaÄında atmosferinden beslenen ancak Mevlâna'nın aksine, olumsuz geliÅmelere odaklanarak kendine bir yol haritası çizenlerin uzun vadeli bir planları yoktu. O yüzden Mevlâna'ya öfke duyuyorlardı.
Zamanında anlayabilsek...
Bugün Mevlâna'nın sevgi çaÄrısı dünyanın dört bir yanında yankılanıyor. Halbuki on üçüncü asrın daÄdaÄalı atmosferinden olumsuz etkilenenler, o gün "Müjdeleyin (sevdirin), nefret ettirmeyin..." hükmüne kulak tıkamıÅlardı. Allah'ın Musa Peygamber'e Firavun'la görüÅmeye giderken, "Ona yumuÅak söz söyleyin..." dediÄini göz ardı edenler, Mevlâna'yı da linç etmiÅlerdi. Hâlbuki bugün, 737. kez onun vuslatını dilimize doluyor, ölümle baÅlayan mesut hayatın ilk nefesini idrak etmeye gayret ediyoruz. Bugün dünyanın hangi ülkesine gitseniz ve orada büyük bir kitapçıya/kütüphaneye girseniz karÅınızda Rumi'ye ait eserler çıkacaktır. Bir dönem o bilge insanı hedef tahtasına koyanlar, bugün dirilip gelseler Mevlâna'nın ektiÄi tohumların nerede nasıl serpilip geliÅtiÄini rahatlıkla göreceklerdi. O zaman öyle yapanlar, Mesnevi müellifinden bugün utanırdı herhalde.
Tarih, çaÄını aÅanlar ile çaÄına takılıp kalanlar arasında çetin bir sınavdan ibaret. Kimin vicdanlarda ne kadar iz bıraktıÄını anlamak için bazen asırların geçmesi gerekiyor. KeÅke her Åeyin deÄeri zamanında anlaÅılsa da büyük bir utanç dünyada da ahirette de insanı gölge gibi, kâbus gibi takip etmese...
Birileri arkanızdan konuÅuyorsa, onlardan öndesiniz demektir. ANTON ÃEHOV
Dolar
1.537
1.547
Euro
2.026
2.041
Sterlin
2.375
2.420
Altın
67.92
68.36
IMKB
63524
'Dönem deÄiÅti diye ben de deÄiÅecek deÄilim'...
Single ve gelecek projelerini konuÅmak üzere buluÅtuÄumuzda fark ettik ki yıllar
bile deÄiÅtirmeye yetmemiŠünlü sanatçıyı. Hâlâ yakıÅıklı, naif, gözlerinin içi
gülüyor konuÅurken. Duyguları alınmıŠgibi görünse de sinirleniyor, üzülüyor
yeri geliyor çıldırdıÄı anlar da oluyormuÅ. Ama asaletli duruÅunun torunlarını
severken bozulduÄunu da itiraf ediyor Erol Evgin.
OTTAWA- Kuzey Amerika'da 21 Aralık gündönümü bu yıl Ay tutulması ile aynı zamana
denk düÅecek.
Madenlerde iÅçi statüsünde çalıÅamayan kadınların, ''Madenlerde kadınlar uÄursuz
kabul edilir, o yüzden kadın maden mühendislerine sıcak bakılmaz'' anlayıÅının
da etkisiyle mühendislik hizmetlerinde de iÅverenler tarafından tercih edilmiyor.
Kategoriler
HaBerTaraf
HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÃRÃK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt PEKER (Kurucu)
www.habertaraf.com'da yayınlanan tüm materyalin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.