|
|
Ahmet ASLAN Garipliğin normalleşmesi |
|
|
|
|
|
|
|
Zaman |
Abdülhamit BİLİCİ |
Psikolojik harekâta dikkat! |
|
|
Hürriyet |
Ahmet HAKAN |
Ağca’ya açık çağrı: Gel Abdi İpekçi’de buluşalım |
|
|
Bugün |
Ali Atıf BİR |
Bahçeli'nin matematiği... |
|
|
Milliyet |
Aslı AYDINTAŞBAŞ |
‘Merak etme sen’ edebiyatıyla olmaz |
|
|
Radikal |
Cüneyt ÖZDEMİR |
İbrahim Tatlıses'in dokunulmazlığı kaldırılsın |
|
|
Akşam |
Deniz Ülke ARIBOĞAN |
Kore'lerde ısınan sular |
|
|
Sabah |
Emre AKÖZ |
Muhalefet var rekabet yok! |
|
|
Star |
Ergun BABAHAN |
Katillerle yandaşlık! |
|
|
Bugün |
Erhan BAŞYURT |
İşte terfi dayatması yapılan o paşa! |
|
|
Bugün |
Gülay GÖKTÜRK |
Geç kalmış bir yetki kullanımı |
|
|
Bugün |
Gültekin AVCI |
Her gün sivil darbe |
|
|
Yeni Şafak |
Hakan ALBAYRAK |
Lübnan'daki bu manzara bize ne söylüyor? |
|
|
Sabah |
Mahmut ÖVÜR |
CHP'nin 'sivil'leri rahatsız |
|
|
Star |
Mehmet ALTAN |
Askeri yargıyı lağvetmedikçe |
|
|
Millî Gazete |
Mehmet Şevket EYGİ |
İki Yahudi devleti |
|
|
Vatan |
Mustafa MUTLU |
Kayseri polisi, içki içenlerin fotoğrafını neden çekiyor? |
|
|
Akşam |
Nagehan ALÇI |
Öcalan mı Kürtlere Kürtler mi Öcalan'a hükmedecek? |
|
|
Radikal |
Oral ÇALIŞLAR |
Sivilleşme yolculuğu bu, üzülmeyin |
|
|
Yeni Akit |
Serdar ARSEVEN |
“Başarısız Komutanlar” ve çürük “paşa yakınları” |
|
|
| |
|
Resmî Otomobilleri ŞahsîÖzel İşler İçin Kullanmak
Mehmet Şevket EYGİ
|
|
Arefe günü ikindi namazına Merkez Efendi camiine gidiyorum. Yolda siyah lüks bir otomobil gördüm, resmî plakalı idi, arkada iki başörtülü hanım oturuyordu.
Tahminimce bu resmî otomobil hususî bir iş için kullanılıyordu.
Resmî otomobillerin gezme tozma, şahsî ve özel işler için kullanılması doğru değildir.
Bilhassa Müslümanların bu konuda çok hassas olması gerekir.
Resmî otomobiller bu halkın ödediği vergilerle alınmıştır. Onların yaktıkları benzinde mazotta saçı bitmedik yetimlerin hakkı vardır.
Allah'a inanmayan bir ateist, din ile bağlarını kopartmış bir çağdaş resmî otomobili şahsî işlerinde kullanabilir ama Allah'a, Peygamber'e (Salat ve selam olsun ona), Kur'âna, Şeriata, din ahlâkına inanan ve bağlı olan bir Müslüman asla böyle bir şey yapamaz.
Bundan yirmi yıl kadar önce büyük bir belediyede çalışan bazı kimseler, bayramda resmî otomobillerin depolarını resmî benzinle doldurtmuşlar, bayram tatili için taşraya gitmişler diye duymuştum. Kimden duymuştum? O kurumda şoförlük yapan birinden...
Yine başka resmî bir kurumda birileri danışman olmuşlar, işe gitmeden veya ayda birkaç gün giderek maaş alıyorlar diye haberler gelmişti kulağıma.
Hiçbir Müslüman "Bu düzen bozuktur, böyle bozuk düzenlerde Müslümanlar bozuk işler yapabilir..." dememelidir.
Türkiye Darülislâm da olsa, Darülharb veya Darülfetret de olsa, Müslüman dosdoğru olmakla, fazilet ve ahlâk sınırları içinde çalışıp hizmet etmekle mükelleftir (yükümlüdür).
Müslüman asla rüşvet alıp vermez.
Müslüman asla riba alıp vermez, ribaya bulaşmaz.
Müslüman devlet ve belediye bütçelerini asla hortumlamaz.
Müslüman, Şeriatın doğru bulmadığı hiçbir bozuk işi yapmaz.
Müslüman kara ve kirli servet sahibi olmaz.
Müslüman haram komisyonlar almaz.
Müslüman ihalelere fesat karıştırmaz.
Müslüman sınavlarda kopya yapmaz.
Müslüman sınav sorularını çalıp dağıtmaz.
Müslüman yalan söylemez, aldatmaz, emanete hıyanet etmez.
Resmî sektörde haddinden fazla resmî otomobil, makam aracı vardır. Her yıl devlet veya belediye bütçelerinden bunlara dehşetli masraf yapılmaktadır. Bir ordu kadar makam aracı şoförü bulunmaktadır.
Bu konuda israf yapılması haramdır.
Bunların, mutlaka olması gerekiyorsa, kesinlikle özel ve şahsî maksatlarla kullanılmaması gerekir.
Devletin ve belediyenin resmî otomobillerini hizmet dışında, özel ve şahsî işler için kullanmak haramdır, hırsızlıktır, ahlâksızlıktır.
*(İkinci yazı)
KADINLARIN YÜZDE DOKSANI TESETTÜRE GİRECEKTİR Birkaç yıl önce Baykal "Üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakırsak, kısa zamanda Türkiye kadınlarının büyük kısmı örtünür..." demişti.
Doğru söylemişti, endişelerinde haklıydı...
Türkiye kadın ve kızlarının tesettüre yönelişi yakın tarihimizde zulümle, devlet terörü ile, baskıyla, sindirme ile engellenmiştir.
Milletvekili seçilmiş olan Merve Kavakçı'nın Meclis'ten nasıl uzaklaştırıldığını hatırlayınız...
Zevceleri başörtülü subay ve astsubayların ordudan nasıl atıldığını hatırlayınız.
İstanbul Üniversitesi'ndeki ikna odalarını hatırlayınız.
Mahkemelerden, hastanelerden kovulan tesettürlü İslâm hanımları...
Üniversitelerin kapılarında ağlaşan başörtülü kızlar.
Başı örtülü olduğu için avukatlık yapamayan kadınlar.
Bu anlattıklarım elbette zulümdü, terördü.
Türkiye kadınlarının yüzde doksanının kendiliklerinden, isteyerek, severek tesettüre girmesi için iki temel şart vardır:
Birincisi: Ülkemizde insan haklarına riayet edilmesi. İngiltere'deki gibi gerçek ve tam din hürriyeti olması. Gerçek demokrasi ve gerçek Cumhuriyet olması. Halk iradesine saygı gösterilmesi.
İkincisi: Müslümanların şifahî bedeviyet kültüründen, yazılı medeniyet kültür ve zihniyetine geçmeleri, yükselmeleri.
Ülkemizde sadece Müslüman kadınlar üzerinde değil, Müslüman erkekler üzerinde de insan haklarına aykırı baskılar, terörler, zulümler vardır.
Şu meşhur şapka kanununa göre her Türkiyeli erkeğin şapka giymesi gerekir. Giymeyenler suç işlemiş olur. Bu şapka kanunu o kadar kutsaldır, o kadar sert ve sıkı bir tabudur ki, değiştirilmesi bile talep edilemez.
Japonya'da kadınların ve erkeklerin kimono giymesi yasaklanabilir mi?
Bendeniz niçin 29 Ekim Cumhuriyet bayramında Çankaya resepsiyonuna başımda zarif bir kalpak olduğu halde gidemeyecekmişim?
Kıyafet, serpuş, tesettür hürriyeti temel insan haklarındandır.
Bu sözde lâik ülkede çıplakların, şapkalıların hakları garanti altında da, tesettürlülerin, başına İslâmî imame geçirenlerin hakları niçin değil?
İngiltere'de, ABD'de başlarına sarık saran Sihler hürriyet ve güvenlik içinde yaşayabiliyor da, Türkiye'de başına İslâmî serpuş geçirenler niçin eziliyor, zulme uğruyor, korkuyor, korkutuluyor?
Evet, bu ülke halkının çoğunluğunu oluşturan Sünnî Müslümanlar eşitlik ve hürriyet istiyor.
Kamu alanı saçmalıklarına son verelim ve Müslüman kadın ve kızların temel hak ve hürriyetlerini hayata geçirelim.
Müslümanlar medenî/şehirli olursa, şifahî kültürden yazılı kültüre geçerse, eski Endülüs Müslümanları gibi vasıflı, güçlü ve üstün olursa (küçük bir azınlık dışında) bu memleketin hemen hemen bütün kadınları tesettüre girecektir. İstikbalde bu iddialarımın isabetli ve doğru olduğu anlaşılacaktır.
* (Üçüncü yazı)
TÜRKİYE İLE İRAN SAVAŞMAMALI SİYONİSTLER, Haçlılar, Emperyalistler, global kapitalizm sömürgeciliğinin derin planlarında Türkiye ile İran arasında savaş çıkartılması vardır.
Türkiye ile İran Ortadoğu'da rakiptir, Sünnîlik ve Şiîlik uyuşmaz ve bağdaşmaz ama bu savaş kesinlikle çıkmamalıdır.
Türkiye ile İran tezelden çok sağlam bir saldırmazlık paktı imzalamalıdır.
Siyonistler ve emperyalistler İran ile Irak'ı sekiz sene çarpıştırdılar da ne oldu? Milyonlarca Müslüman öldü, yaralandı, sakat kaldı... İki ülke de harap oldu. Beşyüz milyar dolar israf edildi.
Böyle bir felâketin Türkiye İran savaşında tekrar yaşanmasından Allah bizi korusun.
Bütün ihtilaflara, bütün rekabetlere, bütün anlaşmazlıklara rağmen iki İslâm ülkesi savaşmamalıdır.
Türkiye ile İran'ın savaşması İslâm'ın, her iki ülke halkının ve devletinin, insanlığın, dünyanın aleyhinde olur.
Sünnilik ve Şiîlik birleşmez ve uyuşmaz. İhtilâflı meseleler dondurulmalı ve tartışılmamalıdır. Bu konuda Sünnî ileri gelenleri ile Şiî ileri gelenleri (taqiyyesiz) bir protokol hazırlayıp imzalamalıdır.
Bizim müşterek düşmanlarımız (ırkçı ve agresif) Siyonizm, agresif Haçlılık ve Evangelizm, emperyalizm, global kapitalizmdir. Bunları sevindirmeyelim. Bunlara fırsat vermeyelim.
Ortadoğu'nun iki büyük devleti savaşırsa BOP planlarına göre ikisi de bölünecek, ortaya en az yarım düzine fantoş devlet çıkacaktır.İslâm düşmanı emperyalistlerin istediği de bu değil mi?
|
|
|