DOLAR 1.475 - EURO 1.974 - ALTIN 65.24 - IMKB 67148
TV REHBERİ-SIK KULLANILANLARA EKLE-SİTENE EKLE-RSS
Perşembe 25 KASIM 2010
Wikileaks belgelerinde Türkiye bombası Gül. Normalleşme süreci için devam edeceğiz Oana'nın yeni başkanı bengi ''Balyoz''da talimatla ifade verdiler "Mürekkep yaşının tespiti" sorulacak YÖK için yeniden yapılanma kararı Üniversite olayında tutuklu sayısı 12 oldu Galatasaray Kulübü'nden açıklama Bursaspor Başkanı Yazıcı son noktayı koydu Şehit Er'in cenazesi toprağa verildi www.habertaraf.com
 
 
 
Türkiye'de başörtüsü neden takılıyor?
 
 
 
 
Mustafa YOLCU
Köpeğin tasması
 
 
 
Okur Temsilcisi
Hırsızlığın yeni adı: Bir internet sitesi
 
 
 
 
Alparslan Türkeş'in doğum günü
 
 
 
 
 
Hürriyet
Ahmet HAKAN
Ve Hilmi ve Orhan ve İsmet
 
 
Radikal
Akif BEKİ
Beyazların sitesine AK Parti neden giremiyor?
 
 
Yeni Şafak
Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye nereye doğru gidiyor?
 
 
Zaman
Ali BULAÇ
Hiç davet edilmemeliydi
 
 
Milliyet
Aslı AYDINTAŞBAŞ
Naipaul cehaleti ve hassasiyet faşizmi
 
 
Radikal
Cüneyt ÖZDEMİR
Biraz da emretme komutanım!
 
 
BUGÜN
Doğu ERGİL
Başlarken
 
 
Sabah
Emre AKÖZ
Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı
 
 
Star
Ergun BABAHAN
Asker, hizaya gel CHP sen de!
 
 
Posta
Mehmet Ali BİRAND
Yahudi Lobisi sırt dönünce her şey değişti...
 
 
Star
Mehmet ALTAN
İşte budur
 
 
Millî Gazete
Mehmet Şevket EYGİ
Asıl kölelik şehevî çıplaklıktır
 
 
Zaman
Mümtaz'er TÜRKÖNE
Generaller de insandır
 
 
Bugün
Nuh GÖNÜLTAŞ
Ey siyasiler, Twitter tek yönlü iletişim ortamı değildir...
 
 
Akşam
Oray EĞİN
Bir tecavüzcü olarak Hıncal Uluç
 
 
Yeni Şafak
Osman ÖZSOY
Bir rica ve dilerim son defa...
 
 
Vatan
Ruşen ÇAKIR
Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
 
 
Yeni Akit
Serdar ARSEVEN
“Yandaş medya”dan korkuyor mu?..
 
 
 
 
Ahmet HAKAN
 
Mustafa Yahya COŞKUN
 
Cüneyt ÖZDEMİR
 
Aliya RAHTE
 
Ruşen ÇAKIR
 
 
 
BALYOZ'un Bakanlar Kurulu listesi
 
 
 
2002-2003 yıllarında dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan önderliğinde yapılan Balyoz Harekât Planı, AKP hükümetinin devrilmesini hedefliyordu. Bu darbenin ardından bir Milli Mutabakat Hükümeti kurulacaktı. Başbakanlığa ise TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu getirilecekti.
 
2003 darbesinin manifestosu

"Milli Güvenlik Konseyi derki: Türk Silahlı Kuvvetleri mevcut Anayasal sistemin ve İç Hizmet Kanunu’nun kendisine verdiği Türkiye Cumhuriyet’ini koruma ve kollama görevini yerine getirerek (… tarihinde) laik cumhuriyetin kazanımlarını korunması amacıyla devlet yönetimini devralmış bulunmaktadır. Bu tarihten itibaren yasama ve yürütme görev ve yetkisi, Milli güvenlik Konseyi tarafından Türk Milleti adına kullanılmıştır" girizgâhı yapılarak milletin getirdiği hükümetin fesh edildiğini ve yerine Türk Milleti adına yeni hükümetin kurulacağının belirtileceği kabine listesi şu şekilde:

Generallerin istediği bakanlar

Balyoz Darbe Planı’nı hazırlayanların Ankara’da işbaşına getirmek istediği bakanlar kurulunun tam listesi şöyle:

Rıfat Hisarcıklıoğlu (Başbakan),
Hikmet Çetin (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı),
Yıldırım Aktuna (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı),
Necmettin Karaduman (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı),
Süheyl Batum (Devlet Bakanı),
Mehmet Moğultay (Devlet Bakanı),
Mehmet Nuri Yılmaz (Devlet Bakanı),
Türkân Saylan (Devlet Bakanı),
Mehmet Seyfi Oktay (Adalet Bakanı),
Kemal Yavuz (Milli Savunma Bakanı),
İsmet Sezgin (İçişleri Bakanı),
İsmail Cem (Dışişleri Bakanı),
Zekeriya Temizel (Maliye Bakanı),
Kemal Gürüz (Milli Eğitim Bakanı),
Ömer İzgi (Bayındırlık ve İskan Bakanı),
Kemal Alemdaroğlu (Sağlık Bakanı),
Işın Çelebi (Ulaştırma Bakanı),
Köksal Toptan (Tarım ve Köyişleri Bakanı),
Bayram Meral (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı),
Hüsamettin Özkan (Sanayi ve Ticaret Bakanı),
Rüştü Kâzım Yücelen (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı),
İstemihan Talay (Kültür Bakanı),
Eyüp Aşık (Turizm Bakanı),
Hikmet Uluğbay (Orman Bakanı),
Nur Serter (Çevre Bakanı).


İŞTE BALYOZ HÜKÜMETİ

2002-2003 yıllarında dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan önderliğinde yapılan Balyoz Harekât Planı, AKP hükümetinin devrilmesini hedefliyordu. Bu darbenin ardından bir Milli Mutabakat Hükümeti kurulacaktı. Başbakanlığa ise TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu getirilecekti.

İlk olarak, AKP hükümetinin işbaşına gelmesinden hemen sonra Aralık 2002’de kaleme alınan ve dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın imzasını taşıyan Balyoz Güvenlik Harekât Planı, tam teşekküllü bir darbe hedefiyle hazırlanmıştı.

Bu planın, dönemin Birinci Ordu Harekât Başkanı Kurmay Albay Süha Tanyeri’nin görev yerinde kullandığı bilgisayardan kaydedilmiş elektronik kopyası Taraf’ın elinde ve bir örneği de, dün sabah itibariyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’ya teslim edilmiş durumda.

5-7 Mart 2003’te Selimiye Kışlası’nda düzenlenen bir seminerde de ele alınan bu planın, Genelkurmay Başkanlığı’nın dün iddia ettiği gibi sadece “savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi halinde uygulanan sıkıyönetim konuları” üzerinde durmadığını, aksine, AKP hükümetini devirmek için elverişli ortam yaratmaya ve daha sonra yönetimi devralmaya dönük bir müdahale planı olduğunu, 21 Ocak 2010 tarihli gazetemizdeki geniş özette okudunuz. (Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın içeriği halen Taraf’ın internet sitesinde de mevcut.)

Bugün ise Balyoz Planı’nın eklerindeki “J” kodlu belgeyi yayımlıyoruz.
Balyoz’un bir “savaş oyunu” olmadığını ve ordu içinde bir grubun AKP hükümetinin devrilmesi ardından neler yapılacağını en ince ayrıntısına kadar planladığını gösteren bu belge “Çok Gizli” damgasını ve “Milli Mutabakat Hükümeti Programı” başlığını taşıyor.

Belgenin Taraf’ın elindeki CD kopyasının elektronik anteti, Milli Mutabakat Hükümet Programı’nın da, yine Süha Tanyeri’nin o dönemdeki işyeri bilgisayarına kaydedildiğini kanıtlıyor.

Planda öngörülen Milli Mutabakat Hükümeti, Genelkurmay’ın dünkü açıklamasında sahip çıktığı 5-7 Mart 2003 tarihli seminerde, bizzat Orgeneral Çetin Doğan tarafından telaffuz edilmişti. Doğan’ın ses kaydı Taraf’ta mevcut olan cümleleri şöyle:

“Ben onu söyleyeceğim şeyde Genelkurmay Başkanı’na, Kuvvet Komutanı’na diyeceğim ki, siz Meclis’i ve hükümeti uyarıcı, bu gidişe dur deyici bir ultimatom verin gerekirse. Gerekirse çağırın ‘bu işin sonu boktur, işte sonunuz böyledir.’ Bu konuda gerekli tertip ve tedbirleri alın. Evvela ulusal birliğimizin, evvela inandırıcı bir milli mutabakat, buraya öyle yazmışım. Milli Mutabakat Hükümeti Kurulması sureti ile halkın tasvip edeceği tarafsız, bağımsız daha tek… edeceği bu kadar gaile içinde ülkeyi daha sonra bütün bu gailelerden sonra seçime götürecek bir hükümetin kurulması en önemli birinci…”

Darbenin Başbakanı Hisarcıklıoğlu
Balyoz Harekâtı akim kalmayıp Abdullah Gül’ün başbakanlığındaki 58’inci hükümeti devirme amacına ulaşsaydı, yerine kurdurulacak olan hükümetin başına TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu geçirilecekti. En azından Orgeneral Doğan ve o dönemde kurmay albay olan Süha Tanyeri’nin hayalinden geçen “Başbakan”ın Rıfat Hisarcıklıoğlu olduğu anlaşılıyor.

“Milli Mutabakat Hükümeti Programı” başlıklı belgenin 11’inci sayfasındaki “Tavsiye Edilen Bakanlar Kurulu” listesinde, Hikmet Çetin, Köksal Toptan, Işın Çelebi, İsmet Sezgin gibi deneyimli siyasetçilerin yanı sıra bugünün Ergenekon sanıkları Kemal Alemdaroğlu ile Kemal Gürüz gibi “siyasetçi” olmayan isimler de var. Yine Ergenekon sanıklarından Emekli Orgeneral Kemal Yavuz da listede…

Bülent Ecevit başbakanlığında, 28 Mayıs 1999 ile 18 Kasım 2002 arasında görev yapan DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetine üye olan Hüsamettin Özkan, İsmail Cem, İstemihan Talay, Rüştü Kâzım Yücelen gibi bakanlar da yine “darbe” kabinesi için öngörülmüş.

Kabinede sadece iki kadın var: Türkân Saylan ve Nur Serter.

Generallerin istediği bakanlar
Balyoz Darbe Planı’nı hazırlayanların Ankara’da işbaşına getirmek istediği bakanlar kurulunun tam listesi şöyle:
Rıfat Hisarcıklıoğlu (Başbakan), Hikmet Çetin (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı), Yıldırım Aktuna (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı), Necmettin Karaduman (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı), Süheyl Batum (Devlet Bakanı), Mehmet Moğultay (Devlet Bakanı), Mehmet Nuri Yılmaz (Devlet Bakanı), Türkân Saylan (Devlet Bakanı), Mehmet Seyfi Oktay (Adalet Bakanı), Kemal Yavuz (Milli Savunma Bakanı), İsmet Sezgin (İçişleri Bakanı), İsmail Cem (Dışişleri Bakanı), Zekeriya Temizel (Maliye Bakanı), Kemal Gürüz (Milli Eğitim Bakanı), Ömer İzgi (Bayındırlık ve İskan Bakanı), Kemal Alemdaroğlu (Sağlık Bakanı), Işın Çelebi (Ulaştırma Bakanı), Köksal Toptan (Tarım ve Köyişleri Bakanı), Bayram Meral (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı), Hüsamettin Özkan (Sanayi ve Ticaret Bakanı), Rüştü Kâzım Yücelen (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı), İstemihan Talay (Kültür Bakanı), Eyüp Aşık (Turizm Bakanı), Hikmet Uluğbay (Orman Bakanı), Nur Serter (Çevre Bakanı).

Koruma ve kollama yaptık
“Balyoz” hükümetinin programı ise bu kabineye bırakılmayacak, darbeyi gerçekleştiren askerlerce yazılacaktı. Nitekim Balyoz Harekât Planı’nın Süha Tanyeri’nin bilgisayarından çıkma EK-J belgesi, ordu içindeki bir grubun öngördüğü “Milli Mutabakat Hükümeti Programı”nın tamamını kapsıyor.

Planın “Giriş” bölümünde darbenin gerçekleştirildiği hatırlatılarak, bu müdahalenin dayanağı şöyle aktarılıyor:
“Türk Silahlı Kuvvetleri mevcut anayasal sistemin ve İç Hizmet Kanunu’nun kendisine verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama görevini yerine getirerek (... tarihinde) Laik Cumhuriyetin kazanımlarının korunması amacıyla Devlet yönetimini devralmış bulunmaktadır. Bu tarihten itibaren yasama ve yürütme görev ve yetkisi, Milli Güvenlik Konseyi tarafından Türk Milleti adına kullanılmıştır.”

Milli Güvenlik Konseyi der ki…
Ardından “neden darbe yapıldı” sorusunun cevabı veriliyor; üstelik de Milli Güvenlik Konseyi’nin bu konuda söylemesi planlanmış olan cümleler tırnak içinde alıntılanarak. İşte o bölüm:

“Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, dış ve iç düşmanlarının tertip ve tahrikleriyle haince saldırılara uğramış, milli birlik ve bütünlüğümüz tehlikeye düşürülmüştür. Bu durum karşısında girişilen harekatın amacı, Milli Güvenlik Konseyi’nce; ‘Ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, Devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak’ olarak belirtilmiştir. 2003 Türkiye’sinin artık herkes tarafından kabul edilen iki meselesi, Atatürk ilke ve inkılaplarının yeniden hayata geçirilmesi ile ekonomik durumun düzeltilmesidir.”

Türban simgeye dönüşmesin
Balyoz’un Hükümet Programı’nın neyi “umacı” olarak gördüğü de daha en başından belli. Giriş bölümü şu cümlelerle bitiyor:

“Yönetimimiz, Atatürk’ün önderliğinde kurulan laik, demokratik, hukuka bağlı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, dışarıdan ve içeriden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı korumakta, Atatürk ilke ve inkılaplarını her alanda pekiştirmekte, din ve vicdan hürriyetinin de teminatı olan laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının devlet işlerine karıştırılmasını, siyasal amaçlarla ve çıkar hesapları ile istismarını önlemekte kesin kararlıdır.
Kadınlarımızın kamusal alanlarda ve kamu kurumlarında, türbanı cumhuriyetin temel ilkelerini hedef alan bir siyasal simgeye dönüştürmesine karşı Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda her türlü
önlem alınacaktır.”

Yargıya yeni düzenleme
Balyoz Hükümeti’nin programının izleyen paragraflarında, “Adalet ve Asayiş İşleri” başlıklı bölümde, yargı ve güvenlik alanında yapılacaklar anlatılıyor:

“Çağın şartlarına uygun olarak, yargı bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi ilkelerinin fiilen hayata geçirilebilmesi için, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsız olarak yetkilerini kullanmasını ve görevlerini yerine getirmesini sağlayacak bir düzenleme yapılacaktır. Bu hedefin gerçekleştirilmesi maksadıyla, Kurul’da görev alan yargıçların her türlü etkilerden uzak kalarak, yalnızca Anayasa, yasalara ve vicdani kanaatlerine göre karar vermelerine olanak sağlayacak tedbirler alınacaktır. Yargı bağımsızlığını tam olarak sağlamak üzere gerekli tüm yasal düzenlemeler, yönetimimiz döneminde gerçekleştirilecektir. Uygulamadaki yasalar gözden geçirilerek, günün şartlarına cevap vermeyen hükümler kaldırılacak, değişmesi gerekenler değiştirilecektir.
Mevcut yargı sistemindeki tıkanıklıklar giderilecek, davaların hızlı ve etkin sonuçlandırılması sağlanacak, yargı teşkilatı yeniden yapılandırılacak, yargı sisteminin modern araç ve gereçler ile takviyesi ve bilgisayar kullanımının yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar hızlandırılacaktır. Tutukevleri ile Ceza infaz kurumlarının kuruluş ve idaresi yeniden düzenlenecek, güvenlik ve disiplinin tam olarak sağlanması amacıyla buraların iç ve dış yönetim ve güvenliği Jandarma Genel Komutanlığı tarafından sağlanacak, hükümlülerin topluma yeniden kazandırılmasına önem verilecektir.

Ülkede asayiş ve güvenliğin daha kısa sürede ve etkin olarak sağlanması, istihbarat, kaçakçılık ve organize suçlarla mücadelede daha etkin olunması, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile etkin mücadele edilebilmesi, trafik hizmetlerinin daha iyi sunulabilmesi ve kazaların azaltılması maksadıyla kolluk güçlerinin koordinasyonunu sağlayacak yeni bir yapı oluşturulacaktır.”

Daha etkin koruculuk sistemi
Darbe sonrası “Milli Mutabakat Hükümeti”nin Kürt meselesine bakışı siyasi ve etnik ayrımcılık temelindeki sorundan tamamen bihaber bir dille ifadesini bulmuş:

“Güneydoğu Anadolu bölgesinin sorunları coğrafi, sosyal ekonomik nedenlerden, bölgenin feodal yapısından ve dış tertip ve tahriklerden kaynaklanmaktadır.”

Akabinde konu Güneydoğu’daki “güvenlik” sorununa getirilerek, “Bölücü teröre karşı mücadelenin etkili biçimde sürdürülmesine kararlı şekilde devam edilecektir” dendikten sonra ekonomik önlemlere değiniliyor:
“Bu yaklaşımın sonucu olarak, bölgedeki ciddi boyutlu güvenlik sorunu, sosyal ve ekonomik çözümlerle ve uluslararası ilişkilerle birarada ve bütünlük içinde değerlendirilecektir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kalkınma projeleri kapsamında tarım ve hayvancılığın yeniden geliştirilmesine yönelik projeler uygulamaya konulacaktır.”
Bu noktada, Orgeneral Doğan ve arkadaşlarının Balyoz Hükümeti için uygun gördüğü “Güneydoğu siyaseti” koruculuk sisteminin kuvvetlendirilmesi üzerinden ifadesini buluyor:

“Bölgede her türlü kalkınmanın ve gelişmenin temeli asayiş ve güvenliğin
tam olarak sağlanmasına bağlı olduğundan, gerekli olan her türlü önlemin alınmasından ve uygulanmasından
asla taviz verilmeyecektir. Bu kapsamda koruculuk müessesesi daha etkin hale getirilecek ve baskıcı feodal yapının dağıtılması için gerekli çalışmalara hız verilecektir. Bölgede hızla yayılan irticai
ve bölücü unsurların faaliyetlerinin önlenmesi için her türlü tedbir alınacaktır.”

Terörle mücadele üst kurumu
Programın “Terörle Mücadele ve İç Güvenlik” başlıklı bölümün ilk paragrafları aynen şöyle:

“Uzun yıllardır ülkemizin güvenliğini, ekonomisini, iç politikasını, dış politikasını olumsuz etkilemekte olan terör, ülkenin kaynaklarını tüketmekte ve ülkenin gücüne ve hareket kabiliyetine sekte vurmaktadır. Çok yaygın olmamakla beraber terör tedirginliği ve kuşkusu devam ettiği sürece ülkenin gelişmesi, ekonomik kalkınmanın sağlanabilmesi için gerekli bazı adımlar atılamamaktadır.

Bu nedenle mevcut yasalarla güvenliğin ve asayişin istenilen seviyede sağlanamaması durumunda her türlü tedbirin alınmasından çekinilmeyecektir.

Terörle mücadelenin daha etkin yapılması amacıyla kolluk güçlerinin tek elden yönlendirilmesini sağlayacak bir üst kurum oluşturulacaktır.

Terörün dış kaynakları üzerine gidilecek, teröre destek veren ülkelerle olan politikalar değerlendirilecek, terörün dış desteği gerek ülke bazında gerek örgüt bazında önlenmeye çalışılacaktır. Bu kapsamda uluslararası girişimler yapılacaktır.”

Silaha daha çok para
Daha sonra, silahlanma ve askeri konut harcamalarının artırılmasını öngören bölüm geliyor:

“Vatanın ve ulusun bekası ile doğrudan ilgisi nedeni ile Silahlı Kuvvetlerle ilgili yatırım ve harcamalar ihtiyaçlar ve çağın gerekleri doğrultusunda artırılacaktır. Silahlı Kuvvetlerin modernizasyonu gayretlerine hız verilecektir. Silahlı Kuvvetlerimizin iç ve dış tehditleri caydırmada NATO ve BAB bünyesindeki faaliyetleri ulusal çıkarlarımızla paralel olarak sürdürülecektir. Silahlı Kuvvetler mensuplarının üstün bir moralle hizmetlerinin devamını sağlamak için gerekli her türlü önlem alınacaktır. Ayrıca, Güvenlik Kuvvetleri mensuplarının mesken sorunlarının çözümlenmesi için konut yaptırılması ve satın alınması bir program dahilinde gerçekleştirilecektir.”

On bir yıllık temel eğitim
Program, “Eğitim ve Öğretim” başlığı altında zorunlu öğrenim süresinin on bir yıla çıkarılmasını öngörüyor:
“Ulusal eğitimin tüm kademelerinde, Atatürk ilke ve inkılaplarını özümsemiş, bilimsel düşünceye yatkın, bilgi çağının gereklerini yerine getirebilecek donanıma sahip insanlar yetiştirmek asıl hedefimizdir.

Zorunlu ve kesintisiz temel eğitimin öncelikle 11 yıla çıkarılması için gerekli çalışmalar yapılacaktır.
Tüm kademedeki okullar, bir plan çerçevesinde çağdaş eğitim araçları ile donatılacak, bilgisayar destekli eğitime hız verilecektir.”

Biri okulları gözetleyecek
Aynı bölümün devamında, “Her seviyedeki özel eğitim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilecektir. Bu kurumlarda yıkıcı, bölücü ve irticai faaliyetlerde bulunan sahip, yönetici ve çalışanlar hakkında Atatürk ilke ve devrimleri çerçevesinde gerekli yasal tedbirler alınacaktır” deniyor.

Özel üniversite kalmayacak
Ve özel üniversitelere son verileceği duyuruluyor:
“Özel yükseköğretim kurumları çağdaş etkin ve nitelikli hale getirmek için devletleştirilecektir. Eğitimin her kademesinde yurt olanaklarının artırılmasına özen gösterilecektir.”

Ekonomide 1922’ye dönüş
Programın, “Ekonomik Politikalar” başlıklı bölümü Balyoz Darbesi’nin küreselleşmiş piyasa ekonomisine mesafeli, devletçi, ulusalcı bir çizgide iktisadi kararlar alacağının habercisi. Bu bölümün girişinde söz Mustafa Kemal’e bırakılıyor:

“Ebedi Şefimiz Atatürk’ün çizdiği yolda devlet kuruculuğu sorumluluğunu taşıyarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Anayasa’da belirtilmiş düzenini her ne pahasına olursa olsun korumak ve kollamak en birinci vazifemizdir. Büyük Atatürk, 1 Mart 1922’de yaptığı Meclis açılış konuşmasında şöyle diyordu:
‘Her şeyden önce milli amacımız olan bağımsızlığımızı sağlamaya ulaşmaktan başka bir şey düşünemeyiz. Bu nedenle de bizce önemli olan mali gücümüzün, bu sonucu sağlamaya yeterli olup olmayacağıdır’. Atatürk, devletin tam bağımsız olabilmesi için ekonomik bağımsızlığın şart olduğunu vurgulamış ve kapitülasyonları kaldırmıştır. 1923’te İzmir’de İktisat Kongresi’ni düzenleyerek, kongrede, ‘ulusal bağımsızlık ilkesi’nden kesinlikle taviz verilmeyeceği
ve bu ilke içinde kalkınmanın gerçekleştirileceği kararlaştırılmıştır.”

Avrupa Birliği eşittir Sevr
Darbe hükümetinin “Sevr sendromundan” mustarip ekonomik programında, devletçi ekonomi politikalar sayesinde “ülkenin bir zamanlar uçak satacak duruma geldiği” büyük bir ciddiyetle anlatılıyor ve Avrupa Birliği’ne olumsuz bakış gizlenmiyor:

“Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kalkınmada uygulanan ulusal model ile çeşitli sahalarda büyük başarılar elde edilmiştir. Bu dönemde uygulanan model ile ülkemiz Belçika’ya uçak ihraç edecek seviyeye ulaşmıştır. Ancak 1945 yılından sonra ülkemiz tekrar siyasi, kültürel, ekonomik yönlerden kuşatma altına alınmış; Batılı devletler, Atatürk döneminde hayata geçiremedikleri SEVR projesini AB, IMF ve Dünya Bankası yoluyla uygulamaya başlamışlardır.”

Para Fonu’na ‘hayır’
Darbe hükümetinin ekonomi programı bu minval üzere devam ediyor. İzleyen bölümü, ara başlıklar eklemek dışında müdahale etmeksizin aynen aktarıyoruz:

“Bir taraftan uluslararası şirketler IMF ve Dünya Bankası yoluyla devletimizin bütçesine yön vererek ülkemizi kıskaca almaya çalışmakta, diğer taraftan da özelleştirmeler, KİT’lerin satışı, Uluslararası Tahkim, AB’ye uyum yasaları ve tahdit kanunları ile ulusal kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekilmektedir.

Ekonomik bağımsızlık, devletlerin bağımsızlığında gün geçtikçe daha belirleyici hal almaktadır. Ülkeler, borçlandırma yöntemiyle borç veren güçlerin egemenliğine girmekte, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel tavizler borçlandırma yöntemiyle kolayca koparılmakta, kısaca yeni bir silahsız savaş dönemi yaşanmaktadır.
Ekonomik anlamda sınırların önemini yitirdiği günümüzde; küresel dünyaya hakim olan güçler, “ulus-devlet anlayışının gereksiz olduğu” fikrini empoze etmektedirler. Unutmayalım ki ulus-devlet fikrini yitiren halklar, iç ve dış her türlü tehdide açıktır ve çaresizdir. AB, IMF ve Dünya Bankası’nın baskılarıyla çıkartılan kanunlar, çok ağır şartlara bağlanmış borçlar, mali yardım adı altındaki siyasi tavizler ulusal bağımsızlığımızı ortadan kaldırmaktır.  

Darbeci ekip Türkiye’nin kalbine Balyoz indirdikten sonra kurduracağı yeni hükümetin programını da yazdı. Ulusalcı ve devletçi bir bakış taşıyan bu programda Cumhuriyet’in ilk yıllarına özlem, topluma ve dünyaya tepki vardı

Doğal seleksiyon’un hâkim olduğu, yani güçlünün zayıfı yok ettiği serbest piyasa sisteminde, halk fakirliğe ve yokluğa doğru itilmektedir. Gelinen noktada emperyalist bir sömürü aracına dönen ekonomik sistemde halkın refahı ve ülkenin kalkınması yalnızca sözde kalmaktadır.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra uygulamaya konulan dış yardım ve borçlanmaya dayalı kalkınma politikaları, ülkemizin kalkınma çabalarını boşa çıkartmıştır. Kalkınma hamlelerini dış sermaye yatırımlarına bağlayan siyasi irade, yabancı sermayenin gelmesi için istenilen her şarta boyun eğmiş, yabancı yardımları almak için ulusal haklardan vazgeçerek ülkeyi satma noktasına getiren anlaşmalara evet demiştir.

Günümüzde dışarıdan alınan kredilerin hepsi şartlara bağlıdır. Küresel sermayenin, IMF kredileri karşılığındaki istekleri sadece verdikleri paranın geri iadesi olmamaktadır. Dış kredilerin alınmasında uluslararası şirketlere verilen teşvik adı altındaki imtiyazlar, yerli üreticiyi rekabet edemez duruma getirmiştir.

Ekonomimiz, 1999 yılında Cumhuriyet tarihinin en büyük küçülmesini yaşamıştır. 2000 yılında IMF, vereceği borç paranın karşılığında ‘Ek Niyet Mektubu’ adı altında Türkiye’den SEVR’den daha ağır şartların yerine getirilmesini istemiş, maalesef bu istekler ‘Ek Niyet Mektubu’ adı altında yerine getirilmiştir. Devletin ekonomi kurumları, ‘yüksek faiz, iç borç, dış borç ve döviz baskısı’ altına alınarak etkisiz hale getirilmiş, diğer taraftan uluslararası şirketler kendilerine verilen imtiyazlarla ekonomiyi ele geçirmiş durumdadırlar. Bugün ülkemizde vergi gelirlerinin tamamı, iç ve dış borçlarımızın faizlerini dahi karşılayamaz durumdadır.
Borçların karşılanması için halktan devamlı yeni vergiler alınmasını tavsiye eden IMF yetkilileri, uluslararası şirketlerin önündeki tüm engelleri kaldırmayı amaçlamışlardır.”

Şirketlere de ‘hayır’
“Son dönemde uluslararası şirketler ve onun uzantısı olan büyük sermaye grupları, üretimden ziyade ‘parayla para kazanma’ metodunu uygulamaktadırlar. Günümüzde kapitalist sömürü yönteminin adı ve adresi uluslararası şirketlerdir. Dünya ticaretinin % 60’ı 500 büyük şirketin elindedir.

Ülkemizde uluslararası bir şirketin ortak olmadığı holding neredeyse yok gibidir. Bu şirketler, yatırımlar için gerekli sermayenin çok küçük bir bölümünü kendi imkanları ile sağlarken, % 80-90 gibi önemli bir kısmını ülkemiz kaynaklarından temin etmektedirler.

Ülke yönetimini elinde bulunduran hükümetler, maalesef ekonomi yönetimini IMF’ye devretmişlerdir. Seçim vaatleri arasında yer alan ‘IMF ile yola devam’ sözleri, ülke yönetiminin yabancı güçlere bırakıldığının apaçık delilidir.

IMF ve Dünya Bankası ülkemize ekonomik programlar tavsiye etmektedir. Ancak tavsiye edilen programların amacı, ekonomimizi istikrara kavuşturmak değil, küresel sermaye gruplarının ülkemizin pazar ve kaynaklarını ele geçirmesidir.”

Ve özelleştirmeye de ‘hayır’
“1999 yılında IMF, Türkiye’ye mali destekli yeni bir anlaşma yapılabilmesi için Bankalar Yasası, Sosyal Güvenlik Yasası, Uluslararası Tahkim, Özelleştirme… gibi sözde reformların yapılması gerektiğini bildirmiştir.

Uygulamaya sokulan bu sözde reformlar ile halkımız hızla yoksullaşırken, uluslararası şirketler ile onların ortaklığı olan holdingler büyük kârlar elde etmişlerdir. Çıkarılan yasalarla devlet zarar eder hale getirilmiş, kâr getiren KİT’ler değerinin çok altında satılmak zorunda bırakılmıştır.

Küresel ekonomi anlayışında özelleştirme konusu, yabancı sermayenin bir ülkeye girmesi için önemle istenilen bir şarttır. Bu uğurda ülkemizde kâr getiren büyük KİT’ler, değerinin çok altında satılmaya başlanmıştır.

Özelleştirmeler sonucunda istihdam daralmaya başlamış, yüz binlerce işçi işsiz kalmıştır. Ulusal menfaatleri gözetmeksizin, dışarıdan gelen baskılarla yapılan özelleştirmelerde, kurumlar adeta peşkeş çekilmiştir.

Örneğin, Petrol Ofisi (POAŞ), 3 Mart 2000 tarihinde 1 milyar 260 milyon dolara satılmıştır. Ancak aynı tesisin tekrar kurulabilmesi için 8 milyar dolar gerektiği yetkililer tarafından belirtilmiştir.

Parayla para kazanmak amacıyla ülkeden ülkeye dolaşan para miktarı, dünya ticaret hacminden neredeyse 20 kat daha büyük bir rakama ulaşmıştır. Bu kadar büyük miktarın yıkıcı ve spekülatif etkileri ise herkesin malumudur.”

Ekonomik savaş devam ediyor
“Küresel sermaye gruplarının yönetimindeki paralar uluslararası kuruluşların desteğiyle ülke ekonomilerine sokulmakta, daha sonra çıkartılan yapay krizler bahane edilerek ülkeleri terk etmeleri sağlanmakta, bu şekilde hedeflenen ekonomilerin çökmesi sağlanmaktadır. Kısaca günümüzde sıcak savaş yerini ekonomik savaşa bırakmış durumdadır.

Küresel sermaye gruplarının yönetimindeki paraların müdahale esnasında ülkemizden kaçmaması için yapılacak ilk iş, para kaçışını önleyici tedbirlerin alınması, daha sonrada parayla para kazanmak amacıyla ülkemize para girişinin yasaklanması olmalıdır. Bu amaçla para hareketliliğin merkezi olan banka ve borsaların kontrol altına alınması önem arz etmektedir.

Devletimiz borç yükünü çevirmek için Hazine ihaleleri ile bankalara başvurmak zorunda bırakılmıştır. Devletin para basma yetkisini kullanması, IMF ve Dünya Bankası yoluyla engellenmiş, bu yetki haksız bir şekilde bankalara ve parayla para kazanan küresel sermaye gruplarına aktarılmıştır.

Siyasi irade, piyasanın ihtiyacı olan emisyonu Merkez Bankası kanalıyla sağlayamadığı için, ABD Merkez Bankası para basarak ülkemizdeki bu açığı gidermekte ve böylece yabancı para birimleri milli paramızın yerini almaktadır. Para bulmanın tek yolu olarak IMF ve ABD Merkez Bankası’nı gören hükümet acziyet ve ihanet halindedir.

Kısaca gelinen bu süreçte ülkemizin, iç ve dış borçları 250 milyar doları bulmuş, yer altı ve yerüstü kaynakları yabancılara satılmış, ülke yönetimi IMF, Dünya Bankası ve AB’ye teslim edilmiş, üretim nerdeyse sıfırlanarak ülke ihtiyaçları karşılanamaz hale gelmiş, Sevr anlaşması maddeleri tek tek uygulanarak Kurtuluş Savaşı öncesi duruma düşülmüştür.

Ekonomik bağımsızlığın sağlanması ve ulus-devlet anlayışının muhafazası, bağımsız bir devlet olmak için zorunluluktur. Ağır tavizler altında ezilip yok olmaya mahkûm edilen ve hakları gasp edilen ulusumuzun haklarını geri almak için müdahale kaçınılmaz olmuştur.”


ELVEDA PİYASA, ELVEDA DÜNYA

Darbeci subaylarla aynı ulusalcı-devletçi ideolojiyi paylaşan bir iktisatçının kaleminden çıktığı izlenimi veren yukarıdaki tahlillerin ardından, darbe hükümetinin alacağı önlemler sıralanıyor:

»1 Banka genel müdürlüklerine nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askerî personel atanacaktır. Askerî personele yardımcı olmak üzere güvenilir üst düzey kamu grörevlileri yerleştirilecektir.

»2 Ülke dışına para çıkışının engellenmesi ve spekülatif para hareketlerinin önüne geçilmesi amacıyla bankacılık işlemleri ikinci bir emre kadar geçici olarak durdurulacaktır.

»3 İrticai örgütlerin faaliyetlerinde kullandığı yıllık 50 milyar dolar civarındaki İslami sermaye kaynağı tespit edilerek el konulacaktır.

»4 İrticai örgütlere destek veren kişilerin bankalardaki paralarına el konulacaktır.

»5 Terör örgütlerine mensup kişilerin bankalardaki paralarına el konulacaktır.

»6 Yabancı şahıs ve şirketlerin bankalardaki paralarının öncelikle yurt dışına çıkışı engellenecek, aleyhte faaliyet gösteren yabancı uyruklu şahıs ve şirketlerin banka hesaplarına el konulacaktır.

»7 Azınlıklara ait bankalardaki paraların öncelikle yurt dışına çıkışı engellenecek, azınlıklara ait şirketlerin banka hesaplarına el konulacaktır.

»8 İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve Altın Borsasına nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askerî personel atanacaktır. Askerî personele yardımcı olmak üzere güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerleştirilecektir.

»9 İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve Altın Borsası ikinci bir emre kadar geçici olarak işleme kapatılacaktır.

»10 İrticai örgütlere ve terör örgütlerine üye ve/veya destek veren şirketlerin borsadaki hisselerine el konulacaktır.

»11 Borsada işlem yapan yabancıların yurtdışına para kaçırmaları önlenecek, borsada işlem gören yabancı ortaklı şirketlerin hisse senetlerine el konulacaktır.

»12 Giderek güçlenen irticai sermaye kamu denetimleri yoluyla kontrol altına alınıp gelişimi önlenecektir.

»13 Faizsiz bankacılık adı altında faaliyet gösteren İslami finans kurumlarının kurulmasına izin veren yasalar iptal edilecek, bu kurumların varlıkları hazineye aktarılacaktır.

»14 Banka ve borsalardaki bireysel ve kurumsal hesaplar incelenecek, irticai unsurlara ait hesaplara el konulacaktır.

»15 T.C. Merkez Bankası’na ve Darphaneye nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktır. Askeri personele yardımcı olmak üzere güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerleştirilecektir.

»16 Türk parasını koruma kanunu gereğince döviz giriş ve çıkışları kontrol altına alınacaktır.

»17 Merkez Bankası altın rezervleri güvence altına alınacaktır.

»18 İç ve dış borçların faizleri silinecek, anaparalarının geri ödemesi ise milli mutabakat sağlanıncaya kadar ertelenecektir.

»19 Yurtiçi ve yurtdışı borçların ödenmesi ikinci bir emre kadar durdurulacak, müteakip safhada ödenmesi için para basımı yoluna gidilecektir.

»20 IMF gibi gayrı milli uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar feshedilerek tam ekonomik bağımsızlık elde edilecektir.

»21 Özelleştirme yoluyla değerinin çok altında fiyatlarla satılan KİT’lerin yönetimine el konulacak, en kısa sürede devletleştirilmeleri sağlanacaktır.

»22 Stratejik öneme sahip işletmeler devletleştirilecektir.

»23 Lüzumu halinde, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında olduğu gibi özel teşebbüsün imkanlarına % 40’a varan oranlarda, bedeli sonradan ödenmek üzere el konulacaktır.

»24 İran, Arap ve Körfez ülkeleri ile ekonomik ilişkiler sonlandırılacak, yapılan anlaşmalar tekrar gözden geçirilecektir.

»25 Uluslararası şirketlere tanınan imtiyazlar kaldırılarak uluslararası şirketlerin mal varlıklarına el konulacaktır.

»26 Uluslararası şirketlerin ortak olduğu holdingler devletleştirilecektir.

»27 Misyonerlik faaliyetlerinde kullanılan AB fonlarına el konulacaktır.

»28 Servet ve lüks tüketim mallarından alınan vergilerin yeterince artırılmasıyla elde edilecek kaynaklarla bu güne kadar yapılmayan yatırımlara süratle başlanılacaktır.

»29 Lüks tüketim vergisi kapsamında özel lüks kara, hava, deniz araçlarının (yat, tekne, kotra) vergileri arttırılacaktır.

»30 İvedilikle nerden buldun yasası çıkarılarak, yasa kapsamında servetin kaynağına ilişkin yeterli izahatta bulunamayanların servetlerine el konulacaktır.

»31 Tüm büyük şirket ve holdinglerin yönetim ve denetim kurullarına nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktır.

»32 Bütçe açıklarına neden olan sosyal güvenliğin ıslahı için, emeklilik yaşı erkeklerde 70’ e, kadınlarda 65’e çıkarılacaktır.”

TARAF Gazetesi

22 Ocak 2010 - 03:48:00
 
Paylaş    
 
Haberin izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem yapılacaktır.
 
 
 
Yorumlar
 


Bu kategorideki diğer haberler

20:37İşcilerin CHP'ye işgal eylemi sürüyor
20:08Wikileaks belgelerinde Türkiye bombası
19:45Gül. Normalleşme süreci için devam edeceğiz
19:39Oana'nın yeni başkanı bengi
19:38''Balyoz''da talimatla ifade verdiler
19:36"Mürekkep yaşının tespiti" sorulacak
19:26161,3 milyar lira kredi
19:04Üniversite olayında tutuklu sayısı 12 oldu
18:22YÖK 22 dekan atadı, 7 rektör adayını belirledi
18:08Ziraat Bankası 2 bin 500 kişi alacak
17:51Öğrenim kredileri alındığı sürede ödenecek
17:38Çocuk yuvasında inceleme
17:16İhbarcı subayı bulana 100 bin TL ödül
16:44Genelkurmay: Yargı süreci devam ediyor
16:12"Kadına şiddet" eyleminde çirkin döviz
16:03Erdoğan, Lübnan'da Arapça konuştu
16:01Halaçoğlu: Kafkasya'da istikrar sağlanabilir
15:59Cumhurbaşkanı Gül Bern'de
15:35"Türk askerleri Rum silahlarını aldı" iddiası
14:59Şehit babası: Görevden alınması bizi sevindirdi
14:19Öğrencilerin ceza alması İTÜ'de protesto edildi
14:17KPSS adayları son kez uyarıldı
14:05Öcalan, Baydemir'i rakip mi görüyor?
13:59Kipriyanu: Türkiye takvim için bastırıyor
13:55Yıldız: Güney Akım ve Nabucco rakip değil
13:51Gönül: Kanunun uygulanmasından ibaret
13:46Eylem işçiler geri alınana kadar sürecek
13:36Kadınlardan Evren hakkında suç duyurusu
13:10İstanbul'da elektrik kesintisi
13:06Erdoğan'a "2010 liderlik ödülü"
Daha fazla haber göster
12:58CHP'den İstanbul B.B'ye dava
12:32Ergenekon Davası kilit isminin evi kurşunlandı
12:14Üzmez'in tutukluluk hali devam edecek
11:54Merkel:Ankara protokolü yerine getirilmeli
11:51Türkiye'nin Aden'deki komutanlığı bitiyor
11:31Büyükelçi öğretmenler günü resepsiyonu verdi
11:16ATO Başkanı Aygün hastaneye yatırıldı
11:14Arama yapan polislere beraat
11:10Hayvanlar derneğinde horoz dövüşü!
11:01Dursun Çiçek: İlkokul öğretmenim derdi ki...
11:002-B çalışmaları hız kazandı
10:59Mahkum sayısı 50 ülkenin nüfusundan fazla
10:58Komuta-kontrol için somut kararlar alınmadı
10:55Yasa dışı dinlemede cezalar 3 kat artacak
10:47İşçiler CHP Mersin il binasını bastı
09:56Türk: Operasyon devletin kararıydı
09:49Karayollarında son durum
09:35Askerlik şubelerini özel güvenlik koruyacak
09:15Musul ve Kerkük'ün tapu belgeleri Türkiye'de
08:58Türkiye-Lübnan arasında ortaklık anlaşması
08:58Yılmaz Güney’in eşi konuştu
08:56Özal'ın ölümü: Oğlu Ahmet Köşk'e çağırıldı
08:52Katili 6 yıl sonra bulundu
08:39Paşa, ilanla tanık arıyor
08:20GEREKİRSE YİNE ATEŞ AÇARIZ
08:13Abdülkadir'i görsünler tak dışardalar
08:06Çakmak gazı Bakanlığı harekete geçirdi
07:58KCK'dan Baydemir'e: Özeleştiri vereceksin
07:54Başörtüsünü siyasi simge görme oranı
07:35"O komutan da görevden alınsın"
00:32"Hayata Dönüş" başsavcılığa sorulacak
00:04Dışişleri Bakanlığından Kuzey Kore'ye kınama!
00:03Dışişleri Bakanlığı: Rapor haberi asılsız
23:59''Yasa dışı dinleme'' davasında 3 tahliye
23:51Erdoğan: İsrail belirsizlikler ülkesi
21:41Öğretmenler Gününe öğretmenler ilgi göstermedi
21:39Hayata dönüş operasyonu ertelendi
21:02Haberler, KCK'nın zoruna gitti!
20:15Başkomutana saygısızlık kabul edilemez, gereği...
19:43Telekulak çetesinin ilk duruşması yapıldı
19:09Beşir Atalay: Kanuni yetkimi kullandım
17:56Mustafa Topaloğlu da ifade için emniyette
17:54Şehit düşen askerin kimliği belli oldu
17:35Minibüsler çarpıştı: 3 ölü, 20 yaralı
17:24"Ergenekon"da yeni dava
17:07Lodos, demirli yük gemisini yan yatırdı
17:05Müdahillik talepleri reddedildi
16:56Yargılanan öğretmenler beraat etti
16:09Albay Öz hakkındaki 2 dava birleştirilecek
16:05Yağışlı hava sürecek
16:04Madımak Oteli'nde tahliye başladı
16:03TSK Personel Kanunu 65. md gündeme geldi
16:02Başbakan Erdoğan: 30 anlaşma imzalanacak
15:58Yakını vefat eden askere 10 gün izin
15:54Sağlıkta Türkiye-Afganistan işbirliği
15:53Askeri araç kazası:1 asker şehit
15:52Öğretmenler hâkim karşısında
15:43AÇIĞA ALINAN KOMUTANLAR AYİM'DE
15:38Hrant Dink'in öldülmesi davasına devam edildi
15:30UCLG Başkanı Topbaş'a bandolu karşılama
Daha az haber göster
 
 
 
 
 
 
Mustafa Yahya COŞKUN
Onursuz konuk
 
 
Necmettin EVCİ
Değişen dünyanın son dalgaları
 
 
 
 
Musul ve Kerkük'ün tapu belgeleri Türkiye'de
 
Gül "görevden alma" ile ilgili konuştu
 
Yılmaz Güney’in eşi konuştu
 
Erdoğan'a "2010 liderlik ödülü"
 
Özal'ın ölümü: Oğlu Ahmet Köşk'e çağırıldı
 
 
 
 
 
 
 
Akıllılar, sebepler konusunda tartışır; aptallar da karar verir.
(ANARCHASİS)
 
 
 
Havadurumu
 

 
 Dolar
 
1.465
1.475
 
 Euro
1.959 1.974
 
 Sterlin
2.306 2.350
 
 Altın
64.69 65.24
 
 IMKB
67148  
 
 
İHL Sözlük sizi davet ediyor!...
 
İHL Sözlük'te ne var ne yok? Amaçları ne? Nasıl oluşuyor bu sözlük? Genç yönetici 'Zaman Lık' ile konuştuk.
 
 
 
 
  Türk Malı dizisinde Abiye Kuzu karakterini canlandıran Binnur Kaya diziyle yollarını ayırıyor. Geçen haftalarda Kaya, Şafak Sezer ile tartışma yaşamıştı.  
 
 
 
  Okan Bayülgen; mimar Seyhan Özdemir'i oturduğu apartmanın karşısına bina yaptırdığı için Anıtlar Yüksek Kurulu'na şikayet etti. Bununla da yetinmeyip onu 'Disko Kralı'nın skeçlerinde tiye aldı!    
 
 
 
 
CHP ile BDP'nin "sol blok" olarak adlandırılan olası bir seçim ittifakına nasıl bakıyorsunuz?
 
- Her parti arasında ittifak olabilir. Gayet doğal karşılıyorum.
 
- Bu ittifakın sol değil "Kemalist" bir buluşma olacağını düşünüyorum.
 
- Demokratikleşmeye daha çok hizmet eden bir ittifak olur.
 
- Bölgenin, ülkenin ve demokratikleşmenin aleyhine, tehlikeli bir proje.
 
Anket Sonuçları
 
 
 
 
 
 
 








 
 
       
Kategoriler   HaBerTaraf HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÖRÜK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt PEKER (Kurucu)

www.habertaraf.com'da yayınlanan tüm materyalin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.


  
 
 
Gündem Sağlık-Çevre Hakkımızda
Yazarlar Eğitim Künye
Güncel Bilim-Teknik İletişim
Siyaset Kültür-Sanat Yayın İlkeleri
Dünya Mizah Yorum Kriterleri
Yurt Yaşam
Ekonomi-İş Medya  
Spor Magazin  
"));