İSTANBUL- Aleviler, 2005 yılında Alevi vatandaşların din hizmetlerinin kamu
hizmeti olarak sunulması konusunda, başbakanlık aleyhine açılan davayı kaybetmesi
ve Türkiye'deki iç hukuk yollarının sona ermesi üzerine Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne (AİHM) gidiyor.
İçinde çok sayıda Alevi derneklerini barındıran Alevi Vakıfları Federasyonu adına bir açıklaması yapan Cem Vakfı Genel Başkanı Profosör Doktor İzzettin Doğan, Hükümeti, verilen sözleri yerine getirmemekle suçladı. Türkiye'de iç hukuk yollarının tükenmesiyle AİHM'e gitmekten başka çarelerinin kalmadığını vurgulayan Doğan, Başbakan'ın Alevi dedeleriyle ilgili sözlerini 'İpe sapa gelmez' olarak niteledi. Doğan, 12 Eylül'de de şahsi olarak oyunun 'hayır' olacağını ifade etti.
2 bine yakın Alevi vatandaşın Başbakanlık aleyhine açtığı davanın Danıştay'da son bulması üzerine alevi dernekleri, davayı AİHM'e götürme kararı aldı. İçinde çeşitli Alevi derneklerini bulunduran Alevi Vakıfları Federasyonu, konuyla ilgili The Marmara Oteli'nde bir basın toplantısı düzenledi. Federasyon adına konuşan Cem Vakfı Genel Başkanı Profösör Doktor İzzettin Doğan, Türkiye'de iç hukukun tükenmesiyle birlikte Alevi derneklerinin yol haritasını paylaşmak üzere toplandıklarını söyledi. Türkiye'de din hizmetlerinin bir kamu hizmeti olarak görüldüğünü ve ne şekilde yapılacağının kanunlarla belirlendiğini hatırlatan Doğan, "Anayasa'da din hizmetleri bir kamu hizmeti olarak kabul ediliyorsa, uygulamada o kamu hizmeti, dini inançları olan her vatandaşa eşit bir şekilde, ayrım yapılmadan ulaştırılması gerekir" dedi.
Sayılarının 25-30 milyonu bulduğunu öne sürdüğü Alevilerin yok sayıldığını ve sayılmaya devam ettiğini belirten Doğan, din hizmetlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nca sadece Sünni İslam anlayışını, 8-10 yıldır da vehabi İslam anlayışının yansıtacak biçimde sadece Sünni inancını benimsemiş insanlara verildiğini ifade etti. İnsanların yasalar önünde eşit olduğunu vurgulayan Doğan, idarenin kamu hizmeti niteliğindeki din hizmetlerinde hiçbir ayrıma gidemeyeceğini söyledi.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara geldiklerinde Alevilerin çektikleri zahmetleri daha kolayca anlayacağını ve sorunlarını çözmek için kolları sıvayacaklarını düşündüklerini aktaran Doğan, "Ama huzurlarınızda açıkça söyleyeyim, tam 5 yıl bekledik. 5 yıl en ufak bir hareket olmadığını görünce olayı yargı ortamlarına taşımak zorunda kaldık ve dava açtık. 2 bine yakın insan, isteseydik 200 bin kişi olurdu bu sayı, ama mahkemelerin kırtasiye yükünü arttırmamak için 2 bin kişiyi temsilen Başbakanlığa ve Milli Eğitim Bakanlığı'na açılan davalar nihayet kısa süre önce sonuçlandı ve kesinleşti. Özetle mahkeme Ankara 6. İdare Mahkemesi kararında Alevilerin ciddi ve tutarlı bir inancı oluşturduğunu, bundan hiç kimsenin kuşku duymadığını ancak mevcut hükümleri karşısında mahkemenin vereceği başka bir karar bulunmadığını ve davanın reddedilmesi gerektiğine hükmetti. Biz bu karara karşı temyiz yolu olarak Danıştay'a müracaat ettik. Danıştay da temyiz merci olarak kararı yerinde buldu." şeklinde konuştu.
Alevilerin dava konusu olan isteklerini sıralayan Doğan bunları , 'alevi vatandaşlara din hizmetlerinin kamu hizmeti olarak sunulması, cemevlerinin resmi ibadethane statüsünde sayılması, inanç önderlerinin kamu görevlisi olarak istihdamı ve bu hizmetlerin verilebilmesi için genel bütçeden pay ayrılması' şeklinde sıraladı. AİHM'e başvuruyu 12 Eylül referandumundan önce yapma kararı aldıklarını kaydeden Doğan bunun gerekçesini de şöyle açıkladı: "Çünkü Anayasa paketinde bireylere Anayasa Mahkemesi'ne başvuru hakkı tanınıyor. Yani bizim için yeni bir hukuk yolu açılıyor. Onun için doğrudan AİHM'e gidemiyoruz. O da çok uzun zaman alacağından referandum öncesi başvurumuzu bugün yapacağız."
Konuşmasının sonunda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Doğan, Başbakan'ın alevi dedeleriyle ilgili sözlerini de, "İpe sapa gelmez, belki de kendi amacını aşan sözlerini de duymaktan büyük üzüntü duyduk." şeklinde yorumladı.
"Referandumla ilgili Alevilerin oyları ne olacak?" şeklinde soruya da Doğan, "Alevi yurttaşlara karşı bir ayrım içinde olmadığını anlatması yetmez. İnandırması gerekiyor. Bu anayasa değişikliğini 24 maddenin üzerinde herhangi bir anlaşmazlık yok. Ama yargı organlarının yapısı söz konusu olduğunda, değiştirilmek istendiği biçimiyle yeni yargı tipi modeli yasama ve yürütmeye yargının da eklenmesi ve böylelikle totaliter rejime gitmenin zeminini hazırlamak olarak görüyoruz. Sayın Başbakanın bu konuda çok konuşması ve inandırıcı olması lazım. Yani buradan amaç bu iki maddeyle Alevileri tasfiye amacı gütmediğini, Alevilerle ilgili öyle bir sorunun bulunmadığını, Alevilere karşı ayrımcı bir muamele yapmadığını, yapmak istemediği konusunda hem alevi yurttaşları hem de Alevi yurttaşlarla etle tırnak gibi olmuş Sünni kardeşlerimizi ikna etmek zorundadır. Bence bu kampanyanın en kritik noktası budur. Bunu etmediği sürece benim oyum, İzzettin Doğan olarak hayırdır."