|
|
|
Kanuni'nin vefat yıl dönümü |
|
| |
Evet diyoruz, neden mi? |
|
|
Memur-Sen Konfederasyonuna bağlı Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, 12
Eylül'de yapılacak referandumda neden "Evet" diyeceklerini analiz tadında kaleme
aldı. |
|
EVET DİYORUZ, NEDEN Mİ?
Yüksek Seçim Kurulu referandum için 12 Eylül tarihini açıkladığında, hemen bütün dimağlarda oluşan “rovanş mı” sorusu, bizlerin de akıllarına gelmedi değil.
Zira 12 Eylül sözü Türk milleti için basit bir ay ve günü gösteren tarih tanımının ötesinde manalar içermektedir.
Darbenin, oligarşinin, milleti yok saymanın, idamların, işkencelerin, haksızlıkların, adaletsizliklerin simgesidir 12 Eylül.
Ama Türk demokrasi tarihine bakıldığında 12 Eylül’e bu kadar yüklenmek (!)doğru mudur diye de düşünmeden edemiyor insan. Zira, ülkemizde darbelerin anası 12 Eylül değil, 27 Mayıs’tır.
Hani halkı için Kurtuluş Savaşı’na katılıp İstiklal Madalyası almış, sonra o halkın Başbakanı olmuş, sonra da “Yeter Söz Milletin” dediği için alaşağı edilip, türlü işkencelerden geçirilmiş ve idam edilmiş bir Adnan Menderes ile anılan ve bir ulusu varolduğu müddetçe yetecek kadar utanç içinde bırakan 27 Mayıs 1960 darbesi.
Sonra 12 Mart Muhtırası…
Ne yazık ki bu muhtıra emir-komuta zinciri ve askeri hiyerarşi içinde yapılan ilk darbe özelliği taşımaktadır. Bu özelliğiyle de 12 Eylül darbesine örnek teşkil eden , darbelerin kurumlaşmasına neden olan bir girişimdir.
Peşinden gelen 12 Eylül darbesi…
TSK’nın ülke yönetimine emir-komuta zinci dahilinde üçüncü müdahalesi… Türk siyasetinin asker eliyle tasarlandığı yıllar…
Sonra Türk milletini yıllarca idare edecek 82 Anayasası… Cuntacıların “beyaz”, halkın “mavi” oy için mücadele ettiği, ancak baskı-tehdit ve yıldırmalarla yüzde 92,7 “beyaz”oya karşılık, sadece yüzde 6’lık “mavi” özgürlük oylarının beyhude çabası… Aynı zamanda darbeci bir komutanı halka zorla “cumhurbaşkanı” yapma çabası…
12 Eylül darbesinin üzerinden 30 yıl geçti; gözaltına alınan 650 bin kişinin üzerinden, fişlenen 1 milyon 683 bin kişinin üzerinden, yargılanan 230 bin kişinin üzerinden, idamı istenen 7 bin kişinin üzerinden, idama mahkum edilen 517 kişinin üzerinden ve idam edilen 50 kişinin üzerinden tam 30 yıl geçti.
İdam ettiler ama haksızlık etmediler Allah için! Bir sağdan astılar, bir soldan…
14 bin kişiyi yurttaşlıktan attılar, 30 bin kişiyi siyasi mülteci olarak sürgün ettiler, 171 kişiyi işkenceden öldürdüler… Ama haksızlık etmediler Allah için! Hep adil oldular; bir sağdan bir soldan…
Sivil toplumu katlettiler, 24 bin derneğin faaliyetini durdurdular, gazeteciler için 4 bin yıl hapis istediler, haber alma özgürlüğünü yok ettiler.
Cezaevlerine el attılar. Cezaevinde bulunan 299 kişi yaşamını yitirdi. Kimine “açlık grevi”, kimine “kaçarken”, kimine “çatışmada”, kimine “intihar”, kimine de “doğal ölüm” dediler…
Bir gün önce her türlü oyun ile birbirine kırdırılan sağcı solcu gençler için de plan hazırdı. Yine adil davrandılar, Mamak, Metris Diyarbakır Ceza ve işkence evlerine yine hep birlikte gönderildiler. İçerde yatanlar yıllarca anlattılar, “Ülkücüler devrimcilere, devrimciler ülkücülere yapılan işkencelere ağladı” diye…
Ama gözbebeği ordumuz içindeki cuntacı azgın hareketler durmuyordu… Sırada 28 Şubat vardı.
Bu kez kanlı olmadı, ama Müslüman kesiminin iliğini kemiğini kuruttular…Ortada irtica vardı ve devrim tehlikedeydi… Fiilen yaşanan suç teşkil edecek olaylara gerek bile duyulmadı, düşünce de olması yetti.. Zihinlerde var saydıkları “irtica” düşüncesi ile Türkiye’yi idari, siyasi, ekonomik, toplumsal, hukuki manada “yok eden”, adeta linç eden ve kendilerince “bin yıl sürmesini” arzu ettikleri bir süreç başlamış oldu…
Ülke kaynaklarının eşit paylaşımı rahatsız etmişti. Halkın gelir seviyesinin yükselmesi rahatsız etmişti. İnançlı, yarınından emin, başarılı Anadolu çocuklarının eğitiminde gösterilen başarı rahatsız etmişti. Üniversitelerde İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin gösterdiği üstün başarılar ve yurtdışından gelen ciddi eğitim teklifleri rahatsız etmişti. Sivil toplum örgütlerinin hak arama taleplerine gösterilen olumlu yaklaşımlar tehdit sayılmıştı. İnandığı gibi yaşamak isteyenlerin kılık kıyafetleri rejim buldozeri muamelesi görmüştü. Halkın dinini Kur’an Kursları’nda aldığı eğitimlerle doğru dürüst öğrenmesi en büyük tehlike sayılmıştı. Bürokrasi de inançlı kesimlerin üst üste elde ettiği övgüye şayan başarılar kıskançlık vesilesi olmuştu. Polise, askere, öğretmene yapılan zamlar “haksız” bulunmuştu.
“Kudüs Gecesi” dendi, “İmam Hatipler” dendi, “Adalet Bakanı”dendi, “Konut’ta yemek” dendi vs vs… Kurt kuzuyu yemeyi aklına koymuştu bir kere. Aşağıdan bulandırmış, yukarıdan bulandırmış faydası yoktu.
Meşhur Milli Güvenlik Bildirisi ile başlayan süreç, inançlı kesim üzerinde, sivil toplum üzerinde, sağ görüşlü medya üzerinde, özel okul ve dersaneler üzerinde, başarılı bürokratlar üzerinde, başörtülü öğrenci ve çalışanlar üzerinde, İmam Hatip Liseleri üzerinde, dernekler, sendikalar üzerinde adeta bir buldozer etkisi yaptı.
Halkın milli ve manevi değerlerinin üzerine kalın bir örtü çekildi, nefessiz bırakıldı. Eğitim sistemini felç edildi, onursuzlaştırıldı, yetişen yeni nesil katledildi. Vatan millet, ana baba düşmanı bir nesil yetiştirildi.
Eli testereli cani çocukları anne ve babalarının üzerine sürdüler. Önce barlardan çıkmayan dersane öğrencileri ürettiler, sonra da sınavlarda “0” çektiler diye şamarlattılar. Gençlik şaşkına döndü. Anne ve babalar paniğe kapıldı. İntiharlar arttı.
Hortumcular türedi. Bankalar boşaldı, paralar yurtdışına çıkarıldı. Sistemli bir çöküş başlatıldı. Faizler arttı, devlet borçlandırıldı.
Ve en önemlisi vesayetler sistemi başladı.
Medya eliyle önce “bir bilen” askerler türettirildi. Türkiye’de yeni ne varsa tu-kaka dedirtildi. Sonra yine bir kısım medya tarafından yargıda vesayet pompalandı. Bağımsız ama taraflı yargı türetildi…
Oysa demokrasilerde yargının, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi kurumların bağımsız değil, tarafsız olması esasken, tüm yüksek yargı organları “statüko”nun tarafı oldu.
Milletin özgürlüğü, milletin sesi, milletin oyu 367, 411 “rakamları” ile ayaklar altına alındı. “Benim oyum ile çobanın oyu bir mi”diyen taraflar oluştu.
Kanun koyucuya “Sen yapamazsın, ben yaparım” diyen bir yargı oluştu.
Millet olarak, ülke olarak kendi kendimizi yönetemez, adalet arayamaz, özgür yaşayamaz hale geldik…
***
Kaymakamlığı kazanmış bir çocuğun güvenlik soruşturmasını kafasına göre yeterli bulmayan statüko, köyüne gidip sormuş ilk köylüye, “Falanca çocuk nasıldır?”diye.
Milletin efendisi köylü her zaman doğrunun peşinde, “ Efendi, dürüst, bilgili, başı yerde, abdestinde namazında dört dörtlüktür bizim delikanlı” demiş…. Tabi kaymakamlık hayal olmuş…
Sicil notları hep yüksek, memuriyet tarihi başarılarla dolu binlerce bürokrat… Ama eşlerinin başları örtülü… Hayal olmuş terfi, yükselme, gelmiş cezalar üst üste.
Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde üstün hizmet madalyaları, takdirnameleri var onlarca… Operasyonlarda en önde birliklerin en gözde komutanları, tıpkı ataları gibi… Ama suçları büyük; inançlılar,orduya Peygamber Ocağı diye bakıyorlar, namaz kılıyorlar, emirlerindeki askerlere hucum sırasında “Allah Allah” dedirtiyorlar, tıpkı ataları gibi… Ama eşlerinin başları örtülü… YAŞ’ın savunmasız, itirazsız kararları ile rütbeleri sökülüyor, ordudan atılıyorlar… Kimi binbaşı, kimi yüzbaşı, kimi astsubay başçavuş… Kimi benzincide çalışıyor, kimi pazarda limon satıyor. Kimi de alıcı bulabilirse böbreğini…
Kendilerini okullarının demirlerine zincirliyorlar… Sebep? “Okumak istiyoruz ama başörtümüzle”… Bir yandan “Haydi Kızlar Okula” deniliyor, sonra ekleniyor “Başörtülüler hariç”… Kimi tıp fakültesini 6. sınıfta bırakıyor, kimi hiç hayal bile edemiyor ünivertiseyi. Sonra gazetelerin sayfalarından okuyoruz başörtülü kızlarımızın yurtdışında gösterdikleri üstün başarıları, hekim oluyorlar, hakim oluyorlar… Ama gurbette…
Kürsüden indiriliyorlar, “1. sensin ama ödülünü başörtülü olarak alamazsın” deniliyor… Başörtüleri arkalarından parçalanırcasına çekiliyor, dövülüyorlar. “İmam Hatiplisin sen, ancak ilahiyatçı olursun” deniliyor. “Madem sen de imam hatip lisesi gibi meslek liselisin, sen de alan seçemezsin” deniliyor…
Başörtülü avukata, mahkemede sanık olarak dahi savunma yaptırılmıyor. Seminerlere alınmıyorlar, ehliyet verilmiyor, kurslara kabul edilmiyorlar.
Ama Allah var bir yerde çok kıymetliler başörtülü kadınlar; şehit yavrularının bayrağa sarılı tabutlarının önünde. Elleri öpülüyor, sırtları sıvazlanıyor, “Vatan Sağolsun” dedirtiliyor
***
Tabi ki vatan sağolsun, ülkemiz var olsun, bu ezan susmasın, bu sancak inmesin… Herkes birlik, dirlik düzen içerisinde yaşasın.. Eşit olsun, hakça paylaşsın, koşullar herkes için aynı olsun…
Ama nasıl..?
Bu statükocu, bu vesayetçi anlayış sürdüğü müddetçe nasıl? Milleti adam yerine koymayan, her fırsatta darbe ile tepesine binmeye çalışan bu yapı cezalandırılmadıkça, üstünlerin hukukuna son verilmedikçe, ideolojik ve yargısal kontrol rejimleri sona ermedikçe, vesayet rejimi ortadan kalkmadıkça, sonuçları artık tahammül sınırlarını zorlayan bu ihanet odakları deşilmedikçe nasıl?
EVET ya da HAYIR…
Tüm bunları bize yaşatan, yaşatanları üstün tutan Darbe Anayasası’nın tamamen kaldırılarak, yeni bir anayasa yapılması millet olarak ortak bir talepken, buna karşı çıkanları, henüz taslak çalışmalarına daha başlamadan kampanyalar ilan edenleri hepimiz biliyoruz.
Özgürlükler adına çıkartılacak her türlü Anayasa değişikliği’ne “hayır” diyenleri, Anayasa Mahkemeleri’ne koşturanları, onlara gizli saklı imza verenleri de unutmadık.
Sendikal hak ve özgürlükler noktasında ilk defa bu denli “devrim” sayılabilecek değişikliklere, sırf hükümet karşıtlığı adına”hayır” demek, hangi sendikal dil ile uyuşmaktadır?
Kamu çalışanına toplu sözleşme hakkı getirilmesine “hayır” diyen kamu sendikaları, kendi içlerinde üyelerine, tabanlarına bunu nasıl izah edeceklerdir?
İşçilere, emeklilere yönelik hak genişletici maddeleri bir yana bırakarak, sırf iş başındaki hükümeti kendilerince başarısız kılma gayretleri, kendilerine mi yarayacaktır, karşı oldukları hükümete mi?
12 Eylül tarihinde halkın oyuna sunulacak olan Anayasa Değişiklik Paketi’ni, hükümete mal etmek, bu millete haksızlık değil midir?
Bu millet artık kıymetlenmek, kıymetlendirilmek istiyor. Çobanın oyu ile baştakinin oyu arasında fark olmamasını istiyor. Bu vatanda yaşayan herkes ortak millet olmak istiyor. Demokrasiden, hak ve özgürlüklerden herkes payını düşeni yaşamak istiyor.
Ama kendi eliyle yaşamak istiyor, oligarşik vesayet sahipleri eliyle değil.
İşe bunun içindir ki;
Yarınlarımıza yerleşik demokrasi bırakmak için EVET,
Vesayet özlemcilerinden hesap sormak için EVET,
Darbecilerin koruma zırhını kaldırabilmek için EVET,
Haksız yere meslekten atılan hakim ve savcılar için EVET,
Her an her yerde fişlenmemek için EVET,
İnandığımız gibi yaşayabilmek için EVET,
Ailesini geçindirebilmek için böbreğini satmayı düşünen YAŞ’zede komutanlar için EVET..
HAK’ça paylaşım, adalet ve özgürlük için EVET…
Mürsel TURBAY BEM-BİR-SEN GENEL BAŞKANI |
|
3 Eylül 2010 - 00:12:38
|
|
|
|
Haberin izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem yapılacaktır. |
|
Yorumlar |
|
Bu kategorideki diğer haberler
10:01Bakan Yıldız, Brüksel'e gitti...
08:47Söz bugün yüksek yargıda
08:37Pakistan dönüşü çok önemli tavsiye
08:26Dolmabahçe'de U2 zirvesi
08:22Bir sızma da açık öğretimde
22:5313 Eylül'de domino etkisi ile karşı karşıya olacağız
22:52Bono, Avrupa'dan Asya'ya yürüyerek geçti
21:17Yargıda vesayet dönemi kapanıyor
21:16Askerî yargıya demokrasi ayarı
21:15YAŞ'ın ezberi bozuluyor
21:14Yargısız infaza son
21:13Memurlar daha çok kazanacak
21:11Grev özgürlüğü genişliyor
21:10Çalışanların pazarlık gücü artacak
21:09Yeni hak arama kapısı
21:09Fişlemeler sona erecek
21:06Kadınların eli güçleniyor
21:06Küçüklere büyük güvence
21:05Millî irade üzerinden 367 gölgesi kalkıyor
17:13Gurbetçiler referandum için akın akın
16:27Anayasadaki değişiklikle entegrasyon sağlanaacak
16:11Öcalan'a af mı çıkarılacak?
15:30Sarp Sınır Kapısı'nda oy verme işlemi sürüyor
15:14Türk iş adamından Pakistan'a 100 bin Euro
14:45'Evet' diyenlere hakaret eden Pınar Sağ'a tepki
14:43Yargının ideolojik hale gelmesi bu adamın eseri
14:36O Türkiye'nin en büyük sahte içki üreticisiydi
14:31Ersever'in baskısıyla evet demişti, şimdi ise...
14:13Ordu, yargı ve ÖSYM, devlete güveni zedeliyor
13:46Irkçı Sarrazin'e Türk profesörden cevap
Daha fazla haber göster13:03Pakistan'a yardım: GEA Ekibi Türkiye'ye döndü
13:02Büyükelçi Yakıtal'a "kadın tacizi" suçlaması
12:57Albay, paşaları TBMM'ye bakın neden şikayet etti!
12:22KPSS'den gözaltı sayısı 37
11:22UKID Başkanı: Darbenin en acısını yaşadım
11:04"Ombudsman" 11 yıl önce veto yemiş
10:17KPSS'de kopya: 45 kişi gözaltında
09:21Hablemitoğlu'nu arkadaşları öldürdü
09:18İşte anayasa değişiklik paketi (Yorumsuz)
09:06Hayır için halk bunlarla korkutuluyor
08:56KPSS skandalında çıkar ağı şüphesi güçleniyor
08:47Adalet Bakanlığından korkunç itiraf!
08:35Referandumda 'son düzlük' anketi
01:28Evet broşürü dağıtan gruba MHP'liler saldırdı
01:20Adana'da KPSS'de kopya iddiası: 45 gözaltı
00:58Kararsızlar için son hafta!
23:49TOBB ve TÜSİAD'ı 'konsomatrise' benzetti
23:46CHP'li başkan "Rahibe" afişini izah edecek
20:30Afişi yaptıran ve astıran tespit edildi
18:25Süleyman Soylu: Namus borcum için 'evet'
18:12Hanefi Avcı sirkatin söyledi
17:21KPSS zanlısı dernekten de çıkarıldı
17:05Bir açıklama da Büyükelçilikten
16:33PKK cenazesinde olay çıkaranlar tutuklandı
16:22Altan: Değiştirilemez madde olamaz
15:19Propaganda yasakları başlıyor
14:56İşte memura teklif edilen ZAM
14:54Bakıcıya yapılan inanılmaz şaka!
13:51Mullen: ABD tatbikata davet edilmedi
13:14''Bir hocaefendi ölüleri yardıma çağırıyorsa...''
12:49Bağış'tan Pakistan'a yardım çağrısı
12:46İl il bayram namazı saatleri
12:40Başbakan, ABD'li komutanı kabul etti
12:30Keyfi tutuklama kararları veriyorlar
11:17İnanılmaz kaza!
10:43Mullen: Silahlar buradan geçmeyecek
09:30''Not almak fişlemek mi?''
09:23Faili meçhuller yargı eliyle temize çıkarıldı
09:16KPSS ''Fatoş Abla''ya uzandı
09:11Öcalan'a ''Mandela'' modeli mi?
09:08Gül'den üslup uyarısı
09:05Öğretmenler için ayrı sınav...
08:55Bürokrata M60 cezası...
08:53Ergenekon ve Danıştay yalanına sarıldı
08:41''Referanduma hile karışacak'' yaygarası
08:39ABD ''Anadolu Kartalı''na neden katılmıyor?
08:37Sorular iptal, komisyon lağvedildi
08:364 JİTEM sanığı zorla getirilecek
08:34Umredekiler için referandum rötuşu
08:33GnKur'un cihaz alma ve dinleme yetkisi yok
08:29E.Erdoğan: Yalvarıyorum yardım edin
01:48Cumhurbaşkanı Gül yurda döndü
00:38Can: Ferhat Sarıkaya'nın önü Evet ile açılacak
00:30Her türlü "hayır" görüldü de bir böylesi görülmedi
00:10Demokrasiyi vesayetten kurtarabilir miyiz?
00:06Erdoğan'ın andığı Musa Anter'in ölüm yıl dönümü
21:39ABD GnKur. Başkanı Koşaner'i ziyaret etti
21:36Emniyet binalarına eylem hazırlığı
21:17Bir numaralı sahte içki üreticisi yakalandı
20:56The Times: En kötü 10. cezaevi Diyarbakır
Daha az haber göster |
|
|
|