|
|
|
Türkiye kimle rekabet ediyor?
Necmettin EVCİ
[email protected] |
|
Türkiye varlığını bir başka ülke veya ülkelere mi isnat ediyor? Türkiye bu anlamda başka bir ülke ile yarış veya rekabet içinde mi?
Türkiye’nin ilerlemesini anlamak isteyenler, inşa edilen yeni zemini ve siyaset paradigmasını kavrayamazlarsa bu tür sorulara cevap bulmada tıkanırlar. Çünkü Türkiye, varlığını başka gerçekliklerle de idrak ediyor belki ancak başka güçlere isnat ve nisbet etmiyor. Yapılanlar reaksiyon olarak değil aksiyon olarak ortaya konan çabalardır. Reaksiyon sizin tutumunuzu özgün kılmaya yetmez. Tepkisel tutum bir şekilde başka kuvvetlerin yönlendirdiği tutumdur. Veya tutum alışınızda başka itkiler başat rol oynuyor demektir. Siyasi gelişmelerde böyle bir faktörün olduğu doğrudıur. Ancak bütün gelişmeler temelde böyle bir faktörün etkisine indirgenemez. Öyle olursa Türkiye’nin özgün duruşundan ve politika üretmesinden bahsetmemiz zorlaşır. Çünkü tepkisel tutum, özgün ve özgüğr düşünce üretemez.
Türkiye kendi siyasetini üretiyor. Kendi paradigması ile var olmaya, yolunu kendi varoluş amacına uygun açmaya çalışıyor. Birilerinin karşısında olmak için özel bir çaba sarf etmiyor. Ama ne çare ki, bulunduğu yerde birileri onun karşısına çıkıyor veya doğal olarak karşısında oluyor. Biz de o birilerinin karşısında oluyoruz elbette. Çünkü biz burdayız. Burada olacağız.
Türkiye’nin kimi ülkelerle rekabet ettiği düşüncesi yanlıştır. Bu yaklaşıma yaşadığımız dünyanın rekabet üzerine kurulduğu tezinden yola çıkarak karşı gelenler olabilir. Kendi açılarından haksız da sayılmazlar. Ancak, özellikle kapitalist ekonomiden siyasete de taşınan bu kavramda, birinin kaybetmesi üzerine kurulu bir kazanma yarışı vardır. Oysa Türkiye birilerinin kaybetmesi üzerine bir kazancın hesabını yapmadı, yapmıyor. Resmi politikaya dönüşen “Kazan kazan” anlayışı bunun kanıtıdır. Ayrıca komşularla ve bölgeyle sıfır sorunlu politikanın hedef olarak belirlenmesini düşünürseniz, Türkiye’nin birileri ile rekabet içine girmediğini söylemeye bile gerek kalmaz.
Biz başkalarının kaybetmesinin, gerçekte bizim kazancımız olmayacağını da biliyoruz. Batı uygarlığı ile İslam medeniyetinin temel farklarından biri de bu olmalıdır. Biri kendi varlığı için başkasını yok eder, diğeri birlikte var olmayı düstur edinir.Hem geldiğimiz siyasi ve ekonomik bilinç seviyesi, hem de ahlak ve medeniyet değerlerimizin bize telkinleri ile zaten başka türlü davranamayız. Manen ve maddeten zayıf düşmüş komşumuzla, hiç bir surette ortak çıkarlara dayalı ilişki kuramayız. Çevrenizin zenginliği, yoksulluğu, sorunları sizi doğrudan etkiler, etkiledi de. O nedenle olayları derinlemesine analiz etmeye bile gerek yok. Herkes, Türkiye’nin komşuları başta olmak üzere yardımlaşmayı öne çıkardığını görmektedir.
Bölge ülkeleri ile yakınlaşmalar her alanda işbirliğine dönüşüyor. İç Asya’dan, Kafkasya’ya, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya kadar hemen tüm ülkelere, Türkiye imar edici olarak gitmektedir. Dost ve kardeş olarak gitmektedir. Bu iyi niyetimiz pratik sonuçları itibariyle halkları yakınlaştırmakta, bütünleştirmektedir. İzlenen politika doğrudur. Hatta dünyaya model olacak bir program hayata geçirilmektedir.
Türkiye rekabet mi ediyor? Olaya bir de ülkemizin niteliğini göz önünde tutarak bakmalıdır. Rekabet etmeyi gerektirecek nitelikte ülke yok gibidir. Çünkü Türkiye; sahip olduğu değer, kaynaklar, tecrübe, özellik ve dinamizmle bir merkez güçtür. Bu anlamda kendisinden büyük ender ülkelerden biridir. Şu saatten sonra Türkiye, organik etki alanı ile birlikte bütün bir coğrafyanın adıdır. Herkesçe bilinen kültür coğrafyasının adı! Bu ifade ile ne demek istiyoruz? Türkiye; siyasal sınırları, coğrafi sınırlarla başlayıp biten bir ülke değildir. Türkiye Osmanlı Devletinin var olduğu bütün alanlarda, insanlarla çok rahat ilişki geliştirecek, onlara öncülük edecek tarihsel, kültürel bağlara sahiptir. O bağlar bizi birlikte var kılmaktadır. Biz başaracaksak hep beraber başaracağız. Çünkü kaybedersek hepimiz kaybederiz. Öyle oldu.
İlla da bir rekabet arayacaksak ve rekabet içinde olacaksak; ancak bölge ülkelerini çalkantıya sürüklemek isteyen odaklarla olabilir. Başta Siyonist İsrail olmak üzere kimlerin bölge ülkelerini destabilize etmek istediği bilinmektedir.
Türkiye’nin yeni gerçekliği, bölge barışını bozmak isteyenleri huzursuz ediyorsa, bizimle birlikte ait olduğumuz bütün coğrafyanın harekete geçmesi sebebi iledir.
|
|
28 Kasım 2010 - 00:01:07 |
|
|
Dolar |
|
|
1.500
|
1.510
|
|
Euro |
|
|
1.963 |
1.978 |
|
Sterlin |
|
|
2.314 |
2.355 |
|
Altın |
|
|
65.35 |
65.73 |
|
IMKB |
|
|
64072 |
|
|