Geçen hafta İgman Dağı'nda tekkede zikir yapan komutanı yazmıştım. İgman Dağı'na çıkmayan bir yabancı için Bosna gittikçe yozlaşan bir görüntü sunabilir. Şehir merkezlerinin meydanlarında gezip, tarihi Osmanlı eserlerine bakarak nostalji yapmaya yatkın gezginlerimiz için çoğu kez sükutu hayal bile olabilir. Özellikle gençliğin Batılı popüler kültürün etkisine girmesi ciddi bir kimlik sorunuyla karşı karşıya olunduğunu ihtar eder. Diğer taraftan meydanlardan Bosna, hatta balkanlardaki Müslümanlık hakkında hüküm vermek İstiklal Caddesi'nden Türkiye'yi tanımaya çalışan Arap turistlerin durumuna düşmekle eşdeğer.
İgman Dağı'ndan yansıyan coşku da Balkanlar'ın tamamını yansıtmaz.
Kosova'daki seküler Arnavut milliyetçiliğine, Arnavutluk'taki Müslümanların dinini değiştirmeye azmetmiş Vatikan politikalarına, Makedonya'daki asimilasyon politikalarına gözlerinizi kaparsanız tam bir romantizm yaşayabilirsiniz.
Sözü fazla uzatmadan şahsen tanıdığım bir okuyucumun Makedonya'dan gönderdiği feryatnamesini paylaşmak istiyorum.
" (...) Burada son bir kaç sene içinde çok yenilikler oldu, ancak bizim Müslüman Türkler bu yenilikleri kendi lehine kullanamıyorlar maalesef. Bir ayrılık, gayrilik almış gidiyor, iki Türk bir araya gelse birbirinin gözünü çıkarmak için fırsat arıyor. Müslümanlığın, dinimizin güzelliklerinden birçoğu bihaber camiye gidene de: oo sen hoca mı oldun artık gibi sözlerle alaya almalar... O Arnavut, bu Torbes, O bilmem neci, Türk gibi yakıştırmalar... Gençlerde Makedonların yaşantısına, adetlerine, diline özentiler. Gördüğüm şeyler karşısında bir şeyler yapmalı, bir yerden başlamalı diye düşünerek size bunları yazıyorum.
Radovis'te (bizim yaşadığımız yerde), Osmanlı döneminden kalmış daha iki eser var. Birincisi, minare, tam merkezde bulunuyor. Camisini 1970'lerde komünistler yıkmışlar. Diğeri de Halveti tekkesi. Minarenin bu güne kadar, Makedon hükümeti onarımı için hiç bir şey yapmadı. Minarenin, şerefesinde çok ciddi çatlaklar var. Kapısını Makedon gençleri mi yoksa başka birileri mi bilmiyorum, kapısını kırmışlar ve içinde ateşler yakmışlar. Bir seferinde kendi gözümle görmüştüm şerefesine köpek çıkartmışlardı, Allahım! bu ne hakaret... Bir zamanlar ezanların okunduğu yer; ne günlere, ne hakaretlere kaldı!
Halveti tekkesini Mart ayında Radovis Camii cemaatinden birkaç kişi tekkeyi onarıp içine kitaplar koyup, Türk evi-yani kültür mekanına çevirmek için çalışmalar yaptılar. İçini temizlediler, Makedonlar girip içini tuvalet gibi kullanmışlar.
Bizimkiler içini temizleyip buraya yakışır bir şekilde düzenleme yaptılar, pöstekiler, yastıklar getirip uygun bir mekana çevirmek istiyordular. Aynı günün aksamı buradaki yerel tv kanalında buradaki Müslüman Türkler "gaspçı" olarak tanıtıldı. Makedonca 'uzurpator' yani zorba olarak bildirildi. Kim kimin malini gasp ediyormuş, biz mi, yoksa onlar mı? Bu eser bizim atalarımızdan bize kalma mirastır. Osmanlıdan sonra bu eserleri yıka, yaka bitiremediler. Şimdi de eserimize sahip çıkmak istediğimiz için Gaspçı oluyoruz. Bu olayı biz Üsküp'teki Türkiye büyükelçiliğine bildirdik. Büyükelçi haftaya, yakında bir gün geleceğim sizi de çağıracağım dedi. Evet, bizim de soğuk su gibi beklediğimiz büyükelçi geldi ama dediği gibi olmadı, bir hafta sonu cumartesi günü geldi ve geldiğini tv'den öğrendik. Meğerse Radovis belediye başkanının büyük dostuymuş büyükelçi?!
Türkiye'ye gidince minare için Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne gidip minarenin onarılması için talepte bulundum. Ancak genel müdürün vazifelendirdiği kişi bu işi nasıl yapacak bilmiyorum, çünkü benden bilgi istiyor. Osmanlı döneminden minareyle ilgili bilgiler Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nin 8.cildinde mevcut, bir de Ekrem Hakkı Ayverdi'nin "Balkanlarda Osmanlı Mimari eserleri", Yugoslavya 2. cildinde biraz bilgi var. Bu zata defalarca anlattım, eser yakın zamanda tamir edilmez ise yıkılacağını ama beni ne kadar anladı bilmiyorum.
2000 yılından sonra yapılan özelleştirmeyle burası devlet malına geçmiş. Nasıl geçer? Hiç kimse böyle bir teşebbüste bulunmadıktan sonra nasıl devlet malı oluyor bir milletin kültürü, mirası?
Müslümanlar Türk, Arnavut, Boşnak bir araya gelmesin diye çeşit türlü kirli oyunlar oynanıyor. Gizliden gizliye göç ettirme siyaseti mevcut. Sanki bu devlet sadece Makedonların, başkasına burada yer yok. Bunları Türkiye'de bazı kişilere anlattığımız vakit siz suçlu oluyorsunuz! (...)"
Hasılı, Balkanlarda her şey toz pembe değil... Sahipsiz bir Müslüman kitle var. Bu zamana kadar onları ayakta tutan şey; geçmişleriyle kurdukları aidiyet bilinci, bir de sahip çıkmasını umduklarının uzatacağı elin beklentisiydi. Kültürel asimilasyon, zaten zayıflayan köprüleri yıkabilir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan köşe yazısı/habere aktif link verilerek kullanılabilir.
|