|
|
|
Bir manifesto denemesi: Post modern sonrası Müslümanlığımız
Mansur Tuncay TAŞÇI
[email protected] |
|
‘Batılı küffarla ilk temasımızdan başlayarak yaşadığımız şu günlere gelinceye değin şu üç aşamayı geçirdik desek ve kabaca bir tasnif yapsak pek yanlış olmaz.’
Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu ekolünün yaşayan tek temsilcisi olarak gördüğüm muhterem A.B. ağabeyin bu tesbitine katılmamak mümkün değil.
Bu süreç içinde, ‘Rasyonel –mistik’ pargmatik bir ontolojik ilahiyatı itikad haline getirip içselleştirdik.
Küfarla ilk temasımızda onu küçük görerek önemsemedik.
Sonra ona karşı düşmanlığımız arttı.
Ve daha sonra düşmanlığımız büyüklüğünce ve derinliğince bir hayranlığa dönüştü.
Bu sağlıksız üç süreç ve ardından bizi küresel sistemle entegre eden içselleştirdiğimiz itikad üzere bireysel ve toplumsal, siyasi-hukuki ve kültürel talepler ürettik.
Bu talepleri bizi kuşatan güç ve sistemden istemeyen ve bu noktada kalbi-akli özgürlüğünü koruyabilmiş çok az ve nadir selim insanlar çıkarabildik.
Bu da ‘OL’mamızla ilgili –‘Oluş’umuzla ilgili imkanları devre dışı bıraktı.
Ontolojik manada Bir ‘Oluş’ yerine bir ‘İnşaa’ hareketine evrilerek devam etti.
Ardından gelen aydın sınıf toplum mühendisleri olarak türedi.
‘Siyasal İslam’ böyle bir süreçten –bu sistem içinde doğdu.
‘İslam’ cıların zihninde, ‘Hilafet’ İslami Devlet’e evrilerek ideolojik talepleri doğurmuş oldu.
Oysa Hilafet, Esmanın (Allah C.C. nun esması) bireysel ve toplumsal tezahürünün fıtri –doğal zeminiydi.
Hilafet toplumunu(Ümmet) Ulus, Hilafeti de Devletle yer değiştirdik. Bizden olan ‘Ulul Emr’ ‘GÜC’e (Resmi otoriteye) dönüşüverdi.
Mülkiyet anlayışları değişti.
Hukuk ve ahlak anlayışları ve siyaset, pozitivist bir temelden üretilmeye başlandı zihinlerimizde.
Özetle, Dünyevileştik ve yahudileştik.
Belkide işin en başında olması gereken bir ‘Talebin’ dünyaya yönelik bizden tezahür etmemesiydi.
Allah’tan başka hiçbir talebimizin olmaması gerekiyordu.
Dünyevileşirken dilimizde ‘Hayatın İman ve Cihad…’ olduğu hakikati dolaşıyordu.
Şimdi Mümin olamamış bir yığın müslüman-dindar ve muhafazakar(ne anlama tekabül ediyorsa?) olarak, kurmuş olduğumuz vakıflar-dernekler-sivil toplum örgütleri-siyasi partiler gibi kimi kurumlarla küresel sistemin içinde köşe kapmaca oynamaktayız.
İçinde yaşadığımız sistemden, en başat dini talebimiz, bir formaya dönüştürdüğümüz ‘Başörtüsü sorununun (!?) çözümü olarak durmaktadır.
Oysa itikada mutaallik hiçbir konu bir talep konusu değildir.
Benzeri şekilde itikaden itaat edeceğimiz her şey bir talep haline dönüşmüş bulunmaktadır.
Akaidimiz etrafında oluşmuş bütün itikadi konularımız bu gün ne yazıktır ki, sistemin meşru görmesine bağlanmış birer talepten ibaret kalmıştır.
Bizim ne olduğumuz değil artık belirleyici olan, sistemin bizi nasıl gördüğü ve kabul ettiğidir.
İmansız dindarlıkla dinsiz itikadımızın arasında sahneye konulmuş bir trajediden, dram ve komediye evrilen aktörlerden ibaretiz.
Vesselam.
|
|
30 Ağustos 2010 - 07:45:03 |
|
|
Dolar |
|
|
1.516
|
1.526
|
|
Euro |
|
|
1.921 |
1.937 |
|
Sterlin |
|
|
2.337 |
2.380 |
|
Altın |
|
|
60.25 |
60.63 |
|
IMKB |
|
|
59443 |
|
|