|
|
|
BDP’nin korkusu
Ercan AKSOY
[email protected] |
|
Siyasi partiler referandum için son kozlarını da yavaş yavaş kullanmaya başladılar. CHP, zamanında ülke insanını mahveden, zora düşüren, adalet yok düşüncelerine sevk eden Rahşan affını pespembe olarak görüyor olmalı ki yeniden genel bir aftan bahsetti. MHP, terörist başıyla yapıldığı iddia edilen görüşmelere ve terör örgütüyle pazarlık iddialarına sarıldı. BDP ise tüm partilerin en kurnazı olduğunu göstererek boykot kozunu sert bir şekilde hükümetin ve evetçilerin önüne sürdü.
Anketlerden hareketle referandumda evet ve hayırların başa baş olacağını öngören Durumdan İstifade Partisi, önderliğinin yani Abdullah Öcalan’ın bile boykot kararını keskin bir şekilde sunmamasına rağmen isteklerinin gerçekleşmesi için boykot taktiğini kullanarak hükümeti sıkıştırmaya başladı. BDP, referandumdan hayır çıkmasının AKP için büyük bir kayıp anlamına geleceğini bildiğinden halkı sandıktan uzaklaştırmak için -gerektiğinde tehdit yolunu da uygulamaya koyarak- harekete geçti.
Barışın ve demokrasinin partisi, kendileri hayır vereceğiz dese bile Doğu ve Güneydoğu’daki halkın sandığa gittiğinde evet oyunu da önemli oranda kullanacağını kestirmiş durumda. İşte sürekli demokratik yaşamdan bahseden bir partinin en temel vatandaşlık görevlerinden ve haklarından biri olan demokrasinin olmazsa olmazı oy kullanma ödevini işine gelmediği için ezip geçmesi, evet korkusu yüzünden halkı sandıktan uzak tutma düşüncesinden kaynaklanıyor. BDP tamamını temsil ettiğini düşündüğü Kürt vatandaşların referandumda önemli bir oranda evet dediğinde yaşayacağı travmayı ve küçük düşmeyi görmemek için süslü demokrasi laflarını bir kenara atıyor ve madem öyle boykot ederim ve pazarlık yaparım, ne koparırsam kâr kurnazlığıyla hareket etme yolunu tercih ediyor.
Diyarbakır'da düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi toplantısı sonunda Başkan Ahmet Türk’ün artık her şeyi “rahat rahat” konuşabildiğimiz ülkede özerk Kürdistan’dan bahsetmesi ise BDP’nin referandum pazarlığını ne kadar abarttığını gözler önüne serdi. Abdullah Öcalan’a özgürlük, Öcalan’ın demokratik açılımda bir numaralı muhatap olarak belirlenmesi (devletin, yıllar boyu çocuk kadın demeden binlerce vatandaşı katleden bir katili muhatap alması, onu statü sahibi ve devlet düzeyinde bir konuma yükseltmesi), özerk Kürdistan görüşmelerinin başlatılması türünden zırvaları pazarlık sürecinde kullanmaya çalışan BDP ve siyaset “yasaklı” eski genel başkanları Ahmet Türk hükümet bu oyuna gelirse referandumdan en kârlı çıkacak olanlardan.
Özellikle demokratik açılım sürecinin başlamasıyla birlikte Mehmet Metiner, Altan Tan gibi gazeteci aydınların “bunu da konuşalım, her şeyi konuşmalıyız, konuşalım ki neyin doğru neyin yanlış olduğunu çözümleyelim” türünden çıkışlarının yardımıyla da evet işte kaçınılmaz sona doğru bir adım daha yaklaşılmış oldu. Artık bölünme mi, parçalanma mı, ayrılma mı, özerklik mi adına ne derseniz deyin ama karşımızda terörün ulaşmak istediği bir yapı var.
Referandumu boykot etmek açıkçası şu an için pkk’nın bir söylemidir ve BDP’de bunu uygulamaktadır. Bu yüzden terör örgütünü açık açık destekleyenlerin dışında kalan halkın evet de dese hayır da dese referanduma katılması, kendilerini terörden beslenenlerle aynı kefeye girmekten kurtaracaktır. Bu açıdan referandum konusunda sağduyulu davranmak ve sandığa giderek evet ya da hayır demek gayet yerinde bir davranış olacaktır. BDP açık açık tarafını belli ettiğinden dolayı onlara söylenebilecek fazla bir söz yok ne yazık ki. Fakat kesinlikle hayır, böyle anayasa istemiyorum ya da AKP’nin yaptığı hiçbir şeyi beğenmiyorum, istemiyorum diyenler dahi sandığa gitmeli ve oyunu kullanmalıdır.
Hatırlayınız, Öcalan halkımız referandum gününe kadar bu konu üzerinde yoğunlaşsın ve kararını olgunlaştırsın türünden şeyler söylemiş ve kesin olarak boykot yapacağız dememişti. Bu açıdan bakıldığında görünen o ki referanduma günler belki de saatler kala İmralı’dan gelecek olan boykottan vazgeçin emri hem BDP’yi hem de boykotçu kitleyi birden sandıklara yöneltebilir. Tabii Öcalan boykot kararını iptal edip hayır ya da evet oyu verelim diyebilir. Hayır derse sorun yok ama ya evet oyunda karar kılarsa ya da evet diyelim anlamına gelen fakat içinde o kelimeyi barındırmayan “halkımız kendisi ve tüm Kürt halkı için en doğru olduğuna inandığı şeyi yapacaktır” görünümünde bir söz ederse? Böyle bir durumda da hükümet referandumdan galip çıksa dahi “demek ki Öcalan’la pazarlık yapılmış ve anlaşılmış” iddialarının ayyuka çıkması içten bile değil.
Lafı noktalamaya yeltenirsek, BDP’nin evet oyu vereceğinden kuşkulandığı halkı terör örgütünün de desteğiyle sandıktan uzak tutmaya çalışmasını Öcalan son bir hamleyle nihayete erdirebilir. Bu bir olasılık ve bu olasılık gerçekleşse de gerçekleşmese de BDP’nin boykot kararını pazarlık için kullanma niyetinde olduğu aşikâr. Peki işler ne zaman karışır? BDP ve Apo evet oyu veriyoruz derse. Hükümet bu konuda dikkatli olmalı, BDP ve İmralı’nın boykotu kullanarak Apo’yu resmi Kürt lideri olarak kabul ettirme oyununa gelmemelidir.
|
|
30 Ağustos 2010 - 07:44:22 |
|
|
Dolar |
|
|
1.516
|
1.526
|
|
Euro |
|
|
1.921 |
1.937 |
|
Sterlin |
|
|
2.337 |
2.380 |
|
Altın |
|
|
60.25 |
60.63 |
|
IMKB |
|
|
59443 |
|
|