|
|
|
Barış Manço'nun vefat yıl dönümü
|
|
|
|
|
Siyaset ağzı
Mustafa Yolcu
|
|
12 Eylül 2010 sonrası; “Politikacılardan beklediklerimiz var” diye yazı yazmıştım. Bu yazımda ana hatları ile:
“Partiler rasyonel politika yürütsün. Vatandaşa yapamayacaklarını vaat etmesin.
Televizyonların karşısına geçip, rakip politikacıları suçlayarak, karalayarak konuşmasın.
Politikacıların yaptıkları, konuştukları, vaat ettikleri de internet ortamında bulunmakta olup, internet kullanıcılarına bir tık kadar yakın. Artık kimse vatandaşı kandıramıyor. Kandırdığını sananlarda sonunda gülünç duruma düşüyor.
Halkımız milletvekillerini meclise, milleti adına düşünsünler, araştırsınlar, güzel şeyler yapsınlar diye gönderiyor.
Meclis ve siyasi arenada kavgayı, küfürleşmeyi, hakaret ederek konuşulmasını istemiyor. Bunu yapanları da tasvip etmiyor.
Aklı başında, örnek şahsiyet olması gereken politikacılar; birbiri ile kavga ederse, küfürleşirse onları örnek alacak olan “çocuklarımız ve cahil insanlar” sokakta ne yapmazlar?
Mecliste; grup kararı alınmasının mantığını anlamıyorum. Milletvekillerinin iradesi üzerine ipotek koymanın, onu yok saymanın ne manası olabilir? Parti grubu kendi içinde gündemi tartışabilir, çeşitli görüşler ortaya konabilir ama oylama sırasında herkes kendi inandığı doğrultuda oyunu kullanmalıdır. Demokrasi budur işte.
Parti başkanları milletvekillerini, ülke gerçeklerini araştırmaya yönlendirmeli, vekillik vazifesinin en etkili bir şekilde yapılmasını sağlamalıdır.
Politikacılığın iki yüzlülük, riyakârlık, çıkarcılık olmadığını açıklanmalıdır.
Ülkede olan her olumsuzluğun altında; milletvekillerinin olmadığını, TBMM Fazilet ve erdem yuvası olduğunu, kötülerin ve art niyetlilerin burada barınamayacağı kamuoyuna ispatlanmalıdır.
Bir kişi milletvekilliğine, iki dönemden çok seçilmemeli, yıllar boyu süren milletvekilliği sistemine son verilmelidir.
Mecliste kanunlar, kararlar parti yöneticilerinin isteğine göre değil, rasyonel bakış tarzı ile ülke gerçeklerini dikkate alarak karar altına alınmalıdır.
Partilerin üzerindeki statükonun baskısına, vesayet isteklerine son verilerek; “hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olmalıdır”
Milletvekilinin parti başkanına kulluk etmesine son verilmeli, vekiller vekâletini aldığı milletinin hizmetinde olmalıdır.
Milletvekili kendi işini değil, memleketin ihtiyacı olan işleri takip etmelidir. Seçilip meclise geldiğinde, bunu kendisine prensip edinmelidir.
Meclis; milletvekilinin icraatları ile değer kazandığı, yüceldiği yer olmalıdır. Halen toplumda kasıtlı olarak oluşturulan, her kötülüğün altında milletvekillerinin bulunduğu imajının kalkması gerekir.
Liderler ve milletvekilleri konuşmalarında; milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılmasını istemektedir. Bu talepler bile bu olumsuzluğun işaretidir.
Kapısını çalan vatandaşa partilisi olduğu için değil, bu ülkenin vatandaşı olduğu için kapısını açmalıdır. Vatandaşın derdini dinleyip, insan hakları ve kamusal çıkarlar ön plana alınarak, vatandaşın sorununa çözüm aramaya çalışılmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde seçimden seçime parti çalışmaları olurken, günlük hayatta parti konuşulmazken, ülkemizde farklı olarak insanlar her gün parti konuşarak yatıp, parti konuşarak kalkıyorlar. Televizyon ve gazete haberlerinin büyük bir kısmında da parti haberleri yer alıyor.
Bu oluşum partiler arası yıkıcı rekabeti doğurduğu gibi, aynı durumu vatandaşa da aksettirmekte, kardeşin kardeşe particilik adına düşman olduğu “parti taassubunu” doğurmaktadır.
Ülke meselelerine particilik gözlüğü ile bakılıp, bir partinin ak dediğine; diğeri kara demektedir.
Yapılmak istenen işlere particilik adına bakılarak, bir partinin olumlu teklifine diğer parti kendi teklifi olmadığı için karşı çıkmaktadır.
Olması gereken ise; olumlu bir teklife bütün milletvekilleri sahip çıkmalı, olumsuz bir teklife de, kendi partisinin teklifi olsa da karşı çıkmalıdır.
“Ülkemizde artık yeni bir devir başlamalıdır”. Parti taassubu, statükonun baskıları, vesayet düzeninin talepleri bir tarafa atılarak, yer alınmalıdır.
İnsanlar; egolarını tatmin aracı olarak particilik yapmamalı, “particilik halka hizmet yarışının vasıtası olmalıdır.”
Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Aynı havayı koklayıp, aynı sorunları birlikte yaşıyoruz.
Bu kadar birliğimiz varken, basit sebeplerle ayrılık niye? Ayrı olmak niye?
Sorunlarımızı hep birlikte halledelim. Yanlışın karşısına dikilelim. Hırsızdan, arsızdan, ülkemizi bölmek çabasında olanlardan hesap soralım.” Konularını dile getirmiştim.
Onca yaşananlara rağmen, değişen bir şey yok.
Parti liderleri ve ileri gelenleri; birbirlerine hakaret etmeyi, hiçte uygun olmayan ile konuşmaya devam ediyorlar.
Dünde; 12 Eylül 1980 öncesinde böyle konuşmalar oluyor, halk birbirine düşman kutuplar haline geliyordu. Sonra ne oldu!
Arkasından 12 Eylül darbesi geldi. Bu ortamı hazırlayanlar kendilerini Zincir bozan da buldular.
Aynı şeyleri yaşamak istiyorsanız; devam edin beyler. Hepinize iyi saatler olsun.
YAYINLANMASINI İSTEDİĞİNİZ GÜNDEME İLİŞKİN YA DA GÜNDEM DIŞI YAZILARINIZI [email protected] ADRESİNE GÖNDEREBİLİRSİNİZ...
|
|
1 Şubat 2011 - 00:11:49 |
|
|
Dolar |
|
|
1.573
|
1.583
|
|
Euro |
|
|
2.171 |
2.186 |
|
Sterlin |
|
|
2.534 |
2.580 |
|
Altın |
|
|
67.81 |
68.25 |
|
IMKB |
|
|
65307 |
|
|
|
|
Son röportajıyla Defne Joy Foster... |
|
Arkadaşının evinde ölü bulunan Defne Joy Foster'ın son röportajı...
|
|
|
|
|
|
|
Eski başbakanlardan Tansu Çiller’in oğlu Berk Çiller ile eşi Eda Çiller, 1.5 yıllık evliliklerini sonlandırıyor. Ancak Eda Çiller’den, kayınvalidesi ile boşanmak üzere olduğu eşine şok suçlamalar geldi. Genç kadın, “Hayatımdan endişe ediyorum” diyerek savcılıktan yardım istedi. |
|
|
|
|
|
|