CHP 18 Aralık’ta olaÄanüstü kurultaya giderek parti meclisini yenileyecek. Bu kurultay CHP üzerinde yapılan operasyon programının bir aÅaması görünümü veriyor.
KuruluÅundan bu yana CHP demokrasiyi hem kendisi için hem de toplum için içtenlikle benimseyen bir parti olmadı. Tek parti dönemi boyunca bu geleneÄin oluÅmasında, Avrupa’da var olan otoriter faÅist veya sosyalist partilerden etkilenmenin de payı büyüktür. Zaten tek parti olarak farklı görüÅlere kapalı olan devletle bütünleÅik resmi ideolojileri, onlara hem geniÅ iktidar alanı saÄlıyor hem de hizipçi kamplaÅmaları yoÄunlaÅtırıyordu. Ä°lk ayrıÅmalar daha Mustafa Kemal döneminde, Ä°nönü’yü saf dıÅı bırakarak baÅlamıÅtı. Åeflik dönemlerinde bu tartıÅmalar makul bir denge içinde sürdürüldü. Ama Kasım Gülek’ten bu yana parti içi çekiÅmeler hiç durmadı, dinmedi. CHP felsefesini deÄiÅtirmediÄi sürece duracaÄa da benzemiyor. Benzemiyor, çünkü demokrasiyi özümsemeyen tuhaf bir seçkinci anlayıÅ, koyu ideolojik yüklenmelerle, kendi içlerinde bile hoÅgörü üretemiyor.
Ä°deolojik keskinlikler galiba ne yapıp edip örgütü ele geçirmeye koÅullandırıyor mensuplarını. “Ancak benim olduÄu zaman, benim yönetimimde olduÄu zaman partinin anlamı vardır” gibi bir anlayıÅ, savunucularını karÅısındakileri saf dıÅı etme gayretlerine itiyor olmalıdır. Bu duygular bizim iç dünyamızın ikliminden uzak olduÄu için, hadiseyi tam kavrayamıyor olabilirim. Biz, üzerinde az buçuk çalıÅtıÄımız sosyal psikoloji ve Åerif Mardin gibi aydınlarımızı okumalarımızdan biliyoruz bunları. Sözün özü demokrasi karÅıtı çizgide yeniden tertiplenen CHP solidarizm,i bu kurultayla aÅama kaydetmeyecek. AÅama kaydetmesi için felsefi anlamda yapısal bir deÄiÅime karar vermesi ve deÄiÅimi hayata geçirmesi gerekir. Bu da bir anlamda CHP’nin kendini inkârı demek olacaktır. Ãünkü eÄer devletçi fetiŠçizgiden vazgeçip, insanımıza yakın durmanın zorunlu yolu olan demokrasiyi seçmesi, Åimdiye kadar sürdürdükleri tüm iddialardan vazgeçmesi anlamına gelecektir. Ä°deolojik saplantıların buna da izin vereceÄini sanmıyorum. Böyle bir sapma CHP’lilerin varlıklarının bir amacının ve anlamının kalmadıÄı Åeklinde algılanır. Bu onlar için, en azından onlar içinde büyük bir kesim için ölümden beter bir bunalımdır. Utanç vesilesidir. Hayal kırıklıÄıdır. Davaya ihanettir.
Baykal geliÅmelere yakın bir pencereden CHP’nin misyonu açısından bakarak bu anlamalara imkân veren bir açıklama yapmıÅtı. O beyanatında adeta iktidar olmak için partinin ideolojisinden taviz veremeyeceÄini, böyle bir iktidarın CHP iktidarı olamayacaÄını çok açık bir dille ifade etmiÅti. Ama bu kurultayı hazırlayan süreç baÅtan sona irdelendiÄinde, zaten hadiselerin baÅta eski genel baÅkan ve ekibi olmak üzere eski CHP’li kadroların tasfiyesi operasyonu olduÄu açıkça görülüyor. KılıçdaroÄlu’nun bu hamleleri yapacak ne deneyimi ne de cesaretinin olduÄunu sanıyorum.
Bütün bu kurgu ve kumpasların arkasındaki asıl aktörlerin, ne tür planlar yaptıkları da önemlidir. Åimdiye kadar açıÄa çıkan kimi iliÅkilerden anlaÅıldıÄı kadarıyla, Silivri merkezli Ergenekon’cuların yoÄun bir çaba içinde olduklarını söylemeye bile gerek yok. Ergenekoncular eski yönetimlerle de anlaÅmıyor deÄillerdi. Baykal Ergenekon’un avukatlıÄını her fırsatta vurguluyor, hatta hukukçu milletvekilleri tarafından doÄrudan duruÅmalara katılıyorlardı. Bu faaliyetler örgüt tarafından destek olarak yeterli görülmemiÅ olmalıydı. Daha fazla destek gerekiyordu. Hem artık iktidar hesabı yapmak gerekirdi, hem de milletvekili kontenjanından Ergenekonculara daha fazla yer ayrılmalıydı. Baykal ile bu pek mümkün görülmedi anlaÅılan. Ãünkü ideolojiyi canlı tutayım derken altta kalanın canı çıkıyordu. Ve gidiÅata müdahale edildi.
Åimdi bakıyorum da Baykal; o hırçın, o keskin Baykal, son derece ılımlı, toparlayıcı bir eda içinde. Partide tecrübeli, olgun gerçek bir lider bir aÄabey fotoÄrafı veriyor. DoÄrusu kendi propaganda anlayıÅları içinde en doÄrusu tutumu alıyor. Åimdiden ilerisi için yatırım ve hazırlık yapıyor. Yarın partiyi derleyip toparlayacak tek adam olarak düÅünülmek istiyor. Aslında deneyimli politikacı, sıkıntıların geçici olduÄunu, bu kurgunun yapanların baÅına geçeceÄini hesaplıyor ve bekliyor olmalı. KılıçdaroÄlu’nu genel baÅkanlık koltuÄuna oturtanlar da, bu iÅin Baykal ve Sav’la olmayacaÄını ona anlatıyorlar. Kim kimi dinliyor, göreceÄiz. Ä°pi kim göÄüsleyecek, kim pozisyonunu güçlendirecek göreceÄiz. Burada bir tek Åey söylemek istiyorum. KılıçdaroÄlu’nu deÄil ama arkasındaki gücü sakın önemsiz görmeyin!
Baykal ve Sav Blok listeye karÅı çıktılar. Blok listenin partide bloklaÅma, ayrıÅma yaratacaÄını söylediler. Bu koÅullarda kongre sırasında ve sonrasında CHP çok kötü sürprizler yaÅayabilir. Aslında hangi liste olursa olsun CHP kendisi için iyi olmayacaÄı belli olan bu sürprizi yaÅamak zorunda. EÄer çarÅaf liste hazırlanırsa KılıçdaroÄlu, partiye istediÄi gibi hâkim olamayacak. Yok, eÄer kurultaya blok liste ile gidilirse daha ossaat kavgalar gürültüler patlak verecek. BaÅtan beri oyunu kuran birileri, KılıçdaroÄlu’na CHP geleneÄinde parti baÅkanının führer niteliÄinin, aÄzından çıkanların kanun olduÄu, demokrasiye fazlaca da itibar etmemesi gerektiÄi, halkın demokrasiye layık olmadıÄı, onu hak etmediÄi, bu itibarın kendi ideolojilerine uymadıÄı söyleniyor olmalı. Hele biraz da “Sen aslansın, sen en büyüksün, sen bi tanesin. Elli yıldan beri beklenen lider sensin. Sen bizim kurtarıcımızsın” diye dolduruÅa getiriyorlarsa adamcaÄızı. O garibim de ne yapsın, gösterilen yere doÄru gidiyor iÅte. Hem de ne gidiÅ. Uçuyor. Ayakları yere bile basmıyor.