Belli ki uzun zaman Wikileaks üzerinden konuşacağız. Aslına bakarsanız dün bıraktığımız yerden devam etmeyi ve Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkan sürecin Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini ele almayı hesaplıyordum.
Lakin bir başka meseleye değinmek zorundayım. Üstelik bu konu da Wikileaks vesilesiyle gündeme geldi.
Ortaya saçılan belgeleri sorgulama gereği bile duymadan gazete sayfalarına taşıyanlar, öyle bir isme iftira attılar ki, eskilerin güzel deyimiyle Gayretullah’a dokundular.
Bu vesileyle bile olsa o çirkin iddiaları bir kez daha dile getirmek istemiyorum. Ama Sadık Albayrak ismini ihale ya da parayla anmak, ne insafa, ne insanlığa, ne de gazeteciliğe sığar.
Ruşen Çakır’ın Vatan’daki yazısı, Sadık Albayrak’la ilgili söylenecek pekçok şeyi dile getirmiş aslında. Fakat beni bu konuda yazmaya mecbur eden, tam da bahsettiğim yazının altındaki okuyucu yorumları. Belli ki Taraf Gazetesi’nin sözüm ona gazetecilik adına kamuoyuna aktardığı iftirayı ciddiye alan, ‘Ne de olsa Başbakan’ın dünürüdür, yapmıştır’ diyen geniş bir kesim var.
***
Sözün başı da sonu da belli aslında. Sadık Albayrak, gazetecilikten öte bir dava adamıdır. Bu ifade günümüzün diliyle hayli yıpranmış ya da anlamını yitirmiş olabilir. Ama yıllar yılı onlarca eser vermiş, o mahkemeden bu mahkemeye koşmuş, cezaevinde bedel ödemiş bir insan için başka bir tarifte bulunmak haksızlık olur.
Daha ortaokul çağında elimde ‘Türkiye’de Din Kavgası’ adlı kitabı vardı. Sonra ‘Devrim’in Çakıl Taşları’, sonra diğerleri. Babam hep bir kahraman gibi söz ederdi ondan: ‘Dava adamıdır, adam gibi adamdır’ derdi.
Milletin değerlerine savaş açanlara sabırla karşı koyan onurlu bir duruş ve o değerleri bu coğrafyada yeniden diri kılmak için hala devam eden muazzam bir gayret.
Saçma sapan bir gerekçeyle, üstelik kötü muamele görerek ve kelepçeyle karakola götürüldüğünde Başbakan’la yakınlığından söz etme gereği duymayan bir adam Sadık Albayrak.
***
İşi sağa sola çekiştirmek isteyenleri de peşinen uyarayım. Ne Berat, ne de Serhat Albayrak’la bir hukukum yok. Serhat Bey’i bizim gazetede yöneticilik yaparken bir kez gördüm hepsi o kadar.
Sadık Ağabey’le en son El Cezire Televizyonu için hazırladığımız ‘AK Parti’nin 5 yılı’ adlı belgeselin çekimi için bir araya geldik. İstanbul’un dışında küçük ve mütevazı bir çiftlik evinde çekim yaparken uzun uzun sohbet ettik. Yeni hazırladığı çalışmasını bize anlatırken 20 yaşında bir gencin heyecanı vardı üzerinde.
***
Aslında uzun uzadıya konuşmaya gerek yok. 10 Kasım 2004 tarihli şu haberi tekrar okumak herhalde yeterli olacaktır:
‘Sadık Albayrak, oğlu Berat Albayrak’ın Başbakan Erdoğan’ın kıza Esra Erdoğan’la evlenmesinin ardından önemli bir karar alarak kendi köşesine çekildi. Albayrak, ‘Başbakan dünürü’ olmasının ardından çok kısa bir süre daha köşe yazarlığını sürdürdükten sonra Yeni Şafak’tan istifa etti. Albayrak, köşe yazarlığının yanı sıra dünürü olan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanı olduğu dönemde başladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki danışmanlık görevini de bıraktı.’
İnsaf edelim, çünkü bir gün hepimize lazım olacaktır.
İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)