Bu akşam vizyona girecek olan “AV MEVSİMİ”ni “özel gösterimde” izledim. Filmde Şener Şen dürüst, parayla pulla hiç işi olmayan, toplumun “tabusu” güç sahiplerinin üzerine giden cinayet şubesi polis amirini oynuyor. Karanlıkta kulağıma arka sıradan bir hanım fısıltısı geldi: “Aynı Kemal Kılıçdaroğlu. Hem yüzü benziyor, hem de oynadığı rol...” “Gözlüklü” polis amiri rolünde sade giyimi, sakin ses tonu, kararlılığı ve karanlık güçlerin gitme cesareti ile Şener Şen, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu çağrıştırmış. Lütfü Kırdar Salonu’ndaki gösterimde kulağıma çalınan bu fısıltı Kılıçdaroğlu’nun “karizma şifresini” çözmekte. Onun CHP içinde yükseliş ve genel başkanlığa geliş yolu, bu “beyaz çizgi” ile örtüşüyor. Müthiş bir kürsü adamı değil. Işık saçmıyor. Hiziplerin içinde olmadı. Kavga yapmadı. Ama Türkiye’de “liderlik” kumaşının bu dokularını taşımadığı halde “ayak oyunlarının, bel altı vuruşların, hizipleri paskalya yumurtaları gibi vuruşturmanın, Bizans entrikalarının” prim yaptığı CHP’de sadece beyaz çizgisindeki sade adımlarıyla birinci adam oldu. Örgüt ve halk onu kendinden biri olarak algıladı, kabullendi. Ancak... Kılıçdaroğlu CHP’nin şu aşamada Genel Başkanı. Hâlâ “lideri” değil. Parti Meclisi ve grupta hatta örgütte onun yoluna mayın döşeyenler az değil. Gerçek anlamda “lider” olabilmek için öncelikle partisinin “tek adamı” statüsünü kazanması gerek. Bunun için de Kurultay’a gitmesi zorunluluktu. Daha Genel Başkan seçildiği günden itibaren “büyük fotoğraf” bunu açıkça ortaya koymaktaydı. Hiziplere ödün vererek, yönetimde kontenjanlar dağıtarak, dirençle karşılaştığında sözlerini tevil zorunda kalarak bir yere varamazdı. Önce arkasını dayamakta kuşku duymayacağı duvarı örmelidir. Sonra arkasını o duvara vererek, dışa dönük vuruşma yapabilir. 2011 genel seçimlerine ancak böyle yürüyebilir. Kendisi, takımı ve örgütüyle bir bütün oluşturmalıdır. Referandum sürecinde yurtiçi gezilerinde örgütle tanışmak ve ilişki derinleştirmek şansını buldu ve iyi kullandı. Yeni yönetim kadrosunu kurdu. Şimdi kurultaya daha ayağı sağlam basarak gidiyor. Kurultayın tarihi de iyi bir zamanlama... Aralık ortalarından başlayarak seçimlerin yapılacağı 2011 baharına kadar yeterli zamanı olacak. Kılıçdaroğlu’nun eli kuvvetli... O nedenle başta Baykal ve Sav olmak üzere partinin köklerini dışlamayan bir açılımı da yapabilmeli. Yeni yüzler, yeni seslerle, yeni bir yönetim oluşturmak iyidir ama CHP gibi Cumhuriyet’le yaşıt tarihi çınar sadece uçlardaki filizlerle yetinemez. Yazının başındaki “AV MEVSİMİ”ne dönelim. Polis amiri rolündeki Şener Şen’in filmdeki lakabı “avcı...” Kılıçdaroğlu’nun “AV MEVSİMİ” açılışı için de gözlemlerim böyle.
SIRTTAKİ HANÇER Wikileaks belgeleri Türkiye’yi sanıldığı kadar sarsmadı. Ama... Belgelerde yer alan iki iddia fay kırılmaları yapabilir. “ABD’nin PKK’ya silah verdiği ve yardım ettiği” iddiasından sonra Wikileaks bu kez de “Rusya’nın, ipleri Kremlin’de olan Rus mafyası aracılığıyla PKK’ya silah sattığı” yolunda bir belge daha yayımladı. Wikileaks’e göre “Rusya’nın amacı Türkiye’yi istikrarsızlığa sürüklemek...” Bu iddialar Türkiye insanının sırtından hançerlendiği duygularını yaratacaktır. 30 bin insanını PKK ile “düşük yoğunluklu savaşta” yitirmiş olan Türkiye’de derin izler bırakacaktır “ABD ve Rusya’nın PKK’ya silah vermesi...” Affı çok zor... Her iki ülkenin de Türkiye’ye “PKK ile mücadelede omuz verdikleri” sanılırken “iki yüzlülük” cürümünün fotoğrafını yansıtan Wikileaks belgeleri için Washington ve Moskova’nın net açıklamalar yapmaları gerekiyor.
PARMAKLAR İSRAİL’İ GÖSTERİYOR Wikileaks olayının arkasında başka güçler var mı? Bu da tartışılıyor... Soru şöyle: “Wikileaks fırtınası her yeri vururken neden İsrail’e teğet geçmekte?” Gerçekten internete konulan belgelerde yer küre üzerindeki her ülke hasar görürken İsrail süt liman. Ve... Açıklanan belgeler İsrail’e dokunmamak ötesinde İsrail’in yararına “hasar haritası” çiziyor. Örneğin başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin ABD diplomatlarıyla özel konuşmalarında İran’ın vurulmasını açık ve net bir dille istemiş olmaları... Böylece İsrail’in değil, İran’ın yalnızlığı ortaya çıkıyor. İslam ülkelerinin dolaylı olarak İsrail’e omuz verdiği görülüyor. Türkiye özelinde ise, “Türkiye’nin İran’ı destekleyen tek ülke olması” ortaya konularak, Batılı dostları için Ankara, Tahran’a mesafe koymaya zorlanıyor. İsrail’i vuracak şimdilik tek belge “Türkiye’de generaller neden duruyor” sorusunu yansıtan belge. Demokrasiyi kundaklamak İsrail’e puan kazandırmaz. Bir başka soruyla nokta koyayım: “Tutun ki Wikileaks’in bu belgeleri yayımlamasında İsrail’in parmağı olsun... Peki bu belgeler Amerikalı diplomatların. Onları da mı İsrail yazdırdı?”
İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)