Samimiyet, insanın kendi hakikatiyle bütünleşmesinin doğal tezahürüdür. Samimi insan sahtelik yapamaz, yalan söyleyemez. Onun dili, duruşu değişmez. Samimi insan, benliğini inancı ile yoğurmuştur. Samimiyet, kişiliğin en temel unsurudur. Samimi insan, görüşlerini veya politikasını oluştururken ayrıntılı ölçme, değerlendirme yapar. Ama kalbi bir karara yönelirse de, tatmin olmuş şekilde kararının arkasında durur. Bu karar varoluşsal bir niteliğe sahip olduğu için, olur olmaz yerde, olur olmaz bahanelerle kararını değiştirmek başta onun benliğini, kişiliğini zedeler.
Samimi insan, düşüncelerini başkalarına aktarır, başkalarını düşüncesine ortak etmek ister. Bu herkes gibi onun da en doğal hakkıdır. Bu paylaşım, özünde başkalarını etkilemenin yanısıra başkalarından etkilenmeyi de içerir. Bu tutum samimi olmanın gereğidir. Samimi insan kendisi için isteyebileceğini ancak, başkası için de isteyebilir. O nedenle samimi insanda içtensiz bir davranış göremezsiniz.
Samimi insanın düşünceleri yanlış olabilir. Ama o yanlışlık içinde yarı yarıya doğruyu arayış barındırır. Doğruyu gördüğü an, samimiyetin gereği hemen yanlışını anlar ve kendini düzeltir. Benlik ve kişilik kaygısı olmayanlar için samimiyetin, dolayısıyla üzerinde düşünülerek alınan kararların sürdürülmesi pek bir anlam ifade etmez. Onlar için geçerli olan pragmatist hesaplardır. Bu hesaplar ekonomik, sosyal, siyasal mahiyete sahip olabilir. Bu amaç doğrultusunda yaptıkları açmak veya açıklamak değildir. Onlar için varsa yoksa amaçlarına ulaşmak için propaganda yapmak vardır. Propaganda içselleştirilmemiş düşüncelerin başkasına kabul ettirilmesi sanatıdır. Propaganda hesap kitap işidir. Propagandanın tek amacı, toplumu önceden tasarlanmış amaçlara doğru kanalize etmektir. Toplumu kendi hesabınıza uygun bir amaca yönlendirin de bunu hangi araçlarla nasıl yaparsanız yapın. Özellikle sol ve sosyalist kesimde daha çok görülen ideolojik propagandalar, bir anlamda insanlara albenili yalanlar söyleme sanatıdır. Söylediğiniz yalanlar ilk aşamada toplumun hoşuna gidecek ve size amaçladığınız getirileri sağlayacaktır. Değer olarak o getirilere inanıp inanmamak önemli değildir. Propagandacının gözünde toplum aldatılmaya müsait bir sürüdür. Bu yaklaşımın etik olup olmadığını artık tartışmaya bile gerek yoktur.
Bütün bunları niçin söylüyorum?
Yaşadığımız referandum süreci herkesi aynı zamanda bir samimiyet testinden geçiriyor da onun için. Düne kadar sözde 12 Eylül vesayet rejiminden hareretle şikayetçi olanlar, o rejimle yüzleşmeye başladığımız şu günlerde sus pus oldular. “Susma sustukça sıra sana gelecek” diyenler, şimdi dut yemiş ispinoz gibi susuyorlar. Konuşanlar ise tıynetlerini, gizledikleri kişiliklerini, daha doğrusu kişiliksizliklerini ortaya koyarak katillerin düzeninin sürmesi için canhıraş çalışıyorlar. Demek ki, bunların 12 Eylül söylemleri kocaman bir yalanmış. Yalan bunların yaşama tarzı olmuştur. Meğer yıllar boyu mazlum ve mağdur edebiyatı yapmışlar. Niçin? Niçinini onlara sormak lazım.
Bağımsız Türkiye istedikleri için mi darbelerden yana tavır takınıyorlar? Bağımsız Türkiye idealleri için mi katillerin düzeninin yıkılmasını istemiyorlar? Bir de sıkılmadan “Biz aslında daha özgürlükçü bir anayasa istediğimiz için değişikliğe hayır diyoruz” palavraları yok mu? İnsan bu kadar gülünç olur. Özgürlüklerden yana oldukları için 12 Eylül anayasasını savunuyorlarmış! Çelişki diyeceğim ama çelişkide bile samimi arayışların olduğunu düşünüyor, içlerine düştükleri amorf saçmalığı anlatacak bir kelime bulmakta aciz kalıyorum. Bu değişikliği yapmak daha özgürlükçü, daha köklü bir anayasa değişikliğine engel mi? Bunun adı samimiyetsizliktir. Samimiyetsizlikleri o raddeye vardı ki, gün geçmiyor ki, söylediklerinin tersini yapmasınlar. Tesettürü rahibe kıyafetine benzeterek küçük gören afiş olayının yankısı daha bitmeden dün İzmir’de başka bir alemet-i farikaya imza attılar. Muharrem İnce’nin de katıldığı CHP’li bir belediyenin düzenlediği bir panelde, salondaki başörtülülere çok çirkin hakaretler edildi. Sizin tıynetiniz budur. Siz isteseniz de hoş görülü, saygılı olamazsınız beyler. Niçin mi? Ustalıkla yalan dolan ile propaganda yapma basitliğini siyaset yapmak sanıyorsunuz da onun için. Üstelik yalanı bile kendi mantığına göre satamıyor, yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz. Yarın Kılıçdaroğlu çıkar meydanlara, yine “Başörtü meselesini biz çözeriz” der ve bu meseleyi de böylece geçiştirirsiniz.
Ne demiştik? “Samimiyet insanın kendi hakikatiyle bütünleşmesinin tezahürüdür” Sizin kendi hakikatiniz var mı ki, onunla bütünleşme derdiniz de olsun? Anlaşılan sizin yalandan başka hakikatiniz yoktur. Mumunuz sönmeyecek. Yalancının mumu gibi söneceksiniz. İnsanımız tanımakta ustadır münafık’ı. Adam gibi var olmayı beceremediniz, beceremiyorsunuz. Mecburen yok oluşunuzun törenine hazırlanabilirsiniz.
Başkalarının bilgisi ile bilgin olsak bile ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz. (Montaigne)
Dolar
1.508
1.518
Euro
1.916
1.931
Sterlin
2.294
2.340
Altın
60.91
61.34
IMKB
61030
'Sörfün ustasıyım, Alaçatı'nın hastasıyım'...
Son birkaç yıldır, gitmezsem, görmezsem, orayı yaşamazsam olmaz, dediğim yerde
zamanının çoğunu geçiren biriyle röportaj yapmanın keyfini yaşıyorum. Belli ki,
O da tutkun. Benimki Alaçatı tutkusu, O’nunki Alaçatı’da rüzgar sörfü tutkusu.
Çağla Kubat’tan söz ediyorum. Alaçatı Yelken Kulübü’nün lisanslı rüzgar sörfçüsü
olan ve bu kadarla da kalmayıp, rüzgar sörfünde birçok kez şampiyonluklar
kazanmış manken, oyuncu ve sunucu Çağla Kubat’tan...
İstanbul’un ünlü sanatçı ve yazarları Kültür A.Ş.’nin iftarında buluştu.
İftardan sonra diş kirası olarak ne dağıtıldı?
Starbucks Coffee Türkiye, Yeni Şafak'ta yayınlanan İsrail mallarına boykot
haberinde, adının listedeki markalarda geçmesi üzerine bir açıklama yaptı.
Kategoriler
HaBerTaraf
HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÖRÜK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt PEKER (Kurucu)
www.habertaraf.com'da yayınlanan tüm materyalin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.