|
|
|
|
|
|
|
Hürriyet |
Ahmet HAKAN
|
Ve Hilmi ve Orhan ve İsmet
|
|
|
Radikal |
Akif BEKİ
|
Beyazların sitesine AK Parti neden giremiyor?
|
|
|
Yeni Şafak |
Ali BAYRAMOĞLU
|
Türkiye nereye doğru gidiyor?
|
|
|
Zaman |
Ali BULAÇ
|
Hiç davet edilmemeliydi
|
|
|
Milliyet |
Aslı AYDINTAŞBAŞ
|
Naipaul cehaleti ve hassasiyet faşizmi
|
|
|
Radikal |
Cüneyt ÖZDEMİR
|
Biraz da emretme komutanım!
|
|
|
BUGÜN |
Doğu ERGİL
|
Başlarken
|
|
|
Sabah |
Emre AKÖZ
|
Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı
|
|
|
Star |
Ergun BABAHAN
|
Asker, hizaya gel CHP sen de!
|
|
|
Posta |
Mehmet Ali BİRAND
|
Yahudi Lobisi sırt dönünce her şey değişti...
|
|
|
Star |
Mehmet ALTAN
|
İşte budur
|
|
|
Millî Gazete |
Mehmet Şevket EYGİ
|
Asıl kölelik şehevî çıplaklıktır
|
|
|
Zaman |
Mümtaz'er TÜRKÖNE
|
Generaller de insandır
|
|
|
Bugün |
Nuh GÖNÜLTAŞ
|
Ey siyasiler, Twitter tek yönlü iletişim ortamı değildir...
|
|
|
Akşam |
Oray EĞİN
|
Bir tecavüzcü olarak Hıncal Uluç
|
|
|
Yeni Şafak |
Osman ÖZSOY
|
Bir rica ve dilerim son defa...
|
|
|
Vatan |
Ruşen ÇAKIR
|
Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
|
|
|
Yeni Akit |
Serdar ARSEVEN
|
“Yandaş medya”dan korkuyor mu?..
|
|
|
|
|
|
Bir ayet ve yorumları üzerine
Mustafa YILDIZ
[email protected] |
|
Aziz ve sevgili kardeşim, yazar ve fikir adamı Fahrettin Dağlı Beyin bir ayet hakkında bana yönelttiği sorular mesajının bir kısmı aşağıda verilmiştir:
“BAKARA 109. ayeti ile ilgili olarak Allah’ın (cc) muradının daha iyi anlaşılabilmesi için değerlendirmelerinize ihtiyaç duydum.
(Ayet Meali)
Yukarıda mealini verdiğim Bakara 109. ayetin evrensel mesajı tam olarak tarafımdan anlaşılamamıştır.
Ayetin nüzul sebebi Uhut savaşı sonrası bir gurup Yahudi’nin müminlere yönelik olarak Uhud muharebesinin bir yenilgi olduğundan bahisle tekrar onları küfre döndürmeye yönelik bir gayretkeşlik olduğu bilindiğine göre bunun zamanımıza evrensel mesajı “bugün yine ehli kitaptan birçoğu müminleri küfre döndürmek isterler “diyebilir miyiz? Cevabın olumlu veya olumsuzluğunun dayanakları.
“Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün” den maksat, yani Allahın muradı nedir? Hangi emrin tahakkuku beklenmektedir?
Ayette geçen “affedin, hoş görün” emrini düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirebilir miyiz?
Evrensel bir mesaj olarak bugünümüze göndermesi ne olabilir?
Affediliciliğin ve hoşgörünün sınırları nelerdir?
Eğer eyleme dönüşmeyen bir düşünce olarak düşünürsek bunun sınırı nedir? Yani bir şey nereye kadar düşünce ve nereden ötesi eylem olarak kabul edilebilir?
Örneğin, misyonerlik faaliyetleri bir düşünceyi ifade etme özgürlüğü mü? Yoksa eyleme dönüşen bir düşünce mi?
Dolayısıyla söz konusu bu ayet ve kuranı kerimin genel bağlamından baktığımızda, günümüzün önemli tartışma konularından biri olan bu meseleye bakışımız ne olacaktır?”
CEVAPLAR
Sevgili Fahrettin Bey,
Sorunuzun odaklandığı nokta, ayetteki “Allah’ın emri gelinceye kadar affedici davranın onlardan uzaklaşın “ mealine gelebilecek olan ifade içinde, özellikle “Allah’ın emri”nin bu bağlamda ne anlama geldiğidir. Diğer sorularınız, mümkün olduğunca metin içinde cevabını bulacaktır.
Şüphesiz bu bir tefsir konusudur. Tefsir ise (birçok teknik usulleri olmakla beraber) ayetlerin bağlamından ve ifadeden yola çıkarak yorum yapmaktır.
Bu kısa tanımlamadan sonra belirtmeliyim ki bendeniz tefsir üzerine master yapmış olsam da kendimi bu alanda söz söyleyebilecek otoritelerden saymam. Ancak genel malumatı olan biri olarak herkes gibi ( Allah’a sığınarak) bir yorum yapabilirim.
Önce konumuz olan ayetin bir mealini verelim:
“Ehl-i kitap’tan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki haset duygusundan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah hükmünü ortaya koyuncaya kadar affedin ve hoşgörün. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.” (Kur’an Yolu-Türkçe Meal ve Tefsir/ Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)
NÜZUL SEBEPLERİ VE YORUMLAR
Ayetin nüzul sebepleri arasında şu olaylara işaret edilmektedir:
Uhut savaşında Müslümanların mağlup olması sonucunda Medine ve civarında önemli topluluklar teşkil eden Yahudiler, “Gördünüz mü, dininiz hak olsa idi yenilmezdiniz. Hak bizdedir. Bizim dinimize dönünüz.” Diye menfi propaganda ile onları dinlerinden döndürmek istiyorlardı. “hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra”daki hakikat, Hz. Peygamberin geleceğinin kendi kitaplarında da yazılı olduğunu bildikleri halde, demektir.
Başka bir nüzul sebebi olarak şu rivayete yer verilmektedir:
Ka’b bin Eşref Yahudi şair idi. Şiirleriyle peygamberi hicveder ve Kureyşi düşmanlığa teşvik ederdi. Allah Müslümanlara, onların eza ve cefalarına tahammül edip, mümkün olduğunca görmezlikten gelmelerini ve onlara af ile muamele etmelerini emretti. Bunun yerine namaz ve zekât gibi ibadetlerine devamla kendilerini güçlendirmelerini ve ahirette alacakları sevabı haber vermiştir. Bu duruma “Allah’ın harp emri, cihada izin verilme emri” gelinceye kadar devam edilmesi istenmiştir.
Elmalılı Tefsirinde şu yorumlara yer verilmektedir:
“Siz onları affedin, dediklerine bakmayın, heyecana kapılıp çekişmeye kalkmayın, ta ki Allah’ın emri gelsin, bulacaklarını bulsunlar. Elbette bir gün gelip belalarını göreceklerdir. Zamanı gelir, Allah muharebe emreder, o zaman vazifenizi yaparsınız, zamanı gelir daha başka felaketlerini müşahede edersiniz. Nihayet ahirette azab-ı azim içinde kıvrandıklarını görürsünüz.”
Süleyman Ateş, “Allah’ın emri” konusuna değinmemiş, ancak yapılanlar karşısında Müslümanların, affedici davranarak Allah’ın, namaz ve zekât gibi işlerin mükâfatını vereceğini zikrederek Müslümanlara moral verdiğini, yazıyor.
Elmalı Tefsiri, Ömer Nasuhi Bilmen tefsiri, Hülasatü-l Beyan tefsiri, Diyanet tefsiri, Esbabunnuzul tefsiri, Muhammed Esed tefsiri, Süleyman Ateş tefsiri, Celaleyn tefsiri gibi tefsirlerin hemen hepsi, aynı yorum ve rivayetleri değişik şekillerde sunuyorlar.
Bazıları ayette geçen “Allah’ın emri” kavramı üzerinde hiç durmuyor. Daha çok “haset” duygusu üzerinde durarak, Yahudilerin, Müslümanlara olan hasetlerinden dolayı bazı olaylar sebebiyle Müslümanları dinlerinden vazgeçirme çabalarına ve haset duygusunun genel anlamına değinmektedir. Bazıları ise konumuz olan “Allah’ın emri” kavramına değişik boyutlarda temas etmektedir. Konuya tatmin edici sayabileceğimiz şekilde açıklık getiren tefsir, Hülasatü’l Beyan’dır:
“Emri ilahiden murad; Beyzavi’nin beyanına nazaran Kureyza kabilesinin katli ve Beni nadir’in beldelerinden tard ve te’diplerine dair emri ilahinin gelmesidir.”
Bu ifadelerden sonra şu açıklamaya yer verilmektedir:
“İşte umur-i muslimine mütevelli ve re’s-i kârda bulunan zevat (idareciler) için bu ayeti celile büyük bir derstir. Çünkü re’s-i kârda bulunan (idareci) zevatın, ümmetin ahvalini iyi bilmesi ve kuvvetini tamamiyle tetkik etmesi ve kuvve-i maddiye ve maneviyesini nazarından uzak tutmaması, hariçten zuhur edecek belayâya mukabelenin zamanı olup olmadığını bilmesi ve mukabeleye kuvvet kâfi değilse kâfi derecede kuvveti ikmal edinceye kadar müdâratla vakit kazanması umur-i lazimeden olduğuna âyet delalet eder.”
BÜTÜN BUNLARDAN ANLADIĞIM
“Bugün yine ehli kitaptan birçoğu müminleri küfre döndürmek isterler “diyebilir miyiz?
Sorunuzun cevabı “Evet”tir. Çünkü bu gerçek değişmemiştir. “Siz onların dinine girmedikçe sizden hoşnut olmazlar” ebedi prensibi, insan ve toplum psikolojisinin değişmeyen bir kanunudur.
Misyonerlik bir eylemdir. Buna karşı yapılması gereken, kendi insanımızı donanımlı hale getirerek eylem planı uygulamaktır. Eyleme karşı misliyle eylem. Mücadele ve cihad budur. Dünya bütün yanlış düşünce ve inançlardan arınıp tam anlamıyla özgürleşinceye dek mücadele, hedefimiz olmalıdır.
Ancak bundan, Müslümanların, gayrimüslim ülkelerle yaptığı siyasi, iktisadi ve askeri entegrasyonların mutlaka zararlı olacağı sonucunu çıkarmamız yanlış olur. Çünkü ayetin söz konusu ettiği Yahudilerle ilişkiler kesilmeyip devam etmiştir. Önemli olan özünü kaybetmeden mücadeleyi kazanmaktır. Mücadelenin med-cezir kanunlarını iyi bilmek ve takip etmek şarttır.
Hoşgörünün ve affediciliğin sınırına gelince bu, Allah ve Resulünün bize öğrettiği kanunlar muvacehesinde akıl ve tedbir siyasetinin gerektirdiği ölçüler içinde mütalaa edilebilir. Kişiden kişiye, ortamdan ortama değişiklik arz edebilir. Daha iyi anlamamız için şu örnek yeterlidir, sanıyorum.
Bir doktorun hangi hastasına hangi tedaviyi uygulayarak başarılı olacağı, onun bilgi ve becerisine bağlıdır. Hz. Peygamberin “insanlara akıllarının düzeyine göre konuşunuz” malindeki hadisi, muhatabın özelliklerini ve ona yapılacak muamelenin, işi yapan kişi tarafından takdir edilebileceğini göstermektedir.
“Allah’ın (cc) emri” kavramının cevapları kısmen yukarıda zikredildi. Şu tespitlerimizle de tamamlanacağını umarım.
Ayetin nüzul sebebi ne olursa olsun, Kuran’ın kıyamete kadar yaşayacak olan insanlara hayat ve ilham kaynağı olması gerçeği, ondan dersler çıkarmamız ve hayatımızı tanzim ederken ona uygun düzenlemelere yer vermemiz gerektiğini ifade eder.
Hz. Peygamberin, mücadelesinin kronolojik tarihi içinde, konjonktürel durumları (çoğu kez Allah’ın yol göstermesi ile) en iyi şekilde değerlendirdiğini; 14 asır önce yaptığı askeri, siyasi, ekonomik ve psikolojik strateji ve taktiklerinin, dünya ölçeğinde ün yapmış askeri otoriteler tarafından (buna Gazi Mustafa Kemal dâhildir) nasıl hayranlık ve şaşkınlıkla takdir edildiğini bilmeyen yoktur.
Hicretten hemen sonra Medine’de kurulmuş olan ve dünya siyaset ve yönetimin en mükemmel örneğinin titiz bir şekilde korunması gerekiyordu. Bin bir çile ile kurulmuş bir düzeni, bir takım kışkırtmalarla hiç etmek akıl kârı olamazdı. Allah uyarmasa, belki de dayanılmaz tahrikler karşısında Müslümanlar bir takım hatalara düşebilirlerdi.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, ayette geçen “Allah’ın emri”nden maksat, dışarıdan gelebilecek her türlü müdahaleye, bir fizik mühendisi titizliği ile eylemin türü, tarzı, vasıtaları ve zamanlamasına karar vermektir.
Sonucu mutlaka lehe çevirecek şartların oluşmasını beklemek, bu yönde samimi bir gayret göstermek ve tam zamanında harekete geçerek en az zayiatla sonuca ulaşmak. Fakat mutlaka yıkmak amacı ile değil, belki de aleyhte olan şartların, zamanla lehe dönüştüğünü görerek hareketin tarzında ve türünde değişiklik yapmak.
Günümüz siyasetçileri (yöneticileri) için bu, kıldan ince, kılıçtan keskin bir siyasi hesap ve maharet işidir.
Dünya çapında siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri bir satranç oyununda kimin ne kadar başarılı olacağını olayların sonucu gösterir.
Allah’ın peygamberi ve onun topluluğu, nasıl ki Allah’ın yol göstermesi ile muvaffak oldularsa, niyet ve amaçları doğru olan yöneticiler de Kuran’ın bu ilkesi doğrultusunda başarıya ulaşabilirler.
Vellahu a’lemu bissavab- Allah, en doğrusunu en iyi bilendir.
|
|
19 Kasım 2010 - 00:01:02 |
|
|
Dolar |
|
|
1.465
|
1.475
|
|
Euro |
|
|
1.959 |
1.974 |
|
Sterlin |
|
|
2.306 |
2.350 |
|
Altın |
|
|
64.69 |
65.24 |
|
IMKB |
|
|
67148 |
|
|