|
|
|
|
|
|
|
Hürriyet |
Ahmet HAKAN
|
Ve Hilmi ve Orhan ve İsmet
|
|
|
Radikal |
Akif BEKİ
|
Beyazların sitesine AK Parti neden giremiyor?
|
|
|
Yeni Şafak |
Ali BAYRAMOĞLU
|
Türkiye nereye doğru gidiyor?
|
|
|
Zaman |
Ali BULAÇ
|
Hiç davet edilmemeliydi
|
|
|
Milliyet |
Aslı AYDINTAŞBAŞ
|
Naipaul cehaleti ve hassasiyet faşizmi
|
|
|
Radikal |
Cüneyt ÖZDEMİR
|
Biraz da emretme komutanım!
|
|
|
BUGÜN |
Doğu ERGİL
|
Başlarken
|
|
|
Sabah |
Emre AKÖZ
|
Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı
|
|
|
Star |
Ergun BABAHAN
|
Asker, hizaya gel CHP sen de!
|
|
|
Posta |
Mehmet Ali BİRAND
|
Yahudi Lobisi sırt dönünce her şey değişti...
|
|
|
Star |
Mehmet ALTAN
|
İşte budur
|
|
|
Millî Gazete |
Mehmet Şevket EYGİ
|
Asıl kölelik şehevî çıplaklıktır
|
|
|
Zaman |
Mümtaz'er TÜRKÖNE
|
Generaller de insandır
|
|
|
Bugün |
Nuh GÖNÜLTAŞ
|
Ey siyasiler, Twitter tek yönlü iletişim ortamı değildir...
|
|
|
Akşam |
Oray EĞİN
|
Bir tecavüzcü olarak Hıncal Uluç
|
|
|
Yeni Şafak |
Osman ÖZSOY
|
Bir rica ve dilerim son defa...
|
|
|
Vatan |
Ruşen ÇAKIR
|
Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
|
|
|
Yeni Akit |
Serdar ARSEVEN
|
“Yandaş medya”dan korkuyor mu?..
|
|
|
|
|
|
Kadınlar Gaziantep'te buluştu
Kevser TOPKAR
[email protected] |
|
Gaziantep'te Bülbülzade Derneğinin ev sahipliğinde kadın buluşmalarının 10. sunu gerçekleştirdik. Kadının emeğini ve üretime katkısını konuştuk. Sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla oluşturulan bu sempozyumda katılımcıların büyük çoğunluğunun başörtülü hanımlar olması konuşmaların seyrini doğal olarak “genelde kadının ama özelde başörtülü kadının” günümüzde üretime katılma sürecinde yaşadığı ve halen de yaşamakta olduğu serüvene getirdi.
Farklı meslek dallarında istihdam edilen kadınlarımızın cinsiyetlerinden dolayı ve başörtülü olmaları hasebiyle maruz kaldıkları uygulamaları bazen yüreğimiz burkularak bazen de o zamanlardaki müslümanlık anlayışımızın bugün komik bulduğumuz hallerine gülümseyerek dinledik.
Güneydoğulu kadınlarımızın savaş dolayısı ile yaşadığı acılara kendi ifadeleriyle şahit olduk. Konuşmacı Kürt kardeşlerimizin yaşları neredeyse savaşın içinde gözlerini dünyaya açmışlar diyebileceğimiz bir mevsimdeydi. Belki de çoğu kendi evlerinin bulunduğu coğrafyalarda savaşın, ölümün ve zulümün olmadığı zamanları yaşamamışlardı. Huzur yüreklerine değmeden bugünlere gelmişlerdi. İki tarafı kaskin bir bıçak olmuştu hayat onlar için. Kürtçe ismini sempozyumda kullanan kardeşime nüfus kayıtlarındaki isminin neden farklı olduğunu sordum. Yasak olduğundan aile içinde farklı resmi kayıtlarda farklı olduğunu çatışmaya sebeb vermemek için de dışarıda kullanmadığını söyledi. Küçük Rojda geldi hatırıma. Burada onun hikayesini anlatmak gündem dışı belki ama kısaca bahsetmek istiyorum.Rojda altı yaşında. Onbir kardeşi var. Göç ederek İstanbul'a gelmişler. Beslenme bozukluğundan (açlık} gelişimi eksik ve okumak, okula gitmek istiyor.Kardeşlerine verilen eğitim desteği çerçevesinde kapılarına gelen servis aracına binmek için onlardan daha önce hazırlanıp beklemesi ve aylar süren”beni de alın” ısrarı bizleri bu programa kapsamı dışında olmasına rağman Rojda'yı da almak durumunda bıraktı. Şu an bu merkezin gözdesi. İsmi zihnimizde hiçbir bölücülüğü çağrıştırmıyor. Rojda, adını Ayşe olarak değiştirmeden okuyabilecek.
İsim Kürt kardeşlerimin gündeminin belki de en sonuncusu. Yaşadıkları onca acıdan sonra sanırım bu hafif kalıyor. Barışa inançları çok uzaklarında.
Bu buluşma mağduriyetlerin, insan hakları ihlallerinin, inanç özgürlüklerine getirilen sınırlamaların gölgesinde geçti. Bir şeyi farkettim. Uzun yıllar maduriyet yaşayanlar herşeyin birgün düzelebileceğine olan inançlarını yitiriyorlar. 1981 Hukuk Fakültesi girişli bir arkadaşımız 25 yıldır yaşadıklarını anlatırken onun da güneydoğulu kardeşlerimiz gibi özgürlüğe dair bütün inançlarını ve umutlarını yitirmiş olduğunu farkettim.
Alternatif arayışları devam ediyor.Başörtülü kadınlarınların bu seçimlerde bağımsız milletvekilli adayı olmaları üzerine konuştuk. Kadınlar kendi siyasetlerini kendileri üretmek noktasındalar. Hükümetin yaptığı düzenlemelerin yeterli olmayacağına inanılıyor. Hatta üniversitelerde başörtüsünün serbest olduğuna dair YÖK başkanının açıklamasını bile daha önce Başbakanın bu konuda söz verip yerine getirememesi babında algılıyorlar. Referandumdan sonraki düzenlemelerden, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeni yapısından değişen Anayasa Mahkemesinden bahsetmemin pek yararı olmadı.
Kürtler barışın geleceğine, başörtülüler toplumda diğerleriyle eşit haklara sahip olacaklarına inanmıyorlar. İnanmak istiyorlar ama inanamıyorlar. Belki de defalarca inanıp yanıldıkları içindir. Yeni hayal kırıklıklarına tahammüllerinin kalmadığındandır.
Kadın emeğinin ücretlendirilmesi de gündem oluşturan maddelerden biriydi. Geçtiğimiz haftalarda İstanbul'da Uluslar arası Yoksulluk Sempozyumu yapıldı. TC Başbakanlık Sosyal yardımlaşma Dayanışma Fonu'nun düzenlediği sempozyum Haliç Kongre Merkezinde üç gün süreyle devam etti. Sempozyuma ben de katıldım. Özellikle İngiltere ve Hindistanın yoksullukla mücadele metodları beni bir hayli düşündürdü. “Yoksullara nakit yardımında bulunun” tavsiyesi vardı. Bizde Fon başta olmak üzere yoksullara para vermek yerine geçimlerinin devamlılığını sağlayacak iş imkanları oluşturmak üzerine bir felsefe vardır. Hatta para vermanin tenbelliğe sevkedici sonuçlarından çekinilir.Sempozyum katılımcıları az miktarda dahi olsa düzenli gelirin kişinin kendine güveni ve iş arama sürecine bunun katkısı, karnını doyuracak kadar da olsa bir gelire sahip olmanın özgürleştirici ve kişiyi geliştirici tesirlerinden sözettiler. Hatta öğrencilere aylık düzenli harçlıkların verilmesinin hareket serbestisi açısından gerekli olduğu vurguladılar. Yoksulun parayı kullanamayacağı savının doğru olmadığını onların ihtiyaç sıralamalarını bizlerden daha iyi bildiklerini ifade ettiler. Hindistan, günlük bir dolar gibi ufak bir meblağın bile yeterli olabileceğini, yardım kuruluşlarının organizasyonu için bundan daha fazlasının sarf edildiğinden bahsetti. Bu yönüyle değerlendirirsek kadınların talepleriyle dünya trendinin bağdaştığını görüyoruz.
Buluşan kadınlar ev işlerine yaptıkları katkının, tarım ve hayvancılık alanlarında çalışanların emeklerinin ücretlendirilmesini talep ettiler. Kadına ev işleri için ücret ödenmesi fikri subjektif gibi görülse de sabit bir gelirinin olması ve kocasından harçlık alır pozisyonundan kurtarılması sorunların çözümünde iyileştirici bir etkiye sahip olabilir. Kendi kazancı üzerinde tasarruf yetkisini erkeğin elinde bulunması kadını para kazandıracak işlerde çalışmaya itmektedir. En büyük üretkenliğini çocuk yetiştirerek gösteren kadının bu emeği medya başta olmak üzere eğitim ve öğrenme kanalları vasıtasıyla küsümsenmektedir. Keşke olmasa ama değerin para ile ölçüldüğü kapitalist bir toplum yapısının içinde kadın erkeklerin insafına terkedilmemelidir. Kendini geçindirecek kadar dahi olsa bir gelirinin olması aile ilişkilerinde eşitlerin hukukunu doğuracaktır. Kendi hayatı üzerinde söz sahibi olan kadın, eşinin karşısında alternatif sahibi olduğu için onun algılamasındaki yanılgıları da düzeltebilecektir. Her davranışa katlanılmayacağını fark ederlerse daha saygılı bir hayat standardı da yakalanabilir. Bu aile içi mutluluğun da tesisini sağlar.
Evet kadınlar buluştuk. Mutluluklarınızın ve hüzünlerimizin kaynağı erkeklerimizi de konuştuk. Onların hayatlarımızda tamamlayıcı olmalarını ne kadar arzu ettiğimizi açıkca ifade etmesek de bu minvaldeki cümleleri alkışlayarak duygularımızı gösterdik.
Kadınlar buluştuk.Temennim odur ki kadın erkek birbimizi anlayarak gönüllerimizde yoksunluğunu çektiğimiz aşkı aile çatısı altında tadıp iyileştici ve enerji veren gücüyle ufak kusurlarımızı görmeden çocuklarımıza sevgi dolu, huzur dolu yuvalar sunabilelim.
Toplumsal ve siyasal ayrımcılıkların, üstünler hukukuna dayalı sistemin birgün son bulması temennisiyle gönüllerimizi affetmeye açık bırakarak Gaziantep'ten ayrıldık.
|
|
1 Kasım 2010 - 09:18:08 |
|
|
Dolar |
|
|
1.465
|
1.475
|
|
Euro |
|
|
1.959 |
1.974 |
|
Sterlin |
|
|
2.306 |
2.350 |
|
Altın |
|
|
64.69 |
65.24 |
|
IMKB |
|
|
67148 |
|
|