DOLAR 1.475 - EURO 1.974 - ALTIN 65.24 - IMKB 67148
TV REHBERİ-SIK KULLANILANLARA EKLE-SİTENE EKLE-RSS
Perşembe 25 KASIM 2010
Wikileaks belgelerinde Türkiye bombası Gül. Normalleşme süreci için devam edeceğiz Oana'nın yeni başkanı bengi ''Balyoz''da talimatla ifade verdiler "Mürekkep yaşının tespiti" sorulacak YÖK için yeniden yapılanma kararı Üniversite olayında tutuklu sayısı 12 oldu Galatasaray Kulübü'nden açıklama Bursaspor Başkanı Yazıcı son noktayı koydu Şehit Er'in cenazesi toprağa verildi habertaraf.com
 
 
 
Türkiye'de başörtüsü neden takılıyor?
 
 
 
 
Mustafa YOLCU
Köpeğin tasması
 
 
 
Okur Temsilcisi
Hırsızlığın yeni adı: Bir internet sitesi
 
 
 
 
Alparslan Türkeş'in doğum günü
 
 
 
 
 
Hürriyet
Ahmet HAKAN
Ve Hilmi ve Orhan ve İsmet
 
 
Radikal
Akif BEKİ
Beyazların sitesine AK Parti neden giremiyor?
 
 
Yeni Şafak
Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye nereye doğru gidiyor?
 
 
Zaman
Ali BULAÇ
Hiç davet edilmemeliydi
 
 
Milliyet
Aslı AYDINTAŞBAŞ
Naipaul cehaleti ve hassasiyet faşizmi
 
 
Radikal
Cüneyt ÖZDEMİR
Biraz da emretme komutanım!
 
 
BUGÜN
Doğu ERGİL
Başlarken
 
 
Sabah
Emre AKÖZ
Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı
 
 
Star
Ergun BABAHAN
Asker, hizaya gel CHP sen de!
 
 
Posta
Mehmet Ali BİRAND
Yahudi Lobisi sırt dönünce her şey değişti...
 
 
Star
Mehmet ALTAN
İşte budur
 
 
Millî Gazete
Mehmet Şevket EYGİ
Asıl kölelik şehevî çıplaklıktır
 
 
Zaman
Mümtaz'er TÜRKÖNE
Generaller de insandır
 
 
Bugün
Nuh GÖNÜLTAŞ
Ey siyasiler, Twitter tek yönlü iletişim ortamı değildir...
 
 
Akşam
Oray EĞİN
Bir tecavüzcü olarak Hıncal Uluç
 
 
Yeni Şafak
Osman ÖZSOY
Bir rica ve dilerim son defa...
 
 
Vatan
Ruşen ÇAKIR
Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
 
 
Yeni Akit
Serdar ARSEVEN
“Yandaş medya”dan korkuyor mu?..
 
 
 
 
Ahmet HAKAN
 
Mustafa Yahya COŞKUN
 
Cüneyt ÖZDEMİR
 
Ruşen ÇAKIR
 
Aliya RAHTE
 
 
 
Dün yine seyre daldım

Abdullah ÖTGÜN
 
 
Hani bir türkü var ya: 

Gâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi

Gâh inerim yeryüzüne, seyreder âlem beni”

diye. Ben de ara sıra öyle yapayım diyorum ama olmuyor. Birkaç sefer denedim, mantıksız geldi bana. Gökyüzüne çıktım, âlemi filan seyredemedim. Uçaktaydım çünkü. Hiçbir şey net görünmüyordu. Acaba tersi mi ki dedim, âlem mi beni seyrediyor dedim, yok. Âlem de beni seyredemiyordu, uçak çok hızlı gidiyordu.

En güzeli yeryüzünde yapmaktı ne yapacaksan. Eskiler doğru demiş:  “ayağın yere basacak” derken.

Doğayı incelemeyi çok severim. Bir böcek görürüm, eğilirim dakikalarca, bazen saatlerce seyrederim onu. Kimi böcek rahat durmaz yerinde, kıpraşır, yürür gider. Haliyle ben de onu takip edeceğim diye sürünüyorum biraz. 

Kimi böcek çok küçük oluyor ve çok yakından izlenmeyi gerektiriyor. Böyle olunca da yüzünüz toprağa sürtülüyor kimi durumda. Benim çok oldu şahsen yüzümün bu nedenle kanadığı. O zaman hak verdim dünyamıza “yeryüzü” diyen atalarımıza. Hakikaten de yiyordu yüzünüzü. Bir de öldükten sonra toprağın yüzümüzü çürüteceğini düşünürsek bu ismi verene hepten hak vermemiz gerekir.

Neyse efendim, dün gezime balık halinden başladım. Buraya niye balık hali demişler diye de düşünmeden edemedim. Herhalde o kıpır kıpır canlı, güzelim balıkların ne hale geldiğinin gösterildiği yer olduğu için öyle denmiştir diye düşündüm sonra. 

Gözleri belermiş, pulları solarmış (solarmak, solaryum vasıtasıyla adamın rengini kaçırma sanatının icadından sonra ortaya çıkmış bir kelimedir), kısacası hayvanlar perişan. Balıkları bu hale getirmemek gerek diye düşündüm. Çünkü henüz çırpınan bir balık beddua ediyordu “bizi bu hale getirenler Allah’ından bulsunlar” diye. Sebze haline götürseler farklı olacaktı sanki durum.

Canım sıkıldı orda, gittim bahçeye, toprağın üstüne serildim güzelce. Derken bir solucanla kırkayak çıkageldi yanıma. Yakın akrabaydılar herhalde bu iki hayvan. İzledim ikisini de. Solucan, kırkayağı peşinden götürüyordu. Küçük bir deliğin yanına geldiler. Solucan delikten içeri kayıverdi. Kırkayak geçemedi, ayakları takıldı. Sonra çıktı dışarı solucan da. Kırkayağa dedi ki:

“Gördün mü arkadaş, gel inat etmekten vazgeç, kestir şu ayaklarını. Allah muhafaza, şimdi birisi seni kovalıyor olsaydı kaçıp kurtulamayacaktın bu delik vasıtasıyla”

“Haklısın abi, yürü gidelim. Çok acımayacak ama değil mi?” dedi kırkayak.

“yok, acımayacak” diye yeminler ederek götürdü solucan kırkayağı. Bir dükkâna vardılar ve içeri girdiler. Dükkân dediğim de toprağın altında bir oyuk. Sonrasını göremedim ben tabi ama sünnet olan çocukların bağırtılarına benzer feryatlar yükseliyordu içerden.

Yarım saat sonra filan dışarı iki tane solucan çıktı. Hayretler içerisinde kaldım. Solucanın biri diğerine “geçmiş olsun abi, hadi hayırlı olsun” diyordu. Demek ki ayaklarını kestiren kırkayakları biz solucan diye adlandırıyormuşuz farkında olmadan. 

Kendi kendime hayıflandım “bunca yıl solucan diye bir hayvanı  var zannettik” diye.

Derken, telefon çaldı. Arayan bir arkadaşımdı. “Çabuk gel dedim, sana çok önemli şeyler anlatacağım.” Geldi arkadaşım ve anlattım tüm bu gördüklerimi. Arkadaşım köyde yetiştiği için bu olaylara aşinaydı. Hiç şaşırmadı. Gerçek solucanla, ayağını kırktırarak sonradan solucan görünümü kazanan kırkayak solucan arasındaki farkı anlattı bana.

Solucanların bir özelliği vardır, bilir misiniz? Solucanı ortadan ikiye bölerseniz ölmüyor. Rejenerasyon (yenilenme) geçiriyor ve o iki parça da iki ayrı solucan oluyor. Ama sevinmeyin hemen, gerçek solucanın farkı bu değilmiş. Bu olay tüm solucanlarda varmış. 

Gerçek solucanı ancak şöyle anlayabiliyormuşuz: solucanı alıp enine ikiye bölmeyecekmişiz ama, boydan boya, yani baş kısmından başlayıp kuyruğa kadar dikkatlice yaracakmışız ortadan. Hani enlemesine ikiye böldüğümüz solucanın iki parçası da canlı kalıyor da iki ayrı solucana dönüşüyordu ya, işte boylamasına böldüğümüz solucanda bu durum olmuyor. 

Soldaki parça canlı kalıyor, sağdaki parça ise maalesef ölüyor. Zaten atalarımız bu yüzden solucan demişler bu hayvana. Anladınız dimi? Solu can, ama sağı can değil. Zaten atalarımız hiç boş konuşmamışlar nerdeyse.

Şaşırdım kaldım. Bunun elbet bir sebebi olmalıydı. Herhalde hayvanın kalbi sol tarafta, o yüzden sol kısım canlı kalıyor diye düşündüm.

Aklınızda bulunsun. Gerçek solucanla sahtesini ayırmanın tek yöntemi budur. 

Hepinize doğayla iç içe hafta sonları diliyorum. Çocuklarınızı  oyuncaklarla, bilgisayarlarla oyalamayın. Bırakın bahçede, toprakta oynasınlar.

 
25 Temmuz 2010 - 08:26:04
 
 
Havadurumu
 

 
 Dolar
 
1.465
1.475
 
 Euro
1.959 1.974
 
 Sterlin
2.306 2.350
 
 Altın
64.69 65.24
 
 IMKB
67148  
 
 
İHL Sözlük sizi davet ediyor!...
 
İHL Sözlük'te ne var ne yok? Amaçları ne? Nasıl oluşuyor bu sözlük? Genç yönetici 'Zaman Lık' ile konuştuk.
 
 
 
 
  Türk Malı dizisinde Abiye Kuzu karakterini canlandıran Binnur Kaya diziyle yollarını ayırıyor. Geçen haftalarda Kaya, Şafak Sezer ile tartışma yaşamıştı.  
 
 
 
  Okan Bayülgen; mimar Seyhan Özdemir'i oturduğu apartmanın karşısına bina yaptırdığı için Anıtlar Yüksek Kurulu'na şikayet etti. Bununla da yetinmeyip onu 'Disko Kralı'nın skeçlerinde tiye aldı!    
 
 
 
 
CHP ile BDP'nin "sol blok" olarak adlandırılan olası bir seçim ittifakına nasıl bakıyorsunuz?
 
- Her parti arasında ittifak olabilir. Gayet doğal karşılıyorum.
 
- Bu ittifakın sol değil "Kemalist" bir buluşma olacağını düşünüyorum.
 
- Demokratikleşmeye daha çok hizmet eden bir ittifak olur.
 
- Bölgenin, ülkenin ve demokratikleşmenin aleyhine, tehlikeli bir proje.
 
Anket Sonuçları
 
 
 
 
 
 
 








 
 
       
Kategoriler   HaBerTaraf HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÖRÜK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt PEKER (Kurucu)

habertaraf.com'da yayınlanan tüm materyalin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.


  
 
 
Gündem Sağlık-Çevre Hakkımızda
Yazarlar Eğitim Künye
Güncel Bilim-Teknik İletişim
Siyaset Kültür-Sanat Yayın İlkeleri
Dünya Mizah Yorum Kriterleri
Yurt Yaşam
Ekonomi-İş Medya  
Spor Magazin