|
|
|
Ersavcı: Meydanı tarihçilere bırakmalıyız
|
|
|
|
|
Star |
Ahmet KEKEÇ
|
27 Mayıs kokuları geliyor
|
|
|
Bugün |
Ali Atıf BİR
|
Yumurtalar süngümüz, şemsiyeler miğferimiz...
|
|
|
Zaman |
Ali BULAÇ
|
Yumurta fikir değildir
|
|
|
Yeni Akit |
Ali İhsan KARAHASANOĞLU
|
Baro Başkanı, “Kanunu görmezden gelin” derse!
|
|
|
Milliyet |
Aslı AYDINTAŞBAŞ
|
PKK cemaatten ne istiyor?
|
|
|
Vatan |
Can ATAKLI
|
Yumurta “darbeci” taş “demokrat” olamaz
|
|
|
Sabah |
Engin ARDIÇ
|
"Kemalist olmayan" sol nasıl üretilir?
|
|
|
Bugün |
Gülay GÖKTÜRK
|
Tarih tekerrür eder mi?
|
|
|
Yeni Şafak |
Hakan ALBAYRAK
|
"Hicaba Azadlıq"
|
|
|
Akşam |
İsmail KÜÇÜKKAYA
|
İstanbul polisi nerede hata yaptı?
|
|
|
Milliyet |
Mehveş EVİN
|
Gülen okulları Hollanda Meclisinde
|
|
|
Sabah |
Nazlı ILICAK
|
CHP kurultayına doğru
|
|
|
Star |
Şamil TAYYAR
|
“Tayyip bey haddini aştı”
|
|
|
Akşam |
Serdar AKİNAN
|
Piç kuruları
|
|
|
Millî Gazete |
Sinan BURHAN
|
Sünniler Kerbela'nın neresinde?
|
|
|
Radikal |
Tarhan ERDEM
|
Çarşaf liste, nereden nereye?
|
|
|
|
|
|
İbrahim YILDIRIM
|
|
Adem Yavuz IRGATOĞLU
|
|
Ercan AKSOY
|
|
Ahmet ÖZCAN
|
|
Necmettin EVCİ
|
|
|
|
|
|
68 Kuşağı fetişizmi
Selami SAYGIN
[email protected] |
|
Aralık ayı başında İstanbul’da Dolmabahçe’de Başbakan Erdoğan’ın Üniversite Rektörleri ile yapacağı toplantıyı protesto etmek amacıyla yürüyüşe geçen öğrenci grubu, polis barikatını aşmaya çalışınca inanılmaz bir şiddete maruz kaldı. Ömründe polis dayağı yememiş olanların bu olayı anlaması elbette zor olacaktır. Öğrencilerin protestolarının bir anlamını bulmak ta zordur. Ancak onlar yine de kendilerine göre bir neden bulup yola çıkmışlar. Çıkan arbedenin daha başında yakaladıkları Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürünü linç etmek üzereyken, Müdürü meslek taşları zar zor kurtarmıştır. Zaten her türlü hazırlığı olan poliste öğrencilere karşı başlattığı meydan savaşını kazanmıştır.
İstanbul olayından dört gün sonra Ankara-SBF de konuşmacı olarak çağrılan Süheyl Batum ve Burhan Kuzu ise İstanbul’daki olayın rövanşının hedefi oldular. Gerçi Batum kısada olsa konuşmasını yaptı. Ama Kuzu sahnede görünür görünmez bir yumurta yağmuruna tutuldu. Polis korumasında binayı terk etmesine de kapılar tutularak engellenmeye çalışıldı. Polis yine biber gazı ile Kuzuyu binadan çıkardı.
İstanbul ve Ankara’daki olayları Öğrenci Kolektifi diye bir grubun organize ettiği haber oldu. Bu grup ise Doğu Perinçek liderliğindeki İşi Partili Öncü Gençlik, TKP bağlısı gençlere kadar pek çok sol hizbi içinde barındırmaktadır. Düşmanlık derecesinde AKP muhalifidirler. Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılmasını engellemeye çalışmak gibi eylemleri ile de zaman zaman gündeme gelmektedirler.
Üniversite öğrencilerinin iktidara karşı bir koz olarak görüldüğü bu olaylardan sonra bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ankara ve İstanbul’da ki olaylara katlan bazı öğrenciler adeta birer kahraman gibi CHP temsilcileri tarafından TBMM’ye alınarak ödüllendirildiler ağırlandılar. Benzeri olayların artarak yayılması içinde her türlü özendirici konuşmaları yaptılar.
Olayların ardından başlayan tartışmalar devam etmektedir. Taraflar çoğunlukla bulundukları yere göre bu olaylar bahanesi ile ya bütünüyle öğrencilerin eylemlerini ve onlara destek olan medyayı eleştirmekte yada öğrenci eylemlerinin birer sorumluluk ve fedakarlık örneği olduğu gibi savunmalarını yapmaktadırlar. Öğrenci eylemleri söz konusu olunca araya “68 kuşağı” da katılmaktadır.
Cengiz Çandar’a bakılırsa “Kanatoğlu dalga boyundaki Batum ile 68 kuşağına dil uzatan Kuzu tutucu” imiş (Radikal Gazetesi, 11-12-2010). Özgürlükçü görüşleri ile tanınan Çandar, 68 kuşağının eleştirilmesini bile bir çeşit özgürlük ihlali gibi görmektedir. 68 kuşağı bazı çevreler için bir çeşit fetiş durumuna gelmiştir. Onlar her türlü yanlıştan uzak olarak görülmektedirler. Bütün çabalarının da hak ve özgürlük için olduğu iddiasındadırlar. Adeta bir koro oluşmuştur bu konuda. Tuhaf olan bu koroya Çandar’ın da katılmasıdır.
68 kuşağı diye fetişleştirilen gençlik hareketi sol gruplardan oluşurdu. Büyük çoğunluğu Ortodoks solculardı. Yani Rus yanlısı idiler. Rus yanlısı olmak,doğal olarak, Rusya ile rekabet halinde olan ABD ve NATO’ya da karşı olmak anlamına gelirdi. Bunun için ABD ile her alanda ve zeminde mücadeleyi “kutsal görev” gibi görürlerdi. Rusya hesabına ABD’ye NATO’ya sövüp saymak ise elbette “bağımsızlık” yanlısı olarak görülemez. Bu grupların “Türkiye’nin tam bağımsızlığını” istedikleri gibi iddialar, onların Rus yanlılığını örtme ve sevimli gösterme çabasından başka bir şey değildir. Bunların bağımsızlıktan kasıtları, elbette Türkiye’nin Rusya blokuna katılması idi. Bunun için de öncelikle ABD ve NATO ittifakından Türkiye’nin ayrılması gerekirdi.
68 kuşağının hak ve özgürlük istedikleri de hiç inandırıcı değildir. Bir şehir efsanesi gibidir. Onların görüşlerine göre hak ve özgürlük yalnızca kendileri içidir. Kendilerinden olmayanların onlarla eşit haklara sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim onların güçlü olduğu hiçbir üniversite de solcu olmayanlar, öyle görünmeyenler barınamazdı, okuyamazdı. Bazen boğularak bazen de çatı katlarından aşağıya atılarak öldürülürlerdi. Bu durum solda bir gelenektir. Bu günlerde başörtüsü yasağının kaldırılmasına itiraz edenler de bunlar değil midir? Başörtülülere özgürlük verilmesinin, onlara okuma haklarının iade edilmesinin sola-solculara bir hak kaybı gibi bir zarar vereceği söylenemez. Buna rağmen itiraz edebiliyorlar. Çünkü esas itibarı ile İslam’a düşmanlık bu grupların baskın özelliğidir.
Bu tür öğrenci grupları günümüzde büyük ölçüde Kemalist çizgidedir. Sabih Kanatoğlu gibiler bunların baş tacıdır. Bu tür öğrenci gruplarının taleplerinin demokrasi,hak hukuk gibi kavramları içermediği bilinmesine rağmen sırf sol grup oldukları için bunların hak adalet istedikleri gibi bir nakarat tekrarlanmaktadır. Kemalizm’den yana oluşları Ankara SBF de Batum ile Kuzu’yu protesto ayarında bile kendini göstermiştir. Batum ara sıra laf atmalarla, sözü kesilerek engellenirken Kuzu’ya ağzını bile açtırmadan adeta rehin alınmıştır. Oysa Türkiye’deki kurulu düzen Kemalizm’dir. Kuzu’nun siyasi çizgisi de Kemalizm’e yakın değildir.
Müflis tüccarların eski günleri ile övünmesi gibi bazı kesimlerin de “68 kuşağından” olmaları ile övünmeleri yalnızca yaşlılıkla açıklanabilir mi? Bu kesimlerin bazı ortak hurafelere de sahip oldukları görülmektedir. Mesela: “68 Kuşağına ve SBF öğrencilerine laf söyleyecek adam çarpılır” imiş. (C. Çandar, ag.m.) Türkiye’nin en ciddi ve ünlü gazetecilerinden Çandar’ın iddiası böyledir. 68 Kuşağını eleştirmek bir çarpılma nedeni olabilirmiş. Kendisi hiçbir şekilde çarpılmayacaktır. Çünkü hem o kuşaktan olmakla gelmekle övündüğünden hem de o kuşağa laf söylemediğinden çarpılma tehlikesinden korunmuştur.
68 Kuşakçılarının başka bir ortak fetişi de Deniz Gezmiş’tir. Çandar, onun Filistin kamplarından geldiği tozlu elbisesi ile SBF de konuştuğunu aktarmaktadır. Madem Filistin’e ilgi göstermek, yardım etmek bu kadar meziyettir de Abdülhamit’ten sonra Türkiye’nin gelmiş geçmiş Başbakanları arasında T. Erdoğan’dan daha çok Filistin yanlısı bir Başbakan olmuş mudur? Filistin’e gittiği için sol Gezmiş’i fetiş haline getirdiyse, T. Erdoğan’ı da aynı şekilde fetiş haline getirmeli değil midir? Ancak günümüz Türkiye’sinde sol en çok T. Erdoğan düşmanıdır. Solun Filistin’e geçmişte olan ilgisini de önemli ölçüde ABD ve Rusya rekabeti tayin etmiştir. Çünkü ABD başından beri İsrail yanlısıdır. SSCB (Rusya) ise Filistinlilerden yana gibi olmuştur. ABD ve Rusya arasındaki rekabet Türkiye’deki solu İsrail karşıtı ve Filistin taraftarı yapmıştır.
İstanbul ve Ankara öğrenci eylemlerini düzenleyenlerin en çok seslendirdikleri sloganları ise “Üniversiteler bizimdir” olmuştur. Elbette burada geçen “biz” önemlidir ve hangi çevreleri kapsadığı da önemlidir. Aslında ellerinden gelse, tıpkı 68’li amcaları gibi kendilerinden olmayanları asla üniversitelere sokmayacaklardır. Zaten “Demokratik Üniversite” dedikleri kendi denetimlerinde olan üniversitelerdir. Demokrasi yalnızca kendi istekleri ile sınırlıdır. Başkalarının istekleri de hakları da zaten yok ve suç sayılır. Buna rağmen Çandar: “68 kuşağına dil uzatarak ortaya koyan Burhan Kuzu’nun SBF’de konuşmaları ve orada dinlenmeleri gerekmez. Gitsinler başka yerde konuşsunlar” iddiasındadır.
Görüldüğü gibi 68 Kuşağı dün demokrasinin önünde bir engeldi bu günde engel olma halini devam ettirmektedir. Hak ve özgürlük taleplerinin savunusu Çandar bile Kuzu’nun zorbalıkla susturulmasını “başka yerde konuşsun” diye savunmaktadır. Çünkü “Üniversiteler bizimdir”. Bütün “Üniversiteler bizim” olursa Kuzu gibiler hiçbir yerde konuşamayacaktır. Çandar’ın da konuşabileceği şüphelidir. Belki Gezmiş ile arkadaşlığı nedeniyle ona bir istisna tanınabilir. Ancak orada Sabih Kanatoğlu gibilerinin “bizim üniversitelerde” başköşede olacakları açıktır. Başörtülülerin de o üniversitelerin bahçelerinde bile dolaşamayacakları da kesindir. Bunun bir sonraki adımı da “68 Kuşağına ve SBF öğrencilerine uzanan diller koparılacaktır” olursa elbette sürpriz olmayacaktır. Zaten zorbalık konusunda sol ile faşizm birinci dereceden akraba değiller midir?
|
|
12 Aralık 2010 - 00:00:54 |
|
|
Dolar |
|
|
1.497
|
1.507
|
|
Euro |
|
|
2.004 |
2.019 |
|
Sterlin |
|
|
2.360 |
2.405 |
|
Altın |
|
|
67.21 |
67.87 |
|
IMKB |
|
|
66380 |
|
|
|
|
Türk polisi AB polisinden daha merhametli... |
|
Başmüzakereci Egemen Bağış ile Türkiye'nin ele alınacağı AB Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesinde konuştuk. Son öğrenci eylemlerini ve polisin tavrını değerlendiren Bağış, Avrupa'da da polisin eylemciye gül atmadığını söyledi. Türk polisinin daha merhametli olduğunu savundu
|
|
|