|
|
 |
Ötekileştirme veya mahalle baskısı
Fahrettin DAĞLI
[email protected] |
|
Bir önceki yazımın devamı olarak toplumsal katmanların birbirini anlama, empati yaparak ötekini veya ötekileştirdiklerimizi anlamaya çalışmak konusuna devam edeceğim.
Muhafazakâr cenah ısrarla Ak Parti Hükümeti döneminde ve muhafazakârlaşma trendi yükselen toplumumuzda ötekileştirmenin ve mahalle baskısının olmadığını savunuyor; bununla da kalmayıp bu durumu ispatlamaya çalışıyor.
Kendilerini ötekiler olarak konumlandıranlar; bazı illerdeki içki tüketiminin azaldığından hareketle iddialarına mesnet oluşturmaya çalışırken, karşıdakiler ise, bahse konu illerde içki tüketiminin artığını savunmaya çalışıyorlar.
Malum çevrelerin iddialarına karşın diğerleri: Bundan önceki süreçlerde özellikle 28 Şubat sürecinde belirli kesimlerin ötekileştirildiğini, itildiklerini, kakıldıklarını söylerken zımnen de olsa şu an yapılanların bu çerçevede olumlanabileceğini savunmaktadırlar.
Bu kesim, böyle bir savunma yapmak yerine geçmişte yapılanların bir vahşet, zülüm ve insanlık dışı uygulamalar olduğunu, Rahmet Peygamberi olan Hz. Muhammed’in ümmeti ve onun varisleri olarak önceden kendilerine bunu reva görenlere bir öç travması ile mukabelede bulunmayacaklarının eminliğini kendilerini karşıda konumlandıranlara ihsas edebilirler.
Şöyle bir cevap gelebilir: “Bugüne kadar yapılan hukuksuzluklar, zulümler karşılıksız mı kalsın?”
Derim ki: Elbette hayır. Ancak, hukuk devleti anlayışı içerisinde kılı kırk yararak tabii ve evrensel hukuk kurallarını dikkate alarak muamelede bulunmak lazım.
Bir diğer yanlış da mahalle baskısı konusunda kendini gösteriyor.
Kendilerini ısrarla karşı cepheye konumlandıranlar: “Efendim, mahalle baskısı gittikçe kendini her yerde hissettirebiliyor.” diye şikayetleniyorlar.
Göstergeniz, kanıtınız ne?
“Efendim, içki satılan veya servis edilen mekânlar kapanmakta ve yerlerine de yenileri açılmamakta.” diyorlar.
Televizyondaki bir oturum esnasında, bu konu tartışılırken Prof. Binnaz TOPRAK; Konya İli’ne bir gidişlerinde içki içilecek bir mekân aradıklarını, ancak bulamadıklarını ifade ederken, karşılık olarak Prof. Yasin AKTAY ise; böyle bir durumun olmadığını, tekrar Konya’ya gelecek olurlarsa kendilerine içki içilen mekânları gösterebileceğini savunmaya çalışıyor.
Prof. Aktay, Konya ve benzeri muhafazakar illerde dindar nüfusun yoğunluğu nedeniyle içki satan veya servis eden müesseselerin satış kabiliyetlerinin azaldığını, işletme açısından rantabl görmediklerinden dolayı kapandıklarını ve yerlerine yenilerinin açılmadığını veya benzeri iş kollarındaki işletmelerin işletletmecilerinin, dindarların helal-haram anlayışlarına saygı anlamında bu tür faaliyet alanlarını tercih etmediklerini, mesafeli durduklarını diyemiyor.
Bu tür komplekslerin esiri olunmaması gerektiği kanaatindeyim. Gerçekler eğmeden bükmeden teslim etmeli; acaba birilerinin lehine veya aleyhine olabilir mi endişesi taşınmadan bütün çıplaklığı ile konuşulmalı.
Bana göre artık kuşdili ile konuşmayı bırakarak, kendimizin değil, taşıdığımız, temsil iddiasında bulunduğumuz değerlerin izzetini korumak bilinci ile hareket etmek lazım.
Bu dönemde kendilerini ötekileştirmiş olarak görenlerin çoğunluğunun kötü niyetine hamletseniz bile, azınlık da olsa mevcut süreçlerle ilgili samimi endişeleri bulunan ekalliyetin (bu bir kişi de olsa) kabusları ve korkuları ile ilgili olarak empati yapıp, kendi yaşam alanları ile ilgili korkularının ve endişelerinin yersiz olduğunu ihsas etmemiz üzeremize bir vecibedir.
Mekke’nin fethinde Hz. Peygamberin Mekke müşriklerinin efendisi Ebu Sufyan’a karşı olan tutumunu tefekkür edelim:
Ne yapıyor Hz. Peygamber?
Mekke ahaline anons ediyor: “Bu gün kendisini eminlikte bulmak isteyenler Ebu Sufya’nın evinde toplansınlar. Onun evini emân evi ilan ediyorum.”
Düşünebiliyor musunuz; kendisine bunca zulmü reva gören, memleketinden çıkaran, baş düşmanının evini selamet evi olarak ilan etmek ne anlama geliyor?
Daha sonraki süreçlere izlediğinizde, bu sembolik ve çok anlamlı jestin siyasal sonuçlarının ne kadar verimli tahakkuk ettiğini görüyorsunuz.
Cepheleşmenin, karşılıklı ötekileştirmenin kesifleştiği toplumumuzda şu veya bu cenahta olanların önemli bir çoğunluğu kendilerini korunaklı alanlarda selamette ve güvende hissetmek istiyorlar.
Yani kelimenin tam anlamıyla bir rahmet şemsiyesinin gölgesine sığınmak istiyorlar.
Gelin bu fırsatı kaçırmayalım. Rahmet sancağımızı empati yaparak geniş tutalım.
|
|
25 Eylül 2010 - 00:01:56 |
|
|

Dolar |
|
|
1.469
|
1.479
|
|
Euro |
|
|
1.977 |
1.992 |
|
Sterlin |
|
|
2.312 |
2.352 |
|
Altın |
|
|
61.45 |
61.95 |
|
IMKB |
|
|
63862 |
|
|