|
|
 |
Şükür görüştürene!
Deniz Ülke ARIBOĞAN
[email protected] |
|
Bu yazıyı yazdığım sıralarda BDP ile hükümet temsilcileri arasında görüşme devam ediyordu. Defalarca yapılması planlanan ve sonra ertelenen buluşmanın verimli sonuçlar vermesini umut ediyor ve bizi kendimizden bıktıran bu çatışmanın bir an önce sonuçlanmasını diliyoruz.
Görüşme önümüzdeki dönemde kuşkusuz olumlu ve olumsuz yansımalarıyla anılacak ve siyaseten istismar edilecektir. Birileri bölücülerle işbirliği yapıldığını iddia edecek, diğerleri görüşmeleri bloke etmek için türlü çeşitli tahrik eylemleri planlayacaktır. Lakin aklıselim içerisinde ve sükunetle götürülen, toplumsal psikolojik boyutları hesaplanarak geliştirilen bir diyalog süreci terör sorununun marjinalize edilebilmesi için ön açıcı olacaktır. Bu konuda ısrarlı ve kararlı olmak bir zorunluluktur. Konuya dair birkaç önemli noktanın altını çizmekte fayda görüyorum.
1-BDP, PKK değildir. Bazılarımız aradaki bağlantıyı 'aynı şey olmak' olgusu içerisinde değerlendirse bile, 'beğenmediğimiz siyasi fikirlere sahip olan ancak yasal ve meşru siyasi zeminde faaliyet gösteren' bir parti ile bir terör örgütü aynı nitelikte değerlendirilemez. Aradaki sempati ve destek bağı, yasal olarak suç teşkil eden fiiller çerçevesinde şekillendiği tespit edilemediği müddetçe (ki öyle olduğunda yargı tarafından ele alınmalıdır), bir partiyi teröristlerle özdeşleştirmek doğru değildir.
2-Bizim muhatap olduğumuz durumdaki gibi kitlesel destek gören terör örgütleri ile mücadele eden ülkeler, ister istemez siyasi, sosyal ve ekonomik nitelikli önlemleri, askeri önlemlerin ön sırasına koymak zorundadır. PKK, Baider-Meinhoff değildir. 'Teröristle görüşülmez' yaklaşımı da doğru değildir. Resmi yollarla olmasa bile, çeşitli vesilelerle örgütle ve destekleyenlerle bağlantı kurmak kaçınılmazdır. Türkiye'de de devlet gayri resmi yollarla görüşme yapmaktadır. Mesele, bu gibi konuların siyaseten istismar edilmesidir. Terör yalnızca devletin ya da siyasi partilerin sorunu değildir. Hepimizi ilgilendirir ve 30 yıldır kullanılan yöntemlerle çözülememesi itibarıyla hepimizin hesap sorma hakkı vardır. 30 yıldır değişmeyen söylemler ve yöntemlerle sürdürülen bu mücadelenin ne kadar etkili olduğu sorgulanmalıdır.
3-İkili bir görüşme yapıldığında en az iki tarafın iradesi söz konusudur. BDP bu görüşmenin yapılmasını uzun zamandır talep etmektedir ve hükümetin de bu yola girmesi bir uzlaşma zemininin göstergesidir. Bu uzlaşma zemini uluslararası şartların dönüşümünden de kaynaklanmaktadır. Sadece Türkiye Kürtlerinin değil, bölgedeki tüm Kürtlerin umudu ve açılım noktası Türkiye'dir. Terör bu kapıyı kapatan ve aslında en fazla Kürtlere zarar veren bir unsurdur. PKK'sız ortam Türkiye ile bölgenin tüm Kürtlerinin kucaklaşmasını sağlayacaktır.
4-Terörle mücadele konusunda AKP ile CHP arasında bir uyum oluşmaya başlamıştır. Bu konunun siyaseten araç haline getirilmemesi ve karşılıklı görüş alışverişiyle ele alınması halinde terörün toplumsal tabanı daraltılabilir. Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuya bakışı ve uzlaşmacı kişiliği bu anlamda büyük fırsattır. Genel af tartışmasını bile korkmadan, üstelik referandum dönemi içerisinde ağzına alabilmiş bir liderin, sorunun çözümüne katkı yapmaya hazır olduğu açıktır. Muhalefetin tavrı, iktidarın tavrından daha önemlidir.
5-Hakkari'de patlayan bomba nedeniyle görüşmenin ertelenmesi önemli bir hataydı ve bu hatadan dönülmüş olması son derece olumlu bir gelişme. Devlet birileriyle görüşüp görüşmeyeceğini, teröristin belirleyeceği zamanlamayla yapmak istemiyorsa, böyle davranmayı bırakmak durumunda. Aksi halde bombalar işlevsel hale gelir ve her istedikleri zamanda durdurma ya da başlatma inisiyatifini teröristler ellerine alırlar. Bombaları durdurmanın yolu, işlevsiz kılmaktır.
6-Referandum sürecinde Kürt meselesi ciddi biçimde istismar edilmiş olmasına ve hatta referandum paketinin içeriğinin bile önüne geçmesine rağmen, 'Evet' oylarının büyük bir çoğunlukla kabul edilmesi toplumsal zeminin bu konuda yumuşadığının göstergesidir. Toplum bu kavgadan bıkmıştır ve fay hattı Türk-Kürt ekseninden, Beyaz Türkler ve diğerleri eksenine doğru kaymaya başlamıştır.
7-Görüşmelerin yeni bir Habur psikolojisi yaratmaması önemlidir. Hatırlanacağı gibi büyük bir toplumsal destekle başlatılan 'açılım politikası' bir tek vaka ile etkisiz hale gelmiştir. Görüşmenin aşırı bir önem atfedilerek sunulması ve siyaseten istismar edilmesi önümüzdeki büyük tehlikedir. Buna ilave olarak BDP'nin bazı milletvekillerinin alışageldikleri provokatif söylemlerini kullanmaya devam etmesi de mümkündür. Bu kişiler çatışmadan beslenenlerin taşeronlarıdır. Süreci durdurmaları için yalnızca konuşmaları yeterlidir. Konuşmalarını durdurmak mümkün olamayacağına göre, duyulmamaları sağlamak işe yarayabilir. Medyanın bu konudaki tavrı belirleyici olacaktır. Hangi taraftan gelirse gelsin bütün kötülerin sesini kısmak hepimizin vazifesidir. Bugüne kadar bas bas bağıran arsızların sesi yerine, suskun ve basiretli çoğunluğun sesi yükselmelidir.
|
|
24 Eylül 2010 - 06:52:45 |
|
|

Dolar |
|
|
1.469
|
1.479
|
|
Euro |
|
|
1.977 |
1.992 |
|
Sterlin |
|
|
2.312 |
2.352 |
|
Altın |
|
|
61.45 |
61.95 |
|
IMKB |
|
|
63862 |
|
|