|
|
 |
Tophane’de ne oldu?
İbrahim KİRAS
[email protected] |
|
Tophane’de “mahalle halkı” bir sanat galerisinin açılışını basmış; nahoş bir tablo ortaya çıkmış. Söylenenlere bakarsanız, mahalleli açılışta içki içilmesine tepki göstermekteymiş. Dolayısıyla bazılarımız için dört dörtlük bir “mahalle baskısı” örneği bu olay.
Ama ben, belki de yanlış anlaşılmayı göze alarak, bu olaya farklı bir açıdan bakmayı önereceğim. Çünkü konu tek boyutlu değil: İstanbul’un bu tarihi semtinde mazbut bir “mahalle yaşayışı” hâkim. Üsküdar gibi, Sarıyer gibi, Yedikule gibi bilinen İstanbul semtlerinin ortalama özelliklerine sahip bir çevreden söz ediyoruz.
Ancak son yıllarda kültür ve eğlence kurumlarının, otel ve lokantaların da buraya yönelişi söz konusu. Dolayısıyla semtin yeni sakinleri ile eskiler arasında bir tür “kültür çatışması” yaşanmaya başlıyor. Örneğin semt sakinleri “yarı çıplak kıyafetlerle evlerin pencerelerine, balkonlarına çıkan” kişilerden rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Özellikle de sayıları hızla çoğalan sanat galerilerinin sergi açılışlarında “sokağa taşan” görüntüler tepki çekiyor.
Mahalle sakinleri belediyeye, emniyete başvuruyorlar. Gazetelere, tv kanallarına şikâyetlerini bildiriyorlar. Hatta
bazıları internette site kurup dertlerini anlatmaya çabalıyorlar. Ama yapılabilecek bir şey yok. Çünkü yaşananlar polisiye değil, sosyolojik bir problem.
***
Her ne kadar kendimizi kültür anlamında o sokaktaki sanatçılara daha yakın hissetsek de mahalle halkıyla da “empati” kurmamız gerektiğini düşünüyorum. Düşünün: Mazbut bir mahallede, mahalle sakinlerinin kültürüne yabancı birileri gelmiş, ellerinde şişelerle “sokak partisi” yapıyorlar. Meret şişede durduğu gibi durmadığı için bazı taşkınlıklar da oluyor muhtemelen.
Bu arada yeni açılan otelin pencereleri mahalledeki evlerin pencerelerine bakıyor...
Mahalle halkı yeni gelenlerin buradaki yaşayışa saygı
göstermesini istiyor. Karşı taraf ise kendilerince haklı olarak “Burası babanızın malı değil... Sokakta nasıl davranacağımızı siz belirleyemezsiniz” yaklaşımı içinde. Sonuçta “iki kültür” çatışıyor.
***
Dediğim gibi sosyolojik bir problem var burada. Üstelik bu semt taşıdığı özellikler itibarıyla bir tür “sosyoloji laboratuarı” gibi. Yıllardır tartışmakta olduğumuz konularda bir yere varabilmek için dikkatle ele alınması gereken bir alan burası. Ne var ki benim gördüğüm kararıyla entelektüellerimizin konuya yaklaşımlarında ciddi arızalar var. Yaşanan hadiseyi “faşistler sanatçılara saldırdı” diye yorumlamak için aydın olmaya gerek yok, bu bir.
İkincisi problemin nesnel dayanaklarını hiç merak etmeyip vaktiyle Reşat Nurilerin vs. tasvir ettikleri “cahil, yobaz mahalle halkı” karikatürüne müracaat etmek aydınlarımızın halkı anlamama konusundaki ısrarlarının kalıtımsal bir rahatsızlıktan kaynaklandığını ispatlamış olur. Aydınların konuya “kim haklı” sorusunun cevabını bulmak için değil, “neden” sorusunu cevaplamak üzere yaklaşması gerekir. Yaşanan problemin kökenini merak etmeyen aydın olur mu?
|
|
23 Eylül 2010 - 08:43:41 |
|
|

Dolar |
|
|
1.474
|
1.484
|
|
Euro |
|
|
1.982 |
1.997 |
|
Sterlin |
|
|
2.310 |
2.350 |
|
Altın |
|
|
61.62 |
62.17 |
|
IMKB |
|
|
63862 |
|
|