|
|
 |
Ulusal atılım ve açılım için
Necmettin EVCİ
[email protected] |
|
Partiler en kapsamlı kimlik gruplarını bünyelerinde toplar. Kimlik, kimlik grupları, kimlik kümeleri ve ulusal kimlik gibi konular çoğu zaman yanlış anlaşılır. Bu konular sağlıklı anlaşılamaz ise toplumun sosyolojik ve siyasi analizlerinde isabet kaydedemeyiz. Çoğu şeyleri birbirine karıştırırız. Karışıklık vahim sonuçlara yol açabilir. Gelişmeleri doğru algılayamaz, adlandıramayız. Tutarlı fikirler ve çözümler üretmemiz zorlaşır. Fotoğrafı doğru çekemez, güzergâhımızı doğru belirleyemeyiz. En azından zaman kaybetmiş oluruz.
Çokları bireysel kimlik ile ulusal kimlik veya ait olduğumuz kimlik grubumuzun özelliklerini birbirine karıştırır. Bireysel kimliğimizin vazgeçilmez unsurlarını bütün topluma mal etmek daha doğru ifadeyle egemen kılmak isteriz. Bu yanlıştır. Biz o topluma bizi diğer bireylerden farklı kılan kimlik yani aidiyet özelliklerimizle katılırız. Toplum bu farklı katılımlarla zenginleşir, toplum olma özelliği kazanır. Değilse o insan çoğunluğunı takım, bölük, tabur gibi askeri terimler daha iyi ifade eder. Hadi biraz daha esnetelim, herkesin standart duygu ve davranış gösterdiği insan çoğunlukları olsa olsa ‘aşiret’ olurlar.
Kendi düşünsel veya ideolojik özelliklerimizi paylaşanlarla bir birlik oluşturamayacak mıyız? Böyle bir birlik niçin kötü olsun? Doğrudur. Ben bunu söylemedim, söylemem. Zaten bireyden topluma ve ulusa birdenbire bir geçiş yoktur. Arada ara kademeler, ara katlar, ara yapılar vardır. Diyelim ki belli amaçlar ile bir araya gelindi sendika veya dernek kuruldu. O sendika ve derneğin veya siyasi partilerin üyeleri bir aidiyet duygusu geliştirirler. Aidiyet, kimliği belirleyen en önemli unsurdur. Size ait olan değil ama sizin ait olduğunuz yapı, kimliğinizi belirler. Dernek veya parti gibi sivil örgütlenmeler ‘kimlik grupları’ kavramı ile ifade edilir. Birey her üst kata çıkışında bir önceki özelliklerini olabildiğince azaltır. Azaltır çünkü, birlikte yaşamak için mümkün olduğunca ortak paydaları, müşterek yanları öne çıkarmak gerekir. Birey gruba katılınca grubun söylemlerini benimser ve o alan içinde kendi bireysel hususiyetlerini geriye çeker. Mesela bir partide eğilimleri birbirlerinden farklı yüzlerce insan vardır. Ama o insanlar parti çatısı altında ve ortak bir amaç için aynı duygu ve heyecanı paylaşırlar. Eğer orada bireysel düşünce ve felsefenizi parti politikası gibi öne çıkarırsanız bu huzursuzluğa yol açabilir. Burada kendi düşüncenizin parti politikalarının oluşmasına katkısı olmayacağını söylemiyorum. Hatta partilerin benzer düşünceleri paylaşanların yoğunlaşmasına cevap verme realiteleri de görmezden gelinemez. Bütün parti ve dernekler en geniş toplumsal tartışma ve kaynaşma zeminini oluştururlar. Üyeler partilerin menfaatini korumak için bütün fedakarlıkları yapar, diğer partiler ve partililerle muhalif ilişkiler geliştirirler. Ancak daha üst kata çıkılırsa orada parti hesapları da bir kenara bırakılır. Bu kat ‘ulus’ veya ‘millet’ katıdır.
‘Ulus kimlik’ bütün bir toplum olarak bizi bir araya getiren, bir arada tutan temel parametrelere dayanmak zorundadır. Ulusal varlığımız bizim kültürel varlığımızı inşa ettiğimiz temel düzlemdir. O çöktüğü zaman sosyal gruplarımız da, cemaat yapıları da, kimlik kümeleri de hatta bireysel kimliğimiz de çöker. O nedenle o katı, o düzlemi iyi inşa etmek gerekir. Madem o kat hepimizin içinde olduğu bir gerçekliktir, o zaman ayırım gözetmeksizin hepimizi olduğumuz gibi kabul edecek bir yapıda olması gerekir.
Tam da bu noktada iki büyük hata yapılıyor. Partiler veya diğer kimlik grupları kendi düşünsel, ideolojik niteliklerini ulusal kimlik gibi algılıyor ve dayatıyorlar. “Ben böyleyim herkes de benim gibi olacak, olmak zorundadır” demeyi siyaset dili ve tarzı olarak benimseyebiliyor kimileri. İşte bu tutum son derece yanlıştır, zararlıdır. Sadece bizde değil, başta faşist ve komünist uygulamalar olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde, bu sakat yaklaşım yaygın facialara yol açmıştır. İkinci olarak devlet, ulus kavramını ve katını herkesin iç rahatlığı ile varlığını bulacağı veya emin bir şekilde kendinden bir şey bulacağı kuşatıcı bir içerikten ısrarla uzak tutmuştur. Ulus bir ideolojik dayatma ile hayata katılmak istenmiştir.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da milletin olgun davrandığına şahit olmaktayız. Bireysel ve ulusal kimliğinin sınırlarını çok iyi biliyor. Referandumda ulusal kimliğin sınırları da içeriği de yeniden oluşturulmak istenmiştir. Kim tarafından? Millet tarafından. Görülen o ki, devlet de bu tanıma yaklaşmış bulunuyor. Zaten ulusal atılım ve açılım için bu yaklaşım, bu buluşma zorunlu değilmiydi?
|
|
23 Eylül 2010 - 00:02:09 |
|
|

Dolar |
|
|
1.474
|
1.484
|
|
Euro |
|
|
1.982 |
1.997 |
|
Sterlin |
|
|
2.310 |
2.350 |
|
Altın |
|
|
61.62 |
62.17 |
|
IMKB |
|
|
63862 |
|
|