|
|
 |
Siyasi düzlem yeniden şekilleniyor
Necmettin EVCİ
[email protected] |
|
Devlet değişme kararı aldığına göre, buna bağlı olarak siyasal hayat, kodları, içeriği ve aktörleri ile nasıl etkilenecektir?
Yeni roller, yeni görevler dağıtılmakta mıdır?
Hiç uzatmadan bu soruya "evet" diye cevap vermek istiyorum.
Siyasi düzlem, yeniden şekillendirilmektedir. Şekillenme Türkiye’nin kendisi için tasarladığı gelecek vizyonu ile ilgilidir. Türkiye büyük rollere hazırlanmaktadır. İçine girdiğimiz yeni dönem, dünya dengelerini değiştirecek ölçüde bir ağırlık merkezi olmamızı gerekli kılıyor. Hem global iktidar boşluğu ile oluşan konjonktür hem de mevcut konjonktürün oluşturduğu boşluk, bizi bu tarihsel görevimize mecbur etti. İyi mi oldu? Elbette.
Türkiye çoklarının hayal bile edemeyeceği yoğunlukta yüzyıllık perspektifler içeren düşünceler, politikalar üretmektedir. Açılımın ilk aşamaları ciddi sonuçları ile hayata geçmekte, geçirilmektedir. Kimse buna karşı koyamaz. Türkiye yeni hedefleri, anlayışı ve değer kodları ile hamle yapmayı varoluşsal bir mecburiyete dönüştürmüştür. Bundan böyle siyasal, stratejik hesaplar bu önceliğe göre yapılacaktır. Bu yöndeki ilk girişimler kısa zamanda müthiş olumlu sonuçlar verdi. Olumlu sonuçlar Türkiye’nin cesaretini, değişme kararlılığını artırdı, artırıyor. Bu noktada serinkanlı duyarlılık elden bırakılmamalıdır.
Türkiye kendini yeniden keşfetmenin heyecanı ve aklıyla değişiyor; değiştikçe ilerliyor, ilerlemek için değişmesinin gereğine inanıyor. Bunun böyle olduğu her gün yeni güzelliklerin, yeni olumlu gelişme ve göstergelerin hayatımızda yer alması ile daha net anlaşılıyor. İşte değişiyoruz ve çoklarının korkular sarmalında sandıkları gibi dünya başımıza yıkılmıyor. Değişiyoruz ve kıyamet kopmuyor. Değişiyoruz ve devlet çökmüyor, vatan bölünmüyor!
Kıpırdamaksızın olduğumuz yerde kalmakla bir fayda elde edemediğimiz anlaşıldı. Değişim demokratik açılımla olacaktır. Milletten sonra nihayet devlet de bunu kavradı. Kavrayışın taze heyecanıyla devletin kimi konularda aceleci davrandığı bile söylenebilir. Acele ulaşmamız gereken noktaya geç kaldığımızı farketmekten kaynaklanıyor.
Başbakan açılım için “Bu bir devlet politikasıdır” derken en yetkin ağızdan devletin değişim kararlılığını ifade ediyordu. Milli Güvenlik Kurulundan, Askere ve diğer kurumlara kadar her unsur değişimi algılamak, değişime hazırlanmak durumundadır. Hazır olmakta gecikenler veya gönülsüz olanlar, referandumda olduğu gibi değiştirilecektir. Bu yönde halkın ve devletin kararı örtüştüğü için bu dalganın karşısında kimse duramaz. Yargıdaki statükocu örgütlenmeye kalsa, değişime imkân tanınmayacak, değişiklik halkoylamasına götürülmeden engellenecekti. Ama benim kanaatim, onlara da bunun bir devlet kararlılığı olduğu ifade edildi. Edildi ve onlar da tıpış tıpış referandumun yolunu kapamaktan vazgeçtiler. Buna mecbur kaldılar diye düşünüyorum. Sonra ne oldu? Bu yaklaşıma göre devlet “Evet” in yanında mı yer aldı? Aynen öyle. Devlet evet’e evet, hayır’a hayır dedi. Bir anlamda değişme kararı almış veya değişime ikna edilmiş devlet, Ak Parti programı ile paralel bir çizgiye geldi. Hem Ak Parti kendi programını devlet politikasına dönüştürerek sürdürdü, hem de anlayışı değişen devlet kendi politikasını sürdürmek için en elverişli ve problemsiz parti olarak Ak Parti’yi gördü. O nedenle evet çizgisi devletin izlediği bir anlayışı temsil ediyordu. Bu çizgiyi ve referandumdaki saflaşmayı iyi analiz etmek gerekir. Çünkü bu çizgi ve saflaşma Türkiye’nin yeni siyasetini inşa edecektir. Bu inşa için şimdi zemini düzenleme faaliyeti yapılıyor. Yani yol üzerinde engel veya ayak bağı olacak partilerden, parti politikalarından kurtulmaya çalışılıyor. Çalışmaların pratikteki etki ve yansımaları malum partilerde sarsılma, çökme ve savrulmalarla ortaya çıktı.
Savrulmayı yaşayanlar eğer öncelikle politika bazında kendilerine çekidüzen vermezlerse başarılı olamayacak, toz duman olacaklar. CHP sırtını dayayacağı asker veya yargıda örgütlenmiş yapının desteğinden mahrum kalacağı için çaresiz olarak politika üretmek mecburiyetinde kalacak. CHP’de bunu başaracak siyasal akıl ve birikim var mı onu göreceğiz. Ama şimdiden söylenebilecek bir gerçek var ki o da şu olmalıdır: Bundan böyle Türk siyasi hayatı batıdakine benzer bir şekilde felsefe olarak demokratlar ve cumhuriyetçiler gibi iki merkez partisi ile kurgulanabilir. Bunların etrafında diğer küçük partiler varlıklarını sürdürür, siyasi etkileri olan sivil toplum örgütleri gibi çalışırlar. Son tahlilde yoğunlaşma iki partide olur. Bundan sonraki siyasi hayat, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi bu yapılanmayı kaçınılmaz kılıyor. Bunun ilk uygulamasını önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde göreceğiz.
Her neyse demek istediğimiz siyasal hayat ve siyasi zemin algı tarzlarından, üsluba ve kodlarına kadar yeniden şekilleniyor. Halkımız bu değişime fazlasıyla hazır olduğunu gösterdi. Belki sözü buralara kadar getirmemeliydim. Yeni dönemin başlangıcında devlet yeni roller dağıtıyor. Partiler bilerek, bilmeyerek bu rolleri kusursuz yerine getiriyor. Bu süreçte ideolojik, özellikle Kürtçü veya Türkçü aşırı milliyetçi akımlar eriyecek. “Sözkonusu vatansa gerisi teferruattır” Onlar için söylenecek ve onların anlayacakları tek söz şimdilik bu olmalıdır! Bu referandum normal bir seçimden çok fazla, çok farklı etkiler oluşturdu. Bu noktada MHP ve BDP başta olmak üzere siyasi kurumları ayrıca analiz etmemiz gerekir. O zaman ne demek istediğimiz ve olayların gerçek boyutu daha iyi anlaşılacak. Bunları niçin mi yazıyorum?
Değişimin, gerçek mahiyetini daha iyi kavramak, fotoğrafı daha iyi görebilmek için.
|
|
17 Eylül 2010 - 00:25:57 |
|
|

Dolar |
|
|
1.492
|
1.502
|
|
Euro |
|
|
1.944 |
1.959 |
|
Sterlin |
|
|
2.316 |
2.360 |
|
Altın |
|
|
61.45 |
61.89 |
|
IMKB |
|
|
63862 |
|
|