|
|
 |
Fetva, para tamam da...
Ayhan BİLGEN
[email protected] |
|
Vakit gazetesi “boykot caiz değildir” manşeti ile çıkınca merak edip okudum. Öyle ya fetvayı gazetenin sayfa editörleri vermediğine göre, veren bir makam vardır. Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Din İşleri Yüksek Kurul üyesi Prof.Dr.Hamza Aktan gönderilen bir soruya cevap vermiş. Aslında fetvanın içeriği ile manşete taşınan iddianın hiçbir ilgisi olmadığını daha manşet altı yazılarını okuduğunuzda anlıyorsunuz. Aktan, “hak ve özgürlüklerin meşru bir gerekçe olmadıkça kısıtlanmasının caiz olmadığını” belirtiyor. “Meşru gerekçe” tartışmasını bir tarafa bırakalım. Çünkü sadece anadil hakkı bile tek başına bu tartışmayı noktalamaya yeter. Gelelim hak ve özgürlüklerin kısıtlanması meselesine. Sanki ortada kurulduğu yıllardan bu yana hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir “ulus devlet” aygıtı yokmuş gibi fetvalar yayınlamanın insafla izahı olabilir mi ? Fetvayı veren makamın niyetinden bağımsız biçimde yayın politikası sergileyen gazetenin önce kendisi için bir fetva alması gerekmiyor mu ? Amaçlar için her türlü yöntemi meşru gören “böyle bir gazetecilik anlayışı caiz mi ?” diye sorgulamak gerekmiyor mu ?
İnsanların inançlarının küçük hesaplar uğruna kullanılmasının kitaptaki karşılığı nedir ?
Top yekin savaşta fetva yetmezse para imdada yetişir. Cehennemle korkutarak kararlılıklarından vazgeçiremediğiniz insanları bu sefer para cezası ile terbiye etmeye çalışıyorsunuz. Rüşvetse rüşvet, tehditse tehdit. Sandığa gitmemenin para cezası ile engellenmeye çalışılması azıcık demokrasiden nasibini almış bir ülkede züldür. Hem de bu cezanın sınırını “maliye alacakları” kategorisine girecek biçimde ayarlıyorsanız, ahlaksızlığı sistematik hale getirmişsiniz demektir. Toplumu fetva ve para cezası ile kontrol altına alamıyorsanız, geriye son bir koz daha kalmış demektir. Tabutlarla korkutmak. Cezanın en ağırını kesip, cehennemi dünyada tattırmak.
Ramazan boyunca ihlal edilen ateşkese son darbeyi vuracak operasyonu kim yaptı ? Bazılarına göre sorunun cevabı gayet basit. Derin devlet. Kürtleri hayır oyu vermeye zorlamak için yargı baskısı yetmeyince “askeri operasyon” yöntemi hayata geçirildi. Peki sonuç verdi mi ? Hayır. Evet oyu için yapılan baskılar sonuç vermediği gibi, hayır oyu için yapılan baskılar da istenen sonucu vermedi.
Dini, parayı, silahı, halkı kontrol altında tutmak için kullanan bir devletin organları arasındaki gerilim Kürtler için ne anlam ifade edebilir ? Yargıçların cübbesi ile sivil bürokrasisi arasında tercihe zorlanmak, askerlerin üniforması ile Diyanetin tek tipçi zihniyeti arasında sıkıştırılmak.
Elbette hepsinin ortaya çıkarttığı fatura farklı. Bazısında iman, bazısında kan pazarı kurulur. Bazısında malınızla tehdit edilirsiniz bazısında canınızla.
Seçim yasaklarına girmeyen bir yazı kaleme alma konusunda sergilediğim çaba, ancak bunları dile getirmeme fırsat veriyor. Yeni anayasa için aşk ve şevk ile bir daha destek isteyecekler için bu kadarı bile fazla.
Şunun şurasında 2011’e ne kaldı ki ?
“Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın”
En azından Diyarbakır cezaevinde ezber yaptırılanlar bilir.
Sayılı gün çabuk geçer.
|
|
12 Eylül 2010 - 00:01:58 |
|
|

Dolar |
|
|
1.489
|
1.499
|
|
Euro |
|
|
1.930 |
1.945 |
|
Sterlin |
|
|
2.285 |
2.330 |
|
Altın |
|
|
60.91 |
61.40 |
|
IMKB |
|
|
60608 |
|
|