Önce şunda bir mutabık kalalım: Bu ülkenin bölündüğü filan yok. Ulusalcı çakma sosyologların, 'memleket bölündü, halkın yarısı EVET, diğer yarısı HAYIR diyor' türü zevzekliklerini kimse umursamasın. Türkiye referandum yaşıyor, herhalde iki (hatta üç) tür yaklaşım olacak. Şahsen ben bu sürecin ülke adına hayırlı olduğuna da inanıyorum. Çok geyik bir benzetme ama referandum turnusol oldu bence.
Bir diğer fayda ise, liderlerin ve partilerin iç yüzünü, yaklaşımlarını, -her ne kadar alakasız olsa da- her konudaki çözüm önerilerini -biraz daha yakında- öğrendi, öğreniyor millet.
Vatandaş artık 'Hayır' derse neye demiş olacağını, 'Evet' derse ne anlama geleceğini çok iyi biliyor. Şunu unutmayalım; ne 'Hayır' diyenler haindir, ne de 'Evet'.
EVET çıkarsa güneyin Suriye'ye, kuzeyin Ruslara, Ege'nin Yunanlılara bağlanacağına inanan veya inandırmaya çalışan bir kitlenin olduğunun farkındayım. HAYIR çıkarsa Ergenekon sanıklarının hepsinin dışarı salınacağına, CHP'nin tek parti dönemindeki uygulamalarının geleceğine inananların olduğu gibi...
Esasen bu referandumda ülkenin böyle çift kutuplu gibi görünmesindeki en temel unsur medyanın eski 'Darbeci/CHP yandaşı' tek sesliliğinin bozulmuş olmasıdır sevgili okur. Eskiden olsa milletin tamamı tek tip oy verecek gibi yayınlar yapılır ve sandıktan çıkan sonuç her ne kadar hakim zihniyet için tokat etkisi yapsa da, halkın gerçek resmini önümüze sererdi. Şimdi durum epey farklı. Tek sesli medya yok artık. Dolayısıyla Andıç/Yoldaş medya istediği gibi at koşturamıyor, istediği türden yayınlar yapamıyor. Bölünmüşlük görüntüsünün temel nedeni bu.
Hemen bir örnek: Anketleri hiç sevmem ve güvenmem. Ama CHP medyası kendi ısmarladığı bir ankette AKP yüzde 56 çıkıyor diye yayınlamamış. Ne gam, alternatif medya anında manşetten çaktı anketi! Demem o ki, tek tip medya hakimiyeti bitince, tek tip halk görüntüsü de bitti. Eskiden medya seçime kadar halkı tek tip gösterip, seçimden sonra görmek istemediği ciddi bir kitlenin varlığını görüyor, tokadını yiyordu. Artık öyle değil. Olan bu yani.
13 Eylül sabahı bu ülke kamplara bölünmüş olarak uyanmayacak kimse merak etmesin.
Çok basit bir delilim de var buna.
Geçen akşam internet ortamında, sosyal medya alanlarında son derece hararetli çatışmalar yaşanıyordu. Herkes zekâsı, yeteneği, birikimi nispetinde kendi fikrini savunuyor, sert ya da yumuşak, düzeyli ya da düzeysiz bir iletişim sağlanıyordu. Bu tartışmalara bakınca ülkenin tam ortasından ikiye bölündüğünü düşünmek mümkündü.
Saatler akşam 21.00'i gösterdiğinde enteresan bir olay oldu. Tüm bu tartışmaları yapan herkes birdenbire Türkiye'yi savunan fikirler, görüşler serdetmeye başladılar. Zira Türkiye'nin basketbol maçı başlamıştı ve herkes tartışmayı bırakıp kendi ülke takımını desteklemeye başlamıştı. Ulusalcı gazeteciler maçlardan dostlarına kısa notlar ulaştırdılar. Muhafazakar medyanın salonda bulunan temsilcileri de öyle.
Hatta iliğine kadar CHP yandaşı bir gazetecinin bana mesaj atıp, 'Gelsene boş yer var' dediğini ileteyim size. Oysa bir akşam önce 'Rahibe' tartışması yapmıştık onunla. Hem de en hararetlisinden.
Birçok klişe cümlenin sahibinin aksine, ben referandum sürecinin bir milleti sosyal/siyasal açıdan hareketlendirdiğini düşünüyorum. EVET ya da HAYIR, hangisi gönlünüzden geçiyorsa geçsin, açın, okuduğunuz gazetelerin sayfalarına bakın. Geçmişle olan hesaplaşmalar, sanatçıların sosyal hayata katkıları, kanaat önderlerinin, sivil inisiyatiflerin katkıları vs...
13 Eylül sabahı sonuç ne olursa olsun, kaybeden yıllar boyu bu milleti zihinsel hadımlık ve pasiflikle cezalandıranlar olacaktır. Macun tüpten çıkmıştır artık arkadaşlar.
Kazanan Türkiye olmuştur!
|