|
|
 |
13 Eylül’ü düşünüyorum gözlerim kapalı…
Reha RUHAVİOĞLU
[email protected] |
|
Şu referandum işine haddinden fazla yüklenmiş bulunanların 13 Eylül 2010 günü nasıl bir sabaha uyanacakları konusunda bir fikirleri var mı?
13 Eylül 1980 sabahı ne denli bir istibdat hayatına, nasıl bir cehenneme uyandıysak 13 Eylül 2010 sabahı o denli bir hürriyete, cennet asa bir ülkeye uyanacağımızı mı düşünüyorlar?
Kenan Evren ve yol arkadaşları önde, bütün 12 Eylülcü, 28 Şubatçı, 27 Nisancı, muhtıracı, e-muhtıracı, kafesçi, balyozcu darbeciler tek sıra halinde demokrasi mahkemelerinde mi yargılanacaklar?
Üyelerinin -oy birliği/oy çokluğu marifetiyle- anayasayı çiğnemesiyle bir utanç abidesine dönüşmüş AYM ve kendi adamlarını kayırma kurtarma operasyon dairesine dönüşmüş HSYK vicdanların özlediği hukuk hizasına mı çekilecek?
Faili meçhul(!)lerin, Hrant’ın ve kanı devlet eliyle dökülmüş bütün mazlumların aileleri AİHM’ye gitmeden AYM‘de hukuka uygun yargılama ile mücadelelerinde muvaffak olacak ve acıları bir nebze olsun hafifleyecek mi?
Fişleme tarih mi olacak, hiçbir kimse veya kurum hiçbir vatandaşı fişleyemeyecek mi?
Memur yoksulluk sınırının altında yaşamayacak, hak ettiği zammı toplu sözleşme ile alabilecek, çünkü grev silahıyla eli güçlü mü olacak?
Hayır dostlar, iş bu kadar basit değil.
11 Eylül ile 13 Eylül arasında bir fark görmemek elbette ki büyük haksızlık olur.
Ama bugüne kadar başarılı olmuş hiçbir darbeci yahut muhtıracının yargılan(a)mayacağını düşünüyorum. Hâlihazırda 12 Eylülcüleri yargılamanın önünde yasal engel var diyelim, ya 28 Şubatçılar?
Bir soru daha; e-muhtıranın müellifi olan zatı yargılamak yerine şeref madalyası ve 1,5 trilyonluk hediye ile emekli eden kimdi peki?
Ahmet Hakan gibi ben de “12 Eylül’e meydan okuyanların, referandumdan yüzde 99 oranında “evet” çıksa dahi Kenan Evren ve yol arkadaşlarının kılına bile dokunamayacaklarından yüzde 99 eminim.” Hal böyle iken 12 Eylül’e bu kadar göndermede bulunulması bana samimi gelmiyor.
YAŞ’ta Hasan Iğsız’ın alternatifinin 28 Şubat’ta Sincan’da tankları yürüten paşa olduğu gerçeğini düşününce AYM için de ümidim sarsılıyor.
Bütün yetkilerin kurul başkanında (Adalet Bakanı) toplandığı ve ihraç dışında hiçbir kararı yargıya açık olmayan bir HSYK yine birilerini mağdur edecek diye endişe ediyorum.
Mevcut hâkim-savcı zihniyeti (milliyetçi- devletçi) düşünüldüğünde, Hrant’ın ve faili devlet olan diğer mazlumların AİHM’den önce AYM’ye başvurması davaları AİHM’ye 4-5 yıl gecikmeli götürmekten başka bir işe yarayabilecek mi diye sormadan edemiyorum.
12 Eylül’de “Fişleme utancını bitirmeye Evet” diyeceğiz. Fişleme hâlihazırda da suç olduğuna göre ve bugüne kadar afişe olmuş onlarca fişleme/andıç olayının hiçbiri cezalandırılmadığına göre bu madde neyi değiştirecek merak ediyorum.
Memura grevsiz toplu sözleşme hakkı vermek memurun ne işine yarayacak? Memur, hükümetin önerisini kabul etmezse hükümetin atadığının önerisini kabul etmeye mecbur olacak.
Peki bütün bunlara rağmen neden evet? AK Parti demokratikleşmenin her alanında gıdım gıdım ilerlemeye alışmış ve bizi de öyle alıştırmış olduğundan anlaşılan daha uzun bir süre “yetmez ama evet” diyeceğiz. Misal; biz memura grev hakkı istiyoruz ama toplu sözleşme veriyor. Arzulanan değişimi gerçekleştirecek bir iktidar alternatifi henüz olmadığından, “eh, yetmez ama evet” diyoruz.
Bu ülkede zihniyet değişmedikçe kanunları değiştirmenin bir anlamı yok. (Misal; TMK mağduru çocuklar için düzenleme yapıldı. Düzenlemeye göre salıverilesi gereken onlarca çocuk hala içerde…)
Vatandaşa karşı devleti koruyan, militarist, milliyetçi, statükocu zihniyeti değiştirmenin yolu tümden yeni bir anayasa yapmak, bunu yaparken de 12 Eylül anayasasının giriş ve ilk üç maddesini değiştirmektir. Gelgelelim 2011 seçimlerini şimdiden yeni anayasaya endekslemiş bulunan AK Parti’nin yukarıda sözü edilen zihniyetin yegâne dayanağı olan bu maddeleri değiştirme iradesi henüz gözükmemektedir.
Yineliyorum benim endişem (“yetmez ama evet” sebebim) şu; 2 Eylül’de “evet” çıkarsa AK Parti, bir referandumdan yeni çıkmış olmanın rehavetiyle tümden bir anayasa yapmayı erteleyebilir ama “hayır” çıkarsa halk istemiyor diye tamamen vazgeçebilir. Bu sebeple ben 12 Eylül’de “evet” deyip sonrası için hükümete baskı yapmak, cesaret vermek gerektiğine inanıyorum.
|
|
10 Eylül 2010 - 00:04:28 |
|
|

Dolar |
|
|
1.511
|
1.521
|
|
Euro |
|
|
1.921 |
1.936 |
|
Sterlin |
|
|
2.320 |
2.365 |
|
Altın |
|
|
61.07 |
61.67 |
|
IMKB |
|
|
61030 |
|
|