Üşütür beni bayramlar. Ruhumun çekimine girer tüm özlemler. Acıların namluları çevrilir dört bir yandan, dört bin yandan üzerime.
Beni bulur, beni vurur tüm hasretler. Ne kadar sıkı ve kalın giyinsem, yine de içim titrer. Buz kesilir yüreğim.
Üşütür beni bayramlar. Bir yoksulun sırtında yırtık bir elbise olur kalbim. Bir yoksulun avucunda üşür bedenim. Bir yetimin yüreğinde, bir kimsesizin bakışında buz kesilir her yanım.
Üşütür beni bayramlar. Ellerim üşür. Dizlerim üşür. Sözlerim üşür.
Ve ruhum üşür her bayram sabahında. Gidenlerin bir daha dönmeyişinin, dönemeyişinin rüzgârı çarpar yüzüme.
Kaybedişler dökülür avuçlarıma. Elimdeki mutluluk bir bir ağıt olur taze mezarlara.
İçimi; kaderi, kazayı bilmeyen çocuklar işgal eder. Sahici yalanlar söylerim kendime…
Üşütür yüreğimi bayramlar. Tüm acıları toplamak isterim her bayram sabahı. Üşüyerek, titreyerek, ağlayarak…
Düşmek isterim bir kaldırımın kenarına. Tutamadığım için gidenleri. Önüne geçemediğim için ayrılıkların. Dindiremediğim için hasretleri. Sündüremediğim için özlem ateşlerini.
Üşürüm her bayram sabahında. Gizli bir ölüm sarar beni. Uzak bir bakış düşer yüreğime. Çaresizlik sarar bedenimi.
Oysa her bayram sabahı toplamak isterim bütün mutlulukları, bütün sevinçleri, bütün vuslatları.
Ceplerime doldurup harçlık olarak dağıtmak isterim, yetimlere, yoksullara, kimsesizlere, çocuklara, acı çeken tüm gönüllere.
Üşütür beni bayramlar… Titrek durur sözlerim. Ayak parmaklarıma düşer bakışlarım. Ürkek ve korkak bakarım yüzlere.
Gözler devrilir üstüme ve sözler, Nil kadar dolu, Dicle kadar sessiz, Fırat kadar hırçın… Susarım…
Üşütür beni bayramlar. Sağanak bir yağmur gibi yağar üstüme özleyenlerin gözyaşları.
Üşütür beni bayramlar. Üşütür kapı eşiğinde bekleyenlerin nefesi, yutkunan gizli hıçkırıklar, yarım kalmış cümleler, bir önceki bayramdan kalan anılar ve nefesi daraltan hasretler…
Üşütür beni bayramlar. Biliyorum, gidenler bir daha asla dönmeyecekler. Bu yüzden bayramlar sadece yetimlerin olsun isterim, saçlarını tarayacak annesi olmayan küçük kızların, ellerinden tutacak babası olmayan erkek çocukların.
Huzur evlerinde gözleri kapıda asılı kalan fedakâr babaların, vefakâr anaların...
Acı, bir jilet misali keser atar damarlarımı, içe doğru akar kanamalarım, üşütürüm… Her bayram sabahı yetimlerin özlemleri toplanır kenarında bu şehrin, kimsesizlerin gözyaşları dökülür sokağa, ben ıslanırım, boğulurum, üşürüm ben.
Üşürüm, ruhsuz vaktinde bir zamanın, ruhsuz kalabalıkların oluşturduğu yalnızlıktan taş kesilen şehir denilen bir mekânın, ahların ve çığlıkların duyulmadığı adına modern denilen bir çağın bayramında…
Üşürüm her bayram sabahında.
|