|
|
 |
Pazara kadar "yeni anayasa" yalanı
Ayhan BİLGEN
[email protected] |
|
Türkiye siyasetinde transferler için sıkça kullanılan bir tanımlama vardır. Pazara kadar değil, mezara kadar. Burada ifade edilen “Pazar” alış veriş, çıkar anlamında kullanılmaktadır. Pazar günü bir referandum yapılacak. Bu referanduma giderken neredeyse üç cephe de yeni anayasa için tercih yapılmasını istemektedir. Yeni anayasa için evet, yeni anayasa için hayır ve yeni anayasa için boykot. Eğer bu tablo gerçekse ülkenin tamamına yakını yeni anayasa istiyor demektir. Niyetleri, samimiyetleri sorgulamadan önce algıları, anlayışları, bilgi dünyalarını masaya yatırmak zorundayız.
Yeni anayasadan kim ne anlıyor ? Yani üç cephenin aktörleri “yeni anayasa” adı altında ne istiyorlar ? Dahası kiminki gerçekten yeni ? Ne kadar yeni ?
Önce ifade etmeliyiz ki, “özgürlük mücadelesi pazara kadar değil mezara kadar” sürdürülmelidir. Son nefesimize kadar daha özgürlükçü bir anayasadan yana olmak, bu yolda tutarlı bir tavrın tarafı olmak. Özgürlükçü bir anayasanın asgari standartları vardır. Bu standartları tartışma konusu bile yapmadan savunmalıyız. Elbette “özgürlük” donmuş, statik bir olgu değil, dinamik, değişime, gelişime açık bir değerdir.
Gelelim Türkiye siyasetçilerinin “özgürlük”, “eşitlik” ve “yeni anayasa” algılarına. Ülkede “yeni anayasa” talebini en kararlı ve radikal biçimde gündeminde tutan kesimin Kürtler olduğunu herkes gayet iyi bilmektedir. Bu nedenle Başbakan Diyarbakır’a, Kılıçdaroğlu Dersime, gittiğinde bu konuyu dile getirme zorunluluğunu hissetmektedirler. Hem Kürtlerin talebini karşılayan ama aynı zamanda hem de diğer kesimlerin karşı çıkamadıkları tek sihirli kelime, yeni anayasadır. Birlikte yaşamı anlamlı kılacak diğer buluşma zeminleri ne yazık ki çok daha fazla tahrip olmuştur. Adil gelir dağılımı gibi kimi alanlar ise yeni bir hukuk inşasından çok daha zor konulardır. Kağıt üzerinde de olsa “eşitlik” ve “özgürlük” zemininin yeniden inşası aslında en kolay birlikte yaşam stratejisidir.
Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bir şeye yeni deyince o şey yeni olmuyor. Gerçekten bir anayasayı yeni yapabilecek olan şey, eskinin temel paradigmalarından ayıklanmış olmasıdır. Bu ayıklamayı göze alamayanlar, bunun mümkün olamayacağına inanalar, eskiyi yeniden boyayıp yeni diye pazarlamaya çalışanlardır. Mevcut anayasanın eskimesine, iş görmez haline gelmesine neden olan temel paradigma tek tipleştirme felsefesidir. Ancak aynı olursak birlikte olabiliriz anlayışı, sistemin iflas noktasıdır. Oysa bugün farklılıklarımızı koruyan ve güvence altına alan bir yeni toplum sözleşmesi yapıp, devletin sınırlarını yeniden tanımlamazsak asıl o zaman bir birimizi boğazlama noktasına sürükleneceğiz.
Yeni anayasaya ister devlet yada sermaye evrelerinin değişen çıkarları penceresinden bakın, isterse halkın talepleri ekseninden yaklaşın. Köklü bir değişiklik yapılmadıkça bir arada barış içinde yaşamın olanakları kalmamıştır.
Bu nedenle Pazar gününden sonra ak koyun ile kara koyunun ortaya çıkacağı bir toplumsal siyaset denklemi kurmak zorundayız. Özgürlük ve eşitlik, insanlığın ortak tecrübesi, ortak gelecek perspektifidir. Bu değerlerin önündeki en önemli engel, dogmatik resmi ideoloji anlayışıdır. Bu anlayışla hesaplaşmak yerine, bu gücü kendi lehine kullanmak için yeniden içini doldurmak, yöntem olarak doğru olmadığı gibi ahlaki de değildir.
|
|
7 Eylül 2010 - 09:33:40 |
|
|

Dolar |
|
|
1.511
|
1.521
|
|
Euro |
|
|
1.921 |
1.936 |
|
Sterlin |
|
|
2.320 |
2.365 |
|
Altın |
|
|
61.07 |
61.67 |
|
IMKB |
|
|
61030 |
|
|