Hocaefendi’nin, The Wall Street Journal’a söylediklerini doğru mu okuyoruz?
Her ne kadar fahri sözcüleri dururken buna mezun değilsem de, isterim ki te’vilini bir de benden dinleyin.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin muradını tam yansıtmıyor o açıklama.
O yüzden anlam kaymalarına açık, o yüzden maksadı aşan yorumlara müsait bir artikülasyon.
Davetiye beklemeksizin, farklı manalara çekmeye dünden hazır olanların varlığını biliyoruz.
Kolladıkları pasın nihayet ayaklarına geldiğini sanıp, önüne arkasına bakmadan atladılar üstüne.
Söz konusu beyanattan bir ‘söylem çatışması’ kurgulama gayretindeler.
Diyeceksiniz ki, nutuk sanatının şahikasına çıkmış bir hatibin, belagat ustası bir vaizin meramını ifadede aciz kalacağı düşünülemez.
Hal böyleyken, tartışılan sözlerin bir çeşit sürç-i lisan eseri olduğu nasıl iddia edilir?
Sizinle tamamen aynı fikirdeyim, haklısınız.
Fakat, söz çözümlenirken hangi bağlamda sarfedildiğine bakılmazsa, olacağı budur.
Zaman gazetesinden Adbülhamit Bilici, yanılgıyı fark etmiş olacak ki, tedbir aldı.
Dünkü yazısında, yeniden yapılandırmaya girişti, malum mesajın anlamını.
Kanımca, su-i istimale açık boşlukları örerken, birini unutmuş.
Hatta, belki en önemlisini.
Onu tamamlamak da bana kalıyor.
***
Bilici, mesajın içeriği kadar zarfına da izah getiriyor.
Evvela, mülakâtın esasen sözlü değil, yazılı olarak yapıldığının bilinmesini istiyor.
Cevaplar, Gazze olayından günler önce gönderilmiş.
Saldırıdan sonraya denk düşen fotoğraf çekimi sırasında
açılmış bu konu.
O sözleri de ayaküstü sohbette, irticalen söylemiş Hocaefendi.
Yani planlanmadığı gibi, ölçülüp biçilerek, dengeleri kurularak verilmiş bir mesaj da değilmiş.
Bunu bir kenara not edelim.
Bilici, mesajın özünü açıklığa kavuştururken 3 noktada topluyor çözümlemesini.
Birincisi; ‘İzin alınmalıydı’ sözüyle,Gülen’in diplomasiye vurgu yaptığını söylüyor.
Çatışmadan kaçınmak için, devletin ve İHH’nın diplomatik yolları zorlamış olması gerektiğine dair temennisini dile getirmiş.
İkincisi; ‘Çirkin bir manzara’ derken, İsrail askerlerinin müdahale biçimini eleştiriyormuş.
‘’Bu söz, müdahale biçimini kınadığının açık göstergesi’’ diyor, Bilici.
Üçüncüsü; şehit olan vatandaşlarımızla ilgili kısmı ki, Gülen’in taziye yayınlayarak üzüntülerini bildirdiğini hatırlatıyor.
Öyle zannediyorum ki, yeterince açık ve açıklayıcı.
***
Gelelim, Bilici’nin unuttuğu noktaya.
‘Otoriteye başkaldırmanın faydasız bir eylem olduğu’ sözlerinden kasıt nedir?
Buradaki otorite, İsrail’in Gazze halkını topyekün cezalandıran gayrimeşru ablukası mıdır?
Hocaefendi’nin, abluka otoritesini meşrulaştırıp, herkesi tanımaya çağırdığını hiç tasavvur edemiyorum.
Ayrıca, İsrail’in de itaat etmesi gereken bir uluslararası hukuk düzeni, bir BM rejimi yok mudur?
Haydutça ihlallerini, hukuk tanımazlığını nereye koyacağız?
Aslında, Hocaefendi’nin başını çektiği hareket, genetik olarak sivil karakterdedir.
Ama temel şiarı da şudur; otoriteye başkaldırılmaz.
Onun için, her türlü anarşi ve terör karşısında düzen ve otoriteden yanadır.
Acaba, Hocaefendi buna mı atıf yapıyordu?
Keşke, Abdülhamit Bilici dördüncü bir madde olarak bu hususu da ekleseydi yazısına.
|