|
|
 |
Ve isyan...
İlhami ATMACA
|
|
“Kendi halkını yenemez kral
Ve tutuklayamaz yoksulluğu
Ayaklandığında halk
Bir salyangoz gibi kaçar kral
Bırakıp sedef kabuğunu”
(İsyan ve Tekbir/Bilmez bunları Kral Şiiri’nden)
Ortadoğu’da itidali önerenler, ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar zimnî olarak emperyalistlerin bölgedeki erk ve menfaatlerinin ömrünü bereketlendiriyorlar bana göre.
Ortadoğu’da yaşamak bir öteki anlamıyla küresel güçlerin hard ve soft (Sıcak savaş ve kültürel) saldırılarıyla savaşarak yaşamaya eşit.
İtidali önerenler akîl görünüyor, yeter diyenler hayalperest ve uçuk. Ben bu kelimeleri kullandım siz meşrebinizce uygun olan kelimeleri yerleştirirsiniz.
Belâya bulaşmayı kim ister durduk yerde. Bize itidal önerenler aslında ne öneriyorlar? Ayrıca bulaşmamamız önerilen belâ ne tür bir belâdır.
Ortadoğu neredeyse yüzyıldır bir belâ ve ateşin içinde.
Dünya Savaşları sonrasında bölgeyi işgal eden emperyalist güçler, müstemlekeleri altına aldıkları bu ülkelerden bir türlü pençelerini çekmediler. Ortadoğu’nun halkının %99’unun müslüman olduğu model bir Laik Cumhuriyet’in kurulması yine onların kontrolünde gerçekleştirildi. Bu Laik Cumhuriyet’in sınırlarında bir müstemleke kurulmadıysa da, Kadim Osmanlı’nın evlatlarının yaşadığı toprakların büyük bir bölümü müstemleke altında kaldı.
Model Laik Cumhuriyet örnek gösterilip, ve mutlaka bir kahraman varederek güya bağımsızlık vererek ülkeleştirdikleri bu toprakların yönetimlerini de kendi menfaatlerine uygun tağut karakterli yöneticilere teslim ettiler.
Bir zamanlar İran’ın Şah’ı, Irak’ın Kral Faysal’ı, Mısır’a bağımsızlığın tek taraflı olarak İngiltere tarafından verilmesi…
Ortadoğu’nun yakın tarihine yüzeysel bir bakış bile emperyalistlerin ne yaptılarsa açıkca yaptıklarını görmeye yeter.
Elbette emperyalist güçlerin kontrolünde olmayan yöneticilerin varlığı da inkar edilemez. Ancak onları bekleyen zulümler, sürgünlerdi ve emperyalist güçlerin tezgahladığı darbelerle halka rağmen yönetimlerin iktidarı sağlandı.
Yazılan yalan resmi tarihler, yürütülen politikalar Ortadoğu’nun kadim evlatlarının aleyhine oldu hep.
Baskılanan aşağılanan, ötekileştirilen, yoksullaştırılan halk, baskılanan inançlar…
Bu kadim coğrafyada batı uşağı öyle tağutlar oldu ki, halkın başörtülerine bizzat ellerini uzatmaktan çekinmediler.
Ortadoğu, Osmanlı’nın yıkılmasıyla yetim kaldı. Ortadoğu’nun her coğrafyası ağır bedeller ödedi ve ödüyor o tarihlerden bu yana.
Bugün açıkça emperyal olduğunu söyleyerek Ortadoğu’daki menfaatlerini bırakmayacağını söyleyen devletler bu topraklardan çekilmedikleri sürece, İnsanlık vicdanını kanatan, Haysiyetsiz Katil Siyonist İsrail Devleti yıkılmadıkça Ortadoğu ve Ortadoğunun kadim evlatları hep ateş içinde olacak.
Elbette, bu toprakların asıl sahipleri ayaklanıp emperyalistler ve onların yardakçısı tağut erk sahiplerinin iktidarlarını yıkıncaya kadar.
Halkın vicdanında derin yaralar açan bu tağut kralların saltanatının ebedi olmayacağı muhakkak.
Bugün, Tunus ve Mısır’da başlayan ayaklanmaların ardında emperyalistlerin parmağının olmadığını hesap etmek safdillik olur. Safdillik olur ancak, bu ayaklanmaları bütünüyle onların yeni bir tezgahı olarak düşünmek de Ortadoğu’nun kadim çocuklarına büyük bir haksızlık olur.
68 yıldır Haysiyetsiz Katil Siyonist İsrail Devleti’nin İşgalindeki Filistin ve zulüm gören Filistinlilerin yaşadıklarına seyirci kalındı da, Tunus’da bir gencin kendini yakmasıyla mı başladı bu ayaklanma diye düşünenler mutlaka olacaktır.
Böyle düşünmek acımasızca olur. Çünkü; İsrail’e karşı 1973 ve 1967 yıllarında savaşılmıştır. Hatta bir keresinde Siyonist İsrail Devleti’nin yok edilmesine ramak kalmıştır.
Yine de, sonrasında Siyonist İsrail Devleti’nin azgınlığına seyirci kalındığı muhakkaktır.
Seyirci kalanlar halklar değil, emperyalistlerin yardakçısı tağut yönetimlerdir. Yoksa maddi ve manevi olarak bütün halklar Filistinli kardeşlerinin arkasında olmuştur.
Tunus ayaklanması baskılanmış, ezilmiş, yoksullaştırılmış halkın, onurlu bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan gerçek bir halk ayaklanmasıdır. Zeynelabidin Bin Ali'nin saltanatını sarsan bu ayaklanma, benzer yazgıyı taşıyanlara umut olmuştur ve Mısır halkı da bu kıyama katılmıştır.
Emperyalistlerin ve yardakçılarının bu ayaklanmaya menfaatleri icabı bir yerinden müdahil olacaklarından hiç şüphe etmiyorum ancak, bu topraklarda yaşan insanların vicdanlarını yaralayan sömürgecilerin ve sömürü sisteminin baskıcılığına karşı güçlü haysiyetli muhalif cephelerin olduğunu unutmamak gerekir. Mısır’da İhvan-el Müslimin hareketi meselâ.
Bu ayaklanmaların akibet için dua ediyorum. Çünkü bu ayaklanmalar önce halkın kalbinde başlamış ve tağutların saltananıtı yıkmak üzere sokaklara dökülmüş vicdanların ayaklanmalarıdır. Yoksulluğa, sömürüye, zulme, adaletsizliğe, baskıya, inanç ve ifade yasaklarına karşı onurlu bir başkaldırıdır.
Ortadoğu halklarının soylu ayaklanmalarını başlatan ışığı, kim ne derse desin, Dünya Kamuoyu önünde Haysiyetsiz Siyonist İsrail’in suratına “One Munite!” diyerek “Çocuk Katili” olduğunu bir şamar gibi çarpan Haysiyetli bir adam Tayyip Erdoğan ve Gözü dönmüş haysiyetsiz bir katil olmasına rağmen Siyonist İsrail Devleti’nin Filistinli kardeşlerimize uyguladığı insanlık dışı ambargo ve abluka’ya karşı yürümüş, bu uğurda 9 şehit vermiş insanlık onur ve vicdanını kurtarmış, tavrıyla bölgenin kaderinin değişim sürecini başlatmış Mavi Marmara Gemisi’nin haysiyetli aktivistleri yakmıştır.
Haysiyet bu toprakların mayasında vardır.
Bugün değilse yarın mutlaka!
Kurtuluş bu kadim toprakların haysiyetli çocuklarının dirilişindedir.
İnşallah bu ayaklanmalar Ortadoğu’nun haysiyetle bir dev gibi doğruluşunun ve Ortadoğunun esmer çocuklarının haysiyetli dirilişinin işaretleridir.
|
|
29 Ocak 2011 - 10:34:27 |
|
|

Dolar |
|
|
1.573
|
1.583
|
|
Euro |
|
|
2.171 |
2.186 |
|
Sterlin |
|
|
2.534 |
2.580 |
|
Altın |
|
|
67.81 |
68.25 |
|
IMKB |
|
|
65307 |
|
|