|
|
 |
“Muhalif Sesler” ve ikinci cumhuriyet
Alper GÜRKAN
[email protected] |
|
Hasan Ali Yücel’in adı anıldı mı hepimiz onu solcu biliriz değil mi? Hatta solcularımız onu öylesine sahiplenir ve savunurlar ki sembolleştirirler hep. Öyle ya Yücel, solun çokça ağladığı Köy Enstitülerinin de kurucularındandır…
Peki, aynı Hasan Ali Yücel’in Başbakanlığa yazdığı yazılarda solculardan ve komünizm esintilerinden şikâyet ettiğini, bundan ötürü gazete ve dergilerin “hizaya getirilmesi”ni talep ettiğini biliyor muydunuz?
Ya bugün solcuların sahiplendikleri Nazım Hikmet’i, Kemal Tahir’i, Hikmet Kıvılcımlı’yı hapse CHP iktidarının atmış olduğunu…
2. Dünya Savaşı sırasında Almanya ve Naziler hakkında menfi neşriyat yapan gazetelerin sürekli ikaz edildiğini…
CHP’li Başbakan Şükrü Kaya’nın Halkevleri’nde bulunmasını yasakladığı eserlerin tamamının komünist yahut sol istikamette yayınlar olduğunu biliyor muydunuz?
Bu bilgiler ve daha nicesi Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Cemil Koçak’ın “Tek Parti Döneminde Muhalif Sesler” kitabından…
Geçtiğimiz Aralık ayında bir konferansta “Çanakkale’de yarbay olduğunu” söylediği Atatürk’le ilgili konuşması dinleyicilerden tepki çeken, “Kurtuluş savaşı dini bir savaştı” diyen, İnönü döneminin incelikleri ve Cumhuriyet tarihi boyunca var olan farklı muhalefetleri çeşitli eserlerle ele alan ve inceleyen Koçak’ın renkli ve ilginç bir tarih işleme tarzı var.
Tek parti döneminin 1929’dan 1950’ye kadar süren aralığındaki muhtelif muhalif hareketleri inceleyen Koçak, bu döneme dair soruşturmalar, tutuklamalar, sürgünler, sansür, kitap toplama gibi baskı araçlarından hareket ediyor ve muhalif sesleri buradan dinliyor.
Muhalefeti dinleyip yaşananları aktarırken sık sık resmi yazışmaları ele alan Koçak, ara ara da mevcut rejimin söz konusu icraatları üzerinden bugüne değin uzanarak tarihi yeniden yorumlayabilmemiz için çok değerli bir kaynak eser bırakıyor.
Kitabın aktardığı olaylar ve değerlendirmeleri göz önüne aldığımızda, bugün “biz sosyal demokratız” diyen CHP’nin de tarihine net bir gözle bakmamız kolaylaşıyor. Bir yandan ittihatçılıktan kalma savla ilerlemenin önündeki en büyük tahdit olarak gördükleri İslam’la ilişkilerinde, diğer yandansa Sovyet rejiminden kendilerini sakınma konusunda oldukça dikkatli olan cumhuriyet kadrosu; ne hikmetse Nazilere ve Musollini İtalyasına karşı oldukça hassas yaklaşıyor mesela!
* * *
İslami eserleri yasaklatıp toplatan, Kur’an kursları açılmasını engelleyen, ezanı Türkçeleştiren, cami dışında namaz cemaatine izin vermeyen, dini kontrol altından tutabilmek için Diyanet İşleri’ni icat eden ve komünist yazar ve şairleri hapse atan, Stalin propagandasına yasak getiren, kitapları yakıp yasaklayan bir rejimden söz ediyoruz elbette…
Bu kitap şu iddiayı doğrular nitelikte bir çok örnek barındırması açısından da mühim: Cumhuriyetin ilanının sosyo-ekonomik yönden halkımıza net bir katkısı asla olmadığı gibi ferdi hak ve özgürlükler açısından da herhangi bir katkısı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Cumhuriyet öncesinin sosyo-ekonomik yapısında, İstanbul’da yuvalanmış çevreler ve Anadolu’daki feodal ilişkiler belirli bir kesimin “palazlanmasına” olanak tanırken halk yığınları sefalet içindeydi. Cumhuriyet bunu değiştirmiş midir? Hayır…
Hak ve özgürlükler ise ülkemizde hala daha sıkıntıdır. Her hak kazanımı, bir bağış gibi lanse edilmeye devam ediyor maalesef…
Yani anlıyoruz ki geçmişte sıkça yaşanan ama bugünlerde belki daha da anlam kazanan “ikinci cumhuriyet” söyleminin önemi yeni yeni ortaya çıkmıştır: Yani Anadolu’daki sermaye birikiminin üretime doğrudan yön vermeye başladığı ve bireysel özgürlüklerin genişletilmeye başladığı bir devir içindeyiz. -Ki gerçek bir anayasa da bu döneme yakışır!
Öyleyse diyebiliriz ki solun laf ebeliklerini paylaşan ama öğretilerine sırt çeviren, kıyafeti nedeniyle ülkenin başkentine halkın girişini engelleyen, Hasan Ali Yücel gibi mübarek Maarif vekillerinin kararıyla üniversite öğrencilerinin dergi gazete basımını engelleyen, on yılda bir halka balyozu indiren zihniyetten alınan iktidarın, halka geri verilmesiyle gerçekleşmiştir “cumhuriyet kazanımları.”
Sol demek halk demekken, sol demek hak demekken, sol demek özgürlük demekken; Yargı-Ordu düzeni haline gelmiş olan devletin halktan, haktan, özgürlükten ne anladığı da tarih içerisinde kayıtlı, ortaya çıkıyor gün geçtikçe…
Umulur ki bu dönem cumhurun cumhuriyete hakimiyetiyle son bulur ve solcularımız da sağcılarımız da hapse girmez, özgürlüğe kavuşur…
|
|
29 Ocak 2011 - 00:08:04 |
|
|

Dolar |
|
|
1.594
|
1.604
|
|
Euro |
|
|
2.187 |
2.202 |
|
Sterlin |
|
|
2.525 |
2.570 |
|
Altın |
|
|
68.14 |
68.80 |
|
IMKB |
|
|
63278 |
|
|