|
|
 |
Müşteri mi esnaf mı?
Hüseyin ACARLAR
[email protected] |
|
Irmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.
Su gibi olmalıyız. Her şeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli. (Kızılderili Siyu Kabilesi atasözü)
İngilizlerin meşhurlaşmış bir atasözleri olan “The customer is always right” müşteri her zaman haklıdır” mealindeki ifade dilimizde sıkça kullanılmış eyyamcı kılavuzunun amentü esaslarındandır. Mana derinliğinin müflis taciri için kapitalizmin mezar taşına esnaf kalemiyle yazılması gereken T.Hoobes’ın “homo homını lopus (insan insanın kurdudur)” “müşteri her zaman haklıdır” la birleşince riyakârlığın doruğunda kapitalizmin evlatları fink atmaya başlamış demektir. Thomas Hobbes'a göre “insanlar doğuştan eşittir. Bu eşitlik sonuçta amaçlarına erişme umudunun eşitliğini sağlar. Buradan hareketle aynı anda sahip olamayacakları bir şeyi isterlerse çatışma doğar. Çatışma, düşmanlığı ve diğerini baskı altına almayı ya da yok etmeyi doğurur. Kişi kendi varlığını korumak için gerekli her şeyi yapacaktır. İnsanın doğasında üç temel savaş nedeni mevcuttur; rekabet, güvensizlik ve şan, şeref... Birincisi kazanç için, ikincisi güvenlik, üçüncüsü ise toplumsal statü için mücadele etmeye iter.
Birincisinde insan kazanmak için çevresindeki fiziki ve sosyal unsurları egemenliğine katmak ister, bunun için şiddete bile başvurur. İkincisinde kendini korumak için, ikincisinde ve üçüncüsünde de aynı gerekçelerle şiddete başvurur, yani sonuç olarak birlikte yaşayan herkes herkese karşı savaş halindedir. Bu doğal bir durumdur. İşte bu noktada devlet olmalıdır.” “homo homını lopus “acımayacaksın acırsan acınacak hale gelirsin”anlamında uyanıklar lisanına eklenmiştir! Aslında Hoobbs’ın çıkış ve sonuç bölümü üzerine geniş analiz ve eleştiriler yöneltilebilmekle birlikte Hoobbs’ın şahsında batı düşünüşünün insan hakkındaki çuvallaması ve tinsel travmanın sonucunda samimiyetsizliği tümelleyici bir sonuçtur benim için.
Tüm çabalar siyasal erkin ekonomik erkle sağlanabileceği böylelikle insanlığın güdülenebileceği üzerine kurulu. İslamlaşmak tamda burada çıkışı ve sonucu ters yüz edebilecek bir donanıma sahip. “İnsan insanın kurdudur” vahşiliğinin karşısına İslam “insan eşrefi mahlûkattır” aforizmasıyla varlık bulur. Söz konusu vahşi kapitalizm olunca “You cannot teach an old dog new tricks (Yaşlı köpeğe yeni numara öğretemezsin).
A.Süheyl Ünver, Esnaf tanımını tamda etimolojik bilgelikle tanımlar; “Esnaf, kelime anlamı olarak sınıflar anlamına gelir. Bağımsız çalışan, yaptığı iş sermayeden ziyade kol ve beden gücüne dayanan girişimcileri tanımlamak için kullanılır. Zanaatkar ve küçük ticarethane sahipleri esnaf olarak anılır. Esnaf ile taciri ayırmada temel olarak emek-sermaye yoğunluğu dikkate alınır. ( İstanbul Risaleleri 1, İst. B.B.Kültür İşleri Daire Bşk., İstanbul 1995.)
“Sınıflandırmışlık “sınıfsız dünya” özlemcileri için nasıl bir karşılık bulur? Belki bundan sonra en azından bizim “aydınlarımız “ için dikkate şayan olacaktır gibi bir temennim olsun.
Gelgelelim
Esnaflığın nevi neşe bulup kök saldığı bu topraklar İslamlaşmanın bereketinden nasiplenirken, rasyonel çözümlemeler izahatta ne kadar yeterli olur.” Eşrefi mahlûkat” sosyal alanda ete kemiğe bürünüp “ahlik” ismini almıştı. “Esnaf” , yani “sınıflandırılmışlar”
İslâm’ın süzgecinden geçmiş bir kardeşlikle, el-emin(güvenilir) vasfıyla perçinlendiler mensupları; gündüz sanatıyla hemhâl oluyor, gece de ruhunu disipline(tasavvuf) ediyordu ahi teşkilatında.
Mahiyet itibariyle fütüvvet ile aynı idi ahilik. Anadolu’da adını ahi diye aldı. Yiğit olmak mânâsına gelen fütüvvet, ahilik gibi mesleki bir organizasyon olup, sufi menşeili idi. Başıboş cihangirlik babında bir yiğitlik değildi bu.
Sanat ve meslek erbâbı insanlar yetiştirmek gayesi güden ahilik, sanatkârı bir ahlâk abidesi olarak gördü. Divanı Lugâti’t-Türk, cömert dedi onlara. Temelinde bir “esnaf organizasyonu” olan ahilik, Selçuklular devrinde başlamış olmakla birlikte, “hizmette mükemmelliği” düstur edindi.
Güzel ahlâk gözetmeksizin yapılan ticaretin, temiz ticaret olmadığına inandılar.
Zenginlere zenginliğinden dolayı itibar edenleri almadılar içlerine. Gözü, gönlü ve kalbi tok insanlardı onlar.
Fedakârdılar. Paylaşımcıydılar. Temiz ticaretin, temiz işçilikle mümkün olabileceğine inandıklarındandır ki, “kalite kontrol” de başarısız olan esnafın pabucunu dama attılar! Bir nevi cezalandırdılar.
Osmanoğullarının “gedik” ile devam ettirdiği ahi teşkilatı, gedik gibi, esnafın, zanaatkârın imtiyazlaşmasıydı. Teşkilat, maksat ve vasıtayı birbirinden ayırt edebilecek bir şuura erebilmişti. İnsan, maksadını ve vasıtasını bildiği müddetçe insandı zaten... Yani, para(el kiri) ile olan ilişki, seviyeli ve edepli idi ahilerde. Her şeyin önüne geçmemişti maddiyat. Onu ancak ve ancak bir vasıta addettiler. Para için her şeyi yapabilecek, alınıp satılmayı kabul etmiş, ya da cüzdanına mahkûm olmuş bugünün hayvanlaşan insanından farklıydılar. Kişi şiar edindiği şeyin kuluydu malûm.
Eli, sofrası ve kapısı açıktı ahilerin. Hilesiz, yalansız ve riyasız bir hayatı, yaşanmaya değer bir hayat bildiler. Gözleri bağlıydı. Utanırlardı. Dillerine ve bellerine sahip çıktılar.
İnsanî ve ahlâki bir organizasyon olan ahilik müessesi, “akıl ve ahlâk ile çalışan bizdendir” prensibini benimsemişti.
Kardeşin kardeşi aldatmayacağı bir toplum tasavvuruna inandılar.
Esnaflığı ve sanatkârlığı “dosdoğru” yapmayı öğütledi Ahiliğin kaideleri. Bu doğru olma hâli, topluma güven şırıngaladı her defasında.
Şehirliydi ahiler. Şehirli, yani medenî. Anadolu’da; adaletin, ahlâkın, aklın ve dürüst esnaflığın timsali idi onlar. Bir ahi için müşteri, müşteriden ibaret değildi
Müşteri Veli nimetti. Müşteri her zaman haklı değildi.
Şayet temiz ticaret denilen alış-veriş hâdisesi, temizliğini “Allah korkusu” ndan(aşkın olduğu yerde korku da vardır) aldı ahilikte. Mal, mülk, sermaye ile övünülmezdi orada. Çünkü insan olmanın izahını, mideye ve cüzdana mahkûm etmemişlerdi ahiler! Bu sebeple vahşi sermayenin karşı kutbunda yer edindi ahilik. İnsanı “şahsiyet” yapmak davasıydı.
Onlar ticaretin pazarlığında hayatlarının mallarının cennet karşılığı Allah tarafından satın alındığını hiçbir gün unutmadılar.
“Laissez faire, laissez passer” mi?
|
|
6 Ocak 2011 - 00:19:13 |
|
|

Dolar |
|
|
1.566
|
1.578
|
|
Euro |
|
|
2.022 |
2.040 |
|
Sterlin |
|
|
2.420 |
2.465 |
|
Altın |
|
|
69.29 |
69.73 |
|
IMKB |
|
|
68770 |
|
|