|
|
 |
Kur'an ve Fatiha üzerine bir fezleke
Mustafa YILDIZ
[email protected] |
|
(Bu yaz, değerli Hocam İbrahim Okutan Beyin verdiği bir konferansın notları olup kendisinden tedarik ettiğim notlar ve ilavelerimle bir özet yazı haline getirdim. Bu ilahî kodlamaları okuyucularımla paylaşmak istedim. Okunup anlaşılması ve mucibince amel edilmesi temennisi ile sevgi ve saygılarımı sunuyorum. M.Y.)
Kur’an’ın bilinene üç ismi vardır. Bunların ilk ikisi Kuran’ın kendisinde geçer.
Kur'an: Okunan şey demektir. Bildiğimiz kitaptır aynı zamanda.
Furkan: Kuran’ın manasıdır. Doğruyu eğriyi, güzeli çirkini, yararlıyı zararlıyı, yapılması gereken eylemi ve söylemi ifade eder. Ayıran anlamına olup Kuran’ın aksiyon yönünü belirtir.
Mushaf: Halk arasında meşhur olan ismiyle “sahifelere dizilen” anlamında iki kapak arasındaki sayfalara verilen isimdir.
Birçok insanın mushafı vardır. Çok zaman evinde asılıdır, dolabındadır, raftadır; okunmaz bile.
Bazı insanların Kuran’ı vardır, çoğu zaman anlamını bilmeden veya anlasa bile onu eylem haline getirmeyen faydasız diyebileceğimiz bir okuma ile okur.
Bazı insanların Furkan’ı vardır. Kuran’ın anlamını eylem haline getirir. Aslolan budur.
Bir de “Kuran’i Kerîm” vardır.
Kerîm: Yücelten, şeref ve asalet kazandıran manasındadır. O, hayatın kullanma klavuzu ve konuşan hayat haritasıdır
Hadis: “Allah bu Kur'an ile nice kavimleri yüceltir, nicelerini de alçaltır.”
Hadis: “Evlerinizde çokça Kur'an okuyunuz; Çünkü içinde Kur'an okunmayan bir evin hayrı azalır, şerri çoğalır.”
Kuranın özü, özeti “festekim kema umirte” cümlesidir. Her şey doğru, dürüst, gerçek ve hak olmalıdır.
Eûzu Besmele (İstiaze): Kuranla bütünleşmenin sırrı istiazeden geçer.İstiaze söylem değil, eylemdir.Kalbe aldırılan abdesttir.Temiz olan öze dönüştür.Tevhitteki (la)dan kaçış, (İlla)ya dönüş ve bağlanıştır.Hayatın hamleye dönüşüyle alakalıdır.Besmeleden sonra eylem vardır. Bilinçten çok bilinçaltını inşa eder. Akıl-Vahy diyalogunu darbeleyen duygu ve dürtüleri bertaraf eder.
Besmele, eylemle alakalıdır.
1-(Ba) harfi: Müsahebe, mülabese ve istiane anlamlarına gelir.
2-Önemindeki sır: Hayatın ilkelerini içerir. Dürüstlük, Hoşgörü ve sevgi içerir. Dürüstlük olmadan güven olmaz. Sevgi olmadan hiçbir kalb kazanılamaz.
3-Allah lafzı: İsm-i has olup lafzındaki harfleri baştan itibaren tek harf kalıncaya kadar hazfettikçe aynı anlamı ifade eder. Ve tüm sıfatlar onda tecemmu eder. Sıra ile harflerini hazf ederseniz (lillah) olur ki bunun manası “Her iş, düşünüş, kelam, selam ve her davranış Allah için olmalıdır. Allah için olmayan her şey boş, zararlı ve geçersizdir” demektir.
Sonra bir harf hazfiyle (lehu) kalır. Bunu anlamı, “Her şey Allah’ındır. Bütün mülk ve hatta bize emanet bırakılan canımız dâhil her şey Allah’ındır” demektir.
Son harf (Hu) olarak kalır ki, manası, “ her şey fanî, yalnız O Bakî. O’nun varlığı yanında her şey yok mesabesinde olup zaten yok olacaktır. Lâkin O, ebed ve ezel olarak varlığı öncesiz ve sonsuzdur” demektir.
FATİHA SURESİ
İsimleri:
1-Elfatiha
2-Ümmül Kur'an
3-Elvafiyeh
4-Elkafiyeh
5-Elkenz
6-Eşşafiyeh
7-Seb'ul Mesani
8-Suretulhamd
Mekkîdir. Bütünüyle nazil olan ilk suredir. Meşhur ismi Fatiha'dır. Kendini, Kuran'ı ve kalpleri açan manasınadır. Kuran’ın özü ve önsözüdür.
(Elhamdu lillah) diye başlar. Tüm zat ve kemal sıfatların dönüşümü onadır.(Eliflam/ harf-i tarif) ve (hamd)in mastar oluşundaki sır: (Lillahi)deki lam, tahsis ifade eder. Bütün övgü ve saygıların gerçekte Alla’a ait olduğunu ifade eder.
Hamd ve şükrün farkı:
Şükür: İfası en zor olan şeydir. Ele geçen için teşekkürdür.
Hamd: Nimet olsun veya olmasın tüm zamanlarda ve mekânlarda her varlığın hamd’i, Allah'a mahsustur. Allah'ın hakkıdır. Zira sanatı övmek, sanatkârı övmektir. “El ismu lima yu’lemu bihi’s Sani’.” Her varlık (isim) ile yaratıcı tanınır”
İlmî ve îmanî yakîne gelince; ona âlem tasavvuru ile ulaşılır. Bu nedenledir ki Kur’an insanın dikkatini hep objelere çekmektedir. Âlem tasavvuru ile kazanılan ilim, Kuran’ın kuşatıcı kavram olarak ortaya koyduğu ilimdir. “Ve kul rabbi zidnî ilmen” (Taha 114)
Bilgi; akli, nakli, itikadî, amelî ve ahlâkî bilgi şeklinde formüle edilebilir.
Rahman: Sonsuz rahmetiyle her şeyi kuşatan demektir. Zatullahın ayrılmaz bir vasfı olan Rahman (sıfat-ı müşebbehe)den olup süreklilik ve değişmezlik ifade eder. Ve ikisi birlikte baştan sona rahmet olan İslam’ı ihata ederler. Rahman, merhametin sonsuz sahibi olan Allah’ın burada tüm varlığa, Rahîm ise yalnız itaat edenlere ahirette rahmetiyle muamele eden anlamına gelir. Rahman, ilahi zatın rahmet tecellisi, varlığın cevherine; Rahim ise ilahi fiilin tecellisi, varlığın fiiline yöneliktir.
Rahim: Mübalağalı (ismi fail) siygasından olup rahmete davranışlarıyla liyakat gösterene tahsis eder, anlamındadır. Mübalağa ile ismi fail siygası olan rahim sıfatı, oluş ve yenileniş bildirir. Merhametini davranışlarıyla layık olduğunu gösteren varlıklara tahsis eder.
.
Dîn Günü: Hiç kimsenin fayda veremeyeceği, kollayıp koruyamayacağı, günün adıdır.
Ayet: “Kâfir olanları ne evlatları, ne malları Allah'tan hiçbir şey ile kurtaramazlar. İşte bunlar ateşin tutuşturma yakıtıdırlar.”(Al-i İmran/10)
Yevmiddîn ayetinin devamındaki ve (iyyake nesteîn)'in gerekçesidir.
İyyake Na’budü: Allah'a itaat kayıtsız ve şartsız itaat etmek anlamına gelir.
Bu ilk üç ayet Allah-Kul ilişkisinin zirvesini oluşturur. Allaha teslim ve tevekkül eden kulun irade beyanıdır. 4. ayet, duanın kıblesinin Allah olduğuna ve ayetlerdeki çoğul kipiyle (Ben) değil, (Biz) merkezli olduğunu göstermektedir. (İbadet), Allah'ın razı olduğunu yapmak; Allah'ın icraatına razı olmak ise (ubudiyet)tir.
İhdina’ssırat’almüstekîm: Şüphesiz yegâne rehberlik Allah’ın rehberliğidir. Bu rehberlik mutlaka istenmelidir. İstikameti ahlâk, inanç, ibadet ve beşerî ilişkilerine yansıtmalı, tavrını, duruşunu ve kimden yana olduğunu haykırarak ortaya koymaktır.
Bu nedenle devr-i saadeti güncelleştirmelidir. Ve Fatiha’daki hitap zamirlerini telaffuz ederken kime hitap ettiğinin farkında olmalıdır.
Sıratı Müstekîm: Akıl, kalb ile ve Hak ile beraber olmaktır. Kuranî esaslara göre kendini dengede tutabilmek; sadakat ve salahat sahibi olmaktır. Tahkîkî îmanı içselleştirmektir. Hayırda yarışmaktır. (La)ya bey, (illa)ya esir olmaktır. Âdeta yürüyen Kur’an olmaktır. Çünkü “Eddinu muameletun= Din, muamele (eylem)dir.”
Ğayr’il Mağdûbi Aleyhim Vela’ddallîn: Ayetin derunundaki muhtevayı dikkate aldığımızda görüyoruz ki ayetin konusu gazaba uğrayanlar, sapıtanlar değil, onları bu sonuca götüren yoldur. Ve bu yol hala mevcuttur.
”
Veleddallin: Ayetin konu ettiği sapıklar gazaba uğrayan ve sapıtanlar değil, onları buna götüren yoldur. Ve o yol bu gün de vardır. Ve o yolu takip edenlerdir.
Güzel Bir deyiş:
“Kötülüğe buğz etmeden iyiyliğe muhabbet edilemez”
|
|
6 Ocak 2011 - 00:09:15 |
|
|

Dolar |
|
|
1.566
|
1.578
|
|
Euro |
|
|
2.022 |
2.040 |
|
Sterlin |
|
|
2.420 |
2.465 |
|
Altın |
|
|
69.29 |
69.73 |
|
IMKB |
|
|
68770 |
|
|